• Sonuç bulunamadı

1. YÖNTEM

Önce cümleler yapısal olarak incelenmiş, ögelerine ayrılmıştır. Cümleler tek tek fişlenmiştir. Sonra kelime grubu olabilecek tüm gruplar belirlenmiştir. İncelemeler büyük kelime gruplarından küçük kelime gruplarına doğru yapılmıştır. Yani önce büyük yapıdaki kelime grupları ele alınmıştır. Tümdengelim yöntemi kullanılarak bütünden parçaya doğru gidilmiştir. Bazı kelime grupları incelenirken nizami bir yol izlenmiştir. Örneğin çekimli olmayan birleşik fiiller, sıfat-fiil, zarf-fiil, isim-fiil grubu olarak değil de birleşik fiil grubu içersinde incelenmesine öncelik verilmiştir. Olumlu hâlleri ile yazılmışlardır. Yine bitişik yazılan kelime gruplarının yapısı incelenmiş, kuruluş yapıları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır. Bunun dışında kitapta günümüze uygun olmayan, güncelliğini yitirmiş imla kuralları düzeltilmiş, günümüze uyarlanmıştır.

Kelime tahlilleri bölümünde kelime grupları incelenirken uzun paragraflar, hatta çok uzun sıralı ve bağlı cümleler dikkat dağılmasını engellemek için bölünmüştür. Çalışmamızda bu tür bölmeler yapılırken az önceki belirttiğimiz husus dışında özel bir ölçüt alınmamıştır. Kelime grupları incelenirken uzun olandan kısa olana doğru bir sıralama yapılmıştır. Kelime tahlilleri bölümünde örnek cümleler Times Roman yazı karakteriyle bold olarak, sınıflandırma alanında ise incelenen kelime gruplarının adları İtalik karakter ile yazılmıştır. Bu bölümde kısaltmalardan sıkça yararlanılmıştır.

2. MATERYAL

2.1. Peyami Safa, Hayatı, Edebî Kişiliği

Cumhuriyet dönemi roman yazarıdır. Psikolojik roman tarzının Türk edebiyatındaki güçlü ustaları arasında yerini alır. Özellikle “Dokuzuncu Hariciye koğuşu” adlı romanı bu özelliğini ustaca ortaya koyduğu bir eseridir.

Peyami Safa, 1899 yılında İstanbul’da doğdu. Servet-i Fünun şairlerinden İsmail Safa’nın oğludur. Babası sürgüne gittiği Sivas'ta 1901 de vefat etmiştir. Peyami Safa iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır. Sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşamıştır. Sonradan bu günlerini ünlü Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanında dile getirmiştir. Ayrıca Fatih-Harbiye gibi diğer romanlarında da kendi hastalığının buhranını yansıttığı karakterlere rastlanır. Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiştir. Peyami Safa hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır. Karton Matbaası'nda bir süre çalışan Peyami Safa, açılan sınavı kazanarak Posta - Telgraf Nezareti'ne girmiş, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışmıştır (1914). Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızcasını ilerletmiştir.

Kardeşi İlhami ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bediî takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, daha sonra 1921'de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr'a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanı sıra, roman da tefrika etmiştir. 1960'lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs'tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum'da yedek subaylığını yapmakta olan oğlunun ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra İstanbul'da vefat etmiştir.

Peyami Safa, kendi kendini yetiştirmiş, kültürlü, çok yönlü bir yazardır. Siyasi, iktisadi, edebî, felsefî, hemen her sahada, birçok makale ve fıkrası ile 150ye yakın basılı eseri vardır. Peyami Safa’nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem vermiştir. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve

sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirmiştir.

karşılaştırmalar yaptığı; toplumdaki değişmelerin meydana getirdiği buhranları, ahlâk çöküntülerini ve bu değişme sebebiyle meydana gelen çatışmaları, konu olarak seçtiği görülür. Son romanlarında ise felsefî arayışlar içine girerek karamsar bir anlayışla kahramanlarının iç dünyasını tahlile çalışır. Eserlerinde kendi ruhi durumunu da tahlil etmiştir.

Peyami Safa, üstün romancılığının yanında, dile hâkimiyetiyle de tanınmaktadır. Dili kullanış kolaylığı ve kelime hazinesinin zenginliğiyle dikkati çeker. Yazdığı makale ve fıkralarla dilde uydurmacalığa karşı çıkmıştır. Yazarın, Nazım Hikmet ile giriştiği Sosyalizm ve Komünizm konusundaki kalem tartışmaları, daha doğrusu kavgaları da meşhurdur. Kendi kendini yetiştirmiş bir kişi olan Peyami Safa, çağın düşünce akımlarıyla ilgilenmiş, siyasal sorunlar karşısında tavır almış, bu yüzden Türk basınında derin izler bırakan polemiklere girişmiştir. Bunlar arasında en ünlüleri Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Sabiha ve Zekeriya Sertel ve Aziz Nesin'le yaptığı polemiklerdir.

Peyami Safa; bol kelimeli, yeni bileşimlerle dolu incelikleri, ayrı ayrı ve bol sıfatlarla, zarflarla, dile getiren canlı, bol imajlı, teşbihli, istiareli bir üslûbun sahibidir. Felsefeye, psikoloji ve sosyal konulara düşkünlüğü dolayısıyla tıbbî ve mücerret kavramları, yabancı terimlerle, Frenkçe kelimeleri çok kullanmıştır. Yazı hayatına 20. Asır'daki hikâyeleriyle başlayan Peyami Safa, tam 43 yıl, hemen hemen hiç ara vermeden Türkiye'de yayımlanan birçok gazete ve dergide çeşitli zamanlarda fıkra, makale, deneme ve romanlarını yayımlamış, son derece verimli bir yazar olmuştur.

İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu (1931) Nazım Hikmet’e ithaf etmiştir. Bu roman hariç, 1922-1939 yılları arasında yazdığı Mahşer (1924), Şimşek (1928), Fatih-Harbiye (1931) ve Biz İnsanlar (1939) adlı romanlarında Doğu-Batı sorunsalını karakterlerde somutlaştırarak işlemiştir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimai hayatı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimai hayatı perişan eden havası içinde dürüstlüğün ve ülkücülüğün savunması yapılmakta, kozmopolitliğe karşı milliyetçilik, materyalizme karşı maneviyatçılık bayraklaştırılmaktadır. Safa, bu romanlarında, ruh hallerini çözümlemede, kurguda, dilinin kıvraklığında, anlatım tekniklerindeki denemelerde başarılı bulunurken

romanlarında düşünceyi öne çıkarması dolayısıyla eleştiriler almıştır. II. Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistlere yakınlaşmasıyla dikkat çeken Safa’nın gerçekçi roman çizgisi Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ile mistisizme yönelmiştir. İlk uzun hikâyesi “Gençliğimiz” i 1922 yılında yayımlayan Peyami Safa, para kazanmak amacıyla yazdığı kitaplarında, ilk defa ağabeyi İlhami Safa'nın takma ad olarak kullandığı, annesi Server Bedia Hanım'ın adından uyarladığı Server Bediî takma adını kullanmış, bu takma adla yüzlerce eser vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumbaya adlı romanı olmuştur. “Yalnızız” romanında insanlığı materyalizmin kör çemberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. “Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah` ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.” der. “Sözde Kızlar” da ise mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, babasını aramak amacıyla İstanbul'a gelen bir genç kızın macerası çerçevesinde, yüksek tabakanın içinde bulunduğu ahlaki çöküşü ele alır. Peyami Safa'nın ilk romanlarındandır. Yazılışı eski olmakla beraber, konu günümüzde de tazeliğini korumaktadır. Bugünün kızlarını, onları mesut yahut bedbaht edebilecek hususları birer ibret levhası şeklinde yansıtmaktadır.

Peyami Safa, Türk kültür yaşamında yayımlandığı yıllarda hayli etkili olmuş Hafta, Kültür Haftası (1936, 21 sayı) ve Türk Düşüncesi (1953-1960, 63 sayı) dergilerini çıkarmıştır. Asıl ününü romancı olarak yapan Peyami Safa, bazı uzun öyküleri ile de dikkati çekmiş, yazar Batılı kaynakların bir "Zalim" olarak tanıttıkları hun hükümdarı Atilla'yı aklamak amacıyla aynı adda bir de tarihsel roman yazmıştır. Prof. Dr. Mehmet Tekin, Y. Doç Dr. Mehmet Önal ve Dr. Nan a Lee Peyami Safa hakkında birer doktora tezi vermişlerdir. Beşir Ayvazoğlu' nun yazar (Peyami Safa) hakkında Ötüken Yayınları'ndan çıkmış, biyografik bir eseri bulunmaktadır.

Hikâyeleri

* Gençliğimiz (1922)

* Siyah Beyaz Hikâyeler (1923) * İstanbul Hikâyeleri (1923) * Aşk Oyunları (1924)

* Süngülerin Gölgesinde (1924) * Ateşböcekleri (1925) * İki Öküz Arkadaş * Havaya Uçan At Romanları * Mahşer (1924) * Bir Akşamdı (1924)

* Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925) * Sözde Kızlar (1923)

* Canan (1925) * Şimşek (1923)

* Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930) * Atilla (1931)

* Fatih - Harbiye (1931)

* Bir Tereddüdün Romanı (1933) * Biz İnsanlar (1959)

* Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949) * Yalnızız (1951)

Oyunları

* Gün Doğuyor (1932)

Fikrî Eserleri

* Zavallı Celal Nuri Bey (1914) * Büyük Avrupa Anketi (1938) * Türk İnkılâbına Bakışlar (1938) * Felsefî Buhran (1939)

* Millet ve İnsan (1943) * Mahutlar (1959)

* Sosyalizm (1961) * Mistisizm (1962) * Nasyonalizm (1962) * Doğu - Batı Sentezi (1963)

* Nasyonalizm - Sosyalizm - Mistisizm (1968) * Osmanlıca - Türkçe - Uydurmaca (1970) * Kadın - Aşk- Aile(1970)

* Yazarlar - Sanatçılar - Meşhurlar(1970) * Yirminci Asır Avrupa ve Biz(1970) * Din - İnkılâp - İrtica(1970)

* Sanat - Edebiyat - Tenkit (1970)

* Sosyalizm-Marksizm- Komünizm (1971) * Kızıl Çocuğa Mektuplar (1971)

* Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976)

Ders Kitapları

* Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929), * Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929)

* Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (I-IV, 1929), * Yeni Talebe Mektupları (1930)

* Büyük Mektup Numuneleri (1932) * Türk Grameri (1941)

* Dil Bilgisi (1942)

* Fransızca Grameri (1942)

* Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948)

Not: “Ötüken Yayınevi” 1966 yılından bu yana Peyami Safa'nın toplu eserleri yayımlamaktadır.

2. 2. Fatih-Harbiye Romanı

İncelediğimiz kitap “Alkım Yayınevi” tarafından Nisan 2005 tarihinde yayımlanmıştır. 159 sayfadan ibarettir.

Kitabın Konusu

Doğu kültürü ile Batı kültürü arasındaki çatışmalar. Neriman’ın önce Batı kültürüne hayran olması, kendi kültüründen uzaklaşması, daha sonra doğru yolu bulup kendi kültürüne sımsıkı sarılmasıdır.

Kitabın Özeti

Neriman başkahramandır. İkinci önemli kahramanımız Şinasi’dir. Bu iki kahramanımız çocukluktan beri birbirilerini tanımaktadırlar. Birbirlerini seven bu iki kişinin başından geçen olaylar anlatılır. Bunlar okula beraber gidip gelirler. Üniversiteyi beraber okurlar. Romanımızın üçüncü kahramanı Faiz Bey’dir. Bu kahramanımız Neriman'ın babasıdır. Kendisi Doğu Kültürü hayranıdır. Şinasi'yi de çok sevmektedir. Çünkü Şinasi de Doğu Kültürü hayranıdır ve bu doğrultuda bir hayatı benimsemiştir. Faiz Beylerin evine sıkça gelen Şinasi sanki Neriman ile çok yakında evlenecekmiş gibi bir imaja sahiptir.

Neriman’da Şinasi’ye karşı yavaş yavaş bir soğukluk başlar. Hatta Neriman yaşadığı semti de sevmemeye başlar. Babadan öğrendiği birçok şeyden uzaklaşır. Doğu Kültürü ona itici gelmeye başlar. Bir arayış içine girer. Özellikle Doğu’yu andıran Fatih Semti’ni gelişmemiş olarak nitelendirir. Oturduğu mahalleden iğrenir. Bu düşünceler içinde bocalarken Macit isminde biriyle tanışır. Bu kişi Harbiye semtinde oturur. Batılı bir görünüşe sahiptir. Bu kişi ile birkaç kez buluşan Neriman, Macit tarafından bir baloya davet edilir. Neriman bu baloya çok gitmek istediği için babası Faiz Bey’den izin almak ister. Tam izin isteme konusunun açıldığı bir gün Faiz Bey, Neriman’dan Şinasi ile evlenmesini ister. Babasının bu isteğini hemen kestirip atmanın yanlış olacağını düşünen Neriman birkaç aylık bir süre ister. Bu süre içinde dayısının kızlarının yanına gider. Bu kızlardan akıl almak ister. Dayısının kızlarının yanına gittiğinde ağlayan bir kadınla karşılaşır. Bu kadının kızı bir Rus müzisyenine aşık olmuş, başlarda çok mutlu olan bu iki gençten kız olanı zamanla yaşadıkları sefil

hayattan bıkmış, zengin bir adam bulup bu müzisyeni terk etmiş. Bu zengin kocası sayesinde çok şatafatlı toplantılara, eğlencelere katılmış; ama bir türlü mutluluğu bulamamış. Ruhu hep bir arayış içinde olmuş. Zenginlik bu kıza mutluluk getirmemiş. Mutluluğu eski sevgilisinde tekrar bulmaya giden kız, müzisyen sevgilisine geri dönmek istemiş; ama müzisyen genç kızı kabul etmemiş. Kız buna dayanamamış, intihar etmiş. Bu olayı baştan sonra dinleyen Neriman, bundan kendine bir ders çıkarır. Macit’in davetine gitmekten kesinlikle vazgeçer. Balo onun için artık gereksizdir. İçindeki tüm arayış biter. Nereye ait olduğunu artık çok iyi bilir. O, babasının sözünü dinler, Şinasi ile evleneceğini bildirir.

Kitabın Ana fikri

Batılı olmak, onlar gibi yaşamak değildir.

Kitaptaki Olaylar Ve Şahısların Tahlili

Şahısların Tahlili

Neriman: Musiki okulunda (Darülelhan) okuyan bilgili, kültürlü biridir. İkilem içinde yaşar. Yaşadığı semt ve bher gün gördüğü indsanlardan, sohbetlerden bıkmıştır. Yenilik ister. Bir toplantıda tanıştığı Macit’e ilgi duyar. Değişimi bu kişiyle birlikte yakalayacağına inanır. Batı hayranlığı zamanla yerini hüsrana bırakır. Sonunda gerçeği gören Neriman, kendi kültürüne daha çok sahip çıkar.

Şinasi: Doğu kültürüyle büyümüş, doğu kültürünün inceliklerini ve güzelliklerini çok iyi bilen biridir. Kendini iyi yetiştirmiş, bilgili, kültürlü ve çevresi tarafından ilgi duyulan birisidir. Batı kültüründen hoşlanmaz. Neriman’ın ikile içinde kalmasından dolayı üzgündür; ama mücadeleden vazgeçmez. Batı kültürüyle yetişmiş olan Macit’i sevmez.

Faiz Bey: Doğunun kültürü ile yetişmiş. Kendisini ve kültürünü iyi bilen, musikiyi ve sohbeti seven, bilgili, kültürlü birisidir. Şinasi’yi doğu kültürüyle yetiştiği

için çok sever. Neriman’ın Şinasi ile evlenmesini ister. Kızının Batı hayranlığını endişe ile karşılar. Şinasi’den yardım ister.

Olayların Tahlili

Neriman yaşadığı çevreden ve beraber yaşadığı insanlardan sıkılmıştır. Değişiklik isteyen Neriman, Macit ile karşılaşmış ve bunu bir kurtuluş olarak görmüştür. Yakın bir zamanda düzenlenecek bir balodan bahsedilen romanda olalar bu balo öncesinde gelişir. Şinasi’nin baloya gitmeyeceğini düşünen Neriman baloya Macit ile gitmek ister. Balodan önce dayısının evine gider, dayısının kızlarının anlattığı bir olay onu derinden etkiler, hayatının en önemli kararını bu olayı dinledikten sonra verir, Macit’ten vazgeçer, gerçekleri görür, Şinasi’ye geri döner.

Kitap Hakkındaki Şahsi Görüşler

Baştan sona ibret alınarak okunacak bir eserdir. Yazar, dil ve anlatımı, mesaj verme kaygısı olmasına rağmen ustaca kullanmıştır. Kişiler arası iletişim, çok iyi şekilde işlenmiştir. Neriman, Faiz Bey, Şinasi karakterleri belirgin; ama Macit karakteri çok silik kalmıştır. Macit karakteri de canlı anlatılsa daha heyecanlı olurdu.

İlk sayfadan itibaren insanı kendisine çeken, geçmişteki olaylarla günümüze de ders veren okuyan için çok yayarlı bir kitaptır. Günümüz gençlerinin kendine çeki düzen vermesi için yol gösterici bir kitaptır.

Benzer Belgeler