• Sonuç bulunamadı

B. Türkiye’de Kentleşmenin Sonuçları ve Ortaya Çıkardığı Sorunlar

2. Diğer Alternatif Çözümler

2.4. Yönetim Sorununa İlişkin Tedbirler

Büyük metropol alanlara ilişkin yeni bir mülki teşkilatlanmaya gidilmesi, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununda verilen görev ve yetkiler saklı kalmak üzere, valiye yeterli

101

yetki ve görevlerin verilmesi, vali emrinde denetleme kurulunun oluşturulması ve mevcut mevzuattaki sakıncaların giderilmesi için özel bir kanun çıkarılmalıdır.

İl İdaresi Kanunundaki genel hükümler dışında, farklı hizmetleri yürüten il ve bölge kuruluşları arasında il seviyesinde koordinasyonu sağlayacak bir makam, organ veya zemin belirtilmemiş olması hizmetlerde aksaklıklara, karışıklıklara ve israfa sebep olmaktadır. Bu kuruluşların amirlerinin valiye karşı sorumlu olduklarını da belirtecek şekilde, koordinasyon yetkisinin valiye verilmesi için gerekli kanuni düzenlemeye gidilmelidir.

DPT ile işbirliği yaparak kuruluşlar arasında bu konuda koordinasyonu sağlayacak, planları hazırlayacak bir kuruluş oluşturulması için mevzuatta düzenleme yapılmalıdır.

Metropollerin asayiş bakımından ayrılarak yeni aktif yönetim yapılarıyla desteklenmelidir. Örneğin İstanbul Anadolu ve Rumeli yakası şeklinde iki kısma ayrılarak buralardan sorumlu emniyet müdür yardımcıları atanmalı. Bunlar kendi sorumluluk bölgelerinde her türlü iş ve işlemlerden sorumlu tutulmalı. Emniyet Müdürü ise koordineyi sağlamalıdır.

Belli bir nüfusu aşmış metropollerde birden fazla Büyükşehir belediyesi kurulması desteklenmeli. Örneğin İstanbul ilinde yeniden yapılacak mülki taksimat paralelinde en az iki ayrı büyükşehir belediyesi oluşturulabilir

Hangi belediye, hizmeti hangi düzeyde daha etkin gerçekleştirecekse, o belediyeye görev olarak verilmesi, ayrıca gerektiğinde büyükşehir belediyesinin alt belediye yerine geçerek hizmeti ifa edebilmesi sağlanmalıdır.

Büyükşehir belediyesince alt belediyelere yapılacak mali yardımların proje belirtilerek bütçede yer alması, ihtilaf halinde valinin hakem olarak bütçe tasdiki sırasında resmen düzeltme yaparak gerekli yardımı koyması için düzenlemeler yapılmalıdır.

Büyük kentlerden toplanan vergilerden bu illerin daha fazla pay alması sağlanmalıdır.

Motorlu taşıt vergisinde yapılacak artırım gelir olarak belediyeye bırakılmalıdır. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunundaki harç ve vergi miktarları güncel hale getirilmelidir. Belediye Meclislerine vergi ve harç tarifelerini düzenleme ve gerektiğinde ekonomik şartlara göre artırma görev ve yetkisi verilmelidir.

Mevzuata aykırı uygulamaların zamanında önlenebilmesi için bu kararları ve uygulamaları, yeni bir karar veya idari yargı kararı verilinceye kadar valiye durdurma yetkisi verilmesini; yapılmayan mahalli müşterek hizmetleri gerektiğinde başka kurum veya kuruluşlara yaptırmak için imkan tanınmasını ve büyükşehir belediyesi tarafından kabul edilen imar planları veya değişikliklerinin valinin veya Bayındırlık ve İskan Bakanlığının tasdiki ile kesinleşmesini sağlayacak şekilde kanuni düzenlemeler yapılmalıdır.

Büyük kentlerin coğrafya olarak yeniden tanımlanması gereklidir. Örneğin İstanbul doğuda Gebze, batıda Çorlu arasında kalan coğrafya parçasını içermektedir. Bu büyük İstanbul için bir düzenleme yapmak gerekmektedir.

Büyükşehirlerin sorunları yine bu kentlerde yaşayanların karar vereceği bir mekanizma içinde çözümlenebilir. Başka bir deyişle halkın demokratik tercihlerinden korkmamak gerekir. Nasıl ki, Türkiye’nin sorunlarına demokrasi içinde çözüm arıyorsak, Büyükşehirler için de böyle düşünülmelidir. Merkezi idareyi bu kentlerde devreye sokarak çözümler bulunamaz. Ancak mevcut Büyükşehir sistemi ile sorunların çözülemediği yaşanarak öğrenilmiş bulunmaktadır. Bunun başlıca nedeni Büyükşehir sisteminin yeteri kadar demokratik olmayışıdır. Büyükşehir yönetimi organlarının oluşumu ve yetkileri demokratik ilkelere ters düşmektedir.102

Günümüzde kentleri şekillendiren hakim düşünce Batı düşüncesidir. Fakat batı düşüncesi bazı hastalıkların sorumlusudur. Bu sonuç kentlerine de yansımakta ve kentleri sorunlar yumağı haline getirmektedir. Bugün Müslüman dünyası ve Türkiye’de

102

ilerlemek için kendi değerlerini reddederek Batı düşüncesini seçtiklerinden Batıya özgü bu hastalıklara tutulmuşlardır. Peki bu hastalıklar nelerdir?

İlk sorun, her düşüncenin beraberinde taşıdığı yorum ve uygulamaların durumudur. Bugün Batı kentlerinde özgürlüğün nasıl ahlaksızlığa, özel girişimin hileli bir sömürgeciliğe dönüştüğünü, kitlelere nasıl toplumsal çıkarlar adına baskı yapıldığını zulmün nasıl barış adına ölümsüzleştirildiğini görmek mümkündür.

İkinci sorun, yaygınlığın ve bütünlüğün yıkılışıdır. Bizim sahip olduğumuz bilimsel kültürümüz bütünü bütün olarak ele alır ve inceler. Fakat batı düşüncesi bütünü departmanlara ayırır ve bürokratik departmanlar içinde kaybolup gidilir. Örneğin; Gecekondu sorunu bir bütündür ve sorun çözülürken bütün olarak ele almak lazımdır. Ancak bu sorunu incelemek için “Gecekondu Yerleşiminin Yönetimi” ve “Ticari Yerleşim Departmanı” gibi departmanlara ayırmak sonuçsuzluk üretir.

Üçüncü sorun, insanın tabiat üzerindeki bencil isteklerinden kaynaklanır. Bugün teknolojik kültürümüz tabiata galip gelmekle gurur duyar. Bu doğayı mahvetmekle kalmayıp insanın çevresini ahlaklaştıran ve ekolojik bir hissizliği beraberinde getirmiştir. Aslında yeteneğimizi kentleri daha güzel yaşanılır ortamlar olmaları için harcamalıyız.

Son sorun, kentlerin estetiğinin anlamdan ve ruhtan yoksun oluşudur103. Bütün bu hastalıklar bugün kent sorunlarının ve kente uyumsuzluğun temelini oluşturmaktadır.

Çevre, birbirleriyle ilişkili ortak sınırı olan iki merkezli saha olarak görülebilir. Dış saha doğal çevreyi temsil eder. İçsel saha ise insan yapısı çevreyi kapsar. Bu insanın çevresini direkt olarak yönlendirmesinin ve değiştirmesinin sonucudur. İnsan yerleşimi bunun en temel örneğidir. En geniş manada kent; medeniyetin daha büyük dünya içinde kendi dünyasını kurmasının bir ifadesidir. Tarihsel olarak kent; kurumları, yapısı ve mimarisiyle ve yaşayan halkının değer yargılarını yansıtır. Fiziksel olarak kent;

103Haydar Gülzar; Şehirlerin Ruhu; İnsan Yayınları; İstanbul:1991; s.9

üyelerinin yaşama tarzlarını koruyup şekillendiren toplumun içsel dinamiklerle, dışsal kuvvetlerin arasındaki dengeyi ifade eder. Kısaca kent insan yerleşimine bir ortam kazandırırken, aynı zamanda toplumun hedeflerini yansıtan kompleks bir mozaiği oluşturur.

Bu açıklamaya göre ideal şehir; Kanun, adalet, yaşam ve enerji, ekolojik harmoni, bilgi, şefkat, estetik ve güzelliğin, uyumun kenti olmalıdır. Böylece kent ve insan uyumu gerçekleşir. Kentlerimizi bu ilkelere göre şekillendirmek yaşanabilir bir ortam için birinci şarttır. Bu ideal kente ulaşmak ve bizim değerlerimizde yaşayan ilim kentini tekrar ayağa kaldırmak şarttır. Bunun için şu adımları atmak gereklidir.

 Kentleri yeniden inşa ederken, toplumun sosyal ahlakını açıklayarak ve dikkate alarak kurumları onun çevresinde inşa etmek lazımdır. Bizim en temel göstergemiz kardeşlik bilincimizdir. Bu bilinci hayatiyete geçirmek kentlerimizde yaşanan birçok sosyal soruna ilaç olacaktır. Zaten toplum bunu aralarında işletmektedir. Burada en büyük görev sivil toplum kuruluşlarını yok sayan zihniyete düşmektedir. Artık bu zihniyet toplumuyla barışmalıdır. Kardeşliğin pekişmesi ve sosyal ahlakın gelişmesi için sivil toplum kuruluşlarına destek vermelidir.

 Kenti bir sosyal laboratuar, mimarlık stüdyosu, filozof kitaplığı ve iş adam pazarı olarak bir araya toplamak için eğitimin yaygınlaştırılması lazımdır. Teoriyle-pratik eğitim hayatında birleştirilmelidir. Böylece kent-insan ilişkisi uyumlu hale gelecektir. Her branşta eğitim görenler çevrelerine faydalı olmak ve aksaklıkları, düzeltmek için var oldukları bilincine varmalıdırlar. Gerçekte kent, bilginin kopmaz bir parçası ve aracı olacaktır.

 Çevre bilincindeki kararlılık.

 İmajlar, hatıralar; Doğal yapısı ve zenginliği ile kent toplumun anladığı şekliyle yaşama sanatını arttıracak şekilde kullanılmalıdır. Toplumun sahip olduğu değer ve imaj kentlere yansıtılmalıdır. Bunun için milli bir mimari benimsenmelidir.

 Devletin yerel yönetimlere yetki aktarmasını bir an önce yapması lazımdır. Devletin her şeyi merkezden hallederim politikasını terk etmesi lazımdır. Devlet sadece organizatör olmalıdır.

 Yerel yönetimler ise mahalle bilincini hayatiyete geçirecek önlemler almalıdır. İmar planlarını toplumun sahip olduğu değerleri göz önüne alarak yapmalıdır. Kentteki sosyal ve kültürel faaliyetleri gecekondu bölgelerine kadar yaymalıdır. Böylece oradaki insanların kentle daha çabuk uyumu sağlanmış olacaktır.

 Ayrıca, toplumsal sorunların çözümünde dernek, vakıf, özel sektör gibi sivil aktörlerin yer alması sağlanmalıdır. Bu amaçla yerel yönetimlerle sivil örgütler işbirliği içine girmelidirler.

 Aile bağını güçlendirici önlemler muhakkak alınmalıdır. Kent yerleşim yerleri tartışılırken kentlerin sahip olduğu kültür ve sanat değerleriyle bağı muhakkak kurulmalıdır.

 Günümüzde, hızlı kentleşme neticesinde göçle gelen insanların kentlere uyumları aşamasında sivil toplum örgütleri toparlayıcı roller üstlenmektedir. Dolayısıyla bireylerin yanlış davranışlar içine girmelerini engellemektedir.  Son olarak, bir kentin ilim kenti, yaşanabilir kent olabilmesi ve kentlileşme

sorunlarının oluşmaması için aydınların toplumun değer yargılarıyla ters düşmemesi ve çevresine değer verdiği bir yer alması gereklidir. Bütün bu adımlar, ideal bir ilim kenti için, kent-insan arasındaki uyumsuzluğun ortadan kalkması için atılması gereken adımlardır. Bu tedbirler ve politikalar sayesinde kent-insan ilişkileri dahilinde, insanların kentlere daha rahat bir şekilde uyum sağlayabilecekleri kanaatindeyiz. Çünkü kentsiz bir toplum gelişemez bu sebepten dolayı modernizmin kentlerimizde yaptığı tahribatın sebebi olan sanat ve ahlakı, dolayısıyla toplumu göz ardı eden yaklaşımı aşmamız gerekmektedir. Böylece insanlarımıza yaşanabilir kentler meydana getirebiliriz.

SONUÇ

Gelişmekte olan ülkelerde, göçlerle kentleşme hızını ve oranını artıran kitleler, özellikle büyük ve gelişmiş kentlerde yığılmalara neden olmakta; fakat nüfusu imkanlarından daha hızlı artan kentler göçmen kitlelerin ihtiyaçlarına cevap vermede sıkıntı yaşamaktadır.

Göçler, kırsal kesimde birtakım sonuçlar yarattığı gibi kentsel mekanda da değişime yol açmaktadır. Artık göçlerle büyüyen kentin işleyişi değişmektedir. Kentteki mekanlar, işgücü piyasası, doğal çevre, toplumsal ve kültürel ilişkiler de kente yeni gelenlerle tekrar yoğrulmakta, toplum her yönüyle içine aldığı farklılıklarla dönüşmektedir.

Kentte gözlenen değişimlerden biri, kırsal yaşamından kopup kente göçen yoksul ve dar gelirli insanların meşru yollarla karşılayamadığı barınma gereksinimini gecekondu denilen konut türünü ortaya çıkararak karşılamasıdır.

Çalışmamızda, gelişmekte olan ülke kentleşmesinde, en temel olgulardan biri olan gecekondunun, ülkemizdeki gelişim süreci ve gecekondu yaşamında insanların kentli köylü ikilemine çözüm önerileri incelenmiştir.

Çalışmamızın ilk bölümünde kentleşme ve gecekonduyla bağlantılı kavramlar incelenmiştir. Kentleşmeye bağıntılı olan kavramlar kent, kentleşme, çarpık kentleşme, göç ve bütün bunların sonucunda meydana gelen gecekondu kavramları üzerinde durulmuştur. Tarımda makineleşmeyle birlikte kırdan kente göçen insanların kentin maddi olanaklarına erişememesi sonucu alternatif olarak gecekonduya yönelmelerine değinilmiştir. Burada feodal yapı baş göstermektedir. Hemşeriler, akrabalar hep bir arada boş bir arsanın üzerine gecekonduları inşa edip yaşamaya başlamışlardır. Aslında burada yaşam tarzı olarak kırdan kopamama ve tam olarak ta kentlileşememe söz konusudur. İnsanlar kentteki ikincil ilişki türlerine ayak uyduramayıp köylerindeki gibi birincil ilişkilere devam etmektedirler. Tabi bu göç birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bunun en büyük sonucu konut sorunu ve hızlı gecekondulaşmadır. Bu da tabi ki beraberinde kentlileşememe sorununu beraberinde getirmiştir. Bütün bunların dışında kentteki uzmanlaşma gerektiren iş sahalarında iş bulamayan köylüler ciddi

işsizlik sorunu yaşamakta ve daha kalifiye işler olan kapıcılık, işportacılık, inşaat işçiliği gibi işlere yönelmişlerdir. Yine bu tür işlerde de hemşehirlilik önemli bir rol oynar. Getiri sağlayan bir iş bulunduğunda diğer akrabalara da bu işler önerilmiştir.

İkinci bölümde göç, kentleşme ve gecekondu ilişkisine değinilmiştir. Göçle gelen insan kitlesinin oluşturduğu gecekondu da sosyo-kültürel yapıya değinilmiştir. İlk göçenlerin daha kırsal yaşamı devam ettirdiği fakat yeni jenerasyonun okula gitmeleri nedeniyle daha da kentleştiği görülmektedir.

Üçüncü bölümde ise gecekonduya çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. İlk alternatif olarak herkesin aklına kentsel dönüşüm projesi gelmektedir. Kısmen de olsa sorunu çözdüğü düşünülen kentsel dönüşüm projeleri aslında kırdan gelen insanları beton yığınlarının arasına sokmakta ve yalnızlaştırmaktadır. Bu nedenle en iyi çözüm alternatif çözümler sunmaktır. Mesela sanayileşmenin büyük kentlerin dışında olmasını sağlayarak bu göçün önüne geçilebilir ve insanlar kır kent ikileminden kurtulup göç etmek yerine köyünde kalıp birincil ilişkilerine devam eder. Eskiden yapılmış gecekonduları ise yıkmak yerine alt yapısını güçlendirip gerekli tadilatları yapılarak insanların yalnızlaşmasının ve kapı komşusunu bile tanımadığı toplu konutların esaretinden kurtarmak gerekir. Kırlarda açılacak iş imkanları ile de yeni gecekondulaşmanın önüne geçilmelidir.

Gecekonduyu yıkıp yerine beton yığınları yapmak insanlar için çekilmez bir haldir ve yalnızlığa iter. Çünkü gecekondularda insanlar kolektif yaşarlar.

Kentsel dönüşüm, eski binaların yıkılıp yerlerine yeni binaların yapılmasından çok daha geniş bir değişim süreci. Kentsel dönüşüme gidilen yol üzerinde geniş nüfus hareketleri, son derece önemli sosyal dönüşümler ve şehir hayatının her alanında büyük sonuçlar yaşanmakta. Bütün bu nedenlerden ötürü kentsel dönüşümün daha sağlıklı işleyebilmesi için inşa sürecinin yanı sıra, siyasi, ekonomik, kültürel ve özellikle de sosyal sonuçları göz önünde bulundurulması gerekmekte. Kentsel dönüşüm projelerinin konut inşa etme, çevre dizaynı ve insanları yeni konutlarına yerleştirmekle sınırlı kalmaması gerekmekte. Bu noktada ülkemizdeki kentsel dönüşüm projelerinin en sakıncalı yanlarından bir tanesi; bu sürecin yıllar içerisinde oluşmuş komşuluk ilişkilerinin, yani sosyal dayanışmanın ve sosyal kontrol mekanizmalarının, hesaba katılmaması.

Kentsel dönüşüm projesinin başlamasıyla birlikte, bir dönem bir arada yaşayan komşular üçer-beşer başka bölgelere dağılacaktır. Müstakil evlerin yerini beton binalar alacaktır. Bir dönem bir arada yaşayan aileler, bir anda hiç tanımadığı ailelerle altlı- üstlü yaşamaya başlanacaktır. Birbirlerini tanımayan aileler bir araya gelince; bir kuşku, bir korku veya bir endişe baş gösterecektir. Çevresine ve yeni komşularına uyum sağlayamayan aileler ortaya çıkacaktır.

Apartman sakinlerinin, apartman yaşantısını cezaevi yaşantısına benzetmeleri eskiye olan özlemi yansıtmaktadır. Vefat eden bir apartman sakininin bir hafta sonra komşuları tarafından fark edilmesi komşuluk ilişkilerinin zayıfladığını hatta tamamen yok olduğunun göstergesidir.

Çünkü gecekonduda mahalleli, özellikle yaz günlerinde bir birini ziyaret eder, bahçede çay ve kahve içerler. O çaylar içilirken yapılan sohbetin tadına doyum olmaz. Zaten burada maksat, çay içmek değildir; günü gırgır, şamata içinde tamamlamaktır.

Belki de hayatı boyunca sadece tandır ekmeği yemiş biri için tandırı olmayan bir yerde yaşamak ne zor olacaktır. Üç-dört evin ortak tandıra sahip olduğu ve mahallelilerin beraber ekmeklerini yaptığı gecekondu mahalleleri vardır. Biri ekmek yaparken komşusu mutlaka yardım eder işte dayanışma örneğidir.

Özellikle hafta sonlarının eğlencesi mangal keyfi… Komşular birleşip bir mangalın etrafında muhabbet eder ve bu ayda birkaç kez tekrarlanır. Erkek kısmı mangalla uğraşırken bayanlar diğer işlerle uğraşır. Çocuklar için asıl eğlence şimdi başlamıştır. İşte böyle sosyal ilişkiler komşuları birbirine daha da yakınlaştırır.

Bir komşunun oğlunun veya kızının düğünü yapılırken; tüm komşular ve akrabalar düğün evine gelir. Hatta düğün evini tanınmasına bile gerek yok. Davulun sesini duymak yeterlidir. Oradaki dayanışmanın tarifi yoktur. Herkes elinden geldiği kadarıyla bir şeyler yapmaya çalışır.

Halı yıkayan insanlar… Belki de yılda birkaç kez tekrarlanır. Bu işin tek başına yapılması zordur. Bu nedenle bir halının başında dört-beş bayan ... Beraber yıkamaya

çalışıyorlar… Binalarda bunu yapmak mümkün mü? Orada halı yıkamayı bırakın silkmesi bile problem olacaktır.

Kentsel dönüşümle her yer aynı tip binalarla kaplanıyor. Hesaba katılmayan çok şey var. Bu unutulan şeyler insanların yaşamları üzerinde oluşturdukları zorlukların yanı sıra yalnızlığa itilmelerine neden oluyor.

Özetleyecek olursak; gecekondulaşma sanayileşmiş şehirlerin kaçınılmaz bir yönüdür. Bunları engellemek sanayi kaynaklarının yerlerini çoğaltmakla olabilir. Zaten var olan gecekonduları da yıkmak yerine bakımları yaptırılıp daha yaşanılır bir hale büründürmektir. Çünkü bunları yıkıp yerlerine toplu konut yapmak yıllardır gecekondu kültüründe yetişmiş birincil ilişkilere hakim insanlar için büyük bir yıkımdır. Bu insanların yaşam tarzını değiştirmek yerine bahsettiğimiz çözümleri sunmak daha akli bir karar olacaktır.

KAYNAKÇA

Akkaya, Taylan, Göç ve Değişim, İstanbul Ünv. Edb.Fak. Yayınları, İstanbul:1979

 Alıca, Süheyla, Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı, Memleket Mevzuat Dergisi, Sayı:16, Yayed yayınları, Ankara:2006

Arslan, Rauf, Gecekondulaşmanın Evrimi, Mimarlık Dergisi, sayı:89/6, Ankara:1989

 Bal, Hüseyin, Kent Sosyolojisi, Turhan yayınları, Ankara:1999

 Bayraktar, Erdoğan, Gecekondu ve Kentsel Yenileme, EAM Yayınları, Ankara:2006

Cansever, Turgut, Habitat II Konferansı ve Türkiye’nin Yerleşim Sorunları, İz Yayınları, İstanbul:1996

 Dündar, Özlem, Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Sonuçları Üzerine

Kavramsal Tartışma, TMMOB Yayınları, Ankara:2006

 Ergün, Doğan, 100 Soruda Sosyoloji El Kitabı, Gerçek Yayınevi, İstanbul:1984  Erol, Metin, Özdemir, Nesrin, II. Sosyoloji Kongresi : Toplum Ve Göç, DİE Yayınları, Ankara:1997

 Es, Muharrem, Ateş, Hamza, Kentlileşme ve Göç, Kocaeli ünv. Yayınları, Kocaeli:200

Giddens, Anthony, Sosyoloji, Ayraç Yayınları, Ankara:2000

 Gürkan, Gülnaz, Gelişme ve Nüfus Sorunu Olarak Göç Olgusu, Muğla Ünv. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla:2000

 Gökçe, Birsen, Gecekondu Gençliği, Hacettepe yayınları, Ankara:1976

 Görgülü, Zekai, Hisseli Bölüntü ile Oluşan Alanlarda Yasallaştırmanın

Kentsel Mekana Etkileri, YTÜ. Mimarlık Fak. Yayınları, İstanbul:1993

 Gülzar, Haydar, Şehirlerin Ruhu, İnsan Yayınları, İstanbul:1991

 Göksu, Faruk, Kentsel Dönüşüm ve Proje Ortaklıkları, Bülten:40, TMMOB yayınları, Ankara:2006

Heper, Metin, Türkiye’de Kent Göçmeni ve Bürokratik Örgütler, Üçdal Neşriyat, İstanbul:1983

 İşbir, Eyüp, Şehirleşme ve Meseleleri, Üçdal yayıncılık, Ankara:1993

 İşbir, Eyüp, Kentleşme, Metropolitan Alan ve Yönetimi, AİTİA Yayınları, Ankara:1982

Kartal, Kemal, Kentleşme ve İnsan, TODAİE Yayınları, Ankara:1978

 Keleş, Ruşen, İmar ve Gecekondu Affı, Belediye Vakfı yayınları, Ankara:1996  Keleş, Ruşen, Kentleşme ve Konut Politikası, İmge Kitabevi, Ankara:1993  Keleş, Ruşen, 100 Soruda Türkiye’de Kentleşme, İmge Kİtabevi, Ankara:1997  Kızılçelik, Sezgi, Sosyoloji Yazıları, Anı Yayınları, Ankara:2000

 Kıray, Mübeccel, Toplumsal Değişme ve Kentleşme-Kentsel Bütünleşme, TGAV yayınları, Ankara:1982

 Kıray, Mübeccel, Gecekondu- Az gelişmiş Ülkelerde Hızlı topraktan Kopma ve

Kentle Bütünleşememe, Toplumbilim Yayınları, Ankara:1982

Kongar, Emre, Kentleşen Gecekondular yada Gecekondulaşan Kentler-

Kentsel Bütünleşme, TGAV yayınları, Ankara:1982

Kongar, Emre, İzmir’de Kentsel Aile, Sosyal Bilimler Dergisi, Ankara:1987 Karpat, Kemal, Türkiye’de Toplumsal Dönüşüm: Kırsal Göç-Gecekondu ve

Kentleşme, İmge Kitabevi, Ankara:2003

 Kayasu, Serap, Yaşar, Senem, Kentsel dönüşüm Üzerine Bir Değerlendirme-

Kavramlar-Gözlemler, TMMOB yayınları, Ankara:2006

Odyakmaz, Nevzad, Son Değişiklikleriyle Açıklamalı İçtihatlı İmar Kanunu ve

İlgili Mevzuat, Alfa Yayınları, İstanbul:1996

 Özer, İnan, Kentleşme- Kentlileşme ve Kentsel Değişme, Ekin Kitabevi, Bursa :2004

 Özer, İnan, Kentsel Ekonomik Araştırmalar üzerine Sosyolojik Değerlendirme, DPT yayınları, Ankara:2004

 Peker, Mümtaz, Önen, Ergün, Balkız, Bekir, Göç- Kentleşme sorunları ve Yerel

Siyaset, Saray Yayınları, İzmir:1997

 Sağlam, Serdar, Türkiye’de Göç Olgusu ve Kentleşme, Türkiyat araştırma yayınları, Ankara:2006

 Şenyapılı, Önder, Kentleşen Köylüler, Milliyet Yayınları, Ankara:1978

 Şenyapılı, Önder, 1980 Sonrasında Ruhsatsız Konut Yapımı, Toplu Konut İdaresi Araştırmaları Dizisi:8, Ankara:1996

 Tekeli, İlhan, Gecekondu Planlama sorunları Türkiye’de Kentleşme, Turhan

Benzer Belgeler