• Sonuç bulunamadı

Westminster Model (İngiliz Parlamentarizmi)

2.3. Parlamenter Sistemin Türleri

2.3.1. Westminster Model (İngiliz Parlamentarizmi)

Parlamenter sistem İngiliz siyasal siteminin bir ürünü olması nedeniyle, sistemin türlerini incelerken kuşkusuz ilk olarak Westminster model ele alınmalıdır. Sistemin farklı türlere evirilmesi ve birçok ülkeye ihraç edilmesi, bu tür üzerinde

yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Bu model, siyaset bilimci Lijphart’ın belirlediği Westminster modele has özellikler ekseninde değerlendirecektir.

Westminster modelde, yürütme organı genellikle tek partili hükümetlerden oluşmaktadır. Bu modelde koalisyon hükümetlerine pek fazla rastlanmaz. Bu durum, parlamenter sistemde, tek bir siyasi partinin yasama ve yürütme gücünü kontrolünde bulundurması sonucunu doğurmaktadır. Sistemin menşei İngiltere’nin böyle bir parlamenter sistem tipi ile istikrarlı bir siyasi modele kavuştuğuna dikkat edilmelidir. Westminster modelde istikrarı sağlayan unsur, gücün parlamentodan çok parlamento çoğunluğunu elde eden hükümetlere geçmesidir. Birleşik Krallık ’ta gücü azalarak bir simgesi haline dönüşen Taç’ın temel siyasi işlevi artık sadece Başbakan’ı atamak ve devleti temsil etmek, yeni ulusal siyasal dayanışmanın simgesi olmaktan ibarettir (Kalaycıoğlu ve Kağnıcıoğlu, 2012: 45).

Westminster modelde, yürütmenin siyaseten sorumlu kanadı olan hükümetin göreve gelmesi ve görevinde kalabilmesi, parlamentonun güvenoyuyla mümkündür. Ancak bu modelde hükümetler, tek parti iktidarlarından oluştuğu için güvenoyu mekanizması ve parlamentonun yürütmeyi denetleme araçları pek fazla işlememektedir. İngiliz yürütme sisteminin asıl taşıyıcı unsuru Başbakan ve onun çevresinde yer alan bakanlardan oluşan hükümettir (Parlak ve Caner, 2013: 114).

Westminster modelde parlamento iki meclislidir. Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası. Parlamentoda Avam Kamarası daha etkindir ve hükümet Avam Kamarasına karşı sorumludur. İki yapılı meclis, İngiliz siyasi tarihinin aristokrat geleneğinin bir ürünüdür. İngiliz anayasal sisteminin yazılı bir belgeye dayandırılmamış olmasına karşın, demokrasi geleneğinin köklü bir tarihselliğe sahip olması güçlü bir yasama sisteminin var olmasına yol açmıştır (Parlak ve Caner, 2013: 101).

Westminster model, disiplinli ikili partili bir yapıya sahiptir. Partilerde ideolojik marjinallik zayıftır. Bir parti iktidara gelebilmek için rakip partinin tabanına hitap eden açılımları çok rahat yapabilmektedir. Çok sayıda parti bulunmasına rağmen genellikle parlamento iki partiden oluşmaktadır. Bu partiler arasındaki oy oranları farkı yüzde beşin altındadır. Bu modelde istikrarı sağlayan unsurlar

açısından, ikili parti yapısının varlığına dikkat edilmelidir. Birçok parlamenter sistem, ideolojik çeşitliliğin parlamentoya yansıması ve herhangi bir partinin çoğunluk sağlayamaması, zayıf koalisyon hükümetlerine ve sistemsel istikrarsızlıklara neden olmaktadır. İngiltere’de partilerin merkeziyetçi yapıda oldukları gözlemlenmektedir. Uygulamada iyi örgütlenmiş partilerin merkeziyetçi oldukları gözlemlenmektedir ancak bu iki değişken arasında zorunlu bir ilişki yoktur. Merkeziyet değişkeni parti içi iktidarın ne ölçüde dağılmış veya merkeze toplanmış olduğunu ifade eder (Özbudun, 1987: 67).

Westminster modelde, dar bölge çoğunluk sistemi geçerlidir. Dar bölge çoğunluk sistemi, ülkenin, parlamento üyesi sayısınca seçim çevresine bölünmesi ve her seçim çevresinde en çok oyu alan bir milletvekilinin parlamentoya seçilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu seçim sistemi, iki partili bir sistemi tetiklemektedir. Seçmen eğilimleri, seçim çevrelerinde iki aday üzerinde yoğunlaşmakta ve zamanla diğer partiler, aday göstermekten imtina edebilmektedir. Yine bu modelin başarısında seçim sisteminin etkisine dikkat edilmelidir. Parlamenter sistemin işlevselliği açısından bakıldığında, dar bölge çoğunluk sistemi iki partili sistemi tetiklemekte, iki partili sistemde parlamentoda tek parti iktidarlarının oluşmasına zemin hazırlamakta ve böylece koalisyon hükümetlerine sık rastlanmadığı için siyasi istikrar sağlanmaktadır. İstikrar ve otorite kabinenin en önemli iki özelliği olup, kabinenin İngiliz siyasal sisteminde motor rolünü oynamasını sağlamıştır. Çift parti sistemi nedeniyle kabine, büyük ölçüde Avam Kamarasının vesayetinden kurtularak büyük yetkilere sahip olmuştur. Kabine, seçimlerden galip çıkan parti liderinin başkanlığında parti kurmay heyetinin üyelerinden oluşmaktadır (Çam, 2000: 480).

Westminster modelde, üniter bir devlet yapısı söz konusudur. Üniter devlet yapısı, ülkenin tamamında hiyerarşik bir şekilde devlet organizasyonun örgütlenmesi anlamına gelir. Bu durum tek parti iktidarı ile elde edilen güçlü yürütme yapısının uygulamada daha başarılı olmasına etkendir.

Bu modelde, parlamento çoğunluğunu elde eden partinin, diğer parti ya da partileri etkinlik açısından zayıflatması ve ‘çoğunluk ne derse o olur’ anlayışının yerleşmesine neden olması gibi temel bir problem bulunmaktadır. Bu durum, aynı

zamanda yürütmenin faaliyetlerinin parlamento tarafından denetlenmesi olanağını da sekteye uğratmaktadır.

Westminster modelde, yazılı bir anayasa bulunmamaktadır. Bu durum siyasi mekanizmaları, çözüm üretme hususunda daha esnek hale getirmektedir. Bilindiği üzere ülkelerin neredeyse tamamı yazılı bir anayasa ile yönetilmektedir. Parlamenter sistemlerde anayasalar, gerek parlamentoları gerekse hükümetleri sınırlayabilmektedir. Westminster modelde yazılı bir anayasanın bulunmamasına da dikkat edilmelidir. Yazılı anayasalar gerek yönetimleri karar aşamalarında sınırlamakta gerekse karar süreçlerinin uzamasına neden olabilmektedir. Ayrıca anayasaya aykırılık tartışmaları da sürekli gündemi meşgul edebilmektedir.

Bu modelde, yazılı bir anayasanın olmamasının sonucu olarak kararların anayasaya uygunluğunu denetleyecek anayasa yargısı da yer almamaktadır. Oysa parlamenter sistemle yönetilen birçok ülkede yazılı bir anayasa vardır. Parlamentonun kararlarının çoğu anayasa uygunluk denetimine tabidir. İleri demokrasinin gelişmediği ülkelerde yargının siyasallaşması ya da siyasal eğilimli kararlar vermesi gibi durumlar da yönetimlerin işini zorlaştırmaktadır.

Westminster modelde, Merkez Bankası yürütmenin kontrolündedir. Bu durum, icraatlardan sorumlu olan hükümete, ekonomik karar almada hareket kabiliyeti sağlamaktadır.

Lijphart’ın belirlediği bu özellikler, geleneksel olarak Westminster modelini açıklamakla birlikte, parlamenter rejimi açıklamaya yetmemektedir. Hatta İngiltere’deki kurumsal ve sistemsel değişimleri de açıklamakta bazen yetersiz kalmaktadır. Westminster modelinin, büyük ölçüde özelliklerini korusa da bugün için İngiltere’de dahi değişime uğradığını belirtmemiz gerekmektedir (Alkan, 2013: 99). Bu özelliklerin karakteristik olarak bulunduğu ülkeler ise sanıldığı kadar çok değildir. Lijphart, sadece Britanya, Yeni Zelanda ve Barbados’un karakteristik olarak modelin temel unsurlarına sahip olduğunu, diğer eski Britanya sömürgelerinin kimi unsurlarını ithal etmekle birlikte birebir tüm unsurlarını kabul etmediğini belirtmektedir (Özsoy Boyunsuz, 2014: 28).

Westminster modelin özellikleri dikkatle irdelendiğinde, bu özelliklere sahip parlamenter sistemlerde istikrarın sağlanabileceği görülmektedir. Bu özelliklerin birçoğunu barındırmayan parlamenter sistemlerde istikrarsızlıklar ve hükümet krizleri çok sık yaşanmakta öyle ki hükümet sistemi değişikliğine kadar giden sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Dolayısıyla parlamenter sistemi, birçok ülkeye ihraç eden İngiltere, sistemi işlevsel hale getirecek birçok özelliğe sahip olması nedeniyle tüm parlamenter sistem uygulamalarına göre farklı bir örnek teşkil etmektedir.