• Sonuç bulunamadı

Parlamenter sistemlerde siyasi istikrar, bir ölçüde yürütmenin siyaseten sorumlu kanadı olan hükümetin, parlamento çoğunluğunu elde etmesiyle sağlanabilmektedir. Parlamenter sistemlere yönelik olarak yapılan eleştirilerin başında yasama gücünün, parlamentoda parçalı bir şekilde toplanmasının bir takım hükümet istikrarsızlıklarına yol açmasıdır. İngiliz tipi parlamenter sistemi bu genellemenin dışında tutarsak, bu sistemi uygulayan birçok ülkede, parçalı parlamento yapısı koalisyon hükümetlerine neden olmaktadır. Koalisyon hükümetleri de hiç şüphesiz zayıf hükümet yapısına neden olarak parlamenter sistemlerde istikrarsızlığa neden olmaktadır. Zaten iki parçalı yapıdan oluşan yürütme gücünün, cumhurbaşkanı kanadı, konumlandırılışı itibari ile sembolik ve sınırlı yetkilere sahiptir. Siyaseten sorumlu fiili icra gücünü temsil eden hükümetin de, uzlaşı ve işbirliğinden yoksun, birbiriyle rekabetçi ve farklı ideolojilere sahip siyasi partilerin konsensüsü ile oluşması, yönetsel krizleri kaçınılmaz hale getirmektedir.

Parlamenter sistemlerde temayüz etmesi muhtemel bu temel probleme karşı, hükümete işlevsellik kazandıracak, hükmedebilmesine imkân tanıyacak, hükümeti

güçlendirecek böylece siyasi istikrarsızlıkları azaltacak ve krizleri önleyecek bir takım anayasal uygulamalar geliştirilmiştir. Parlamenter sistemin esasını bozmayacak şekilde, bu sistemi uygulayan ülkelerde parlamentoda tek parti çoğunluğuyla kurulamayan hükümetlerin istikrarını önceleyerek geliştirilen bu araçlara rasyonelleştirilmiş (Aklileştirilmiş) parlamentarizm denmektedir.

Almanya, rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçları ile bir takım siyasi krizleri aşmayı başarmış olması dolayısıyla iyi bir örnek teşkil etmektedir. Weimar Anayasası döneminde, on beş yıl boyunca neredeyse hükümetlerin ömrünün bir yılı geçmediği, istikrarsız hükümetlerin varlığı ile sarsılmış olan Almanya, hükümeti görevden uzaklaştırma yetkisini kullanan ve zamanla otoriter eğilimler içine giren devlet başkanı politikaları ile çok büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Bu tecrübeden ders çıkarmış olan Almanya, 1949 yılında Bonn Anayasası ile rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçlarını anayasal düzeye çıkararak, istikrarsız hükümetlerin yol açtığı otoriter eğilimlerle tekrar karşılaşmamak amacıyla, bu araçlarla güçlü ve istikrarlı bir hükümet yapısı tasavvur etmiştir (Hekimoğlu, 2009: 159-160).

Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçlarından bir tanesi, federal devlet başkanının sistem içerisindeki rolünün zayıflatılmasıdır. Weimar Anayasası, halk tarafından seçilen devlet başkanına, istikrarsız hükümetlerin tezahürüyle gerek meşruiyet kaynağının verdiği güç gerekse yetkileri dolayısıyla hükümeti görevden uzaklaştırarak, diktatör eğilimlere tevessül edebilmesine olanak sağlamaktaydı. Bonn Anayasası, bu tarihi tecrübeyi göz önünde bulundurarak devlet başkanı seçimini halktan alıp, parlamentoya bırakmıştır. Böylece devlet başkanı makamı, meşruiyet ve yetki genişliği bakımından sınırlandırılarak hükümetlere alan açılmıştır.

Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçlarından en önemli ve en etkilisi yapıcı güvensizlik oylaması aracıdır. Bu araç, Alman parlamenter sistemini dünyadaki diğer parlamenter sistemlerden ayıran unsurdur. Parlamentonun mevcut federal başbakanı güvensizlik oylaması ile düşürme yetkisini, aynı anda parlamentonun bir başbakanı kesinkes seçebilmesi koşuluna bağlamıştır. Yani parlamentoyu oluşturan siyasi partiler, bir başbakanı seçmek için gerekli çoğunluğu sağlama noktasında mutabık kalamadıkları sürece parlamentonun güvensizlik oylaması ile başbakanı dolayısıyla ona karşı sorumlu olan bakanlardan oluşan

hükümeti düşürmesi imkânsızdır. Bu araç, sistem içerisinde başbakanı dolayısıyla hükümeti parlamentoya karşı güçlendirmiş ve hükümet için yeni bir alan daha açmıştır. Bu araç aynı zamanda parlamento içinde önemlilik arz etmektedir. Başbakanın siyasetinden memnun olmayan parlamentodaki siyasi partiler, kendi aralarında yeni bir başbakanı seçme çoğunluğu için uzlaşabilirse, 48 saat içerisinde başbakanı değiştirebilme olanağına sahiptir (Hekimoğlu, 2009: 161-164).

Başbakanı güçlendiren bir diğer rasyonelleştirilmiş parlamentarizm aracı, başbakana tanınan, başbakanın parlamentodan fesih tehdidi ile güvenoyu istemidir. Federal başbakanın, Federal Meclis’ten kendisi ve hükümeti için güvenoyu talep etmesi durumunda, 48 saat içerisinde meclis salt çoğunlukla bu güvenoyunu yerine getiremezse, başbakanın talebi ile devlet başkanı 21 gün içerisinde meclisi feshetme imkânına sahiptir. Meclis, 21 gün içerisinde çoğunluk kararı ile yeni bir başbakan seçerse fesih riski ortadan kalkmaktadır. Bu araçla ülkede yönetim boşluğu oluşmasının önü kesilmek istenmektedir. Bu araç parlamentoya hükümete güvensizlik oylaması düşüncesi aşamasında, ya yeni başbakanı seçmek için uzlaşma ya da kendini yok etme sonucu ile karşılaşma gibi iki farklı tercih olanağı sunmaktadır. Başbakanlar açısından bu araç, meclis çoğunluğuna güvenip erken seçim fırsatına dönüştürme fırsatçılığına dönüme riski barındırmaktadır (Hekimoğlu, 2009: 166-167).

Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçlarından bir tanesi de zorunlu yasama halidir. Başbakanın parlamentodan güvenoyu istemesi ve meclisin bunu sağlayamaması, ayrıca meclisin 21 gün içerisinde yeni başbakanı belirleyememesi ve başbakanın fesih önerisine rağmen devlet başkanı tarafından meclisin feshedilmemesi durumunda zorunlu yasama aracı devreye girmektedir. Devlet başkanı zorunlu yasama halini ilan etmek durumundadır. Hükümetin, federal meclisten geçmesini istediği ancak daha önce geçiremediği bir yasa tasarısı yeniden federal meclise sunulmaktadır. Federal meclis yasayı tekrar reddederse ya da hükümetin arzu etmediği bir biçimde onaylarsa ilgili yasa tasarısı eyaletler meclisinde onaydan geçtikten sonra kendiliğinden yasalaşmaktadır. Zorunlu yasama hali ilanından altı aylık bir süre içinde federal meclis tarafından reddedilen her bir yasanın bu yolla yasalaştırılması mümkündür. Bu araç, altı aylık süre için federal

meclis yetkilerinin hükümete geçmesine imkân tanımaktadır. Ülke yönetiminden birinci derece sorumlu olan hükümetin acil ihtiyacı olan yasaların çıkması için önemli bir araç olan zorunlu yasama hali, yönetim boşluğu oluşumunu engellemektedir. Zorunlu yasama halinde altı aylık süre sınırı, anayasanın değiştirilememesi, başbakanın aynı görev süresi içerisinde bu imkândan bir kez yararlanabilmesi gibi hususlar, bu aracın istismar edilmesini engellemektedir (Hekimoğlu, 2009: 168).

Bir diğer araç, başbakanın hükümet içerisindeki konumunu güçlendirmek için geliştirilmiştir. Başbakan, hükümetin genel politikalarını belirlemek açısından parlamentoya karşı sorumluluk taşımaktadır. Bakanların yetki ve görev alanlarını belirleme, bakanları atama ve görevden alma ve aralarında uzlaşmazlık çıktığında kararı sonuca bağlama yetkisi başbakana aittir. Dolayısıyla bakanlar kurulu üyelerini başbakan belirlemekte ve bakanlar parlamentoya değil başbakana karşı sorumluluk taşımaktadır. Özellikle koalisyon hükümetlerinin oluştuğu dönemlerde, hükümetin kendi içerisindeki krizleri aşabilmesine olanak sağlayan bu araç, başbakanın hükümet içeresindeki fonksiyonelliğini artırmakta olup başbakanı, bakanlar kurulu içerisinde eşitler arası birinci yapmaktadır.

Almanya’da bu şekilde iletişimin ve ulaşımın inanılmaz boyutlarda geliştiği, küreselleşme ortamının oluşturduğu, dinamik sorunlara hızlı bir şekilde cevap verebilecek bir parlamenter hükümet modelinin ortaya konulması mümkün olmuştur. Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm araçlarının yardımıyla Federal Almanya, istikrarlı ve yönetilebilen bir parlamenter demokrasi modeli oluşturmayı başarmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar devam eden başarılı ve kesintisiz parlamenter demokrasi tatbikatıyla Federal Almanya Avrupa’nın en gelişmiş devletlerinden biri haline gelmiştir (Hekimoğlu, 2009: 170).