• Sonuç bulunamadı

insanlığın gelişmesi değerlere özellikle ahlâkî değerlere ve onların gerçekleşmesine bağlıdır. Bilgi akılla elde edilir, değerler ruhla kavranır ve özümsenir. İnsan hayatın anlamını ve yüceliğini ancak bu dünya da değerleri gerçekleştirmekle kavrayabilir.46

Buraya kadar yapılan açıklamalar aklımıza “insanın davranışlarını yönlendirdiği kabul edilen “iyi”, “kötü” olarak nitelendirilmeye tâbi tutulan, kişiler arası ilişkilerde tutum ve davranışları biçimlendiren güçlü etkinliğe sahip olan ve insanın ahlâkî dünyasını donatan değerler nelerdir?”sorusunu getirmektedir.

Bu soruya cevaben örnek olarak; adâlet, doğruluk, yalan söylememe, yardımseverlik, sözünde durma, iyilik yapma, hoşgörülü olma, sabırlı olma, başkalarına zarar vermeme, cömertlik, kişiliği koruma, güvenilir olma, saygı, sevgi vb. gibi değerleri saymamız mümkündür.

Ahlâkî davranışların ve değerlerin nasıl kazanıldığı, hangi yaşların bu davranış ve değerleri kazanmada kritik dönem olduğu, öğrenme ile mi kazanıldığı, ahlâkî değersizliğe nelerin sebep olduğu ve bu davranışların en güzel şekilde nasıl kazandırılabileceği gibi soruların her biri de yapılan ve yapılacak olan pek çok çalışmanın konusu olma niteliğindedir.

Daha önce de belirtildiği gibi çalışmamızın asıl özünü, insanın tutum ve davranışlarını etkileyen ahlâkî değerler oluşturmaktadır. Çalışmada daha çok “adâlet”,

“doğruluk”, ”hoşgörü”, ”yardımlaşma”, ve “sözünde durma” gibi ahlâkî değerler üzerinde durulmuştur.

Öteden beri ahlâkî duygu ve yapılar “vicdan” denilen bir içsel mekanizmaya atfedilerek açıklanmaktadır. Vicdan, genel olarak bireydeki ahlâkî bilincin merkezi ya da kendisi olarak anlaşılmaktadır. Vicdan, kişinin doğruyu yanlıştan ayırmasına yarayan fikirler, tutumlar ve iç denetim araçları ile görev ve sorumlulukları anlamaya yarayan fikirlerin oluşturduğu bir sistem olarak tanımlanır.49

Vicdanı akıl, duygu ve iradeden bağımsız saymak mümkün değildir. Bir işin, bir davranışın iyi veya kötü olduğuna, iyi veya kötü hakkındaki anlayışa dayanarak yapılan bir akıl yürütme sonucu hüküm verilir. İyiliğe karşı takdir, kötülüğe karşı nefret duyguları, sahip olunan ahlâk anlayışına göre duyulur.50

Diğer taraftan vicdan, bir kurallar sistemidir. Bu sistem insanın kendi davranışları veya baskılarının davranışları hakkında “doğru” veya “yanlış” şeklinde yargılar oluşturmasına yarar. Doğru olarak değerlendirilen davranışlar, insanın kendi benliğine karşı iyi ve olumlu duygular beslemesine yol açar, yanlış veya kötü sayılan davranışlar ise suçluluk duygusunu oluşturur.51 Bu kendi kendini eleştirme ya da cezalandırma, hatalarını itiraf etme, yapılan hatayı telafi için çeşitli davranışlara gitme şeklinde kendisini açığa vurur.52

Vicdan denilen ahlâk duygusu, düşünce ve duygularla alınan terbiyenin ve görülen örneklerin kişide meydana getirdiği bir ruh ölçüsüdür. Vicdanın meydana gelmesinde yaradılışın, verasetlerin de tesiri olabilir. Fakat en kuvvetli amil, terbiye ve örneklerdir.53

Vicdan, ahlâk eğitiminin en etkili araçlarındandır. Vicdan insanı, herkesten uzak, hiçbir cezaya veya azara uğramayacağından emin olduğu durumlarda bile, kötülük yapmaktan alıkoyabilir. Bunun için kişileri, aydınlık ve dürüst vicdanlı hale getirmek, ahlâk eğitiminin hem aracı, hem de amacı sayılmalıdır. Vicdanı aydınlık ve dürüst hale getirmek için bir yandan aklın eğitilmesine, diğer yandan ahlâk eğilimlerinin geliştirilip yönlendirilmesine özen gösterilmelidir.54

49 Zulliger, Hans, Çocuk Vicdanı ve Biz (çev. Kamuran Şipal), İstanbul, 1997. s. 6, 8, 29.

50 a.g.e. s. 33.

51 Güngör, a.g.e, s. 57.

52 Hökelekli, Hayati, “Çocukta Ahlâk Gelişimi ve Eğitimi”, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi, İstanbul, 1998, s.186.

53 Gövsa, İbrahim Alaettin, Çocuk Psikolojisi, İstanbul, 1940, s. 261.

54 Aydın, a.g.e., s. 34.

Çocuklar genellikle sekiz yaşına kadar, bütün dünyayı kendileriyle olan münasebetlerine göre bir düzen içinde idrak ederler, kendilerini ve başka insanları bağımsız fertler halinde düşünemezler. Vicdanın teşekkülü için, çocuğun kendini ayrı bir “ben” olarak görmesi, insanlar arasında “karşılıklı münasebet” esasının bulunduğunu anlaması lazımdır. Bu yüzden vicdan ancak belli bir olgunluk seviyesine ulaştıktan sonra meydana gelir. Küçük çocukta vicdan yoktur, fakat küçük çocuğun hayat tecrübesi onda teşekkül edecek olan vicdanın kuvvetini belirler.55

Çocuğun ahlâk ve adâlet anlayışının gelişmesine yardımcı olan üç temel unsur bulunmaktadır. Bu üç unsur birbirlerinden ayrı olarak değil, birlikte işleyerek çocuğun vicdan (iç denetim) geliştirmesinde yardımcı olurlar. Bunlar sırasıyla;

• Çocuğun, ana babasının davranışını, tutumunu ve adâletini benimsemesi,

• Çocuğun zekâsının, ahlâk ve adâlet kurallarını kavrayacak kadar gelişmesi ve

• Ana-babanın çocuk terbiyesi, yani disiplin konusundaki tutumlarıdır.56

Çocuğun gelişimi ile ilgili hemen bütün süreçlerde olduğu gibi vicdan gelişiminde de ailenin ve okulun etkisinin büyük bir payı bulunmaktadır.

Bu konuda okulda öğrencilere iyi, kötü, görev, sorumluluk, erdem hakkında açık ve tam bilgiler verilip, bunların fikirleri oluşturulmalıdır. Bununla beraber onlardaki değerlerin gerçeğini sahtesinden ayırt etme, gerçek değere sevgi ve bağlılık duyma yetenekleri de geliştirilmelidir.

Derslerde bir yandan tarih ve hikâye kahramanlarının davranışlarına dayanarak, günlük hayatta rastlanan dikkat çekici olaylar üzerinde öğrenciler ile birlikte vicdan muhasebesi yapılmalıdır. Bir yandan da çocukları, kendi davranışları üzerinde düşünmeye, vicdanları ile değerlendirme yapmalarına böylece bu alanda alışkanlık kazanmalarına yardım edilmelidir.57

Gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta da çocuklara verilen ödül ve cezalarda aşırılığa gidilmemesidir. Aksi olursa vicdanın rahatlamasına veya sıkılmasına fırsat verilmemiş, dolayısıyla körleşmesine yol açılmış olur.58

55 Güngör, a.g.e., s. 59.

56 Fişek, Güler-Şükran, Zafer, Çocuğunuz ve Siz, İstanbul, 1983, s. 13.

57 Bilgin, Beyza-Selçuk, Mualla, Din Öğretimi, Ankara, 1991, s. 103.

58 a.g.e., a.s.

Çocukta vicdan ve ahlâk gelişmesi konusunda yapılan çeşitli araştırmalar çocuklara sık sık uygulanan güç gösterisini çocukta zayıf vicdan gelişimi (yani yetersiz iç kontrol) meydana getirdiğini göstermiştir.

Çocuk bir yaramazlık yaptığı zaman dayak yerse, yaptığının karşılığını ödemiş demektir. Yaptığını tamir etmek ve onun kötü sonuçlarını düzeltmek için düşünmesine ya da başka bir şey yapmasına gerek kalmamıştır. Ayrıca dövülmek, çocukta ana–

babaya karşı kırgınlık yaratır. Böylece, fiziksel ceza çocuğa vicdanlı olmayı değil, saldırgan olmayı öğretir.

Çocukta vicdan gelişimi için önemli olan şey, çocuğun yaptığı kötülük karşılığı ceza çekmesi değil, kötülük yaptığı kişinin yerine kendinî koyup (empati) onun için üzülmesi, onun gibi hissetmesi ve yaptığından pişmanlık duymasıdır. Ceza ancak bunu gerçekleştirebilirse, kötü davranışın bir daha tekrar edilmemesini sağlar ve çocukta vicdanî gelişime katkıda bulunur.59