• Sonuç bulunamadı

Verilerinin Değerlendirmesi: Uygulamadaki Eksiklikler ve

1-) Çocuğun Cinsel Dokunulmazlığına Yönelik Suçlar İçin Verilen HAGB Kararları ve Uygulamada Yarattığı Boşluk

Bir kısım hükümleri çocuğun cinsel dokunulmazlığına yönelik suçlardan olan müstehcenlik suçuna ilişkin yargılamalar sonucunda;

çocuk pornografisi bulundurma suçu da dahil olmak üzere bazı fıkralardaki ceza miktarları göz önüne alındığında8, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Yukarıda Trabzon Adliyesi 2020 verileri incelendiğinde de uygulamada bu suçlara ilişkin HAGB verilebildiği görülmektedir.

Bu işleyişte, Komisyon olarak sorunlu bulduğumuz husus şudur:

Örneğin çocuk pornografisi bulundurma suçundan HAGB almış bir kişi, çocuklarla kolaylıkla temas edebileceği yerlerden olan, bir kreşte çalışabilmesine izin verilmeli midir?

Bilindiği üzere HAGB kararları özel bir sicile kaydedilmekte, sadece Mahkeme ve Savcılıklar tarafından görülebilmektedir. Adli sicil kayıtlarında ise görülmemektedir. Bu durumda çocuğun cinsel dokunulmazlığına yönelik bir suçtan HAGB almış bir kişinin, çocuklarla düzenli ilişki gerektiren bir işe girmek istediğinde, adli sicil kaydında bu kayıt bulunmadığı için işverenin bu durumu değerlendirme imkanı bulunmamaktadır. Aynı şekilde, adli sicilinde çocuğun cinsel dokunulmazlığına yönelik bir suçtan ceza aldığı görülse dahi, işverenin kişisel tercihiyle çocuklarla düzenli ilişki gerektiren bir işe alınması hukuken mümkündür.

8 TCK md:226/1: 6 aydan 2 yıla kadar TCK md:226/2: 6 aydan 3 yıla kadar

TCK md: 226/3-2. cümle: 2 yıldan 5 yıla kadar

13

Alt başlıklarda çocuğun cinsel dokunulmazlığına ilişkin suçlardan hüküm giymiş kişilerin, mahkumiyet sonrası çocuklara düzenli ilişkin gerektiren mesleklere alınmada; ulusal, uluslararası ve yabancı hukuklarda ne gibi düzenlemeler olduğundan aktarılacaktır.

a-) Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü Ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi) Kapsamında İlgili Düzenleme

Çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunmasına ilişkin hazırlanmış ve Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü Ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesin de 2.

Bölümünde yer alan Önleyici Tedbirler Bölümü md: 5/3 de,

“Taraflardan her biri, kendi iç hukukuna uygun olarak, çocuklarla düzenli ilişki gerektiren bu mesleklere girişte bu meslek adaylarının çocuklara cinsel sömürü veya istismar fiillerinden hüküm giymemiş olduğundan emin olmak için gereken yasal ve diğer tedbirleri alır.”

düzenlenmektedir.

Böylece Sözleşme taraf ülkelere, çocuğun üstün yararı ilkesini gözeterek çalışma hürriyetine belli sınırlılıklar içinde istisna getirmesi için yükümlülükler getirmiştir. Bu bağlamda alt başlıkta Türkiye’deki iç hukuk düzenlemeleri incelenecektir.

b-) 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Kapsamında İlgili Düzenleme

Hukuk sistemimizde, işlediği suç neticesinde çocuklarla yakın temas kurabileceği mesleklere alınmama yaptırımı, 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un, mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri bölümünde düzenlenmektedir :

14

“Madde 108-(9) Birinci fıkradaki koşullu salıverme süreleri, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan cinsel saldırı suçundan, 103 üncü maddesinde tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan, 104 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan, 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan dolayı hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında da uygulanır. Ancak, süreli hapis cezaları bakımından koşullu salıverilme oranı, dörtte üç olarak uygulanır. 188 inci madde hariç olmak üzere bu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında, cezanın infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde, aşağıdaki tedavi veya yükümlülüklerden bir veya birkaçına infaz hâkimi tarafından karar verilir:

e) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak

f)Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanmak …”

Buna göre cinsel suçlar yönünden değerlendirildiğinde , ancak TCK md:103 ve 104 maddeler kapsamında mükerrir olma durumunda, infaz hakimi tarafından sadece denetimli serbestlik süreleri içerisinde çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışması ve çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanma kararı verebileceği düzenlenmektedir. Bu yükümlülüğe ilişkin işlemler denetimli serbestlik müdürlüklerince

15

yerine getirilir. 9 Görüldüğü üzere, suçlar arasında müstehcenlik suçu düzenlenmemiştir. Ayrıca düzenlenen suçların alt ve üst sınırları, yargılama süreleri ve bu suçlara özel infaz rejimleri göz önüne alındığında, bu suçlardan mükerrir hale gelmek pratikte zaten çok zor olduğundan, bu maddelerin uygulanması pratikte ciddi anlamda zorlaşmaktadır.

Trabzon Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün verilerine göre 5275 sayılı Kanunun 108/9-e ve f bentlerinin hiç uygulaması olmamıştır.10 Böylece her ne kadar mevzuatımızda çocuklara yaklaşmama gibi bir kısıtlılık halinin belli şartlarda mümkün olduğu halde, bu kısıtlamanın pratikte uygulamasının olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü Ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’nin 2. Bölümünde yer alan Önleyici Tedbirler Bölümü md: 5/3 de düzenlenen önleyici tedbirin nasıl uygulama bulabileceği tartışılmalıdır.

c-) Megan Kanunu ve Uygulaması

Farklı ülke uygulamalarına bakıldığında diğer akla gelen önleyicilik içeren uygulamalardan bir diğeri de, cinsel suçlardan mahkum olan kişilere ilişkin bir sicil tutulması ve bu sicile tabi olanlara belli kısıtlılıklar getirilmesidir.

9 Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi Ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik md: 11-12

10 Trabzon Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından Trabzon Baro Başkanlığına gönderilen 2021/749 Muh. sayılı ve 12.08.2021 tarihli yazı cevabında; “İlgi sayılı yazınız ile müdürlüğümüzden bilgi sorulan 5275 sayılı yasanın 108/9-e ve f bentlerinin müdürlüğümüz görev ve sorumluluğunda olmasına rağmen; yapılan UYAP sorgulamalarında Mahkemelerce verilen ve günümüze kadar uygulanan herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.”

16

Bu konudaki en bilinen uygulama, 1996 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde çıkarılan Megan Kanunudur.11 12Megan Kanunu, Megan Nicole Kanka isimli 7 yaşında çocuğun, komşusu tarafından kandırılarak cinsel istismar edilip öldürmesi ile başlayan tartışmaların neticesinde çıkarılan bir kanundur. Sanığın daha önceden, çocuğun cinsel istismar suçu da dahil başka suç kayıtlarının olması tartışmanın temelini oluşturmuştur. Kamuoyunda birçok çevre; komşuları ile ilgili bu bilgilerin aile ile zamanında paylaşılsa idi, çocuklarını korumada daha dikkatli olacakları savunmuşlardır. En nihayetinde kamuoyundaki bu tartışma, çocuğun cinsel istismarı suçları faillerine yönelik bir sicil tutulması ve tutulan sicillerin (yaşadıkları adres dahil olmak üzere) kamuoyu ile paylaşılmasını düzenleyen Megan Kanunu kabul edilmesi ile sonuçlanmıştır.

Cinsel suçlara ilişkin sicil tutulması İngiltere, Kanada gibi gelişmiş ülkelerde de kabul edilmektedir. Ancak bunlardan hiçbiri sicilleri aleni olarak yayınlamamakta, bilgiler kamu kuruluşları ile gerektiği kadar paylaşmaktadır.

Hümanist ceza hukuku anlayışını benimseyen 2005 tarihli Ceza Hukuku Reformu ile hükümlüler açısından 2 temel husus kabul edilmiştir.

Bunlardan ilki, hak yoksunluklarının denetimli serbestlik süresince sınırlı şekilde kabul edilmesidir. Bir diğer ise, infaz sürecinde hükümlülerin iyileştirilerek onurlu bir bireyi olarak topluma kazandırılmalarıdır.

11 Selman DURSUN, Özellikle Mağduru Çocuk Olan Mükerrir Cinsel Suç Faillerin Karşı Toplumun Korunması Bağlamında Megan Kanunu Hakkında Soru ve Cevaplar

CHKD, Cilt: 2, Sayı: 1-2, 2014, s.

235-240.(http://www.selmandursun.com/?page_id=35)

12 Selman DURSUN, Megan Kanunu (ABD.’nde Cinsel Suç Faillerinin Sicile Kaydı ve Sicil Bilgilerinin Kamuya Açıklanması), AÜEHFD, Cilt: VIII, Sayı: 1-2, 2004, s.

233-262

17

Cinsel suçlar sicili uygulaması, bu iki ilke açısından da istisnalar getireceği için çok iyi tartışılmalı ve kişi mahremiyetleri ölçüsüzce ifşa edilmeksizin, temeline çocuğun üstün yararını alan dengeli bir tartışma üzerinden yürütülmelidir. Bizim de kanaatimiz Amerika Birleşik Devletlerinde en uç örneğini gördüğümüz ölçüsüzce bilgilerin ilan edilmesi, kabul edilebilir nitelikte olmadığıdır. Ancak gizli bir sicilde, sadece ilgili kamu kurumlarının ulaşılabilirliğini sağlanarak, örneğin çocuklara kolaylıkla temas edebilecekleri işlere alınmamalarını sağlayacak sınırlılıkta düzenlemelerin makuldür. Bu gibi bir sicilde elbette müstehcenlik suçunun çocuklara yönelik işlenen fıkra hükümleri kapsamındaki faillerinin de, suça sürüklenen çocuklar ayrıksı tutulmak üzere, bulunması gerektiği kanaatindeyiz. Müstehcenlik suçu; her ne kadar Türk Ceza Kanunu açısından çocuğun cinsel istismarı bölümünde düzenlenen bir suç olmamasına rağmen; çocuğu cinsel bir obje olarak görebilen bu suç hükümlülerinin, tehlikelilik durumlarının en az çocuk cinsel istismarı failleri kadar olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Bu başlık altında son olarak dikkat çekilmesi gereken hususta, soruşturma işlemlerinde şüphelilerin meslekleri tespit edilirken çoğunlukla şüpheli şahıs beyanı ile bağlı kalındığıdır. İhbar zorunluluğu olan özel kanun uygulamaları açısından bir boşluk oluşmaması için, kısmı yurtdışı kuruluşlar üzerinden gelen, müstehcenlik suçu kapsamında kullanılan IP adresi ihbarlardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de suçun işlendiği yerin tespitinde IP in kayıtlı olduğu il önem kazanmaktadır. Türkiye’de internet altyapısının durumu sebebiyle,

18

örneğin İstanbul’da yaşayan bir kişinin IP adresi Trabzon’a kayıtlı olabilmekte ve bu durumda IP kaydı Trabzon olmuş olsa da, suçun işleyen kişi ve suçun işlendiği yer başka bir il olabilmektedir. Tüm bu özel durum karşısında, Trabzon iline ait Trabzon Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu tarafından hazırlanan faaliyet raporunda sayıların sadece Trabzon iline ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda internet üzerinden işlenen suç istatistikleri değerlendirilirken, bu özel durumun da her zaman göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

3-) Faili Meçhul Sayılarının Değerlendirilmesi

2020 yılı istatistiklerinde dikkati çeken diğer durum, 71 adet faili meçhul ve 124 adet soruşturmada verilen takipsizlik kararlarıdır.

Yukarıda da açıklandığı üzere müstehcenlik suçlarının önemli kısmı doğrudan bir mağduru olmaksızın topluma karşı işlenebilmektedir. Bu nedenle soruşturmanın etkinliğini takip edecek ve gerektiğinde itiraz edebilecek bir taraf çoğu zaman bulunmamaktadır. Bu sebeple; faili meçhul dosyaların aydınlatılması için, teknolojinin tüm imkanlarından olabildiğince faydalanmak ve etkin bir soruşturma yürütmek ayrı bir önem arz etmektedir.

4-) Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Uygulamasının Değerlendirilmesi

Müstehcenlik suçlarında bilirkişi rapor alma konusunda da ciddi problemler yaşanmaktadır. Birçok dava ve soruşturma dosyası, bilirkişi raporlarının yasal süresi içinde dosyalara gönderilmediği için derdest şekilde beklediği gözlemlenmiştir.

Yargıtay yerleşik içtihatlarında; elde edilen suç materyallerine ilişkin bilirkişi raporu alınması gerektiği kabul etmekte, hakimlerin bilirkişi

19

raporu alıp almama konusundaki takdir yetkisini kabul etmemektedir.13 Ayrıca yine Yargıtay birçok kararında bilirkişi raporu alınması konusunda; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu işaret etmektedir..14 a-) Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Yapısı

Bu noktada, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kapsamında oluşturulan kurulun; yapısı ve bilirkişilik yapma ehliyeti önemli bir tartışma konusudur. Kurul, 21/06/1927 tarihli 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu kapsamında düzenlenmiştir.

Kurulun yapısı, 02/07/2018 tarihinde esaslı şekilde değişmiştir. Son değişiklik neticesinde Kurul, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanının belirleyeceği biri başkan olmak üzere Bakanlığın beş birim amirinden teşekkül etmektedir.15 Görevleri arasında , 1117 sayılı Kanunla kendisine verilen görevlere ilaveten, Türk Ceza Kanununun 426, 427 ve 428 inci maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili olarak yargı organlarına resmi bilirkişilik yapmakta sayılmıştır.1617

13 Gülden ATİLLA ÖZTÜRK, Türk Ceza Kanununda Müstehcenlik Suçu, Doktora Tezi 2018 s.12

14 Yargıtay 4 CD. 2020/14725 E., 2021/3041 K. 28.01.2021 tarihli kararı, “…Sanığın TCK'nın 226/3. maddesi uyarınca cezalandırılmasına dayanak A. Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nün 06/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda; incelemeye konu görüntülerin çocuk yaşta kız çocuklarına ait müstehcen görüntüler olduğu kanaati belirtilmiş ise de, rapor içeriğinin yeterli olmadığının anlaşılması karşısında, suça konu görüntülerin içeriğinde çocukların kullanılıp kullanılmadığı konusunda, yöntemine uygun şekilde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’ndan bilirkişi raporu aldırılarak, bu görüntülerde çocukların kullanılıp kullanılmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı ve sanık ...’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA”,

15 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu md: 2/4

16 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu md: 2/3

20

b-) Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Yapısına İlişkin Eleştiriler

2018 yılı değişikliği öncesinde kurula seçilecek kişiler daha geniş kapsamlı, belli kıdem ve nitelikler aranırken18, 2018 yılı değişikliği ile bu düzenlemeler tamamen kaldırılmıştır. Oysa ki bilirkişi Kanuna göre, bilirkişi ancak alanında belgelenmiş bir uzmanlığı olmalı ve bu uzmanlığı belli süre kıdemle desteklemelidir.19

17 Burada atıf yapılan maddeler 765 sayılı eski TCK ya ait olup, 5237 sayılı Kanundaki karşılığı TCK md:206’dır.

18Başbakanlık

b) Başbakanlık tarafından en az onbeş yıl kamu hizmeti yapmış kişiler arasından seçilecek bir üye,

c) Adalet Bakanlığı tarafından idari nitelikte görevlerde bulunan hakim ve Cumhuriyet savcıları arasından seçilecek bir üye,

d) İçişleri Bakanlığı tarafından üst kademe yöneticileri arasından seçilecek bir üye, e) Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri arasından seçilecek iki üye,

f) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tıp dalından seçilecek bir üye,

g) Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, güzel sanatlar dalında ün yapmış kişiler arasından seçilecek bir üye,

h) Yüksek Öğretim Kurulunun, sosyal bilimler dalında akademik kariyer yapmış ve en az doktor unvanını almış üniversite öğretim elemanları arasından seçeceği bir üye, i) Diyanet İşleri Başkanı tarafından Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri arasından seçilecek bir üye,

j) Ankara, İstanbul ve İzmir Gazeteciler cemiyetlerinin tespit edecekleri birer basın mensubu aday arasından Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce kura ile tespit edilecek bir üye,

k) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca en az daire başkanı düzeyinde seçilecek bir üye,

olmak üzere on bir üyeden teşekkül eder.

19 6754 sayılı Bilirkişi Kanunu md:10/1-

f) Bilirkişilik yapacağı uzmanlık alanında en az beş yıl fiilen çalışmış olmak ya da daha fazla çalışma süresi belirlenmiş ise bu süre kadar fiilen çalışmış olmak.

g) Meslek mensubu olarak görev yapabilmek için mevzuat tarafından aranan şartları haiz olmak ve mesleğini yapabilmek için gerekli olan uzmanlık alanını gösteren diploma, mesleki yeterlilik belgesi, uzmanlık belgesi veya benzeri belgeye sahip olmak.

21

Tartışmada tam bu iki düzenleme kapsamında çıkmaktadır. Tamamen idari hiyerarşi altında görev yapan kurul üyelerinin, Mahkemeler için bağımsız bilirkişilik görevlerini yerine getirmelerinin mümkün olamayacağı iddia edilmektedir. Kanun’da seçilecek kişilerin niteliğine ilişkin hiçbir belirleme yapılmamıştır. Ayrıca mevcut uygulamada Kurul’un müstakil bir internet sitesi bulunmadığı gibi, kimlerden oluştuğu vb hiçbir bilgiye Bakanlığın internet sitesinde de yer verilmemektedir.

Özellikle Yargıtay’ın müstehcenlik suçlarında, Mahkemelere zorunlu olarak bilirkişiye başvuru zorunluluğu getirmesi ve bu bilirkişi olarak kanundan kaynaklı olarak Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu işaret etmesi ortaya sorunlu bir uygulama çıkarmaktadır.

Konu bir bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesi önüne de gelmiştir.

20/10/2017 tarihli İrfan SANCI başvurusunda20,

“….61. İlk olarak başvuruya konu dava, Koruma Kurulu raporuna dayanılarak açılmıştır. Alıntılanan Yargıtay ilamları da incelendiğinde söz konusu Kurul raporlarının müstehcenlik davalarında önemli bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır (bkz. §§ 27, 28). 1117 sayılı Kanun’un 6. maddesi düşünsel, toplumsal, bilimsel, estetik değeri olan sanat eserlerini 1117 sayılı Kanun kapsamı dışına çıkartarak kurulun denetim yetkisini kısıtlamış olmakla beraber Kanun'da hangi eserlerin düşünsel, toplumsal, bilimsel ya da estetik değere sahip olacağı hususunda bir belirleme yapmamıştır. Eserlerin esas niteliğini saptayacak ve eserin nevine göre değişen uzmanlar tarafından yapılan ön incelemeden geçmeksizin incelemenin bürokratların çoğunlukta

ğ) Bilirkişilik temel ve alt uzmanlık alanlarına göre belirlenen yeterlilik koşullarını taşımak

20 Başvuru No: 2014/20168 (

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/20168)

22

olduğu on bir üyeli kurulca yapılması aslında düşünsel, toplumsal ya da sanat eseri olarak değerlendirilmesi gereken ilgili eser hakkında bu nitelikleri haiz olmadığı yönünde raporlar verilmesine neden olmaktadır. Bu şekilde içinde pedagog ve cinsel sağlık uzmanı dahi olmayan kişilerden oluşan kurulca 1117 sayılı Kanun kapsamına alınan eserler hakkında genel ve soyut ifadelerle hazırlanmış kararlarla muzır neşriyat kararı verilmesi, ifade ve basın özgürlükleri açısından olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.”

Yukarıda verilen karara esas Kurul yapısı, 02/07/2018 tarihli değişiklik öncesine ilişkindir. 2018 değişikliğinden sonra Kurul yapısı, tamamen bürokratik bir özelliğe bürünmüş ve bilirkişilik niteliklerinden tamamen uzaklaşmıştır. Yargıtay uygulaması ve Kurulun yapısı birleştirildiğinde, müstehcenlik suçunun kapsamına yönelik yargının yargılama yetkisi, bilirkişi raporları ile önemli ölçüde idarenin güdümünde kaldığı anlaşılmaktadır. Bir hukuk devletinde kabul edilebilir bir durum değildir.

Bu uygulamanın yargılamaya diğer olumsuz etkisi de, tüm bilirkişi incelemelerinin Türkiye çapında Kurul’a gönderilmesi sonucu oluşan yoğunluk nedeniyle, gerek Savcılıklar gerekse Mahkemeler uzun süre bilirkişi raporu beklemek zorunda kalınmaktadırlar.

5-) Uzlaştırma Verilerinin Değerlendirilmesi

2020 soruşturma verileri incelemesinden ortaya çıkan diğer sonuç, hiçbir dosyanın uzlaştırma bürosuna iletilmemiş olmasıdır. Burada ilk tartışılması gereken konu, müstehcenlik suçunun uzlaştırma kapsamında olup olmadığıdır.

CMK md:253 de uzlaştırmaya tabi suçlar sayılmıştır. Müstehcenlik suçunun şikayete bağlı olmaması ve CMK md:253-1-b de sınırlı sayıda sayılan suçlar arasında olmaması sebebiyle reşit kişiler bakımından

23

uzlaşmaya tabi olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak suça sürüklenen çocuklar söz konusu olduğunda, CMK md:253-1-c maddesinde özel bir düzenleme bulunmaktadır. Buna göre; mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçların uzlaşmaya tabi olduğu belirtilmektedir. Müstehcenlik suçu içerisinde üst sınırı 3 yılı aşmayan suçlar bulunduğu yukarıda belirtilmiştir. Bu durumda bu suçların faili çocuk olması durumunda, CMK md:253-1-c maddesindeki düzenleme sebebiyle uzlaştırmaya tabi olacağı düşünülebilir. Ancak bu sonuca ulaşabilmemiz için, Kanun’da düzenlenen diğer bir istisnai hükmü de tartışmak gerekmektedir. CMK md:253/3 de, “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.” düzenlemesi bulunmaktadır.

Kanun maddesinde açıkça “cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar”

düzenlemesi karşısında, TCK’nın ilgili bölümüne atıf yaptığı kabul edilerek ve müstehcenlik suçunun genel ahlaka karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlendiği dikkate alındığında; suça sürüklenen çocukların 3 yıl ve daha aşağısı müstehcenlik suçlarında, belirli bir mağdurun varlığı halinde, uzlaştırmaya tabi olduğu kanaatindeyiz.

Uygulamada konuya ilişkin diğer bir durumda; alternatif çözümler daire başkanlığının uygulayıcılara kolaylık olması açısından, tüm alternatif çözüm kurumlarına tabi olan suç listelerini internet sitelerinde yayınlamaktadırlar.21 Bunlarda en geniş kapsamlı olanı tartışmasız uzlaştırmadır. Uzlaştırmaya tabi suçlar listesi incelendiğinde ise,

“sadece çocuklar için uzlaştırmaya tabi suçlar” arasında müstehcenlik

21 https://alternatifcozumler.adalet.gov.tr/

24

suçunun 3 yıl ve aşağısı fıkralarına yer verilmediği görülmektedir.22 Yargı makamları açısından bir bağlayıcılığı olmamakla birlikte, uygulamada tereddütte hasıl olabilecek bu eksikliğin giderilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

2020 yılı verileri incelendiğinde; müstehcenlik suçunun, suça sürüklenen çocuklar yönünden uzlaştırma kapsamında kalan madde hükümlerince bir soruşturma olmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple;

uzlaştırma bürosuna gönderilmiş faili çocuk olan, müstehcenlik suçuna ilişkin bir soruşturma dosyası bulunmamaktadır.

uzlaştırma bürosuna gönderilmiş faili çocuk olan, müstehcenlik suçuna ilişkin bir soruşturma dosyası bulunmamaktadır.

Benzer Belgeler