• Sonuç bulunamadı

1.8. Vergileme İlkeleri Ekseninde Vergi Harcamaları

1.8.4. Vergilemede Adalet ve Eşitlik İlkesi

Temel amacı adalet içeren ve herkesçe kabul gören bir vergi sisteminde; kamu harcamalarının karşılanması için temin edilen vergilerin tabana eşit yayılması yani hak ve adalete uygun bir şekilde vatandaşlara dağıtılması gerekir. Bu sebepledir ki, vergide adalet denildiğinde genellikle, vergi yükünün adil dağıtılması anlaşılır (Edizdoğan, 2013: 229). Türkiye’de 1982 Anayasası’nın 73. Maddesi’nde belirtildiği “Herkes

kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” Söz konusu maddede yer alan ‘mali güç’ kavramı ile adil vergi yükü dağılımının arzu edilmiş olduğu görülmektedir.

Smith’in vergilemede eşitlik ilkesi, gerçekte vergi yükünün dağılımında iktisadi anlamda eşitliğin sağlanmasını ifade eder. Bu bağlamda adalet (equity) değil, eşitlik (equality’nin) gerçekleşmesi ifade edilir. Yine bireylerin devlet himayesi altında elde ettikleri gelir ile orantılı olarak vergi ödemeleri gerekir (Turhan, 1998: 191).

Wagner’e göre eşitlik, ‘vergilerin gelir ile eşit orantılı olmasıdır’; bu nedenle, vergilemede artan oranlılık prensip olarak reddedilmektedir. Buna rağmen eşitlik gelirden ve servetten daha hızlı artan ekonomik iktidarla mümkün olduğunca orantılı bir vergileme anlamına gelmektedir. Bu tür bir vergileme, tamamlayıcı servet ve sermaye vergileri koymak suretiyle sermaye gelirlerini emek gelirlerine kıyasla daha ağır yükümlü kılmayı gerektirmektedir. Bundan başka, arızi ve değer artış kazançları, diğer bir deyişle konjonktürel kazançlar ayrı bir vergilendirmeye tabi tutulmalıdır (Turhan, 1998: 55).

Vergi harcamaları ile vergi ödeme gücünün ötesinde, bazı bireylere vergisel yönden koruma sağlanabilmektedir. Özellikle Gelir Vergisinde yer alan vergi harcamalarıyla; özürlülere, yaşlılara, dullara, göçmenlere özel uygulamalar yapılarak, ödenecek vergi, aynı geliri elde eden mükelleflere göre azaltılmakta, daha düşük gelirli mükelleflerle eşitlenmektedir. Benzer şekilde, gelir türlerine göre de farklı vergilendirme sonucunda aynı miktarda Gelir Vergisinin, gelir kaynağına göre farklılaşması söz konusu olabilmektedir. Emek ve sermaye gelirleri vergisinin farklılaştırılmasını hedefleyen ayırma kuramı vergi ödeme gücü ilkesi kapsamında ele alınmakla birlikte, bu amaca yönelik uygulamalar Gelir Vergisinin yapısal elemanı olarak kabul edilmemektedir. Başka bir deyişle, vergi harcaması teorisyenleri, ayırma kuramı gereğince her iki gelir unsuruna farklı tarife uygulanması gibi ayrıcalıklı düzenlemeleri vergi harcaması olarak değerlendirmektedir. Vergi harcamalarıyla, mükellefin özelliği ve gelirin kaynağına göre koruma sağlanmasında, vergi ödeme

gücü olduğu halde bazı mükellefler vergi dışı bırakılmaktadır. Ekonomik amaçları gerçekleştirmek için, belirli faaliyet alanları vergilendirilmemekte ya da düşük oranda vergilendirilmektedir. Sermayeye tanınan ayrıcalıklar bu gruba örnek olarak verilebilir.Bu tür uygulamalar çoğu zaman, vergide eşitliğe aykırı olarak nitelendirilip, eleştirilmektedir. Hatta vergi reformu çalışmalarına genellikle, sermayeye ve yatırıma tanınan ayrıcalıkların azaltılması, kaldırılması isteği öncülük etmektedir. Ancak vergi harcaması yaklaşımı kabul edildiğinde, ekonomik teşvik sağlamada vergi sisteminin mi, yoksa dolaysız harcama sisteminin mi daha etkin olduğunun belirlenmesi önem kazanmaktadır. Bir başka deyişle, bu tür ayrıcalıklı uygulamaların iptal edilme gerekçesi yarattığı vergi eşitsizliği değil, amaçları başarmadaki etkinsizliği olmalıdır. Sonuçta yapılmak istenilen bir kamu hizmetidir ve hem vergi sisteminde hem harcama sisteminde var olan teşvikler yararlanan kişiler arasında eşitsizliğe neden olmaktadır (Balkaya, 2000: 30-31).

Diğer taraftan verginin verimliliği ile vergi adaleti ilkesi birbiriyle çelişmektedir. Şöyle ki: Bir vergi yasasının adaletli sayılabilmesi için, serveti az olup tüketim harcamaları düşük olan az gelirli grupların muafiyet, istisna ve indirim kapsamına alınarak vergilendirilmesi gerekir. Bu yöntemle vergide adaleti sağlamaya yönelik çalışmalar vergi verimliliğinden fedakârlık edilerek yapılmaktadır. Bu sebeple vergi verimini azaltan ve vergi adaletini sağlamayan istisna, muafiyet ve indirimler gözden geçirilerek yeniden incelenmelidir.

İKİNCİ BÖLÜM

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE VERGİ HARCAMALARININ GELİŞİMİ 2.1. Dünyada Vergi Harcamalarının Gelişimi

Dünya genelinde bakıldığında birçok gelişmiş ülkenin vergi harcama maliyetlerini hesapladığı ve bu hesaplamaları yıllık raporlara yansıtıldığı görülmektedir. Kimi ülkeler ise bahse konu raporları yasal zeminde zorunluluk haline getirmiş ve yıllık olarak hazırlanmasını sağlamaktadır. Bu ülkeler vergi harcamasına gereken önemi verdiği gibi yukarıda bahsettiğimiz kanuni zorunluluklar neticesinde bütçe eklerinde de yer verilmesini sağlamıştır. Tarihsel anlamda ilk vergi harcaması raporu 1959 yılında Almanya tarafından hazırlanmıştır. Almanya’yı 1968 yılında ABD, 1978’de İspanya, 1979’da İngiltere ve Kanada, 1980’de Fransa, 1997’de de Hollanda gibi OECD ülkeleri takip etmiştir (Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü, 2018: 1). “Avustralya, Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya, Portekiz, İspanya, Türkiye ve

ABD gibi OECD ülkelerinde vergi harcamaları raporu ve/veya tahmin tutarları ile listesinin hazırlanması yasal bir zorunluluktur. Bu ülkelerin çoğunda vergi harcaması raporları ile bütçe süreci sıkı bir şekilde ilişkilendirilmiştir ” (Gelir Politikaları Genel

Müdürlüğü, 2018: 1).

Yukarıda bahsedildiği üzere vergi harcama raporu birçok ülke tarafından yasal zeminde zorunluluk arz etse de bir takım gelişmiş ülke sınıfına sokabileceğimiz ülkelerde yasal bir zorunluluk olarak hazırlanmamaktadır. Bunlardan bazıları İrlanda ve Hollanda olarak belirtilebilir (Giray, 2002: 31).

Dünya genelinde vergi harcaması raporu hazırlayan ülkeler irdelendiğinde; Hollanda Gelir Vergisi (Gelir Vergisi benzeri vergiler olarakta bahsedilebilir) ve Kurumlar Vergisi (Kurumlar Vergisi benzeri vergiler dahil olacak şekilde) harcamalarına doğrudan yer verirken ABD açısından bakıldığında bu sürece emlak vergileri ile veraset intikal vergileri de vergi harcama raporlarında yer bulmuştur. Diğer yandan ücret üzerinden alınan vergiler ile dolaylı vergileri kapsayan bir uygulama uygulanmış değildir. Avustralya, Avusturya, Kanada, İspanya ve ABD’ de sadece merkezi hükümetin topladığı vergilerdeki vergi harcamaları, bu raporlarda yer

almaktadır. Hollanda ve İrlanda hariç diğer OECD ülkeleri dolaylı vergiler ve servet üzerinden alınan vergiler içinde vergi harcaması hesaplamasını yapmaktadır (Kulu, 2000: 25-26).

2.2. Dünyada Vergi Harcaması Uygulanmasının Nedenleri

Benzer Belgeler