• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

4.2. Vergi Sistemine İlişkin Uygulamalar

Verginin üreten ve çalışan her sektörden geliri kapsamında toplanması ve aktif bir biçimde sosyal harcamalara yönlendirilmesi uygulanan vergi sisteminin sağlıklı yürütüldüğünün göstergesidir. Bu durum için vergi sistemi tabanının genişletilmesi gereksinimi vardır. Bu konuda Türkiye'de yapılan çalışmalardan biride 1998 yılı Temmuz ayında yürürlüğe konulan 4369 sayılı kanundur. Kanun çerçevesinde kayıt dışı ekonomiyi küçültme, vergide adillik, vergi tabanını genişletme ile ekonomik sistem içerisine adapte olma gibi amaçlar bulunmaktadır. Beklenenin tersine bu kanunla birlikte mevcut vergi tabanı iyice daralmış ve kayıt dışının önüne geçilememiştir (Savaş, 2009: s.51-66.).

Vergi tabanı genişletildiği durumda vergi gelirlerinin de arttırılması mümkün olacaktır. Bu durum için takip edilecek yöntemleri şu şekilde sıralamak mümkündür; aktif bir vergi kontrol işleyişi olmalıdır, vergi istisnaları ve muafiyetleri konusu iyice ele alınmalı ve gereksiz muafiyetlere gidilmemelidir. Hem gelire dayanan vergi sistemi içinde hem de dolaylı vergi sistemi kapsamında vergi oranlarının makul düzeylerde ayarlanması gerekmektedir. Ayrıca Katma Değer Vergisi (KDV) oranının azaltılması gerek alıcı gerekse de satıcının çıkarları doğrultusunda kullanmalarını engelleyecektir.

Kayıt dışı ekonomik etkinliklerin büyük ölçüde kayıt altına alınması, vergi yükümlülükleri sayısının nüfus ile aynı oranda yükseltilmesi vergi sistemi tabanını genişleten tedbirlerden birkaçıdır. Aynı zamanda vergi sisteminin, sosyo-ekonomik tabana adaptesini sağlayarak yeniden yapılandırılması da diğer koşullardan biridir. Öte yandan vergi muafiyetleriyle desteklemek yerine mevcut kuruluşların gelirlerini yükseltici farklı önlemler alınması da gerekmektedir. Örneğin, finans ve kredi kaynakları konusunda birtakım kolaylıklar getirilebilir. Yatırım kolaylıklarının sağlanması mümkün olabilir ve son olarak girdi maliyetleri de düşürülebilir.

81

Enflasyon ve istikrarsız fiyatlar ise vergide adaleti bozan ve ekonomik etkinlikleri kayıt dışında bırakan bir olgudur. Şirketlerin muhasebeleri içerisinde gereksiz şişkinliklere neden olan enflasyon, olması gerektiğinden daha yüksek vergi ödemeye yol açmaktadır. Ayrıca, enflasyon kamu sektörü gelirini yükseltici ilkelerden biriyken ekonomik yaşamda gelir dağılımı içinde adaletsizliğin de yolunu açmaktadır. Bu şekilde enflasyonun haksız vergilendirmeye neden olmasına engel olmanın yollarından biride enflasyon muhasebesidir. Bu durum sayesinde gerçek gelir olduğu gibi hesaplanabilmekte ve gerçek kâr üzerinden vergiler alınabilmektedir.

Ülkemizde ekonomik yaşamın tüm ilkelerini, üretim etkinlikleri ve bunlara bağlı gelir seviyeleriyle paralel bir biçimde vergilendirmek temel amaç olmalıdır. Bazı sektörlerin diğer sektörlere göre izlenimi görece daha zor yapılmaktadır. Tarım sektörü buna örnek verilebilir. Türkiye'de tarım, daha çok aile bireyleri tarafından işlenen topraklardan meydana gelmektedir. Burada gerçekleşen üretim ile çalışanlar genellikle vergiye tabi bir biçimde kayda alınamamaktadır. 4369 sayılı kanun ile tarım ürünlerinin satış bedelleri kapsamında vergilendirilmesi bu problemin nedenlerinden biridir. Tarım, sanayiyi besleyen bir sektördür. Türkiye içerisinde tarımın büyük ölçüde vergiden uzakta kalması bağlantılı bulunduğu sanayi sektörlerinin de hem girdi maliyetlerini az göstermeleri hem de bağlantılı şekilde vergiden uzakta kalmaları neticesini açığa çıkarmaktadır.

Vergi sistemi içerisinde adaletin sağlanması için yapılacaklardan biri, vergi affına kısıtlamalar getirilmesi ile rutinlikten çıkarılması işlemidir. Bir diğer yol ise vergi ödemeyenlere veya ödeyeceği miktardan daha düşük vergi ödeme yapanlara yeterince ve caydırıcı cezaların getirilmesi gereğidir.

Vergi sistemi kapsamında oto-kontrol uygulamasının yaygınlaştırılması çok önemlidir. 4444 sayılı kanun ile özel vergi indirimi bu konuda pratikte uygulanan tek oto-kontrol metodudur. Söz konusu özel vergi indirimi beş kalemde bulunur. Bunlar; gıda, eğitim, sağlık, giyim ve kiradır. Özel vergi indirimi kapsamında olan bu kalemlerin genişletilmesi gerekmektedir. Çünkü zorunlu yapılan harcamalar yalnız bu beş kalemle sınırlı değildir (Biçer, 2006: s.121).

82

Vergi kimlik numarasının uygulanmasıyla alınmak istenen önlem her yükümlüyü kayıtlı bulundukları vergi dairesinden verilmiş olan bir numarayla takibatını yapmak ise de vergi daireleriyle diğer kurumlar ve kuruluşlar içerisindeki teknolojik koordinasyonların ve altyapıların henüz istenen seviyede olmamasından dolayı yapılan uygulama da istenilen etkiyi verememiştir. Ayrıca 4811 sayılı kanunun 2003 yılında devreye girmesiyle vergi barışı ile kayıt dışı ekonominin önüne bir kez daha geçilmeye çalışılmıştır. Maalesef Vergi Barışı Kanunu ile de hedeflenen vergi geliri seviyesine ulaşılamamıştır (Savaş, 2009: s.51-66.).

Ülkemizde kayıt dışılığın önüne geçilmesi için alınmış ve alınabilecek önlemler elbette bu uygulamalar ile sınırlı kalmamıştır. Vergi sisteminin yönetiminde ve organizasyonunda birçok köklü değişimlere gereksinim vardır. Örneğin, vergi memurlarının sayısı arttırılmalıdır. Vergi memurlarının, takip etmekle sorumlu tutuldukları yükümlü sayısı azaltılmalıdır. Böylece vergi denetimi konusu daha aktif bir duruma getirilmelidir. Vergi sisteminin yükümlü kayıtlarından takibine hatta verginin toplanma evresine kadar her adımında teknolojiden yararlanılarak aktif ve pratik bir şekilde bilgisayar donanımına kavuşturulması gerekmektedir.

Vergi, bir vatandaşlık sorumluluğudur. Dolayısı ile vatandaşların vergi ödemeleri konusunda bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Bu yükümlülük vatandaşa yazılı, işitsel ve farklı görsel basın-yayın organları aracılığıyla ve okullarda bunların okutulması kaydıyla aşılanmalıdır. 2005 yılında yürürlüğe giren 5345 sayılı kanun vergi dairesinin yapısının ve organizasyonunun işlevsel duruma getirilmesi ile alakalıdır. Vergi idaresi yasal altyapısını güçlendirmek maksadıyla yürürlüğe konulan bu kanun çerçevesinde verimlilik, şeffaflık, katılımcılık, dürüstlük, adalet ve işlevsellik gibi konularda daha çok iyileştirme amaçlanmaktadır (Sugözü, 2010; Aktaran: Avşar ve arl., 2012: s.63).