Vücûh kelimesi sözlükte “yüz, bir nesnenin karşısında olan şey, ön, önde olan” gibi anlamlara gelen vech kelimesinin, Nezâir kelimesi ise “bir şeyin dengi, benzeri, aynısı” gibi anlamlara gelen nazîre kelimesinin çoğuludur.112
Vücûh ve Nezâir, Kur’an’da bir kelimenin farklı yerlerde kazandığı değişik manaları mükerrerleriyle birlikte inceleyen bilim dalı ve bu dalda yazılan eserlerin ortak adıdır.113 Kur’an’da aynı lafzın farklı yerlerde değişik manalarda kullanılmasına vücûh,
bir lafzın anlamlarından sadece birinin başka ayetlerde tekrarlanmasına nezâir denir.114
Nezâir lafızlar için, Vücûh ise manalar için kullanılan bir isimdir.115
Vücûh ve Nezâir müelliflerinin “yed” kelimesine verdikleri manaları iki ana başlık altında ele alacağız.
1.5.1. “Yed” Kelimesinin Vücüh ve Nezair Eserlerindeki Hakiki Anlam
“Yed” kelimesinin Vücûh ve Nezâir kitaplarında kullanılan anlamlarından biri gerçek anlamıdır.
Maide: 5/6
(ٌِقِفا َرَمْلاٌىَلِإٌْمُكَيِدْيَأ َو)“…
ellerinizi dirsekler(l)e…”116Maide: 5/64
(ٌِناَتَطوُسْبَمٌُهاَدَيٌ ْلَب )
“…hayır onun iki eli açıktır…”117A’râf: 7/108; Şuarâ: 26/33
(ٌُهَدَيٌَع َزَن َو )
“Elini çıkardı…”118Sâd: 38/44
(اًثْغ
ِضٌ َكِدَيِبٌْذُخ َو )
“Eline bir demet sap al…”119Sâd: 38/75
(ٌَّيَدَيِبٌ ُتْقَلَخٌ اَمِلٌ َدُجْسَتٌ ْنَأٌ َكَعَنَمٌ اَم )
“…Ellerimle yarattığıma saygı göstermekten seni (iblis) alı koyan nedir?…”120
112 Mehmet Suat Mertoğlu, “Vücûh ve Nezâir” TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 43, İstanbul: Türkiye
Diyanet Vakfı Yay., 2013., s. 141.
113 Mertoğlu, a.g.e., C. 43, s. 141.
114 Cemaluddin Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Alî b. Muhammed el-Cevzî, Nüzhetu’l-A’yuni’n-Nevazır
fi İlmi’l-Vücûhi ve’n-Nezâir, (Thk. Muhammed Abdulkerim Kâzım er-Râdî), Beyrut:
Müessesetu’r-Risale, 1984, s. 83.: Mertoğlu, a.g.e., C. 43, s. 141.
115 İbnu’l-Cevzî, a.g.e., s. 83.
116Ebû Abdirrahmân (Ebû Abdillâh) İsmâîl b. Ahmed b. Abdillâh ed-Darîr el-Hîrî, Kitabu Vücûhi’l-
Kur’an, (Thk. Fadlu’r-Rahman Abdu’l-Alim el-Afğanî), Mektebetu Mekke, 1987, s. 559.; Ebû
Abdillâh el-Hüseyin b. Muhammed ed-Damiğanî, el-Vücûh ve’n-Nezâir li-Elfazi Kitabi’l-Aziz, (Thk. Arabi Abdulhamid Ali) , Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, s. 481.
117 Mukâtil b. Süleymân b. Beşîr el-Ezdî el-Belhî, el-Vücûh ve’n-Nezâir fi’l-Kur’ani’l-Âzim, Dubaî:
Merkezu Cumuati’l-Mâcid, 2006, s. 154.
118
Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154., el-Hîrî, a.g.e., s. 559., Damiğanî, a.g.e., s. 481.
119
Mümtehine: 60/2
(ٌِءوُّسلاِبٌ ْمُهَتَنِسْلَأ َوٌ ْمُهَيِدْيَأٌ ْمُكْيَلِإٌ اوُطُسْبَي َو )
“Ellerini ve dillerini fenalık etmek için uzatırlar…”121Bu ayetlerde kullanılan “yed” kelimesi Vücûh ve Nezâir müelliflerine göre hakiki manalarında kullanılmıştır.
1.5.2. “Yed” Kavramının Vücuh ve Nezair Eserlerindeki Mecazi Anlamları
Vücûh ve Nezâir müellifleri “yed” kavramını genelde mecazi anlama hamletmişlerdir. Hamlettikleri bu anlamları ayetlerle beraber alt başlıklar halinde tek tek incelemeye çalışacağız.
1.5.2.1. Fiil/Eylem (Yapmak)
“Yed” kavramı, Vücûh ve Nezâir müellifleri tarafından “fiil/eylem” manasında kullanılmıştır. Bu kullanımlarını belli başlı ayetlerle delillendirmişlerdir.
Hac: 22/10
(ٌَكاَدَيٌ ْتَمَّدَقٌ اَمِبٌ َكِلَذ )
“Ona: Bunlar senin yaptıklarından ötürüdür, denir…”122Yasin: 36/35
(ٌْمِهيِدْيَأٌ ُهْتَلِمَعٌ اَم َو )
“…Ki onu meydana getiren onlar olmadıkları halde…123Yasin: 36/71
(اَنيِدْيَأٌ ْتَلِمَعٌاَّمِم )
“…Kendi yaptıklarımızdan…”124Fetih: 48/10
(ٌْمِهيِدْيَأٌ َق ْوَفٌ ِهَّللاٌُدَي )
“…Allah’ın (onlara) yaptığı (iyilik) , onların (Hudeybiye günü peygambere) yaptıkları (biatten) daha iyidir…125Tebbet (Mesed) : 111/1
(ٌ بَهَلٌ يِبَأٌ اَدَيٌ ْتَّبَت )
“Ebu Leheb’in yaptıkları zayi olsun…”126Vücûh ve Nezâir müellifleri bu ayetlerdeki “yed” kavramlarını mecazi manada kullanmışlardır. Delil olarak zikrettikleri bu ayetlerdeki “yed” kavramlarını ‘yapmak’ manasında tefsir etmişlerdir.
120 Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 153.
121 Ebu Hilâl b. Abdillâh b. Sehl el-Askerî, el-Vücûh ve’n-Nezâir, Kahire: Mektebetu Sikafeti’d-Diniyye,
2007, s. 509.
122 Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154., el-Hîrî, a.g.e., s. 559., Damiğanî, a.g.e., s. 481. 123 Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154., el-Hîrî, a.g.e., s. 559., Damiğanî, a.g.e., s. 481. 124 Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154., el-Hîrî, a.g.e., s. 559.
125 Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154., el-Hîrî, a.g.e., s. 559., Damiğanî, a.g.e., s. 481. 126 Damiğanî, a.g.e., s. 481.
1.5.2.2. Cömertlik, Cimrilik ve Nimet
“Yed” kavramı, vücûh ve nezâir kitaplarında deyimsel ifade olarak kullanıldığında “cimrilik, cömertlik ve nimet” manalarını ifade etmektedir. Delil olarak zikredilen ayetleri müelliflerimizin verdiği manaya göre tercüme etmeye çalışacağız.
Maide: 5/64
(ٌ ةَلوُلْغَمٌِهَّللاٌُدَيٌُدوُهَيْلاٌِتَلاَق َو )
“Yahudiler: Allah cimridir, dediler…”127Maide: 5/64
(ٌِناَتَطوُسْبَمٌ ُهاَدَيٌ ْلَب )
“Bilakis O, cömerttir/Onun nimetleri boldur…”128İsrâ: 17/29
(ٌَكِقُنُعٌىَلِإًٌةَلوُلْغَمٌ َكَدَيٌْلَعْجَتٌ َلا َو )
“Cimri olma!...”129Vücûh ve Nezâir müellifleri bu ayetlerde yer alan “yed” kavramlarına mecazi mana vermişlerdir. Yaptıkları tefsirlerden anladığımız kadarıyla cimrilik, cömertlik ve nimet manalarını kastetmişlerdir.
1.5.2.3. Kudret
“Yed” kavramı, vücûh ve nezâir kitaplarında “kudret” manasında kullanılmıştır. Vücûh ve Nezâir müelliflerinin delil olarak sundukları ayetleri, onların verdikleri mana çerçevesinde tercüme edeceğiz.
Âl-i İmrân: 3/73
(ٌِهَّللاٌ ِدَيِبٌ َلْضَفْلاٌ َّنِإٌ ْلُق )
“De ki: Lütuf/Peygamberlik/İhsan/Nimet Allah’ın kudretindedir…130Sâd: 38/75
(ٌَّيَدَيِبٌ ُتْقَلَخٌاَمِل )
“…Kudretimle yarattığıma…”131Bu iki ayette yer alan “yed” kavramını müelliflerimiz kudret manasında kullanmışlardır. Mukâtil b. Süleyman (ö. 150/767), Sâd: 38/75. ayeti hakiki manada anlamlandırmıştı. Burada ise el-Hirî (ö. 430/1039) ve Damiğanî (ö. 478/1085) “yed” kavramına “kudret” olarak mana vermişlerdir.
127Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154.; el-Hîrî, a.g.e., s. 559.; Ebû Hilâl el-Askerî, a.g.e., s. 508.;
Damiğanî, a.g.e., s. 481.
128 el-Hîrî, a.g.e., s. 559.; Ebû Hilâl el-Askerî, a.g.e., s. 509.; Damiğanî, a.g.e., s. 481.
129Mukâtil b. Süleymân, a.g.e., s. 154.; el-Hîrî, a.g.e., s. 559.; Ebû Hilâl el-Askerî, a.g.e., s. 509.;
Damiğanî, a.g.e., s. 481.
130 Ebû Hilâl el-Askerî, a.g.e., s. 509.
1.5.2.4. Te’kid
“Yed” kavramı, kendisinden önce geçen fiilin failini te’kid eder. Cümlede sadece te’kid görevi görür.
Sâd: 38/75
(ٌَّيَدَيِبٌ ُتْقَلَخٌاَمِل )
“…Bizzat benim yarattığıma…”132Ebu Hilal el-Askeri (ö. 400/1009) bu ayette yer alan “yed” kavramına te’kid’in dışında bir anlam yüklememiştir. Öncesinde geçen fiilin failinin bu işi yaptığını netleştirmiştir. Yani bu işi başkasına yaptırmıştır şüphesini ortadan kaldırmak için te’kid olarak gelmiştir.
1.5.2.5. Yaratma Öncesi
Vücûh ve Nezâir müellifleri
ٌْمِهيِدْيَأٌ َنْيَبٌ اَم
terkibine,مهقلخٌ لبقٌ ناكٌ ام
manasını verdikleri için başlığı yukarıdaki gibi verdik. Delil olarak zikrettikleri ayetleri tek tek onların yaptığı tefsire göre tercüme etmeğe çalışacağız.Bakara: 2/255
(ٌْمِهيِدْيَأٌ َنْيَبٌاَمٌُمَلْعَي )
“Allah, (meleklerin) yaratılışından önce (olan şeyleri) bilir…”133Meryem: 19/64
(اَنيِدْيَأٌ َنْيَبٌ اَمٌ ُهَل )
“Biz yaratılmadan önce de her şey Allah’ındı…”134Enbiya: 21/28
(ٌْمِهيِدْيَأٌ َنْيَبٌاَمٌُمَلْعَي )
“Allah, (meleklerin) yaratılışından önce (olan şeyleri) bilir…”135Kanaatimizce Bakara ve Enbiya surelerinde geçen “yed” kavramından kast edilen mana, Allah’ın bilgisinin sınırsız olduğudur. Meryem suresinde ise hükümranlığının herhangi bir vakitle sınırlandırılamayacağıdır.
132 Ebû Hilal el-Askerî, a.g.e., s. 509.
133 Yahyâ b. Sellâm b. Ebî Sa’lebe et-Teymî, et-Tesarîfu Tefsiri’l-Kur’an Mimma İştebehet Esmauhu
ve Taserrefet Meanîh, Umman: Müessesetu Âli Beyt, 2008, s. 333.; Ebû Abdillâh Hârûn b. Mûsâ ,
el-Vücûh ve’n-Nezâir fi’l-Kur’ani’l-Kerim, Bağdat: Daru-Saddam, 1988, s. 218.; İbnu’l-Cevzî, a.g.e., s. 548.
134 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 333.; Hârûn b. Mûsâ, a.g.e., s. 218. 135 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 333.; Hârûn b. Mûsâ, a.g.e., s. 218.
1.5.2.6. Müstakbel (Ahiret)
“Yed” kavramı, “müstakbel (ahiret)” manasındadır. Gelecek zamanı ifade eder. Fakat ahiretten kinayedir. Müelliflerimizin “yed” kelimesine verdikleri anlama göre delil olarak sundukları ayetlerin tercümesi şu şekildedir.
A’râf: 7/17
(ٌْمِهيٌِدْيَأٌ ِنْيَبٌ ْنِمٌْمُهَّنَيِت َلٌََّمُث )
“sonra Ahiretle ilgili (ölümden sonra diriliş yok diye) onlara sokulacağım…”136Fussilet: 41/25
(ٌْمِهيِدْيَأٌ َنْيَبٌ اَمٌ ْمُهَلٌ اوُنَّي َزَف )
“Ahiretle ilgili (ölümden sonra tekrar dirilmeyi inkâr etmeyi) onlara süslü gösterdiler…”137Bu iki ayette geçen “yed” kavramına müelliflerimiz “ahiret” manası vermişlerdir.
1.5.2.7. Önce
“Yed” kavramı, “önce” manasında kullanılır. Vücûh ve Nezâir müellifleri bu manayı birkaç ayette dile getirmişlerdir.
Fussilet: 41/14
(ٌْمِهيِدْيَأٌ ِنْيَبٌ ْنِم )
“…Hud’dan önce de…”138Fussilet: 41/42
(ٌِهْيَدَيٌ ِنْيَبٌ ْنِم )
“…öncesinde…”139Ahkâf: 46/21
(ٌِهْيَدَيٌ ِنْيَبٌ ْنِم )
“Hud’dan önce de…140Bu ayetlerde “yed” kavramı ‘önce’ manasında kullanılmıştır. “Yed” kelimesinin izafe edildiği zamirin döndüğü aide göre takdir yapılır.
1.5.2.8. Ön/Ön taraf/Ön Kısım
“Yed” kavramının vücûh ve nezâir kitaplarında geçen manalarından biri de ‘ön’ manasıdır.
Sebe: 34/9
(ٌْمِهيِدْيَأٌ َنْيَبٌاَم )
“…Önlerine…”141Yasin: 36/9
(ٌْمِهيِدْيَأٌ ِنْيَبٌ ْنِم )
“…Önlerine…”142136 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 333-34.; Hârûn b. Mûsâ, a.g.e., s. 218.; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s.
548-49.
137 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 334.; Hârûn b. Mûsâ, a.g.e., s. 218.; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s. 549. 138 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 334.; Ebu’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s. 549.
139 Ebu’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s. 549.
140 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 334.; Hârûn b. Mûsâ, a.g.e., s. 219.; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s. 549. 141 Yahyâ b. Sellâm, a.g.e., s. 335.; Hârûn b. Mûsâ, a.g.e., s. 219.
Yed kavramı vücûh ve nezâir müelliflerine göre bu ayetlerde ön taraf manasında kullanılmıştır. Vücûh ve Nezâir müellifleri “yed” kavramına hem hakiki hem yan anlam yüklemişlerdir.
1.6. KUR’AN’DA “YED” VE “YED’İN” BİR CÜZ’Ü ANLAMINDA KULLANILAN KELİMELER
Kur’an-ı Kerim’de “sağ el” anlamında olan toplam 7 adet
نيمي
/yemin lafzı geçmektedir. Bu yemin lafzından 2 tanesi izafesizken,143 5 tanesi müfred müzekkermuhatap zamirine144 izafe edilmiştir. Toplam 6 adet de “sağ ellerinin malik olduğu” anlamında olan ناميأ/Eyman lafzı geçmektedir. Bu lafızlardan 4 tanesi cem’ müzekker gaip zamirine,145 2 tanesi ise cem’ müennes gaip zamirine146 izafe edilmiştir
13 yerde geçen “yemin”, “sağ taraf”, 14 yerde de “Eyman” lafzı “yemin, var güçleri ile yemin edenler ve sağ taraf”, anlamında kullanıldıkları için onlar bizim konumuzun dışında kalmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de iki yerde
فك
/Keff (avuç/aya)147 lafzı geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de 2 yerde el’in bir parçası olanعباصأ
/esabi’ (parmaklar)148 lafzı geçmektedir.Kur’an-ı Kerim’de 1 yerde de el’in bir parçası olan
لمانأ
/Enamil (parmak uçları)149 lafzıgeçmektedir.