• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.1.5. Uykuların Doğusu

Ġnsan ruhunun uyku esnasında bedeni terk ettiği ve bedenden, zamandan, mekandan bağımsız hareket ettiği söylenir. Ruh bu sınırsız özgürlük içinde geçmiĢ-gelecek, yakın-uzak demeden istediği gibi dolaĢır, hatta sevinir, üzülür, ağlar, güler… Bu yüzden bazen insanlar uykularından mutlu bazen de mutsuz uyanırlar.

Ruh, rüyada yaĢadıklarını gerçekmiĢ gibi kabul eder, ancak akıl onun bir kurgu ya da sahte bir gerçeklik olduğunu düĢünür. Uykuların Doğusu da bir uyku anında görülmüĢ rüyaların parça parça hatırlanması / anlatılmasıdır belki de. Hasan Ali hem yazar hem de anlatıcı olduğu romanın sonunda, masaya oturup dayısının hikayesini yazmak istediğini söyler. Romanın son cümlesi olan “sonra, dayımın hikayesini yazabilmek için kalktım, sendeleye sendeleye, ürkek”219 ifadesi ile bitmesi gerekirken, romanın ilk cümlesi olan “bir gölge gibi, masaya doğru yeniden yürüdüm”220 ifadesine bağlanır. Böylece bittiği yerde baĢlayan, baĢladığında zaten bitmiĢ olan bir roman olur Uykuların Doğusu. Böyle bir yapı zamanı da anlatımı da hikayeleri de doğrusal bir biçimden çıkarıp dairesel bir Ģekle sokar. Böylece romanın tekrar tekrar okunması ile ortaya çıkan bir döngü meydana gelir. Romanda anlatılan her Ģey yukarıda verilen iki eksik cümle arasında olup biter ve anlatılır.

GiriĢte belirtildiği gibi rüya hali ruha sonsuz ve sınırsız bir özgürlük verir.

Romandaki anlatıcı da sanki bir rüya halindeymiĢ gibi davranır. Haydar‟ın bakıĢları altında oturduğu masadan kıpırdamadan zihninin ve ruhunun dizginlerini çözer anlatıcı ve önündeki kağıda elindeki kalemle nakıĢ nakıĢ iĢler romanı. Haydar‟a söylemediği hikayeler romanı meydana getiren hikayelerdir. Yani aslında roman yazılmaya baĢlamıĢtır hem de Haydar‟ın bakıĢları ve soruları arasında oturduğu o masada. Ancak geçmiĢ denen zamanda bir gölge gibi dolaĢır anlatıcı Hasan Ali.

Anlattığı hikayeler tıpkı insanın gördüğü rüyadaki gibi kesik kesik, parça parça ve birbirinden bağımsızmıĢ gibi görünür. Önce radyo evindeki adamın hikayesi anlatılır.

Yeni tayin olan adam, kendisine bir iĢ verilmediği için bunalım yaĢamaktadır.

Sürekli üstlerine kendisine bir iĢ verilmesi için dilekçeler, arzuhaller yazar ancak

219 TOPTAġ; Hasan Ali, Uykuların Doğusu, s. 259.

220 a.g.e., s. 5.

79

kimse ona kulak asmaz. Böylece radyo evinde kendisini kitaplara verir. Bir gün telefonla müdürü kendisinden bir anons yapmasını ister. Radyodaki adam da bütün varlıyla bu görevi ciddiye alır ve oldukça abartır. ġehir sel altında kalmıĢtır ve insanların sokaklara çıkmaması gerekmektedir. Bunu çok abartılı bir Ģekilde hatta Darendeli Hilmi Efendi‟nin Âfât-ı Temmuz adlı kitabından alıntılar yaparak üstlerinin ve insanların dikkatini çeker. Sonra Cebrail‟nin Ģehre geliĢ hikayesi anlatılır. Cebrail Ģehre geldiğinde ilk karĢılaĢtığı sel felaketi olur hatta selin içinde mahsur kalır.

Badem bıyıklı bir adam tarafından kayığa bindirilir ve Ģehrin sokaklarında sürüklenip dururlar. Cebrail‟in hikayesi içinde badem bıyıklı adamın hikayesi anlatılmaya baĢlar bu sefer. Badem bıyıklı adamın Ģeker dükkanını nasıl açtığı anlatılır. Sonra tekrar Cebrail‟in hikayesine geçer anlatıcı. Cebrail‟in evlenmesi, Ģeker dükkanını iĢletmesi, oğluyla birlikte ne olduğu belirsiz bir kuĢu aramaları, sonra Cebrail‟in kendisini eve kapatması, oğlunun iĢleri ele alması, bir kıza aĢık olup onu istemesi, kızın babasının radyodaki adam olması, hatta Cebrail‟in selin olduğu gün bindiği kayıktaki adam olması, anlatılır. Oradan Hasan Ali‟nin dayısının hikayesi anlatılır. Hasan Ali ile sohbetleri, hikaye yazımı hakkındaki konuĢmaları anlatılır. Dayısının serçe parmağı ile baĢlayan ve sadece gövdeden ibaret kalana dek devam eden nedeni bilinmeyen bir hastalık yüzünden yaĢadıkları anlatılır. Bütün bu hikayeler, arasında zaman ya da kronoloji dikkate alınmadan sadece anlatılır. Romanın sonuna gelindiğinde Hasan Ali zaten yazıp bitirdiği hikayeyi yazmaya baĢlayacağının iĢaretini vererek sonlandırır ya da yukarıda da belirtildiği gibi kurduğu cümleyle okuyucuyu baĢa göndererek baĢlatır.

80

2.1.6. Hasan Ali Toptaş Romanlarının Olay Örgüsü Bakımından Ortak Yönleri

Hasan Ali ToptaĢ romanlarının olay örgülerinin postmodern bir nitelikte olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bütün bir romana omurga olabilecek bir olay örgüsünden bahsetmek çok zordur onun romanları için. Küçük olay parçacıklarının, öykülerinin bir araya gelmesinden oluĢan, parçalı, kopuk anlatımların olduğu romanlardır bunlar. Sonsuzluğa Nokta‟da Bedran‟ın hatırladıkları ve hayalleriyle harmanlaĢmıĢ yaĢantılar küçük hikayeler Ģeklinde sunulur. Bu hikayeler belli bir düzende, çizgisel bir Ģekilde verilmez, kopuk kopuk anlatımlardır. Gölgesizler romanında yine bir ana olaydan bahsetmek çok zordur. Yazarın roman içinde roman yazması üstanlatısı olay örgüsünün anlaĢılırlığını, açıklığını ortadan kaldırır.

KarmaĢık, romanın sayfalarına serpiĢtirilmiĢ, iç içe geçmiĢ hikayelerden meydana gelmiĢ görünür Gölgesizler romanı. Kırk yedi bölümden oluĢan Gölgesizler romanında, köyde yaĢanan masalımsı olaylar küçük hikaye parçaları Ģeklinde anlatılır. Burada herkes kendi hikayesinin baĢ kahramanıdır. Bin Hüzünlü Haz romanı ise Hasan Ali ToptaĢ‟ın romanları arasında postmodern unsurların en bariz Ģekilde görüldüğü romanıdır. Olay örgüsüne dair bir fikir yürütmek oldukça zordur.

Kahramanını arayan bir yazarın hikayesidir aslında roman. Alaaddin denen bir hayali kahramanın yazarın dünyasında meydana gelmesine sebep veren anlatı ormanlarında, kitaplar arasında gezinmesi ve burada görülenlerin anlatılmasıdır hikaye. Birbirinden bağımsız, karmaĢık, anlaĢılmaz, sırasız bir Ģekilde verilir hikayeler. ArayıĢ kavramsal olarak nasıl ki bir plandan, yönden münezzehse, romandaki Alaaddin arayıĢı da plansız, geliĢigüzeldir. Bu da anlatıdaki olaycıkların düzensiz olmasına, kopuk kopuk algılanmasına neden olur. Kayıp Hayaller Kitabı tıpkı Bin Hüzünlü Haz gibi olay örgüsünde postmodern niteliği oldukça yoğun bir Ģekilde yansıtır. Hasan adlı bir çocuğun hayal dünyasını yansıtan roman, köydeki hayatları, hikayeleri barındırır.

Hasan ile dedesinin bakıĢ açılarından verilen olaylar, kendisini ilk bakıĢta ele veren bir üslupta anlatılmamıĢ, okuyucunun zihninin de romanı yorumlama, anlamlandırma iĢine karıĢmak zorunda kaldığı karmaĢık bir yapıda aktarılmıĢtır. Kısaca Kayıp Hayaller Kitabı, olay örgüsünün dağınık ve sırasız oluĢuyla, hikayelerin sonlarının

81

açık bırakılmasıyla, bütün olayların ve hikayelerin bir üstkurmacaya bağlanmasıyla postmodern bir yapıya sahiptir. Uykuların Doğusu romanı ise bittiği yerde baĢlayan baĢladığı yerde zaten bitmiĢ hissi veren bir üstkurmacanın ve ana bir olayın bulunmaması bakımlarından, metnin yorumlanmasında okuyucunun katkısının olması gerektiği bir romandır. Anlatıcının hikayeden hikayeye özgürce geçtiği, bazen bir hikayenin içinde baĢka bir hikayeyi anlattığı, küçük hikaye parçalarından meydana gelmiĢ bir yapıdadır roman. Okuyucunun bazı Ģeyleri bir yerlere yerleĢtirmeye baĢladığı bir sırada tekrar baĢa dönmek zorunda kalınmasıyla her Ģeyin tekrardan kurgulandığı ve anlam kazandığı bir romandır Uykuların Doğusu.

Belirtilmeye çalıĢıldığı gibi Hasan Ali ToptaĢ romanlarında geleneksel ya da modern romanlarda olduğu gibi bir olay örgüsünün romandaki birleĢtirici unsur olarak yer almasına itibar etmez. Romanlarını çeĢitli insanların hikayelerinden meydana gelmiĢ anlatılar Ģeklinde yazar. Binbir Gece Masalları‟nda, Kelile ve Dimne, Tutiname, Mesnevi gibi eserlerde görülen iç içe hikayeler Ģeklinde, çizgisel olmaktan uzak, kronolojik olmayan bir biçimde verir olay örgüsünü. Onun romanları arasında geleneksel olay örgüsüne en yakın olanı Sonsuzluğa Nokta‟dır denilebilir.

Ancak yine de olayların anlatılması bir sıra takip etmediği için, olayın anlatıldığı zamanda baĢka bir olayın anlatımına baĢlanmasından dolayı postmodern nitelik taĢıdığı söylenebilir. Diğer romanları ise olay örgüsü bakımından parçalı, kopuk özellikler taĢır. Bu durum da Hasan Ali ToptaĢ romanlarının, geleneksel ve modern romanlardan ayrı bir yerde olduğunun göstergesi sayılabilir.

82 2.2. ZAMAN

Benzer Belgeler