• Sonuç bulunamadı

UYKU ATALETİ ( SLEEP İNERTİA)

Uyku sarhoşluğu ve uyku ataleti şeklinde daha önceden adlandırılmış, bir sürelik yönelim bozukluğu, bilinç bulanıklığı ve azalmış eylem performansı hali olarak tanımlanır. Uykudan uyandıktan birkaç dakika içinde meydana gelir (74). Uyku eylemsizliği terimi sağlıklı kişilerdeki uyanma bozukluğunu tarif etmek için son zamanlarda kullanılmıştır (75). Bu, uyandıktan hemen sonraki performansın, uyku öncesi performansa kıyasla kötü olmasıyla karakterizedir. Performans yaklaşık 15 dk. devamlı uyanıklık halinden sonra normale döner (76). En yüksek düşüş uyandıktan yaklaşık ilk 3-4 dk. sonra olduğu gözlenmiştir (77). Uzamış uyanıklık halinden sonra kısa bir uyuklamadan uyanmayı takip eden uyku ataletinin performas üzerine olumsuz etkisi ciddi olabilmektedir (78).

Diğer birkaç etken uyku ataletinin şiddetini etkiler ve bunlar dikkate alınmalıdır: Uyku süresi, kestirme süresi, önceki uyanıklık, uyku yapısı ve uyanmadaki uyku evresidir.

Uyku Ataleti Üzerine Uyku Süresinin Etkileri

Çok az çalışma, farklı uyku sürelerinin uyku ataletinin performansı azaltma üzerine etkilerini karşılaştırmıştır. Stampi ve ark. çalışmasında; tek başına denize çıkmış yelkencilerin uzun yolculuklarda uyuklama sürelerine uyku epizotlarının zamanlamalarından daha çok önem verdiklerini bildirmiştir. Her birey stabil çevre koşullarında; ideal süre kadar uyumuş, aşırı uyumadan kaçınmışlar çünkü aşırı uyuma rahatlama ile olumsuz duygulanım yapar ve

26

uyku ataleti etkilerini arttırır. Yarışta en iyi performansa sahip yelkenciler ortalama 20 ila 60 dk’lık uyku epizodlarını kendilerini alıştıranlar olduğu saptanmıştır (79). “Tek yelkenciler” in sonuçlarına dayanarak, Stampi ve ark. çalışmasında 4 saatlik devamlı gece uykusu ve geriye kalan 4 saat uykuyu da 20 saatlik gün içine düzenli dağıtılmış kestirmeler şeklinde (20, 50, ve 80dk) uyku programı kullanmış. Stampi hafıza ve araştırma testi (MAST – memory and search test) ve descending subtraction test (DST)’ndeki performansları kestirmelerden uyanınca hemen ölçmüş ve bunları kıyaslamıştır. Uyandıktan sonraki MAST’la ölçülen performans azalmaları 80 dk’lık kestirmeleri takiben olanlarda daha yüksek, 20 dk’lıklardan sonrakiler en düşük çıkmış. Ancak, Stampi 50 dk’lık kestirmelerde sonra 20 dk’lıklara kıyasla daha yüksek uyku ataleti etkileri (DST ile ölçülmüş) bulmuştur. Uyanıştaki uyku evresi performans azalmasından sorumlu majör etki olarak düşünülmüştür. Kestirme süreleri uyanan bireylerdeki uyku yapısı ve uyku evrelerine dolaylı bir etki yapmıştır. Kısa olan kestirmeler daha derin uyku evrelerine (SWS) geçişe olanak vermezken, uzun olan kestirmeler daha yüzeyel uyku evrelerine (1,2 ve REM) geçişe olanak vermiştir (80).

Çok kısa kestirmeler (<30 dk) ve daha uzun kestirmeler (>80 dk), orta kestirme sürelerine (>30 dk ve <80 dk) kıyasla daha az belirgin uyku ataleti bulgusu sonuçlarına rastlanmıştır. Uyanıştaki uyku yapısı ve evresi kestirme süresi ile ilişkili olarak çeşitlilik gösterir. Uyku ataleti etkileri eğer uyku derin uyku evresi içerirse (SWS) veya SWS uykunun sonlanmasına çok yakında oluşursa daha ciddi bir şekilde kendini gösterir. Orta kestirme süreleri (>30 dk ve <80 dk) derin uyku evreleri (SWS)’e geçişe yeterli bir uzunluğa sahip olup, daha yüzeyel uyku evrelerine geçişe olanak vermezken, daha fazla derin uyku evresinde (SWS) uyanışı sağlayıp, bu nedenle daha fazla uyku ataleti süresine neden olmakta olduğu görülmüştür (81).

Uyku Zamanlamasının Uyku Ataleti Üzerine Etkileri

Kestirmenin zamansal konumunun uyku ataleti üzerine etkilerini ölçen çalışmaları sabit süreli kestirmeleri günün değişik zamanlarına dağıtıp, kestirme sonrası performansları karşılaştırmıştır. Öğlen zamanı alınan 2 saatlik kestirmenin, 04:00 da alınan 2 saatlik kestirmeden, uyku yoksunluğu olmasına rağmen daha az uyku ataleti etkilerine neden olduğunu bulmuştur (82). Dinges ve arkadaşlarının “quasi continuous work” çalışmasında, 2 saatlik kestirme, sirkadiyen zirveye (15:00) yakın bir zamanda, ya da vücut ısısının dip noktasında (03:00) farklı uzunluktaki (6, 18, 30, 42, ve 54 saat) uyanıklık hallerini takiben verilmiştir. Vücut ısısının dip noktasında alınan kestirmeler ani uyanma sonrasında kognitif

27

bozulmalara yol açmıştır. Bunun tersine sirkadyen zirveye yakın alınan kestirmeler sonraki ani uyanışta daha az performans düşüşleri oluşturmuştur (76). Sirkadiyen zamanlamanın ve uyku yoksunluğunun uyku sonrası perfomansa ek bir etkisi olduğunu öne sürmektedir . Sirkadiyen dip noktadaki etkilerin uyku ataleti sonuçlarını arttırdığı, bunun yanında zirvede bu etkiler az veya silik kestirme sonrası yetenek kayıplarına neden olduğu görülmüştür (76).

Tassi ve ark. çalışmasında erken saatte (00:00) 1 saatlik kestirmeden sonra, ki burada sirkadiyen zamanlamanın ve uyku eksikliğinin ek etkisinden dolayı daha fazla performans azalması beklenir, geç (03:00h) kestirmeden sonra olandan daha fazla uyku ataleti olduğunu bulmuştur. Narkoleptik hastalar 15:40 ve 18:35’teki kestirmelerden sonra 09:50, 12:45 ve 21:30’daki kestirmelerden sonra olandan daha fazla ve daha ısrarlı uyku ataleti göstermişlerdir. Bu otörler, kısa uyku yoksunluğunda veya uyku yoksunluğu olmadığı durumlarda, uyanıştaki uyku evresinin (SWS), kestirmenin sirkadiyen yerinden ziyade gece veya öğleden sonraları erkenden uyku ataleti miktarını etkilediğini ileri sürmüşlerdir. Kısacası, zamanla yapılan çalışmalar, uyku ataleti etkileri ile kestirmenin sirkadiyen yeri arasında uyumlu bir ilişki olmadığını göstermiştir (83).

Önceki Uyanıklık Döneminin Uyku Ataleti Üzerine Etkileri

Uyku eksikliği biriktikçe, kestirmeden sonraki uyanışta ciddi uyku ataleti görülme olasılığı artırmaktadır ( 84). Bu da, uzamış uyku yoksunluğundan sonra artan uyku borcunun kestirmeyle tamamen ödenemeyeceği gerçeği buna neden olmaktadır. Uyku eksikliği uzadıkça, uykuya dalma eğilimi ve kestirmedeki uykunun derinliği (SWS miktarı) artar ve kestirme uyku ataletinin şiddetini artırır ( 78). Rosa ve Bonnet başlangıç uykusu boyunca ve 40 ve 64 saatlik uyanıklığı takip eden toparlanma geceleri boyunca tekrarlayan uyanışlar üzerine olan performansları incelemiştir. Uyanışta ölçülen performansın toparlanma uykusunun başlangıç uykusuna kıyasla daha fazla düşüş gösterdiğini rapor etmişlerdir. Uyku yoksunluğunun neden olduğu daha derin toparlanma uykusu uyku ataletinin performans üzerine olan etkilerini daha da arttırdığını ileri sürmüşlerdir (85).

Genel olarak, uzamış uyku yoksunluğundan sonra alınan kestirmeler daha ciddi ve uzamış uyku ataleti etkileri ile sonuçlandığı görülmektedir (86).

Uyku Ataletinde Uyku Yapısı ve Uyanıştaki Uyku Evresi

Kestirmenin uyku niteliği ve yapısı, uykuyu yöneten aynı temel kurallara tabidir. Kısacası kestirme kısaldıkça, NREM uykusunun miktarı artar, REM uykusu sadece tam bir

28

NREM uyku döngüsünden sonra gerçekleşmektedir. Sabah kestirmeleri, öğleden sonraki veya akşam alınan kestirmelerden daha yüksek REM oranına sahiptir. Ancak, önceki uyanıklığın artması, SWS’te daha yüksek bir basınca yol açmaktadır bundan ötürü kestirme süresince daha yüksek SWS oranına neden olur. Böylece, kestirmenin yapısı onun süresine, sirkadiyen zamanlamasına ve önceki uyanıklığa bağlıdır. Aynı faktörler daha önceden de tartışıldığı gibi, uyku ataletini de etkiler. Bu faktörler uyku yapısını doğrudan etkileyebilir ve kestirme sonrası performansa etkisi vardır.

Çeşitli otörler, uyku süresince görülen SWS miktarının, uyanıştaki kognitif düşüşlerle ilişkili olduğunu rapor etmişlerdir (86). REM uykusu içeren (ve çok az SWS) sabah erken kestirmeleri çok az uyku ataleti etkisine neden olmaktadır. Eşdeğer miktarlardaki SWS, MSLT ile ölçülen gün içi uykululukta bireyler Evre II veya REM uykusundan uyanmalarına rağmen karşılaştırılabilir miktarda yükselmeye neden olmuştur (87). Dinges uyku ataleti şiddetinin derin uykunun bir işlevi olduğunu öne sürmüştür. Uyku derinliği, SWS hakimiyetine daha kısa bir latensle, fazla miktarda SWS ile alarma tepkide bozulmayla ve uyanmayı takiben uykuya hızlı bir dönüşle ilişkilendirilmiştir (88). Ancak, bazı çalışmalar SWS ve REM’in uyku ataleti ile ilişkisi olmadığını göstermiştir. Birkaç gecede sık sık uyku kesilmesi boyunca, bireyler uyanışta SWS ve REM uykularında olmalarına rağmen ciddi performans düşüşleri göstermişlerdir (89). Gerçekte, uyku ataletinin şiddeti bireyin uykuya ihtiyacı ile ilişkili olabilir. Uyku ihtiyacının şiddeti kestirmedeki SWS miktarıyla ilişkilidir.

Uyku ataletinin şiddeti doğrudan uyanıştan hemen önceki uyku evresiyle ilişkili olduğu varsayılmaktadır. Uyku ataletinin şiddeti sadece uyanıştaki uyku evresiyle ilişkili değil, aynı zamanda kestirmenin yapısı ile de ilişkilidir. Uyku ataleti uyku derinliği ile artar ve uyanmadan hemen önceki uyku evresini performans düşüşündeki derecenin göstergesi yapar (88).

Uyku yoksunluğundan önceki kestirme, performansın bozulmasını engelleyebilir, oysaki uyku yoksunluğu boyunca alınan kestirmeler azalmış performans düzeylerini korumaya veya düzeltmeye yardımcı olabilir. Etkili kestirme strateji oluşturmadaki en önemli faktörlerden biri de en çok iyileşme sürecini sağlayan en az uyku ataleti etkileriyle, özellikle de çoklu kestirme şeklinde bir uyku programı hazırlamaktır, çünkü her kestirmeyle kestirmenin kazanımlarını azaltan uzun ve/veya şiddetli uyku ataleti potansiyeli vardır.

Uyku ataleti şiddeti uyku basıncının bir işlevi olarak da değişkenlik gösterir. Uykuya meyil önceki uyanıklığa, önceki uyku süresine ve uykunun sirkadiyen konumuna bağlıdır. Önceki uyku yoksunluğu, uyumaya eğilimi arttırır ve uyanıştaki ortalama performans

29

düşüklüğü ve tetikte olma halini arttıran derin uykuya neden olur. Sirkadiyen zamanlamada ve kestirmelerin süresindeki değişkenlikler kişinin uyku yapısını ve böylece uyanıştaki evresini değiştirir. Kestirmelerin sirkadiyen zamanlamasının, bunu takiben oluşan uyku ataleti şiddeti üzerine herhangi bir doğrudan etkiye sahip olduğu şu an tam olarak net değildir. İleri sürmektedir ki, bireyler her zaman kendilerinin uykululuk hali hakkında kişisel duyguları temelli bazı görevleri yerine getirmede tam olarak karar verememektedirler (4).

Kestirmenin sirkadiyen konumu ve uyku ataletinin şiddeti arasındaki ilişki için hala daha fazla bilgiye ihtiyaç vardır. Kestirmelerin dikkatli bir şekilde zamanlaması uyku ataletinin performans kayıpları oluşturan etkilerinin en aza indirmekle birlikte yüksek performans yararlanımına olanak verir (4).

Uyku Ataletinin Ölçümü

Uykudan ansızın uyandırılmanın performans azalması üzerine meydana gelen etkileri ölçmek amacıyla çalışmalarda kullanılan başlıca testler şunlardır: 1- basit reaksiyon zamanı testi (RT), 2- kompleks RT, 3- yakalama şiddeti testi, 4- devamlılık ve koordinasyon testi, 5- görsel anlama testi, 6- hafıza testi, 7- zaman tahmini testi, 8- mantıksal sonuç çıkarma testi, 9- mental aritmetik testleri. Bu testler uyku ataletinin sürdüğü zamanı, gücünü, farklı şekilde ve farklı özgüllükte ölçerler (4, 93, 94, 95, 96,). Uyku ataletinde performans indeksini ölçen özgül testler öncelikle hipovijilansı değerlendirmelidir (4). Noitoh’a göre eğer uyku ataleti uykuya yakın uyanma hali ise bütün bu testlerce saptanabilir. Basit reaksiyon zamanı testi ve dikkat kayması testi hipovijilansı ölçmede yüksek dikkat düzeylerini ölçen testlerden daha iyi olduğu bildirilmiştir (90). Son zamanlarda Jawet ve ark. çalışmasında uyku ataletinin etkilerini değerlendirmek için 2 dakika içinde yanlışlara bakmaksızın yapılan toplama işlemi sayısı ile değerlendirmişler ve birim zaman da giderek arttığını bulmuşlardır (91). Tassi ve ark. çalışmasında kısmi uyku yoksunluğu sonrası 1 saatlik kısa uykuyu takiben denekler ansızın uyandırılarak Reaksiyon Zamanı Testi uygulamışlar (RT) ve RT nin giderek azaldığını belirlemişler. Bunla beraber uyku ataleti uyku kaybı ile ilgiliyken, hız ve doğruluk oranlarının doz bağımlı olduğu gösterişlerdir (79). Bir kognitif test olan DST birim zamanda doğru yanıt sayısını ve bilişsel işlem hızını ölçer. RT ve DST her ikiside ansızın uyandırılmadan sonraki azalmayı gösterir (92).

Uyarılma hipotezine göre tüm bu bilgilerin gösterdiği uyku ataletinde performans azalması uyanıklık düzeylerinin düşüşü nedeniyledir. Bu hipotezle en iyi açıklanan performansın düzeyleri üzerine evre 4 uyku evresinde ansızın uyandırmanın evre 2 uyku

30

evresinden ansızın uyandırılmadan daha olumsuz olduğudur. Düşük uyarılma durumu uyku ataleti ile bağlantılıdır. Hipovigilans ise uyku yoksunluğu ile bağlantılıdır. Eğer bu yaklaşım doğruysa uyanıklık durumu ve hipvijilans tek bir işlevsel durumla ilgili olmayabilir. Dikkat işlevleri göz önünde bulundurulmalıdır (4).

Son zamanlarda Jawet ve ark tarafından yapılan araştırmada ise; kendiliğinden uyanan deneklerin subjektif uykululuk ve kognitif iş yapabilme yeteneklerinin 1 saate kadar uzadığını göstermişler ve tamamen düzelmesi 2 saat kadar sürmüştür bu sonuç uyku ataletinin asemptomatik dağılışını göstermektedir (91).

31

Benzer Belgeler