• Sonuç bulunamadı

İHTİLÂFLARIN ÇÖZÜM KAYNAĞI:

Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i

20 Şerhu Tahkîmi’l-Kavânîn: 7-8.

sinde ihtilâfların çözümü hakkında: “Allâh’a ve Rasûlüne götürün” emriyle, Müslümanların an-laşmazlığa düşerek ihtilâf ettikleri her ne varsa onun hükmünün Allâh’a ve Rasûlüne ait olduğu-nu, bu itibarla da hükmün Kur’ân ve Sünnette aranması gerektiğini beyân etmiştir. Nitekim İmâm İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle demiştir:

“İhtilâfa düştükleri konuların hükmü Allâh’ın Kitâbı’nda ve Rasûlü’nün Sünneti’nde bulunma-saydı ve bu iki kaynaktaki hükümler, bu meselele-rin çözümü için yeterli olmasaydı, onlara bu mes’eleleri bu iki kaynağa döndürmelerini emret-mezdi. Çünkü anlaşmazlığı gidermek için, çözümü olmayan bir kişiye çözüm için başvurmayı Allâh’ın emretmesi imkânsızdır. Allâh’a döndürmenin,

Allâh’ın Kitâbı’na başvurmak, Rasûlullâh’a dön-dürmenin ise, hayatında bizzat kendisine, vefat ettikten sonra da Sünneti’ne başvurmak olduğu konusunda insânlar icmâ etmişlerdir.”21

İmâm İbn Kesîr rahîmehullâh ise âyetin tefsîrinde şöyle demiştir: “Seleften birçokları:

‘Allâh’ın Kitâbı’na Rasûlü’nün Sünneti’ne’ demiş-lerdir. Bu da dînin usûl ve fürûunda tartışılan her şeyin Kitâb ve Sünnet’e götürülmesine dair emir-dir. Nitekim Allâh’u Teâlâ, şöyle buyurmuştur:

‘Hakkında ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allâh’a aittir.’ (Şûrâ: 42/10) Kitâb ve Sün-net’in hükmettiği ve doğruluğuna şehâdet ettikleri hak ve gerçektir. Hakkın dışında dalâletten

21 İbn Kayyim, İlâmu’l-Muvakkıîn: 1/39.

lıktan) başka ne vardır? ”22

Âyetin açık delâleti ile ortaya çıktığı üzere dünyevî ve uhrevî her ne varsa, onun hükmü ancak Kur’ân ve Sünnette aranır, çözüm için bu iki kaynağa başvurulur. Bu iki kaynakta açık ol-mayan mes’eleler hakkında bu iki kaynaktan çı-karılan diğer sahîh delîllere başvurulur.

9. ALLÂH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE ÎMÂNIN BİR GEREĞİ:

Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i kerîme-sinde ihtilâfların çözümünü Allâh’a ve Rasûlüne döndürmeyi: “Eğer Allâh’a ve âhiret gününe ger-çekten îmân ediyorsanız” cümlesiyle îmânın

22 İbn Kesîr, Tefsîru’l Kur’ân-il Azîm: 2/304.

hat şartlarından bir şart olarak beyân etmiştir.

Nitekim Şeyh Muhammed bin İbrahim rahîme-hullâh bu âyet-i kerîmeyi zikrettikten sonra şöyle demiştir: “Âyette Allâh’a ve âhiret gününe îmânın hâsıl olabilmesi için, ihtilâf edilen her türlü anlaş-mazlığın çözümünün Allâh’a ve Rasûlüne götürül-mesi bir şart olarak zikredilmiştir.”23

İmâm İbn Kesîr rahîmehullâh ise şöyle de-miştir: “Bu sebeble Allâh’u Teâlâ ‘Allâh’a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız’ buyurmak-tadır. Yani: ‘Dâvaları ve bilinmeyen şeyleri Allâh’ın Kitâbı’na, Rasûlü’nün Sünneti’ne götürün. Aranız-da çıkan ihtilâflarAranız-da o ikisine başvurunuz’ demek-tir. ‘Allâh’a ve âhiret gününe gerçekten îmân

23 Şerhu Tahkîmi’l-Kavânîn: 7.

yorsanız.’ Bu da gösteriyor ki: Kim ihtilâf halinde Kitâb ve Sünnet’in hakemliğine gitmez ve o ikisine müracaat etmezse, o Allâh’a ve âhiret gününe îmân etmiş değildir.”24

İmâm İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle de-miştir: “Allâh’u Teâlâ, kullarına aralarında meyda-na gelen anlaşmazlıklar konusunda mutlak surette Allâh’a ve Rasûlüne müracaat etmeleri gerektiğini emretmiştir. Bu emîr mü’min kullaradır ve öncelik-le onlara: ‘Ey îmân edenöncelik-ler!’ diyerek îmânı söz konusu etmiştir. Böylece anlaşmazlığı Allâh’a ve Rasûlüne götürme noktasında da îmânı adeta bir şart koşmuştur. Eğer îmân ediyorlarsa bu anlaş-mazlığı mutlak surette Allâh’a ve Rasûlüne

24 İbn Kesîr, Tefsîru’l Kur’ân-il Azîm: 2/304.

mek zorundadırlar. Eğer îmân yoksa o zaman böy-le bir yükümlülükte yok demektir. Eğer aralarında meydana çıkan ihtilâfı Allâh’a ve Rasûlüne götür-mek istemeyen bir kimse varsa o zaman böyle bir kimsenin îmânı yok demektir.25

Kişi üzerinde anlaşmazlığa düşülen konuları îmânının gereği olarak Allâh’a ve Rasûlüne götür-mesi gerekir. Ancak bunu götürmediği takdirde asla îmân dairesine dâhil olamayacaktır… Zikret-tiğimiz asıl şart ancak Allâh’a ve Rasûlüne îmân etme şartı olup, Allâh’a ve Rasûlüne itaat eden kimselerin ise mutlak surette ihtilâf sırasında ih-tilâfları Allâh’ın ve Rasûlünün hükmüne götürme-leri gerektiğinin en büyük delilini göstermektedir.

25 Bedâiu’t-Tefsîr: 1/542.

Bu âyet Allâh ve Rasûlü dışında herhangi bir kim-seyi hakem kabul eden kimsenin îmânın gereğinin dışına çıkacağı, Allâh’a ve âhirete îmân etmenin gereğini yerine getirmediği anlamını ifâde etmek-tedir.”26

Allâh Subhânehu ve Teâlâ, ihtilâf ettikleri mes’elenin hükmü hakkında Kur’ân ve Sün-net’ten ayrı bir merciye yani tâğûta gitmek iste-yenlerden bahsederek şöyle buyurmaktadır:

 ﺂَﻤِﺑ ْاﻮُﻨَﻣاَء ۡﻢُﻬَّﻧَأ َنﻮُﻤُﻋۡﺰَﻳ َﻦﻳِﺬَّﻟٱ ﻰَﻟِإ  َﺮَﺗ ۡﻢَﻟَأ﴿

 ﺂَﻤِﺑ ْاﻮُﻨَﻣاَء ۡﻢُﻬَّﻧَأ َنﻮُﻤُﻋۡﺰَﻳ َﻦﻳِﺬَّﻟٱ ﻰَﻟِإ  َﺮَﺗ ۡﻢَﻟَأ﴿

 ﺂَﻤِﺑ ْاﻮُﻨَﻣاَء ۡﻢُﻬَّﻧَأ َنﻮُﻤُﻋۡﺰَﻳ َﻦﻳِﺬَّﻟٱ ﻰَﻟِإ  َﺮَﺗ ۡﻢَﻟَأ﴿

 ﺂَﻤِﺑ ْاﻮُﻨَﻣاَء ۡﻢُﻬَّﻧَأ َنﻮُﻤُﻋۡﺰَﻳ َﻦﻳِﺬَّﻟٱ ﻰَﻟِإ  َﺮَﺗ ۡﻢَﻟَأ﴿

ِﻠۡﺒَﻗ ﻦِﻣ َلِﺰﻧُأ ﺂَﻣَو َﻚۡﻴَﻟِإ َلِﺰﻧُأ ِﻠۡﺒَﻗ ﻦِﻣ َلِﺰﻧُأ ﺂَﻣَو َﻚۡﻴَﻟِإ َلِﺰﻧُأ ِﻠۡﺒَﻗ ﻦِﻣ َلِﺰﻧُأ ﺂَﻣَو َﻚۡﻴَﻟِإ َلِﺰﻧُأ ِﻠۡﺒَﻗ ﻦِﻣ َلِﺰﻧُأ ﺂَﻣَو َﻚۡﻴَﻟِإ َلِﺰﻧُأ  ْآﻮُﻤَﻛﺎَﺤَﺘَﻳ نَأ َنوُﺪﻳِﺮُﻳ َﻚ

 ْآﻮُﻤَﻛﺎَﺤَﺘَﻳ نَأ َنوُﺪﻳِﺮُﻳ َﻚ  ْآﻮُﻤَﻛﺎَﺤَﺘَﻳ نَأ َنوُﺪﻳِﺮُﻳ َﻚ  ْآﻮُﻤَﻛﺎَﺤَﺘَﻳ نَأ َنوُﺪﻳِﺮُﻳ َﻚ

26 Bedâiu’t-Tefsîr: 1/548.

 ُﺪﻳِﺮُﻳَو  ۦِﻪِﺑ  ْاوُﺮُﻔۡﻜَﻳ  نَأ  ْآوُﺮِﻣُأ  ۡﺪَﻗَو  ِتﻮُﻐٰـَّﻄﻟٱ  ﻰَﻟِإ  ُﺪﻳِﺮُﻳَو  ۦِﻪِﺑ  ْاوُﺮُﻔۡﻜَﻳ  نَأ  ْآوُﺮِﻣُأ  ۡﺪَﻗَو  ِتﻮُﻐٰـَّﻄﻟٱ  ﻰَﻟِإ  ُﺪﻳِﺮُﻳَو  ۦِﻪِﺑ  ْاوُﺮُﻔۡﻜَﻳ  نَأ  ْآوُﺮِﻣُأ  ۡﺪَﻗَو  ِتﻮُﻐٰـَّﻄﻟٱ  ﻰَﻟِإ  ُﺪﻳِﺮُﻳَو  ۦِﻪِﺑ  ْاوُﺮُﻔۡﻜَﻳ  نَأ  ْآوُﺮِﻣُأ  ۡﺪَﻗَو  ِتﻮُﻐٰـَّﻄﻟٱ  ﻰَﻟِإ اWﺪﻴِﻌَﺑ َۢﻼٰـَﻠَﺿ ۡﻢُﻬَّﻠِﻀُﻳ نَأ ُﻦٰـَﻄۡﻴَّﺸﻟٱ اWﺪﻴِﻌَﺑ َۢﻼٰـَﻠَﺿ ۡﻢُﻬَّﻠِﻀُﻳ نَأ ُﻦٰـَﻄۡﻴَّﺸﻟٱ اWﺪﻴِﻌَﺑ َۢﻼٰـَﻠَﺿ ۡﻢُﻬَّﻠِﻀُﻳ نَأ ُﻦٰـَﻄۡﻴَّﺸﻟٱ اWﺪﻴِﻌَﺑ َۢﻼٰـَﻠَﺿ ۡﻢُﻬَّﻠِﻀُﻳ نَأ ُﻦٰـَﻄۡﻴَّﺸﻟٱ

۝ ٦٠

۝ ٦٠

۝ ٦٠

۝ ٦٠

﴾﴾﴾﴾

:ءﺎﺴﻨﻟا ةرﻮﺳ)

٤ / ٦٠ (

“Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten îmân ettiklerini zannedenleri görmü-yor musun? Bunlar, tâğûta muhakeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu red etmekle emrolun-muşlardı. Şeytân da onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.” (Nisa: 4/60)

Şeyh Şankîtî, âyetin tefsîrinde şöyle demiş-tir: “Allâh’ın şerîatının dışındaki bir şerîata muhâkeme olmak tâğûta muhâkeme olmak de-mektir…27 Allâh’ın kanunlarından başka

27 Şankîtî, Edvâu’l-Beyân: 7/50.

la muhâkeme olmayı isteyenlerin şirke girdiklerini Nisâ Sûresi’nin 60. âyeti apaçık bir şekilde bildiri-yor. Ve böylelerinin Müslümanlık iddiasını hayretle karşılıyor. Çünkü hem îmân ettiklerini iddia ediyor-lar, hem de Allâh’ın kanunlarından başka kanunlar-la muhâkeme olmayı istiyorkanunlar-lar. Oysa aynı kalbte Allâh’a îmân ile tâğûta muhâkeme olmaya rızâ gösterme bir arada bulunamaz. İşte bu onların îmân iddialarında yalancı olduklarını ortaya koy-maktadır.”28

Anlaşıldığı üzere ihtilâfların çözümünü Allâh’a ve Rasûlüne yani Kur’ân ve Sünnet’e döndürmek îmânın bir gereğidir. İhtilâfların çö-zümü için Kur’ân ve Sünnet’in hakemliğine değil

28 Şankîtî, Edvâu’l-Beyân: 3/259.

de, bu iki kaynağın dışındakilere yönelmek ancak Allâh’a ve âhiret gününe îmân iddiasında yalancı olanların yapabileceği bir iştir.

10. HAYRA VE GÜZEL AKÎBETE KA-VUŞMAK:

Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i kerîme-sinde: “Bu hem hayırlı ve hem de netice bakımın-dan daha güzeldir” buyurarak hükmün Allâh’a ve Rasûlüne döndürülmesini dünyâ ve âhiret hayırlı ve güzel olarak beyân etmiştir. Buna göre; hük-mün Allâh’a ve Rasûlüne döndürülmemesi ise dünyâ ve âhiret şer ve musibet olarak kişiye ye-terlidir. Nitekim İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle demiştir: “Bu âyet-i kerîme de gerçekten Allâh’a ve Rasûlüne itaat etmenin, Allâh ve Rasûlünü

an-laşmazlığa düşülen konularda hakem kılmanın dünyâ ve âhirette büyük bir mutluğa sebeb olacağı gösterilmektedir. Olup biten olaylara bakan bir kimsenin dünyâda meydana gelen kötülüklerin ve sıkıntıların asıl kaynağının Allâh’a ve Rasûlüne muhâlefet etmekten kaynaklandığını; Allâh’a ve Rasûlüne itaatinin dışına çıkmaktan meydana gel-diğini, meydana gelen hayırlı ve güzel neticelerin ise Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e itaatten dolayı olduğunu çok rahatlıkla görecektir.”29

Şeyh Muhammed bin İbrahim rahîme-hullâh ise bu âyet-i kerîmeyi zikrettikten sonra şöyle demiştir: “Allâh’u Teâlâ’nın hayırlı olarak isimlendirdiği her şey mutlak sûrette hayırlıdır. Ve

29 Bedâiu’t-Tefsîr: 1/549.

kendisinde kesinlikle bir şer yoktur. Bundan dola-yıdır ki, âyette belirtildiği üzere bütün anlaşmazlık-ların Allâh’a ve Rasûlüne arz edilmesi, hem dünyâda hem de âhirette netice bakımından hem daha hayırlı, hem de daha güzeldir. Anlaşmazlık halinde mes’elenin Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’den başkasına arz edilmesi ise bir şer olup, gerek dünyâda gerekse âhirette sonuç îtibarîyle de en kötü olandır. Münâfıkların: ‘Biz sâdece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik’ (Nisâ: 4/62) ya da:

‘Biz ancak ıslah edicileriz’ (Bakara: 2/11) sözleri ise, anlaşmazlık halinde, mes’elenin çözümünün Allâh Subhânehu ve Teâlâ’ya ve Rasûlüne arz edilmesi-nin dünyâ da ve âhirette hayır olduğu gerçeğiedilmesi-nin tam tersinedir. Her türlü anlaşmazlık halinde Allâh

ve Rasûlüne müracaat edilmesinin dünyâda ve âhirette hayır getireceği gerçeği, heva ve hevesle-rinden kanun çıkaranların, insânların bu kanunlara muhtaç olması, hatta bu kanunlarla muhâkeme olmanın zarûrî olması yönündeki iddialarının tam aksinedir. Onların bu iddiaları, sırf Rasûlullâh’ın getirdiği şeylere karşı kötü zan beslemeleri sebe-biyledir. Onların bu şekildeki iddialarının gereği, Allâh’u Teâlâ’nın ve Rasûlü’nün açıklamalarının noksan olduğu, anlaşmazlık halinde Allâh’ın ve Rasûlü’nün hükümlerinin yetersiz kaldığı, Allâh’ın ve Rasûlü’nün hükümlerine muhâkeme olmanın dünyâda ve âhirette kötü sonuçlar doğuracağını gerekli kılmaktadır.”30

30 Şerhu Tahkîmi’l-Kavânîn: 7-8.

Binâenaleyh dünyâya ve âhirete dair her ne varsa bunların hükümlerini Kur’ân ve Sünnet’te aramak dünyâ ve âhiret saadetin anahtarıdır.

Kur’ân ve Sünnet’te değil de beşerin âciz aklın-dan uydurduklarında aramak ise dünyâ ve âhiret hasretin ve hüsranın kapısıdır.

TEFSÎRİNDEN ÇIKAN HÜKÜMLER

1. Allâh’a ve Rasûlüne -her ne husus olursa olsun- itaat etmek farzdır. Buna göre mutlak ve muayyen olarak ittibânın farz olduğu tek merci, Kur’ân ve Sünnet’tir.

2. Müslümanların kendilerini Kur’ân ve Sünnet ile yönetecek olan ulu’l-emr’i seçmeleri farzdır.

3. Müslümanları yönetecek olan kimsenin Müslüman olması şarttır. Yöneticinin İslâm’dan döndüğü tespit edilirse velâyet hakkını kaybeder ve görevinden azledilmesi farz olur.

4. Ulu’l-emr’e itaat etmek Allâh ve Rasûlü-ne itaat etmek gibi mutlak değildir. Ulu’l-emr’e

itaat Allâh’a isyân olacak şeyleri emretmediği sürece geçerlidir.

5. İhtilâfların her türlüsünün çözüm kayna-ğı Kur’ân ve Sünnet’tir. Kur’ân ve Sünnet’te bu-lunamayan mes’elelerin çözüm kaynağı ise yine Kur’ân ve Sünnet’ten kaynaklanan icmâ ve kıyâs gibi şer’î delîllerdir.

6. İhtilâfların çözümü için Kur’ân ve Sün-net’e başvurmak farzdır. Kur’ân ve Sünnet’ten kaynaklanmayan çözüm mercilerini reddetmek, Allâh’a ve âhiret gününe îmânın sıhhat şartıdır.

7. İhtilâfların çözümü, dahası hayatın tan-zimi için Kur’ân ve Sünnet’e başvurmak dünyâ ve âhiret hayra ve güzelliklere kavuşmanın

sebebi-dir. Aksi ise dünyâ ve âhiret hüsran ve elem kay-nağıdır.

َﲔِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا  ِّبَر ِ َّ ُﺪْﻤَﺤْﻟاَو َﲔِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا  ِّبَر ِ َّ ُﺪْﻤَﺤْﻟاَو َﲔِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا  ِّبَر ِ َّ ُﺪْﻤَﺤْﻟاَو َﲔِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا  ِّبَر ِ َّ ُﺪْﻤَﺤْﻟاَو

،،،،

 ُ َّا  َّ@َﺻَو  ُ َّا  َّ@َﺻَو  ُ َّا  َّ@َﺻَو  ُ َّا  َّ@َﺻَو  ٍﺪَّﻤَﺤُﻣ ِﻪِﻘْﻠَﺧ ِ ْﲑَﺧ  َ@َF  ٍﺪَّﻤَﺤُﻣ ِﻪِﻘْﻠَﺧ ِ ْﲑَﺧ  َ@َF  ٍﺪَّﻤَﺤُﻣ ِﻪِﻘْﻠَﺧ ِ ْﲑَﺧ  َ@َF  ٍﺪَّﻤَﺤُﻣ ِﻪِﻘْﻠَﺧ ِ ْﲑَﺧ  َ@َF

َﻢَّﻠَﺳَو ِﻪِﺒْﺤَﺻَو ِﻪِﻟآ  َ@َFَو َﻢَّﻠَﺳَو ِﻪِﺒْﺤَﺻَو ِﻪِﻟآ  َ@َFَو َﻢَّﻠَﺳَو ِﻪِﺒْﺤَﺻَو ِﻪِﻟآ  َ@َFَو َﻢَّﻠَﺳَو ِﻪِﺒْﺤَﺻَو ِﻪِﻟآ  َ@َFَو ::::

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsus-tur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Mu-hammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Abdullâh Saîd el-Müderris

1433h./2012m.



Kur’ân-ı Kerîm.

İbn Batta, Ebû’l-Hasen Alî bin Halif bin Ab-dulmelik (v. 449h.), Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Mek-tebetu’r-Rüşd, Riyad, 1423.

İbn Cevzî, Ebû’l-Ferec Cemâluddîn Abdur-rahmân bin Alî bin el-Cevzî (v. 597h.), Zâdu’l-Mesir, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1422.

İbn Hacer, Ahmed bin Alî Ebu’l-Fadl el-Askalânî (v. 852h.), Fethul-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru’l-Mearif, Beyrut, 1379.

İbn Kayyim, Şemsuddîn Ebû Abdillah Mu-hammed bin Ebi Bekr ez-Zer’i ed-Dımaşkî (v.

751h.), İlamu’l-Muvakkıîn an Rabbi’l-Âlemîn, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1411.

İbn Kesîr, İmaduddîn Ebû’l-Fidâ İsmâîl bin Ömer bin Kesîr el-Kureşi ed-Dımaşkî (v. 774h.),

Tefsîrul-Kur’âni’l-Azîm, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1419.

İbn Teymiyye, Takıyyuddîn Ahmed bin Ab-dulhalim bin Abdusselâm bin Teymiyye el-Harrânî (v.728h.), Mecmûu’l-Fetâvâ, (Cem’-Tertib: Abdur-rahmân bin Muhammed bin Kâsım) Dâru’l-Vefâ, Cidde, 1426.

İbn Teymiyye, Minhâcu’s-Sünne, Câmiatu’l-İmâm Muhammed bin Suûd, Suud, 1406.

İbn Teymiyye, Muhtasar el-Fetâvâ el-Misrî, Matbaatu’s-Sunneti’l-Muhammediyye, Mısır.

el-Heytemi, Ahmed bin Hacer (v. 974 h.) es-Sevâiku’l-Muhrika fi’r-Reddi ala Ehli’l-Bidaı ve’z-Zendika, Mektebetü’l-Kâhire, Mısır.

Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed bin Ah-med bin Ebi Bekr bin Ferh Ensârî Hazrecî el-Kurtubî (v. 671h.), el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye, Kâhire, 1384.

el-Mâverdî, Ebû’l-Hasen Alî bin Muhammed bin Muhammed bin Habîb Basrî (v. 450h.) el-Ahkâmu’s-Sultâniyye, Dâru’l-Hadîs, Kâhire.

Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahya bin Şeref (v.

676h.), el-Minhâc fi Şerhi Sahîhi Müslim, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1392.

Nevevî, Ravzatu’t-Tâlibin, el-Mektebû’l-İslâmi, Beyrut, 1412.

Şankîtî, Muhammed el-Emin bin Muham-med el-Muhtar eş-Şankîtî (v. 1393h.), Edvâu’l-Beyân fî İdâhi’l-Kur’ân Dâru’l-Fikr, Beyrut,1415.

Şevkânî, Muhammed bin Alî Muhammed bin Abdullâh es-Sanânî (v. 1250h.), Neylu’l-Evtâr, Dâru’l-Hadîs, Mısır, 1413.

MUKADDİME: 6

ÂYET-İ KERÎMENİN ARAPÇA METNİ: 7

ÂYET-İ KERÎMENİN KIRIK MEALİ: 8

ÂYET-İ KERÎMENİN TOPLU MEALİ: 9

ÂYET-İ KERÎMENİN SEBEB-İ NUZÜLÜ: 10

ÂYET-İ KERÎMENİN İCMÂLİ TEFSÎRİ: 12

ÂYET-İ KERÎMENİN TAFSİLİ TEFSÎRİ: 15

1. ALLÂH’A VE RASÛLÜNE İTAAT ETMEK: 15

2. ULU’L-EMR’İN GEREKLİLİĞİ: 18

3. ULU’L-EMR’İN DÎNİ: 22

4. ULU’L-EMR’İN KİMLİĞİ: 28

5. ULU’L-EMR’E İTAAT ETMEK: 32

6. ULU’L-EMR’E İTAATİN SINIRI: 35

7. İHTİLÂFLARIN TÜRÜ: 39

8. İHTİLÂFLARIN ÇÖZÜM KAYNAĞI: 41

9. ALLÂH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE ÎMÂNIN BİR GEREĞİ: 44 10. HAYRA VE GÜZEL AKÎBETE KAVUŞMAK: 51 ÂYET-İ KERÎMENİN TEFSÎRİNDEN ÇIKAN HÜ-KÜMLER: 55 KAYNAKLAR: 59

Benzer Belgeler