• Sonuç bulunamadı

Turizmin Bölgelerarası Dengeli Kalkınmaya Etkisi

Üretim miktarındaki artışı ve sosyo-kültürel yapıda meydana gelen değişmeleri ve gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya bulunduğu durumları içeren ekonomik kalkınma daha çok gelişmiş ülkelerde görülen ekonomik büyümeden daha geniş bir anlam taşımaktadır (Çeken, 2008: 295). Ülke içindeki bölgelerarası farklılıkların en aza indirilmesi ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme ile sağlanmaktadır. Ülke içerisinde bölgelerarası dengesizliklerin ortadan kaldırılarakülkenin ekonomik bakımdan gelişmesine katkıda bulunması açısından turizm önemli bir role sahiptir (Coşkun, 2010: 63).

Dünya genelinde hız kazanan küreselleşme olgusu ile birlikte ülkelerarasındaki gelişmişlik seviyesi gittikçe artmaktadır. Bu gelişmişlik farkı yalnızca ülkeler arasında değil aynı ülke içinde bölgelerarası farklılıklar olarak da görülmektedir (Çeken, 2008: 293).

Hemen hemen her ülkede bir merkez etrafında yoğunlaşıp etkisini buralarda daha fazla hissettiren ekonomik ve sosyal faaliyetler, bölgelerarası gelişme farklılıklarını ortaya çıkarmış ve bu da büyük dengesizliklerin yaşanmasına neden olmuştur (Övgü Demiral, 2012: 59). Bazı bölgeler iktisadi, sosyal ve kültürel yönden daha hızlı geliştiği için bir ülkenin bütün bölgeleri aynı anda gelişmez (Durgun, 2006: 43). Bölgesel kalkınma çabaları, bölgesel dengesizliklerin azaltılması ve nispeten geri kalmış olan yörelerin yaşam standartlarının belirli bir düzeye yükseltilmesini hedef alır. Bölgesel kalkınmada önemli bir role sahip olan turizm bölgesel ekonomik dengesizliklerin azaltılmasında bir araç olarak düşünülmektedir (Övgü Demiral, 2012: 59).

Yeni iş imkânları oluşturması nedeniyle bölgelerarası gelir dağılımını olumlu yöndeetkileyerek bölgeler arası dengeli kalkınmaya olanak sağlayan turizmin geliştiği bir ülkede döviz sıkıntısı hafiflemekte, rekabet gücü ve verimliliği artmakta, dış ticaret dengesi olumlu yönde etkilenmekte, istihdam olanakları artmakta ve bir bütün olarak ulusal gelirde artış olmaktadır. Özetle; turizmin gelişmesi ile birlikte ekonomik büyüme üzerinde olumlu bir etki meydana gelmektedir (Brohman, 1996: 49-52; aktaran Övgü Demiral, 2012: 61).

İKİNCİ BÖLÜM

BÖLGESEL KALKINMA VE KALKINMA AJANSLARI

Bölge, bölgeler arası eşitsizlik, kalkınma, bölgesel kalkınma, sürdürülebilir kalkınma, gelişme ve büyüme gibi kavramlar iç içe geçmiş olup ülkelerin ve bölgelerin kalkınması için son zamanlarda birçok açıdan ele alınmaktadır. Gelişme, büyüme, ülke ve bölge ekonomisinde görülen üretim artışı, bölgesel dengesizliklerin giderilmesi, istihdam oranının artması ve buna bağlı olarak gelir adaletsizliklerinin hafifletilmesi, sosyo-kültürel alanlarda yaşam düzeyinin yükselmesi gibi konular kalkınma olgusunu ortaya çıkarmıştır (Özkan vd., 2014: 34). Bu kapsamda bu bölümde kalkınma ve bölgesel kalkınma kavramlarına değinilerek Türkiye’de bölgesel kalkınma politikalarından bahsedilmiştir. Araştırmanın amacı kapsamında bölgesel kalkınma ajansları ve bölgesel kalkınmada turizm hakkında bilgi verilmiştir.

2.1. Kalkınma ve Bölgesel Kalkınma

Yaşanan hızlı kentleşme, demokratikleşme ve insan hakları konusundaki gelişmeler küreselleşmenin de etkisiyle tüm dünyada hissedilmektedir. Küreselleşme, yerellik, merkeziyetçi yapılardan uzaklaşma, kalite yönetimi gibi olgular merkezi ve yerel yönetimlerin değerlendirilmesinde yeni gelişmelere yol açmıştır. Merkezi yönetimlerin aşırı ölçüde büyümesi sonucunda demokratikleşme noktasında merkezi yönetimlerin sahip olduğu yetki ve kaynakların taşra yönetimlerine ve yerel yönetimlere devredilmesi gerektiği görülmüştür (Toprak, 2005: 209). Belli bir toprak parçası üzerinde egemen olmakla kalmayıp bu toprak parçası üzerindeki tüm sosyo- ekonomik ilişkileri düzenleyen modern devlet aygıtının ortaya çıkışından bu yana devletin en büyük sorumluluklarından birini kalkınma kavramı oluşturmuştur. Kalkınma olgusu ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını belirtmek için kullanıldığı gibi bir ülkenin farklı bölgeleri arasındaki gelişmişlik farklarını ortaya koyma biçiminde de kullanılmaktadır (Vurucu, 2013: 1).

Kalkınma düşüncesi, ulusal ya da bölgesel düzeyde belirli bir alan, konu veya bölgenin statü kaybının karşılanması ihtiyacıyla ekonomik ve sosyal göstergelerin gerilemesi sonucu ortaya çıkmıştır (Dağ, 2007: 17). Kalkınma, yalnızca üretimin ve kişi başına düşen gelirin artması demek olmayıp iktisadi ve sosyo- kültürel yapının

da değiştirilip yenilenmesi anlamına gelmektedir. Kalkınmanın temel ögeleri arasında kişi başına düşen milli gelirin ve sanayinin ihracat içindeki payının artması sayılabilir (Özdemir, 2014: 4).

Sanayi Devriminden bu yana tüm ülkelerde ön planda olan ekonomik büyüme dün olduğu gibi bugünde ülkelerin politikaları arasındadır. Değişen ve gelişen ekonomik politikaya uyum sağlamak ve ayakta kalabilmek için ülkeler ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamak isterler. Ülkelerin ekonomik gelişmelerine katkıda bulunacak politikalar uygulayarak büyümeyi ve bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmek her zaman bir zorunluluk olmuştur (Cankorkmaz, 2011: 114).

“Dengeli bölgesel gelişme” ya da “bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi” gibi adil bir kalkınma anlayışını dile getiren bölgesel kalkınma kavramı çeşitli bağlamlarda değişik kapsam ve içerikte kullanılmaktadır. Bölgesel kalkınma ulusal hedeflere ulaşabilme amacını gerçekleştirebilmek, ulusal kalkınmayı teşvik etmek ya da refahı yaygınlaştırmak amacıyla başvurulan bir araçtır (Koçak, 2012: 247).

Az gelişmiş olan bölgelerin nispeten gelişmiş olan bölgelere sosyal refahın sağlanması açısından yaklaştırılması, bölgelerarası kalkınmışlık farklarının meydana getirmiş olduğu sıkıntıların azaltılması ve farklılıkların giderilmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Böylece “bölge” ve “kalkınma” kavramları bir bütün olarak ele alınmaya başlanmış (Övgü Demiral, 2012: 5). Geri kalmış bölgelerin geliştirilmesini ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesini hedef alan bölgesel kalkınma kavramı ekonomi literatürüne kazandırılmıştır (Boyacıoğlu, 2015: 196).

Bölgesel kalkınma ekonomik, sosyal, politik ve kültürel unsurların hepsini içermektedir. Sosyal boyut alt yapıya dayalı dengesizliklerin giderilmesini kapsarken, ekonomik boyutlu dengesizliklerin giderilmesiyle bölgenin gelişmesi hızlandırılmaktadır (Aydemir ve Karakoyun, 2011: 11).

Bölgede bulunan doğal, ekonomik, kültürel ve teknolojik kaynakların kullanılması yoluyla, yerel fırsatlardan en üst düzeyde yarar sağlamayı amaçlayan bölgesel kalkınma anlayışında insanların ihtiyaçlarının ve beklentilerinin karşılanması en başta gelen amaçtır. Ekonominin ve toplumun ileriye doğru

gelişmesini sağlamak amacıyla yerel yönetimler, işletmeler, Sivil Toplum Kuruluşları (STK), yerel istihdam büroları, eğitim ve öğretim kurumları, yerel politikacılar ve finans çevreleri bir arada çalışmaktadır (Cankorkmaz, 2011: 119).