• Sonuç bulunamadı

4.3. Kültürel Bütünleşme Açısından Ekonomik Faaliyetler

Kültürel bütünleşme ortaya çıkan bir durumun aslında birçok faktörün etkisi ile oluşması durumudur. Coğrafyacının kültür içi güçlerin mekansal çeşitlilikleri belirlemeye nasıl yardımcı olduklarını görmesini sağlar. Bir olayı incelerken ve çevre üzerindeki etkisini incelerken aslında birçok faktörün etkileşimi ile oluşturduğunu ortaya koyarlar. Kültürün bir yönünün dağılışını, diğer yönlerdeki mekânsal çeşitlilikleri incelemeden anlamak olanaksızdır. Örneğin dinsel inancın bir grubun seçim davranışını, yeme içmesini, alışveriş kalıplarını, işini ve toplumsal durumunu etkileme potansiyeli vardır ( Özgüç-Tümertekin, 1998: 121). Kültürel etkileşim de dediğimiz kültürel bütünleşme de coğrafyacıların bazı kültürel olayların diğer bazı kültürel olayların nedeni olduğunun farkında olduğunu gösterir. Bir kültür elemanında meydana gelen değişme, diğerlerinde de buna uygun bir değişim başlatır. Kültürün bir yönünün dağılışını, diğer yönlerindeki çeşitlilikleri araştırmadan, nedensel olarak nasıl bağlantılı ve bütünleşmiş olduklarını kavramadan anlayamayız ( Arı, 2010: 7) Kültürel Bütünleşme: Maddi ve manevi unsurların bütün olarak değerlendirilmesi olarak da düşünüldüğünde Tunceli ilindeki doğal koşullar sanayileşme öncesi yaygın olan mesleklerin de belirleyicisi olmuştur. Dağlık yapısı, hayvancılığın yaygın olması, verimli tarım sahalarının az olması beraberinde halk kültürüne has belli meslek kollarının oluşmasına neden olmuştur. Yirmi yıl öncesine kadar bile makineleşmenin girmediği, hayvan ve insan gücü ile ekim yapılan alanlarda makinacılar denilen harmanda makina kullanan kişiler, hecatçı denilen tarım aletleri yapan kişiler var iken günümüzde bu uğraşlara gerek kalmamış makineleşme

devreye girmiştir. Dağlık yapısı ve arızalı topoğrafyası ulaşımda binek hayvanlarının kullanılmasını zorunlu kıldığında semercilik ve nalbantçılık geçim kaynağı olmuştur. Murat suyunun, üç yüzyıl ötesinden 1960'lı yılllara kadar iller arasında ve yük taşınmasında ulaşım güzergahı olarak kullanılması, kömürcülüğü ve kelekçiliği geçim kaynağına dönüştürmüştür.

Jeolojik oluşumu nedeni ile kolay işlenebilen kayaçların varlığı taş işçiliğine, toprak yapısı çanak-çömlekçiliğin yapılmasına, tuzlu kayaçların yaygın olduğu sahalarda tuzculuğun yapılmasına, tam olarak ispatlanamasada değerli madenlerin varlığı kuyumculuğun meslek ve geçim kaynağı olmasını sağlamıştır.

Bitki örtüsünün çeşitliliği beraberinde kökboyacıların, halk hekimlerinin ortaya çıkmasını sağlamış, meyve ağaçlarından dutun yaygın yetişmesi ipekböcekçiliğinin (Pertek) yapılmasına, meşe -ceviz ormanlarının varlığı marangozluğun, bağlamacılığın gelişmesine zemin hazırlamıştır. Yetiştirilen ve yaban olarak var olan tarımsal ürün deseni değirmenciliğin, dibekçiliğin, şarapçılığın, sakızcılığın ve havancılığın yaygın uğraş olmasını sağlamıştır.

Hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklı dokumacılık, çarıkçılık, kavafçılık ve dericilik bir geçim kaynağı ve uğraş olarak ortaya çıkmıştır. Halk kültürü içerisinde gelişen bu ekonomik uğraşlar ayrı bir bölüm halinde ele alınacaktır.

4.4. Kültürel Coğrafi Görünüm ( Landscape-Peyzaj ) Açısından Ekonomik Faaliyetler

Kültürel Coğrafi Görünüm: Kültürel grupların yeryüzüne yerleşirken yaratıkları yapay görünümdür. Kültürler kendi coğrafi görünümlerini dünyanın kendileine sağladıkları hammaddelerle biçimlendirirler. Kültürel coğrafi görünümde denilen yapay görünüme Kültürel Peyzaj denir. Carl Ortwin Sauer ‘The Morphology of Lanscape adlı makalesinde kültürel coğrafi görünümü şu şekilde tanımlar: ’Kültürel coğrafi görünüm, nihai anlamdaki coğrafi alandır. Üzerindeki şekillerin hepsi, coğrafi görünümü karakterize eder, insanın çalışmalarıdır. Kültürel coğrafi görünüm, doğal coğrafi görünümün bir kültür gurubu tarafından şekillendirilmesidir ( Özgüç-Tümertekin 1998: 123). Yerleşilen her alan o kültürden izler taşır. Vidal de la Blanche’ın Geographie Humaine’inde kültürel peyzajı toplumlarla belirli ortamlarda bölgelerin karakterlerini şekillendiren çevreler arasındaki simbiyotik ilişki olarak açıklamaktadır (Özgüç- Tümertekin 1997: 102). Mimari, yollar, yerleşme kalıpları, arazi bölünüm kalıpları,

giyim-kuşam, elle tutulmaz nitelikler, tatlar, kokular, müzik, tiyatro, dans, edebiyat, gıda alışkanlıkları, yasal ve hukuki sistemler, dil, din vb. özellikler Kültürel Peyzajı oluşturan maddi ve manevi unsurlardır. Örneğin mimari toplumda çeşitli yollarla kültürel dokuyu temsil eder. Kültürel coğrafi görünümün belki hiçbir yönü mekan üzerinde, kültürün yaratığı mimari tarzı kadar kolaylıkla görülmez. Mimari, bir kültür sistemini çeşitli yollarla temsil eder. İnsanların evlerinin mimarisi olan yerel mimarinin de herhengi bir bölgenin kültürel coğrafi görünümünde bir anahtar eleman oluşturduğunu vurgulamak gerekir. Sıradan insanların evleri bir mimar tarafından yaratıcı biçimde tasarlanamaz fakat yerleşik kalıplar, mimari ve mühendislik deneyimleri sonucunda oluşurlar (Tümertekin, Özgüç, 1998: 128-129) . Giyim –Kuşam oldukça önemli kültürel peyzaj göstergeleridir.

Peyzaj kültürün aynasıdır ve peyzajı dikkatli bir şekilde gözleyen kültürel coğrafyacı, bir insan topluluğu hakkında çok şey öğrenebilir. Bu gibi görünür tanıklar günümüz insanlarının uzun zamandır unutmuş olduğu geçmiş hakkında ve insanların verdikleri kararlar ve geçirdikleri değişmeler hakkında çok fazla şeyi açığa çıkarabildiği için, bu yorumsal analiz potansiyeli bir çok coğrafyacıyı kültürel peyzajları incelemeye yöneltir. (Arı. 2010: 8) Kültürel coğrafi görünüm zamana ve mekana göre değişir. İnsanların doğayı nasıl değiştirdiğini gösterdiği gibi kültürlerin kökeni tarihçesi, yayılma yolları ve gelişimi hakkında da bilgi verir. Sonuç olarak, kültürel peyzaj belirli bir alanın tarihi durumu ile güncel trendlerini anlamak ve yorumlamak için bir araç olabilir.

Geleneksel mimari, insanın doğa ve evrene bakış açısını ve hayatı yorumlayış biçimini yansıtan somut ve soyut kültür mirası olarakta tanımlanabilecek birçok kültür sembolünün yaşadığı bir bağlam olarakta dikkat çekicidir. Ev kültürün peyzajdaki yansımasıdır. İnsanın yaşama alanının odağı durumundaki ev, bu özelliğinden dolayı onu yapan ve kullanan insanın dünya görüşü ve algılamasını, mit ve inançlarını, ideallerini, geleneklerini, sosyal düzen ve organizasyonlarını, hayatlarını kazanma biçimlerini, yani bütün olarak kültürünü özenle işlediği ve maddi olarak görülebilir hale getirdiği mekandır. Özellikle kırsal ve/veya geleneksel ev, geçmişten günümüze yaşanan kültürel yayılmaların ve kültürel adaptasyonların tarihi belgesi olması, yeryüzünün “yer”ler zenginliğini arttırması nedeniyle ayrı bir önem taşır. Günümüzün hızla yayılan ve önüne çıkan her şeyi tamamen değiştirerek kendine benzeten ve aynılaştıran popüler kültür karşısında korunması ve belgelenmesi gereken kültürel unsurlardan biridir (Köse, 2007: 9).

Çalışma sahamız olan Tunceli ilinde kültürel coğrafi görünümde belirgin mimari kalıplar olmasada halk mimarisi ile oluşmuş ev yapıları, tarihi dönemlerde kalmış kaya mezarları, kaleler, mezar taşları, taraçalama yöntemi ile dağlık yerlerde oluşturulan tarım bölgeleri ve hayvancılık faaliyetleri için oluşturulmuş yerleşim kalıpları göze çarpmaktadır. Mazgirt, Ambar, Pertek, Rabat kalelerinin Urartular zamanında kalması geçmişten günümüze köprü oluşturmaktadır. Dini mimari açısından bakıldığında: Pertek, Çemişgezek ve Mazgirt ilçelerinde tarihi camilerin ağırlıkta olduğu, ( Baysungur cami, Çelebi Ağa Cami, Sağman Cami, Ulukale Cami, Yelmaniye Cami, Süleymaniye Cami, Mazgirt Akpazar Cami) ve tarihi kiliselerin Merkez (Karşılar-Halvori Kilisesi) , Hozat (Geçimli Köyü Kilisesi) ve Mazgirt (Gölbağı Kilisesi) ilçelerinde yaygın olduğu, kutsal mekan olarak belirtilen ziyaret ve türbelerin hemen hemen her ilçede yaygın olduğu görülmektedir. Tunceli ilinde kültürel coğrafi görünümün oluşmasında rol alan mimari biçimleri doğal- fiziki çevreye, iklime ve yapılan ekonomik uğraşlara göre şekillenmiştir. Genel hatları ile Tunceli ilinde kırsal alanlardaki meskenlerin, bölgede yaygın malzeme olan taş ve kerpiçten yapıldığını görmekteyiz. Evler imkanlar ölçüsünde tek ya da iki katlı olup, genelikle önünde avlusu vardır. Tek katlı evlerin iç mimarisi genelde Türk geleneksel ev yapıları ile uyumludur.

Geleneksel Türk mesken mimarisinin önemli unsurlarından birisi de sofa adı verilen bölümlerdir. Sofa, odalar arası ilişkiyi sağlayan ve bireylerin toplanmasına olanak veren ortak alandır. Odalar, genellikle doğrudan sofaya açılırlar. Sofa bir ya da iki yandan kapalı olabildiği gibi ortada da olabilir (Gök, Kayserili,2015:200).

Ortadaki salonda sert iklim koşullarında içeride ekmek, yemek, su ısıtmak vb ihtiyaçları karşılamak için ocak vardır. Salonda temizlik, yıkama, yıkanma vb ihtiyaçları karşılamak için betondan yapılmış, suyun dışarıya akıtıldığı çark denilen yapılar vardır. Odalarda duvar içlerine gömülü niş denilen dolaplar, kullanılan mutfak gereçlerinin koyulduğu telekler vardır. Pencereler yaşanan iklim koşulları ile uyumlu olup, kışın sıcak yazın serin tutması açısından küçük ve dardır. Pencere alt ve üstleri ile kapı alt ve üst kısımların da ve tavanda ahşap hatıllar vardır. Ekonomik duruma göre hatılların üstüne tahta, meşe, kamış onunda üzerine toprak koyulur. Evlerin üstü düz ve toprak damlıdır ve suyun akar yönüne göre tahtadan çörtenler mevcuttur. Kiler ve helalar evlerin dışında, evlere yakın inşa edilmiştir. İki katlı yapılarda üst katı uzun salon ve salona açılan dört odadan oluşur. Alt katı ise hayvan barınağı, samanlık (merek) ve kiler olarak kullanılan, toprak damlı ya da çatılı meskenler yaygındır (Foto 15).