• Sonuç bulunamadı

EKONOMİK DÜZENE İLİŞKİN

4. TRANSKRİPSİYON METNİ Defter-i Kalʻa-bend Defter-i Kalʻa-bend

Min evâhır-ı Cemâziye’l-evvel sene 1166 İlâ evâhır-ı Rebiʻül-evvel sene 1169

No: 11

Hâzihî kuyûd-ı ahkâmü’n-nefy ve’l-habs ve’l-iclâ Fî zemân-ı sadr-ı sudûrü’l-vüzerâ Hazret-i Mustafa Paşa yessera’llâhü mâ yeşâ’ ve fî İbbân-ı Hazret-i Nâ’ilî Abdullâh Efendi Re’îsü’l-küttâb nâle mâ yetemennâhu.

[s.1/1]

Dimetoka Kazâsı Nâ’ibi'ne ve İnöz Kalʻası Dizdârı'na hüküm ki,

Kutbü’l-ârifîn Tuʻrâbî Mahmud Efendi kuddise Sırruhu’l-azîz Âstânesi'nin mukaddemâ şeyhi olan merhûm Yûsuf Efendi neslinden Dimetoka Kazâsı sükkânından Külâhçı-zâde dimekle maʻrûf Hüseyin nâm kimesne südde-i saʻâdetime arz-ı hâl idüp, bu kendü hâlinde olup hilâf-ı şerʻ-i şerîf kimesneye bir dürlü vazʻ u taʻaddîsi yoğiken, kazâ-i mezbûr ahâlîsinden ashâb-ı ağrâzdan baʻzıları bunun içün tezvîr daʻvâlara şürûʻ ve kurâlar ahâlîlerine ilkā-i şürûr ile ızrâra tasaddî ider deyü hilâf-ı vâkıʻ hakkında ifk ü iftirâ ve iştikâlarına binâ’en bundan akdem emr-i şerîfimle İnöz Kal‘ası'nda kal‘a-bend ve ol-vechle mağdûr olduğun bildirüp, kalʻa-i mezbûreden ıtlâk ve sebîli tahliye olunmak bâbında emr-i şerîfim recâ eylediği ecilden, fî-mâ baʻd umûr-ı memleket ve re‘âyâya müdâhale eylemeyüp kendü hâlinde ırzıyla mukayyed olmak şartıyla afv ve ıtlâk olunmak içün yazılmışdır. Fî evâhır-ı CA [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.1/2]

Lefke Kazâsı Nâ’ibi'ne ve Boğazkesen Kal‘ası Dizdârı'na hüküm ki,

Sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyh es-Seyyid Ömer zîde ilmühûsun, mektûb gönderüp Lefke Kazâsı'na tâbi‘ Dereyörükleri nâm karye ahâlîsi bi-ecmâʻihim meclis-i şer‘e varup, yine karye-i merkūmeden Hüseyin bin Ahmed nâm kimesne bir vechile kendü hâlinde olmayup, leyl ü nehâr âlet-i harb ile gezüp, her birleri ef‘âl ve akvâlinden müte’ezzî ve mükedder ve îsâl-i mazarratdan hâlî olmadığına binâ’en cümlesinin emn ü râhatları olmayup, perâkende vü perîşân olmalarına bâ‘is olduğunu Lefke Kasabası sükkânından cemm-i gafîr ve cem‘-i kesîr tasdîk ve mezbûr Hüseyin'in sû-i hâl ve huşûnet üzre olduğun bi’l-müvâcehe şehâdet ve ihbâr ve ıslâh-ı nefs idince zâbiti ma‘rifetiyle Boğazkesen Kal‘ası'nda kal‘a-bend olunması bâbında emr-i şerîfim verilmek recâsına vâkıʻ-i hâlî sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, bi’l-iltimâs arz eylediğin ecilden, vech-i meşrûh üzre zâbiti ma‘rifetiyle kal‘a-bend olunmak içün yazılmışdır. Fî evâhır-ı CA [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

Itlâkıyçün emr-i şerîf yazılmışdır. Fî evâ’il-i Ş [ Şab‘ân] sene 67

[s.1/3]

Hâlâ Bosna Beğlerbeğisi Hamid Paşa'ya ve İstanbul Gümrüğü Emîni Seyyid İshak zîde mecdühûya hüküm ki,

Osmân nâm kimesne ba‘zı esmâullâha müdâvemet ile mezbûra cüz’î cünûn ârız olup nâ-bercâ harekete cesâret etmekden nâşî ahz olunmağla, Dîvân-ı humâyûnum çavuşbaşılarından ta‘yîn olunan [...] Çavuş zîde kadrühû mübâşereti ve sen ki gümrük emîni-i mûmâ-ileysin, ma‘rifetinle mezbûr Osmân Gelibolu'ya giden sefîneye vaz‘ ve Gelibolu'ya irsâl ve ihrâc ve andan dahi Bosna eyâleti mutasarrıfı mîr-i mîrân-ı mûmâ-ileyhe îsâl ve sen ki mîr-i mîrân-ı mûmâ-ileyhsin, mezbûrun vusûlunu tarafından arz ve i‘lâm eylemen bâbında fermân-ı âlî-şân sâdır olmuşdur. Fî evâhır-ı CA [Cemâziye’l-evvel] sene [1]166

İşbu emr-i şerîf tebdîl olunup sıhhati üzre karşu sahîfeye kayd olunmuşdur.

[s.2/1]

İstanbul Gümrüğü Emîni'ne ve Sakız Muhassılı'na hüküm ki,

Osmân nâm kimesne ba‘zı esmâullâha müdâvemet hasebiyle hiffet ve kendüye cünûn târî olup, bir mikdâr tebdîl-i hevâya muhtâc olduğundan Sakız'a irsâli fermânım olmağın, Dîvân-ı humâyûnum çavuşlarından ta‘yîn olunan Çavuş zîde kadrühû mübâşereti ile sen ki gümrük emîni-i mûmâ-ileyhsin, ma‘rifetinle mezbûru Sakız'a irsâl ve vusûlünde muhassıl-ı mûmâ-ileyhe teslîm ve sen ki muhassıl-ı mûmâ-ileyhsin, anda ikāmet itdürüp, vusûlünü müş‘ir bir kıt‘a i‘lâm ve ba‘de zemân cünûnu def‘ ve kendüye sahv gelür ise vakt-i merkūmda dahi tekrâr i‘lâm eylemen bâbında fermân-ı âlî-şân yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene [1]166

[s.2/2]

Edirne Bostancıbaşısı dâme mecdühû ve Yeniçeri zâbiti [...] zîde mecdühûya [...] Kādîsı ve Zağra-i Atîk Kazâsı Nâʼbi'ne hüküm ki,

Zağra-i Atîk Kazâsı'ndan zümre-i eşkıyâdan Serdengeçdi ağası el-Hâcc Hüseyin bin el-Hâcc Mehemmed ve Serdengeçdi ağası Bıçakçı-oğlu İbrâhîm ve Eyvanceki? dimekle meşhûr Bayrak-dâr Ahmed ve Karagöz Mehemmed ve İnekçi Karyesi'nden Uzun İbrâhîm ve Korkarıclı-oğlu İbrâhîm ve Uzunhasan Karyesi'nden Murtazâ-oğlu Ömer ve Kara Pınar Karyesi'nden Deli İsmâil oğlunun oğlu Mehemmed ve Söğütlü Karyesi'nden Ali Şâh ve Kalaycı-oğlu İbiş ve Soltat Mustafa ve Yamuk Mustafa ve Ma‘den-oğlu Hasan nâm on üç nefer kimesneler kendü hâllerinde olmayup, envâ‘-ı fesâd ü şekāvete tasaddî ve otuz nefer mikdârı âdemleri bi-gayrı hakkın katl eylediklerinden mâ‘adâ, etrâf ü havâlîde geşt ü güzâr ve esnâ-yı sebîlin yollarını kat‘ ve emvâllerini nehb ü gāret âdet-i müstemirreleri olup, eşkıyâ-yı merkūmenin ma‘iyyetleri olmak takrîbiyle fesâd ü şekāvetden men‘inin ve zâʼir olmamalarıyla

Zağra-i Atîk ve havâlîsinde bulundukları mahalde bi-eyyi hâl ahz ve te’dîbleriyle şerr ü mazarratları bilâd ü ibâd üzerinden ref‘ ü def‘ olunmak içün emr-i şerîfim verilmek recâsına bi’l-iltimâs tarafınızdan arz ve inhâ olunduğu ecilden zâbitleri ma‘rifetiyle mezbûrûn diyâr-ı âhara nefy ü iclâ olunmak fermânım olmağın, işbu emr-i şerîfim ısdâr ve [...] irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde fermânım olduğu üzre mezbûrûn zâbitleri ma‘rifetiyle ahz ve şerr ü mekrlerinden ibâdu’llâhı tahlîs ve te’mîn içün diyâr-ı âhara tard ve nefy ü iclâ olunup emr-i şerîfim sâdır olmadıkça kazâ-i mezbûrda ikāmetlerine ruhsat ve cevâz gösterilmekden be-gāyet ihtirâz ü ictinâb olunmak bâbında fermân-ı âlî-şân yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

Taʻahhüdlerine mugāyir şâkîleri zuhûr eder ise ortaları zâbitânı ahz ve cezâları tertîbi şartıyla yeniçeri ağası i‘lâmı mûcebince, ancak Bıçakçı-oğlu İbrâhîm ve Bayrak-dâr Ahmed'in ta‘yîn-i afv ü ıtlâkıyçün emr-i şerîf yazılmışdır. Fî evâhır-ı B [ Receb] sene 1166

Hâcı Hüseyin-oğlu Hâcı299

Mehemmed fîmâ-baʻd kendü hâlinde olup hakkında şâkîleri zuhûr ider ise diger-gûne hakkında mu‘âmele olmak şartıyla bu def‘a merhameten yeniçeri ağası i‘lâmıyla afv ü ıtlâkıyçün emr-i şerîf yazılmışdır. Fî evâsıt-ı RA [ Rebîʻü’l-evvel] sene [1]167

[s.2/3]

Karinâbaâd Nâ’ibi'ne hüküm ki,

Sen ki kazâ-i mezbûr Nâ’ibi Mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Şeyh-zâde Ahmed zîde ilmühûsun, südde-i sa‘âdetime mektûb gönderüp medîne-i Karinâbaâd ve karyelerde sâkin ulemâ ve sulehâ ve re‘âyâ bâ-cem‘ahüm meclis-i şerʻe varup, medîne-i mezbûrede sâkin Kaftanlı-oğlu Ahmed ve kazâ-i mezbûra tâbi‘ Çerkeşli Karyesi mü’ezzini Mollâ Hasan ve Kurt Hoca Karyesi'nden Hasan Halîfe nâm kimesneler

299 Hükümde “el-Hâcc Hüseyin bin el-Hâcc Mehemmed” şeklinde belirtilen isim, şerhinde “Hâcı Hüseyin-oğlu Hâcı Mehemmed” olarak yazılmıştır.

mazlûma mu‘în ve zâlime mühîn her gürûhu zulm-ı zalemeden himâye etmekde mücidd ü sâ‘iy umûr-ı mühimmenin temşiyet ve husûlünde tesâmüh-ı tehâvünden ârî olup, kemâl-i sa‘y ü ihtimâmlarıyla fukarâ vü zu‘afâ âsûde-hâl üzre iken erbâb-ı ağrâzdan ba‘zı kimesnelerin garaz-ı dünyevîyyelerine binâ’en hilâf-ı inhâ iştikâlarıyla merkūmûn bundan akdem emr-i şerîfimle diyâr-ı âhara nefy [ü] iclâ olunup kendülere gadr-ı küllî olduğundan mâ‘adâ, ehl ü iyâllerinin hâlleri diger-gûn olmağla, rahmen li-hâlühüm cürmleri afv ve sebîlleri tahliye olunmak içün emr-i şerîfim virilmek recâsına bi’l-iltimâs arz eylediğin ecilden, vech-i meşrûh üzre fî-mâ ba‘d kendü hâllerinde ırzlarıyla mukayyed olup hilâf-ı şerʻ-i şerîf mugāyir-i emr-i münîfe mikdâr-ı zerre hareketden mübâ‘adet ve eğer bundan sonra hilâf-ı marzî harekete tasaddî iderler ise cezâları tertîb olunmak şartıyla ıtlâk olunmaları emrim olmuşdur. Buyurdum ki. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâzie’l-evvel] sene 1166

[s.2/4]

İstanbul Gümrüğü Emîni Es-Seyyid İshak zîde mecdühûya ve Sakız Cezîresi Nâʼibi'ne hüküm ki,

Bilâderlik Mehemmed nâm kimesne bundan akdem Âsitâne'de serserî geşt ü güzâr eder makūlelerinden olup, bir def‘a ahz ve İznikmid cânibine nefy olundukdan sonra yine gelüp sekrânen ahz ve der-akab yine Tekfurdağı nâm mahalle nefy olunup, biraz müddetden sonra bir def‘a yine Âsitâne-i sa‘âdetime gelüp, bir kimesnenin çukasını sirkat idüp sâriklik töhmetiyle ahz olunup neyf ü tağrîbi muktezî olmağla, sen ki gümrük emîni-i mûmâ-ileyhsin, mezbûr Mehemmed'i ma‘rifetinle bir sefîneye vaz‘ ve Sakız'a irsâl ve sen ki nâʼib-i mûmâ-ileyhsin ba‘de’l-vusûl cezîre-bend eyleyüp, ıtlâkıyçün emr-i şerîfim sâdır olmadıkça âhar mahalle tecâvüz itdirmeyüp, vusûlünü arz ve i‘lâm eylemen bâbında fermân-ı âlî-şân yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.2/5]

İstanbul Gümrüğü Emîni'ne ve Sakız Nâ’ibi'ne hüküm ki,

Dergâh-ı muʻallâm cebecilerinin altıncı bölüğünün karakollukçularından İbrâhîm Beşe ibn-i Mustafa'nın hâsımı olup Kollukçu İsmâil Beşe mübâşeretiyle Bâb Mahkemesi'nde ihzâr itdirdiği ve Seyyid Monlâ Mehemmed bin Ömer mahzarlarında, “mezbûr Es-Seyyid Mollâ Mehemmed bundan akdem belimin ortasından bıçak ile bi-gayrı hakkın darb ve cerh itmekle, mûceb-i şerʻîsi mezbûr Es-Seyyid Mollâ Mehemmed'den taleb iderim” deyü ba‘de’d-da‘vâ ve’l-inkâr, müdde‘î-i mezbûr ber-vech-müdde‘î-i muharrer müddeʻâsını Abdullâh Ağa müdde‘î-ibn-müdde‘î-i Abdurrahman ve Halîl Beşe ibn-i İbrâhîm ve Hasan Beşe ibn-i Hasan dimekle ma‘rûf kimesneler şehâdetleriyle mezbûr Es-Seyyid Menlâ Mehemmed müvâcehesinde vech-i şerʻî üzre isbât itmekle, mûcebince müddeʻî -i mezbûr İbrâhîm Beşe'nin cürm-i mezkûrunun mûcebi bür’-i tâm husûlüne tevkîf olunduğu bi’l-iltimâs İstanbul Kādîsının Bâb Nâ’ibi olan Mevlânâ Abdülbâkı̄ zîde ilmühû i‘lâm itmeğin, i‘lâmı mûcebince mezbûr Mollâ Mehemmed'i sen ki gümrük emîni-i mûmâ-ileyhsin, ma‘rifetinle bir sefîneye vaz‘ ve Sakız'a irsâl ve vusûlünde mahall-i merkūmda ikāmet ve vusûlü arz ve i‘lâm olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.3/1]

Sakız Nâ’ibi'ne ve hâlâ İstanbul Gümrüğü Emîni Es-Seyyid İshak zîde mecdühûya hüküm ki,

Kâsım Paşa'da Büyük Piyâle Paşa Mahallesi imâmı Mustafa Efendi ve mü’ezzini Mollâ Mahmûd dimekle maʻrûf kimesneler ile ahâlîsinden mazbûtü’l-esâmî sekiz nefer bî-garaz müslimîn, Kapu kethüdâsı Hüseyin mübâşeretiyle Kâsım Paşa Mahkemesi'ne irsâl olunan arz-ı hâllerinde, mezkûrü’l-esâmî Cengî Ahmed nâm kimesne müvâcehesinde, mezbûr Ahmed kendü hâlinde olmayup, mürtekib efʻâl-i şenîʻâ ve dâ’imâ fesâd üzre olup cemîʻ-i mezkûrâtdan bî-tehâşî ve bütün gice

mahallemiz arasında hufyeten geşt-ü güzâr ve bi’d-defaʻât kendüye tenbîh olundukda mütenebbih olmayup her birimize şütûm-ı galîza ile şetm eylediğinden mâʻadâ menzillerimizi ihrâk iderim deyü cevâblar idüp, ve’l-hâsıl mezbûr Ahmed'in fesâd üzre olduğundan mahallemiz müte’ezzîler olup, bir vechile emniyet ve râhatımız yokdur deyü mezbûr Ahmed müvâcehesinde bu minvâl üzre sû-i hâlini ihbâr ve mezbûr Ahmed'in şirreti ibâdu’llâh üzerinden menʻ ve defʻ içün mezbûr Cengî Ahmed huzûr-ı âliye irsâl olunduğun Kāsımpaşa Mahkemesi Nâ’ibi Mevlânâ Mehemmed Abdulbâkı̄ zîde ilmühû iʻlâm itmeğin, iʻlâmı mûcebince mezbûr Ahmed, sen ki gümrük emîni-i mûmâ-ileyhsin, maʻrifetinle bir sefîneye vazʻ ve Sakız'a irsâl ve anda ikāmet ve vusûlü iʻlâm olunmak fermânım olunmağın, sen ki gümrük emîni-i mûmâ-emîni-ileyhsemîni-in mezbûr Ahmed'emîni-i maʻremîni-ifetemîni-in ve taʻyîn olunan Dîvân-ı humâyûnum çavuşlarından [...] Çavuş zîde kadrühû mübâşeretiyle bir sefîneye vazʻ ve Sakız'a irsâl ve sen ki nâ’ib-i mûmâ-ileyhsin, vusûlünde mezbûr Ahmed'i anda meks ve ikāmet itdirüb tekrâr ıtlâkıyçün emr-i şerîfim vârid olmadıkça bir hatve âhar mahalle mürûruna ruhsât ve cevâz göstermeyüp ve vusûlünü Der-saʻâdetime arz ve iʻlâm eylemen bâbında fermân-ı âlî yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.3/2]

Şumnu Kādîsı'na hüküm ki,

Sen ki Şumnu Kazâsı Nâ’ibi Mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Mûsa zîde fazlühûsün, südde-i saʻâdetime mektûb gönderüp medîne-i Şumnu mahallâtından Şaʻbân Halîfe Mahallesi İmâmı ve ahâlîleri cemmʻ-i gafîr ve cemʻ-i kesîr meclis-i şerʻe varup, mahalle-i mezbûre sükkânından olup bundan akdem kazâlarında vukūʻ bulan ihtilâlde fesâda tasaddî idenlerin rüfekâsından oldukları haber virilmekle ahz ve habs ve keyfiyyetleri Der-aliyyeme iʻlâm olunmak bâbında haklarında emr-i âlî sâdır olan Sirkeci-oğlu Ahmed Beşe ve oğlu İbrâhîm nâm kimesne müstagfir ve salâhları zâhir olmağın, cürmleri afv olunmak niyâziyle ahvâllerini der-i devlet-medâra arz ve iʻlâm idivir deyü iltimâs eylediklerinde, mezbûrânın kefîlleri sicill-i mahfûza baʻde’l-kayd

cürümleri afv olunmak recâsına vâkıʻ-i hâlî bi’l-iltimâs arz eylediğin ecilden, mezbûrlar fî-mâbaʻd bu makūle harekete cesâret iderler ise bilâ-emân cezâları tertîb şartıyla bu defʻa cürumleri afv ü ıtlâk olunmaları içün yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.3/3]

Bi’l-fiʻil Deryâ Kapudanı olan Mehemmed Pâşâ'ya ve Seddü’l-bahir Kalʻası Dizdârı'na hüküm ki,

İhtiyâre Âyişe nâm hâtûn gelüp bunun oğlu Tersâne-i Âmire'mde kalyon çavuşlarından Ahmed Çavuş ve Cemâlî Ali ve Topuz Ali nâm kimesneler kendü hâllerinde iken, iki kâlyoncu birbirleriyle gavga idüp bıçâk ile darb ve oğlu merkūmun haberi yoğiken ancak refîkidir deyü ashâb-ı ağrâzın hilâf-ı inhâsıyla mezbûrûn teʻdîben bâ-emr-i âlî-şân bundan akdem kalʻa-i mezbûrede kalʻa-bend olunup mağdûr ve mazlûm oldukların bildirüp, ıtlâkları bâbında emr-i şerîfim recâ itmeğin, sen ki mîr-i mîrân-ı mûmâ ileyhsin, mezbûrları inşâ-Allâhu teâlâ işbu sene-i mübârekede Donanma-yı humâyûnum bu tarafdan hareket ve Bahr-ı Sefîd'e şirâʻ-güşâ-i âzîmet eylediğinde, ol-vakitde merkūmları kalʻa-i merkūmeden ıtlâk ve maʻiyyetin ile götürmen bâbında fermân-ı âlîşân yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.3/4]

Ziştovi Kâzâsı Nâ’ibi'ne hüküm ki,

Sen ki Nâ’ib-i mûmâ ileyh Eş-şeyhü’l-hâc Ali zîde ilmühûsun, südde-i saʻâdetime mektûb gönderüp, bundan akdem Ziştovi Kâzâsı'nda vukūʻ bulan ihtilâlin nizâmına emr-i şerîfimle meʻmûr Dergâh-ı Muʻallâm Kapucubaşılarından Ali dâme mecdühû ahâlî-i kâzâ iltimâsıyla, bâʻis-i ihtilâl yigirmi dört nefer kimesneler bulundukları mahallde cezâları tertîb olunmak içün Kapucubaşı-yı mûmâ-ileyh tahrîr ve inhâ ve

mûcebince sâdır olan emr-i âlîşânda Bostan-oğlu Hasan Beşe dimekle maʻruf kimesne dahi dâhil olduğundan, Hadice nâm hâtun beş nefer evlâdiyle Dîvân-ı Hümayûnda, “benim zevcim Bostan-oğlu Hasan Ağa olup Bostan-oğlu Hasan Beşe nâmıyla bâzı ashâb-ı ağrâz iʻlâm idhâl itdirüp zevcim Bostan-oğlu Hasan Ağa'ya gadr murâd itmeleriyle ıtlâkını istirhâm” ve mezbûre Hadice'nin zevci Bostan-oğlu Hasan Beşe midir yoğsa Bostan-oğlu Hasan Ağa mıdır ve yigirmi dört nefere idhâl olunması arza mebnî midir mahallinde şerʻle görülüp mahzar-birle arz olunmak bâbında sana hitâben sâdır olan emr-i âlîşân mûcebince ahâlîden su’âl olundukda, “mezbûre Hadice'nin zevci Bostan-oğlu Hasan Ağa olup Bostan-oğlu Hasan Beşe değildir ve iʻlâma idhâl olunması bâzı ashâb-ı ağrâzın hilâf-ı inhâ ihbârıyla olup, mezbûr Hadice hâtunun zevci Bostan-oğlu Hasan Ağa zâtında hânedân ve kendü hâlinde ve ehl-i ırz kimesne olmağla, mezbûr avf ve ıtlâk olunmak” recâsına ahâlî-i kâzâ mahzar ve mahzarları mûcebince iʻlâm olunmasını iltimâs itmeleriyle emr-i şerîfime imtisâlen vâkıʻ-i hâlî bi’l-iltimâs arz eylediği ecilden, fî-mâ-baʻd umûr-ı vilâyete karuşmayup kendü hâlinde olmak şartıyla bu defʻa merhameten vech-i meşrûh üzre mezbûr Bostan-zâde Hasan Ağa'nın afv ve ıtlâk ve sebîli tahliye olunmak bâbında fermân-ı âlî-şân yazılmışdır. Fî evâhır-ı CÂ [Cemâziye’l-evvel] sene 1166

[s.4/1]

Dîvân-ı humâyûnumda Çavuşbaşı olan El-Hâcc Abdullatif dâme mecdühû ve Sakız Nâ’ibi'ne ve Sakız Muhassılı'na hüküm ki,

Müteveffâ Dâr-üs-saâde Ağası'nın kapu kâtibi olup hâlâ Koron'da mahbûs olan Hattât Abdullâh'ın Sakız'a nefy ü iclâsı bâbında fermân-ı humâyûnum mehâbet-rîz sudûr olmağın, imdi taʻyîn olunan çavuş maʻrifetiyle sen ki çavuşbaşı-yı mûmâ-ileyhsin, mezbûru Sakız'a irsâl ve siz ki nâ’ib ve muhassıl-ı mûmâ-ileyhimâsız, mezbûru menfiyyen Sakız'da meks ve ikāmet ve bir hatve hâric mahalle tecâvüzünden tehâşî ve mücânebet ve vusûlünü der-saʻâdetime iʻlâm ve işâret

eylemeniz bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur deyü yazılmışdır. Fî evâ’il-i C [Cemâziye’l-âhır] sene 1166

[s.4/2]

Seddü’l-bahir Kalʻası Dizdârı'na hüküm ki,

Karagöz Hacı Mehemmed ve Alişâh-oğlu Kör Hasan ve Satur İsmâil ve Berber Ali dimekle maʻrûf cebeciler Çerkeş sâkinlerinden olup haklarında emr-i şerîfim sâdır olmuşıken, adem-i itâʻat ile mahall-i mezbûrdan firâr ve bir tarîk ile Asitâne-i saʻâdetime geldikleri ihbâr olundukda, tecessüs olunarak ahz olunup mahbûs olmalarıyla, vech-i meşrûh üzre mezbûrûn dört nefer zalemedenolup ve vedâyi‘-i Hâlikü’l-berâyâ olan fukarâ-yı raʻiyyet hilâf-ı şerʻ-i şerîf taʻaddîden hâlî olmadıkları iʻlâm ve inhâ olunduğuna binâ’en, tagrîb ve tenkîlleri muktezî olmağla, zâbitleri maʻrifetiyle Seddü’l-bahir Kalʻası'nda kalʻa-bend olunup, vusûlleri iʻlâm ve sebîlleri tahliye olunmak üzre emr-i şerîfim sâdır olmadıkça ıtlâklarından ziyâde tehâşî olunmak fermânım olmağın ,sen ki dizdâr-ı merkūmsun mezbûrûn zâbitleri maʻrifetiyle vusûllerinde muhkem ve habs ve kalʻa-bend eyleyüp vusûllerini Der-aliyyeme iʻlâm idüp ıtlâklarıyçün tekrâr emr-i şerîfim sâdır olmadıkça bir takrîble ıtlâk ve firârlarından begāyet ittikā ve mücânebet olunmak bâbında fermân-ı âlî-şân yazılmışdır. Fî evâ’il-i C [Cemâziye’l-âhır] sene 1166

Fî-mâbaʻd kendü hâlinde olup umûr-ı vilâyete karışmamak ve reʻâyâya taʻaddî eylememeleri şartıyla afv ve ıtlâklarıçün emr-i şerîfim yazılmışdır. Fî evâ’il-i N [Ramazan] sene 1166

[s.4/3]

Akçaşehir Kādîsı'na ve kâzâ-i mezbûr serdârına ve Boğazkesen Kalʻâsı Dizdârı'na hüküm ki,

Kâzâ-i mezbûr civârında vâkıʻ Karasu Kâzâsı'na tâbiʻ İncirli? nâm karye sâkinlerinden Mollâ Abdullâh ve rüfekâları, baʻzı kimesnelerden ve civâr kâzâlardan teftîş ve tefahhus içün bundan akdem bâ-emr-i âlî ocakdan Süleymân Çavuş Akçeşâr Mahkemesi'ne nüzûl ve cümle müvâcehesinde feth u kırâʻet ve mefhûmu cümleye iʻlân olundukda, cevâblarında mezbûr Mollâ Abdullâh Sefer İskelesi'nde beher sefîne başına onar ve onbeşer guruş buna ve bâc deyü alur katʻ-ı tarîk olduğunu tevâtüren tazallüm-i hâl ve hâli şakı̄yy-ı merkūmun Akçeşehir kurâlarından Kerameddin? karye sâkinlerinden Karagöz Mehemmed ve Kocamış-oğlu Ali âhar kâzâya firâr ve Âşık Ömer nâm şakı̄ ahz olunup, sen ki dizdâr-ı merkūmsun habsinde mahbûs olduğu, sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin vâkıʻ-i hâlî bi’l-iltimâs arz ve iʻlâm eyledikleri ecilden, defʻ-i mazarrat-ı ibâd ü bilâd olunmak içün şakı̄yy-ı mezbûr Âşık Ömer Boğazkesen Kalʻası'na kalʻa-bend olunmak bâbında fermân-ı celîlü’ş-şân sâdır olunmağın [...] ile irsâl olundu. İnşâ-Allâhu teâlâ vusûlünde gerekdir ki sâdır olan fermân-ı celîlü’ş-şân mûcebince şakı̄yy-ı mezbûr mahbûsen kalʻa-i mezbûreye irsâl ve kalʻa-bend olunup ve sen ki dizdâr-ı merkūmsun vürûd iden mezbûru dizdârı olduğun kalʻa-i merkūmede muhkem habs ve kalʻa-bend eyleyüp, tekrâr emr-i âlî sâdır ve mûcebince ocak tarafından mektûb vârid olmadıkça ıtlâkından hazer ve mazmûn-ı emr-i âlî üzre amel olasız deyü bi’l-fiʻil dergâh-ı muʻallâm yeniçerileri ağası olan Mustafa Ağa dâme uluvvühû tarafından mührlü mektûb virilmekle, vech-i meşrûh üzere amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşân yazılmışdır. Fî evâ’il-i C [Cemâziye’l-âhır] sene

Benzer Belgeler