• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Tabakalaşma ve Yoksulluk Đlişkisi

1.5. Sosyolojik Olarak Yoksulluğun Ele Alınışı

1.5.1. Toplumsal Tabakalaşma ve Yoksulluk Đlişkisi

Yoksulluk en genel anlamda gelir eksikliği ve yetersizliği içinde bulunan insanların günlük yaşamlarını devam ettirebilmeleri için sunulan mal ve hizmetlerden, toplumdaki diğer bireylere oranla daha az yararlanmaları veya hiç yararlanamamaları olarak ifade bulurken sunulan mal ve hizmetlerden yararlanamama, eşitsizlik ile doğrudan bağlantılıdır (Erdem, 2006: 352). Çünkü eşitsizlik29, temelde sahip olunan farklılıklardan ötürü, insanların ayrı değerlere ve konumlara sahip olması demektir.

Birçok farklı boyutu olan eşitsizlik olgusu, sadece yoğun bir gelir ve servet eşitsizliğinin var olduğu kapitalist toplumlarda değil ciddi bir ekonomik zenginlik, yeniden bölüşümün gerçekleştirildiği ve piyasanın devlet tarafından düzenlendiği modern sosyalist toplumlarda da varlığını hissettiren kaçınılmaz bir olgudur. Bireylerin yaşadığı bu kaçınılmaz eşitsizlik, bir bakıma, tüm insan toplumlarının sınıf, statü ve iktidara göre oluşturduğu toplumsal tabakalaşma yapısı ile doğrudan bağlantılıdır (Turner, 1997: 26). Sosyologlar da, bireyler ve gruplar arasında meydana gelen eşitsizlikleri betimlerken çoğunlukla toplumsal tabakalaşma kavramına atıf yapmaktadırlar. Farklı biçimlerde gruplaşmış insanlar arasındaki eşitsizlikler göz önüne alınarak yapılandırılmış bir sistem olarak ifade edebileceğimiz tabakalaşma, genelde, mal varlığı ve mülkiyet bağlamında düşünülme eğilimi taşısa da toplumsal cinsiyet, yaş, dini ilişki veya askeri rütbe gibi farklı nitelikler bağlamında da ortaya çıkabilmektedir (Giddens, 2005: 282). Diğer taraftan toplumsal tabakalaşma, farklı biçimlerde, toplumsal entegrasyonu anlamanın anahtar öğesi olarak sınıf ve statü grubu oluşum sorunları ve bu sorunların toplumsal düzen açısından doğurduğu sonuçlarla da ilişki içindedir (Marshall, 1999: 710). Dolayısıyla tabakalaşma sisteminin toplumsal yapıda meydana gelen tüm ilişki biçimlerinden etkilenen ve yine bu ilişki biçimleri tarafından belirlenen bir yapıda olduğu söylenebilir.

29

Eşitsizlik kavramının teorik temelleri, seçkinci teori, iktidar, güç, gibi konular için bkz: D. Ali Arslan, “Eşitsizliğin Teorik Temelleri: Elit Teorisi”, Kocaeli Üni. S.B.E. Dergisi, 6/2, 2003, s. 115-135. Ayrıca, eşitsizlik, ve yoksulluk konusu ile ilgi olarak gelir eşitsizliği kavramı ve eşitsizliğin ölçülmesi konusunda ayrıntılı bilgi için bkz:F. Doğanoğlu/A. Gülcü, “Gelir Eşitsizliğinde Kullanılan Yöntemler”, C.Ü. Đ.Đ.B. Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, s. 47-66.

Tarihsel olarak toplumlarda dört ana tabakalaşma sistemi30 ön plana çıkmaktadır. Kölelik, kast, toplumsal konum ve sınıf olarak sayabileceğimiz bu sistemlerden sınıf sistemleri, diğerlerinden oldukça farklı bir yapı arz eder. Genel olarak belirli ölçülere göre ortak özellik taşıyan, ortak ekonomik kaynakları paylaşan büyük ölçekli insan grubu olarak tanımlayabileceğimiz sınıf kavramında malla birlikte zenginliğe sahip olmak sınıfsal farklılıkları ortaya çıkaran temel özelliktir (Giddens, 2005: 282). yasal ya da dinsel buyruklarla kurulmayan, sınırları belirgin olmayan, sınıf sistemlerinde31, daha akışkan bir yapı hakimdir ve büyük ölçüde ekonomik farklılıklar belirleyici olmaktadır. Tüm bunların yanında kişisel hak ve yükümlülüklerden ziyade büyük ölçekli bağlantılar yoluyla işleyen sınıf sistemleri günümüz toplumlarının tabakalaşma sistemini tanımlamada diğer kavramsallaştırmalara nazaran daha kapsayıcı bir yapıya sahiptir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, yoksulluk teorileri, genellikle, yoksulluğu yoksulun kendisine veya sisteme mal etme eğilimi taşımaktadır. Bu bağlamda düşündüğümüzde, yoksulluğu, yoksulun kendisine yükleme düşüncesinin şekillendirdiği yaklaşımlardan, yoksulluğun mutlak bir geribildirim sistemi olarak başlangıcı ve sonu belli olmayan bir kısır döngü olduğunu ifade eden yargıların ve bu durumu kültüre dönüşme açısından ele alan kuramların benzerlikler taşıdıkları söylenebilir. Örneğin her iki teoride de yoksullun durumu ve davranışı odak alınırken, yoksulluk durumunun sabitliğini ve kendi kendini yenileme eğilimini gösterme iddiası var olmakla birlikte, yoksulluğu oluşturan asıl nedenleri ortaya koymaktan ziyade yoksulluk sürecini tanımlama tercih edilmiştir (Haralambos, 1985: 160). Ancak toplumsal tabakalaşma kuramlarının yoksulluğun oluşumu ile ilgili daha farklı bilgiler verdiği düşünülmektedir. Özellikle çatışma kuramcılarının birçoğu, toplumda yoksulluğun varlığını daha geniş yapısal güçlerle ele alıp özelde de tabakalaşma sisteminin varlığı ile ilişkilendirerek konunun daha kapsamlı bir biçimde ele alınmasını sağlarlar. Dolayısıyla da yoksulluk sosyolojisinde sınıf

30

Toplumsal tabakalaşma sistemleri, kuramların analizi ve sorunları konusunda ayrıntılı bilgi için bkz: Byran S. Turner, Statü, Çev: Kemal Đnal, Doruk Yay.,Ankara, 2000, s. 29-54.

31

. Sosyolojik perspektifte sınıf teorisi bağlamında, klasik ve çağdaş sınıf teorileri ile birlikte geniş kuramsal analiz için ayrıca bkz: Stephen Edgell, Sınıf, Çev: Didem Özyiğit, Dost Kitapevi Yay., Ankara, 1998.

kavramı farklılıkları öne çıkaran anahtar kavramlardan biri olarak kendisini gösterir (Üstün, 2007: 21).

1.5.1.1. Aşağı Sınıflar

Tabakalaşma sistemlerinde sınıf kavramından bahsederken sınıfın genel anlamda, üst, orta ve alt sınıf olarak ele alındığını söylemek mümkündür. Söz konusu nitelemeler, şematik açıdan düşünüldüğünde, tabakalaşma sisteminin en altındaki alana karşılık gelen aşağı sınıfların32, birçok anlamda yoksulluğun daha şiddetli varyasyonlarını yaşayan kesim olduğunu söylemek yanıltıcı olmaz.

Yoksulluk kültürü kuramı ile de anlamlı bir ilişkiye sahip olan aşağı sınıf kavramı uzun bir tarihe sahiptir. Kavramla ilgili olarak Marx, genellikle ekonomik üretim ve değiş tokuşun baskın biçimleri dışında kalan bireylerden oluşan bir “lümpenproleterya” dan söz etmiş, daha sonraki yıllarda kavram, çalışmayı yadsıyan ve bunun yerine toplumun kıyısında “toplumsal asalaklar” olarak yaşayan dilenciler, hırsızlar ve serserilerden oluşan “tehlikeli sınıflar” için kullanılmıştır. Yakın yıllarda ise sosyal güvenlik yardımlarına bağımlı olan ve inisiyatiften yoksun olan bir aşağı sınıf düşüncesi hakimdir (Giddens, 2005: 318). Ayrıca Amerikan toplumunda artan kutuplaşmayı ve yoksullar içindeki marjinalleşmeyi kabul etme amacı ile şekillenen bu kavram, genel anlamda kent yoksulluğunda görülen altkümelerle bağlantılı bir biçimde düşünülme eğilimi gösterir (Quane, 2006: 1087).

Aşağı sınıf, uzun süre işsizlik çeken iş bulma olasılığı zayıf ve artık çalışamayacak durumda olan veya formel sektörden dışlanmış, ancak enformel sektör işlerine kısıtlanmış olan ve bu durumu yansıtan davranışsal özellikler geliştiren bir kesim olarak toplumdan ve var olan kamusal ve sosyal olanaklardan dışlanmış bir grup olarak tanımlanabilir (Kalaycıoğlu, 2002: 315). Bu gruptaki bireyler aynı zamanda, çalışma ve bireysel sorumluluk gibi başlıca değerler ile oluşan davranış normları ile anlaşmazlık içindedir (Quane, 2006: 1087). Dolayısıyla da aşağı sınıf üyelerinin, yoksulluğun yoğun olarak yaşandığı alanlarda yaşamaları

32

Literatürde belirli bağlamlarla şekillenerek, tabakalaşma sisteminin en altındaki tabakayı anlatmak için “dip sınıf”, “aşağı sınıf” ve alt sınıf gibi nitelemeler bulunmaktadır. Bu çalışmada, söz konusu nitelemelerin hepsinin yoksullukla ilişkilerine atfen, benzer anlamlarda kullanıldığı göz önünde bulundurularak, yoksulluk vurgusunun daha belirgin olduğunu düşündüğümüz “aşağı sınıf” kavramının kullanılması uygun görülmüştür.

ve sosyal ve psikolojik açıdan izole biçimde vasıflardan veya ücretli iş şansından yoksun bir hayat sürmeleri kaçınılmaz olmaktadır.

Benzer Belgeler