• Sonuç bulunamadı

2.2. Farklı Kuramsal YaklaĢımlar Temelinde Haber ve Ġdeoloji ĠliĢkisi

2.2.1. Toplumsal Gerçekliğin Öznelerin Bilincine Yansıması Olarak Ġdeoloji

olmuĢtur. Verili dünyayla iliĢkimizi ve anlam evrenimizi oluĢturmada ideoloji, Marksist düĢünceye göre bir dizi davranıĢ, değer ve algılar bütünü olarak ele alınmıĢtır (Woodfin ve Zarate, 2004:120).

Marx‟a göre ideoloji tam ve bölünmesi mümkün olmayan bir bütündür. Bu bütünü oluĢturan unsurlar ise Ģöyle sıralanabilir:

a) sosyal ya da bireysel bilincin yarattığı düĢünceler ve tasavvurlar. Bu düĢünceler ve tasavvurlar belirli bir sosyal grubun kendisini ifade etmesine yarar;

b) belli bir sosyal grubu haklı göstermek için hazırlanan teoriler;

c) kollektif kuruntular, tasarımlar, aldatmacalar ve insanların toplum hakkında ve kendi haklarındaki yanlıĢ ve çarpıtılmıĢ algılamaları gerçek sosyal hayatla bağlantılıdır (Vergin, 1980:121). Dolayısıyla Marx, ideoloji kavramsallaĢtırmasıyla düĢüncelerle maddi hayat arasındaki bağı açıklamaya çalıĢmıĢtır.

Marx‟ın ideoloji tanımı birbiriyle çeliĢken olan iki anlamı içermektedir. Birinci anlamda ideoloji, gerçeğin sosyal gerçeğin insan bilincinde yansımasıdır: din, felsefe, sosyoloji ya da siyaset bilimi Ģekli altında yorumlanan gerçek. Bu yorumlamadır ki, materyalist, liberal ve buna benzer ideolojilerin oluĢmasına yol açmıĢtır. Ġkinci anlamda ise, ideoloji gerçeğin çarpıtılmasını ifadelendirir. Bu çarpıtılıĢa Marx, mistifikasyon adını vermiĢtir. Mistifikasyon, gerçeği, toplumsal gerçeği, hayali bir dünya haline getirmek anlamına gelmektedir. O halde Marx‟a göre ideolojiler tarihsel sürecin belirli bir aĢamasında sosyal bir sınıfın varlığını sürdürmek için ortaya attığı düĢünsel sistemlerdir (Vergin, 1980:120). Marx‟ın “sosyal yaĢam bilinci belirler” savı ideolojiyi ne anlamda kullandığı adına önemli bir basamaktır. Ġdeoloji kavramını çarpıtılmıĢ düĢünce olarak sınıfsal çıkarları savunmak adına gerçek iliĢkileri mistifiye eden bir yanlıĢ bilinç olarak ortaya koyan Marx, böylelikle ideolojik düĢünceyi diğer düĢüncelerden ayırmıĢtır (Canbulut, 2006:40).

YanlıĢ bilinç kuramı bağlamında, maddi/nesnel yapının ve toplumsal pratiğin yanılsamalı bilgisi olarak tanımlanan ideoloji kavramı, Marx‟ın da katkısıyla gerçeklikte kapitalizmin yarattığı çeliĢkilerin üstünü örten ve onları görünmez kılarak insanların bilincinde maddi olarak egemen güçlerin çıkarlarıyla uyumlu bir yaĢam bilgisi yaratan bilinç türü Ģeklinde anlaĢılmaya baĢlanmıĢtır (ÜĢür, 1997:26). Marx‟a göre, “yanlıĢ bilinç” düĢüncesi Ģöyle bir dizgeye sahiptir: “maddi koĢullar, örneğin iĢçi sınıfının gerçek ya da hakiki çıkarlarını açıkça gösterir, ideolojide ise bu çıkarlar basit tersine dönmeyle gizemleĢir. Böylece insanlar kendi çıkarlarını, gerçekte olduklarının karĢıtı gibi görürler. Bu nedenle yanlıĢ bilinç, siyasal bilincin olması gereken Ģeyin ayna

imgesidir (Barret, 1996:13). Marx, ondokuzuncu yüzyıl düĢünür ve iktisatçılarına yönelttiği eleĢtirisinde, onların toplumsal dünya hakkında ürettikleri „bilimsel‟ bilginin, statükoyu meĢrulaĢtıran ideolojik bir bilgi olduğunu ileri sürmüĢtü. Marx‟a göre klâsik iktisatçılar, örtük bir biçimde ve bazen de açık olarak, insanî yabancılaĢmaya yol açan sosyoekonomik süreçler ile politik yapı ve pratikleri meĢrulaĢtırmak suretiyle, toplumda tahakküm edici kurumların sürüp gitmesine katkıda bulunmuĢlardı (Balkız, 2004:135).

Marx, egemen sınıfların ürettikleri fikirlerin her ne kadar alt sınıfların çıkarına olmasa bile, onlar tarafından yine de benimsendiğinden söz eder. Oysa dünyayı ve kendilerini bu bilgiler ve fikirler ıĢığında anlamaya çalıĢanlar, bir bilinç yanılsaması içindedir. Marx‟a göre bu türden bir bilinçlenmenin önemi toplumsal düzeydeki kimi tercihleri belirlemektedir. Çünkü, kapitalist toplumdaki çoğunluğun yani proloterya ve küçük burjuvanın kendilerine dayatılan ikincil rolü kabul etmeleri için bu türden bir yanlıĢ bilince gerek vardır. Ġdeoloji kavramının atıf yaptığı toplumsal olgu, fikirler ve kültür alanı ya da siyasi fikirler veya siyasal kültür alanı ile, bu alandaki iliĢkilerle birlikte baĢka sosyolojik gelenekler içinde de uzun uzadıya tartıĢılmıĢtır. Marx‟ın bir baĢka ideoloji görüĢü ise, “Ġdeolojiyi, iĢçi/köylü sınıfını yanlıĢ yöne sevk edebilecek, egemenlik iliĢkilerini tutmaya yardım edebilecek soyut doktrinler ve görüĢlerdir” fikrini içermektedir (Alemdar ve Erdoğan, 1994:191-192).

Marx‟a göre proleterya kaçınılmaz olarak kapitalist sistemi değiĢtirecek ve bu durumda ideolojiye de gerek kalmayacaktır. Çünkü adil, sadece maddi zenginliklerin değil, bilginin de herkes tarafından eĢit paylaĢıldığı bir toplumda bireyler doğru bir bilince sahip olacaktır. Öte yandan, toplum daima değiĢtiğinden aynı fikirler toplumdaki değiĢmelerle birlikte ideoloji haline gelebilirler ya da ideoloji olmaktan çıkabilirler (McLellan, 1999:27).

YanlıĢ bilinç kuramı, toplumsal gerçekliğin insan zihninde kodlanırken doğru ve yanlıĢ yansımaları ayrımını yapmıĢ, doğru yansımayı „bilim‟, yanlıĢ yansımayı da „ideoloji‟ olarak isimlendirerek kavramsal tartıĢmalara neden olmuĢtur. “Bu çıkmazın nedeni bilim denen bilgi türünün ideolojiden, dolayısıyla yanılsamadan arınmıĢ bir bilgi türü olarak her Ģeyi ve her konumu yargılama üstünlüğüne sahip bir aĢkınlık durumunu tekelinde tutma eğilimidir” (ÜĢür, 1997:69). Dolayısıyla yanlıĢ bilinçlilikle ideoloji arasında kurulan özdeĢlikte ideoloji, bilginin önünde bir engel olarak görülmüĢtür.

Alman Ġdeolojisi‟nden alınan Ģu pasaj, ideolojinin toplumsal sınıfla iliĢkisi konusunda iki ayrı belirleme yaparak, ideolojiye farklı bir perspektiften yaklaĢır (Barret, 1996:18). “Egemen sınıfın düĢünceleri her çağda egemen düĢüncelerdir; yani, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf aynı zamanda egemen entelektüel gücüdür de. Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda zihinsel üretim araçlarını da kontrol eder; öyle ki, bu nedenle genel olarak konuĢursak, zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düĢünceleri o sınıfa tabidir. Egemen düĢünceler, hakim maddi iliĢkilerin ideal ifadesinden baĢka bir Ģey değildir” (Marx ve Engels, 1992:70).

TartıĢmalı birçok boyutu içinde barındıran bu görüĢün söylediği, egemen sınıfın ideolojik üretim araçlarını kontrol ettiğidir. Ancak ideolojik güçle ilgili genel bir belirleme olan bu görüĢe göre, medyanın egemen sınıf ya da sınıfların kapitalist düzenin sürdürülmesinden kaynaklanan çıkarlarının korunması ve statükonun devamlılığında kitlelerin bilinçlerinin Ģekillendirilmesindeki etkin rolünün yadsınamayacağını söylenebilir (Çelebi, 1990:31).

Ġdeoloji kavramının hem farklı sınıfların politik düĢünceleri ve dünya görüĢlerinin bütünlüğüne doğru bir anlam çeĢitliliği elde ettiği çerçevede, hem de ekonomik, siyasal ve ideolojik düzeyler arasındaki belirlenim iliĢkilerini klasik Marxist tarzda ele alarak ideolojiyi yanlıĢ bilinç olarak tasarlayan görüĢler çerçevesinde, medya tamamen ekonomik düzeydeki (altyapısal) sınıfsal çıkarların ve sahiplik/mülkiyet iliĢkilerinin üstyapıya taĢındığı veya yansıtıldığı, böylece iĢçi sınıfının devrimci potansiyelinin yok edildiği, ideolojik egemenliğin bir kanalı olarak konumlandırılmaktadır (Dursun, 2003:26).

Marxist gelenek içinde ideoloji sorunu negatif ideoloji kavramı çerçevesinde kalmıĢ ve toplumsal sınıflararası iktidar iliĢkilerinin yarattığı tahakküm sorunu ile bağlantılandırılmıĢtır. Ġdeoloji çözümlemeleri ile toplumsal iktidar çözümlemeleri arasında paralellik kurma geleneğini yaratan Klasik Marxist anlayıĢ, ideolojiyle ilgili çalıĢmalar yapan kuramcıların eleĢtirilerine maruz kalmıĢtır. Örneğin ünlü düĢünür Ernst Bloch, “Marksist ideoloji eleĢtirisi, kapitalist sistem altındaki insanların ve kurumların daha güzel bir yaĢama kavuĢması için, gündelik hayallerin, popüler kültürün, görkemli edebiyatın, sosyal ve siyasi ütopyaların, felsefenin ve nihayet dinin ortaya koyduğu ideolojinin yargılanıp kapı dıĢarı edilmesi gerektiğini ileri sürmekte ve

insanların içerisinde bulundukları tarihsel momenti terk etmesi gerekliliğini savunmaktadır (Kellner, 2003:109).

Özellikle ideolojinin zorunlu olarak bir yanılsama ya da çarpıtma olup olmadığı, ekonomik olarak belirlenip belirlenmediği gibi temel konular sonraki dönem tartıĢmalarda önemli rol oynamıĢtır. Marxist modelin çok iyi iĢlemediği ya da en azından gerilediği giderek daha fazla kabul görmektedir. Marx‟ın kuramsal mirası zaman içinde evrilmiĢ, Marx‟tan sonraki dönemde ideoloji kavramı daha çok sınıfların politik düĢünceleri ve bakıĢ açıları anlamında kullanılmaya baĢlanmıĢtır (Çil, 2007:24).