• Sonuç bulunamadı

2.2. Farklı Kuramsal YaklaĢımlar Temelinde Haber ve Ġdeoloji ĠliĢkisi

2.2.2. Bir Temsil Sistemi Olarak Ġdeoloji ve Ġdeolojik Özneler

Louis Althusser, Marx‟tan daha geliĢkin bir ideoloji kuramı geliĢtirerek, Marxist yorumlardan farklı kavramsallaĢtırmasıyla ideloji kavramının yeniden gözden geçirilmesi sürecinde büyük etki yaratmıĢtır. “Egemen ideolojilerin belli Ģartlar altında sömürülen sınıfların tepkilerini ifade edebilecekleri bir alan açtığını ifade eden” Althusser, toplumsal bütünlük içinde ekonomik, politik ve ideolojik olmak üzere farklı düzeyleri belirlemiĢtir (Larrain, 1995:92). Bu düzeyler arasındaki iliĢkileri tanımlarken de tek belirleyenin ekonomik düzey olmadığını savunmuĢtur. Althusser‟in ideolojinin doğasına iliĢkin üç önemli tez ortaya attığını vurgulanmaktadır. Bunlar (Dursun, 2007:79):

1-) Ġdeoloji bireylerin kendi varoluĢ koĢullarıyla hayali iliĢkilerinin bir temsilidir: Ġdeoloji, gerçekliğini bir temsili değil, gerçeklikle kiĢilerin yaĢadıkları bir iliĢkinin temsilidir. Bu anlamda ideoloji, gerçekliğe iliĢkin çarpıtılmıĢ düĢüncelere değil, gerçeklikle, gerçek (real) iliĢkilere gönderme yapmaktadır. Ġnsanın kendi dünyasıyla yaĢadığı bu iliĢki hem hayalidir. Hem de gerçektir.

2-) Ġdeolojinin maddi bir varlığı bulunmaktadır: Ġdeoloji maddidir, çünkü o, daima aygıtlar ve pratikler içerisindedir. Bu maddilik, dillere ve ritüellere gönderme yapar.

3-) Ġdeoloji bireyleri özneler olarak çağırır: Gündelik yaĢamın maddi ritüelleri içindeki somut iĢlevinden dolayı, her birey bir özne olarak kendisinin farkına varmaktadır. Althusser, öznelerin kendilerinin toplumsal kategoriler içinde farkına

vardığını belirtir. Örneğin: iĢçi, patron, asker, doktor gibi…Çağırma ideolojik pratiğin anahtar parçasıdır.

Althusser, ideolojinin yanlıĢ bilinç olarak algılanmasına karĢı çıkar. Çünkü; ideolojiler insanların zihinleri tarafından üretilmezler. Kiliseler, camiler, okullar, sendikalar ve medya gibi, insanların nasıl düĢünüceğini onlara öğreten ve kendisinin devletin ideolojik aygıtları dediği kurumlarda somutlaĢtıran maddi bir yapı tarafından ideoloji üretilmektedir (McLennan, 1983:50). 1970 yılında yayınladığı “Ġdeoloji ve Devletin Ġdeolojik Aygıtları” adlı kitabında, „Devletin Baskı Aygıtları‟ ile „Devletin Ġdeolojik Aygıtları‟nı birbirinden ayıran Althusser, egemen görüĢ ve düĢüncelerin topluma yayılmasını sağlayan din, sendika, okul, hukuk, siyaset, aile, medya gibi kurumları devletin ideolojik aygıtları olarak adlandırırken, Marx‟ın devlet aygıtı olarak kabul ettiği hükümet, ordu, yönetim, polis, mahkemeler ve hapishaneleri de devletin baskı aygıtı olarak tanımlar. Devletin baskı aygıtları „zor kullanarak‟, ideolojik aygıtları ise „ideolojiyi‟ kullanarak iĢlemektedir. Dolayısıyla, “Althusser‟e göre kapitalizmde ve kapitalizm öncesi toplumsal biçimleniĢlerde egemen sınıf, kendi iktidarını yalnız doğrudan baskıyla değil; ideolojik aygıtların, yine ideolojiye dayanan baskısıyla birlikte sürdürmüĢtür” (Özbek, 2003:170). Dolayısıyla, bu yapıların her biri bir toplumun üretim biçiminin kendisini sürdürebilmesi için gereken koĢulları yeniden üretmekte iĢlev görmektedir.

Bir baĢka deyiĢle, bu kurumlar sistemle uyumlu iĢgücünün yeniden üretimini gerçekleĢtirir. Ekonomik, politik, hukuki ve toplumsal düzeyler arasındaki iliĢki ve çeliĢkiler, kapitalizmi bir toplumsal sistem olarak yeniden üretirken, ideoloji de bu süreçte sistemin yeniden üretiminde gereken bilgilerin, öznelerin zihinsel formasyonları olarak biçimlenmesi iĢlevini görmektedir. Althusser‟e göre, insan pratiklerinde somut bir sosyal süreç haline gelen ideoloji, içinde medyanın da olduğu kurumlar tarafından üretilirken, kapitalist üretim tarzına özgü üretim iliĢkileri de yeniden üretilmiĢ olur. Althusser‟in ideoloji kavramlaĢtırmasında önemli bir kilometre taĢı olarak kabul edilen bu ayırımla, ideoloji, maddi bir pratik olarak görülmektedir. Althusser‟in yapısalcı- iĢlevselci ideoloji çözümlemesinin temeli yaptığı bu ayrıma dayanır (Çoban, 2011:266).

Althusser, klasik kuramlardaki altyapı ve üstyapı kavramları ile iliĢkilendirilen toplumsal bütünlük sorunsalını, ekonomik, politik ve ideolojik düzeylerin bir bütün

olarak toplumsal sistemi yeniden- üretme iĢlevi çerçevesinde kuramlaĢtırır. “Althusser‟e göre, ideoloji, yapının özne üzerindeki bir etkisidir; özneye dıĢsaldır, çoğu zaman bilinçdıĢı olarak yaĢanır ve öznelere egemen değerleri benimseterek onları sistemle uyumlu hale getirir. Toplumsal formasyonun bir yansıması olarak ideoloji, bireyleri yakalar ve onları egemen ideolojinin bir taĢıyıcısı olarak bağlar” (ÜĢür, 1997:43).

Öte yandan devletin ideolojik aygıtları, insanların içinde yaĢadıkları dünya ve toplum hakkında yanlıĢ fikirlere sahip olmalarına neden olur. Ġdeoloji, bireylerin içinde yer aldıkları gerçek toplumsal koĢullarla kurdukları hayali iliĢkilerdir. Ġnsanlar gündelik yaĢam pratikleri çerçevesinde gerçek hayatta olup bitenleri bütüncül ve bilimsel bir bakıĢ açısıyla kavrayacak bir donanıma sahip değillerdir (Yaylagül, 2006:105). Bireyler, toplumsal yaĢamda sahip oldukları özne konumlarını farkında olmadan benimserler. Dolayısıyla ideolojiler insanları özneler olarak çağırır; böylelikle toplumsal eĢitsizlikler doğallaĢır ve meĢrulaĢır (Dursun, 2007:82).

Althusser‟in ideoloji kuramı ideolojiyi, toplumun ekonomik yapı ve iliĢkilerinin dıĢına taĢımıĢtır. Ġdeoloji, bir sınıfın diğerine kabul ettirdiği bir fikirler dizgesinden çok, tüm sınıfların katıldığı süregiden ve her yana yayılmıĢ pratikler dizgesi olarak yeniden tanımlanmıĢtır. Bu sınıfların bu pratiklere katılması, bu pratiklerin artık baĢat sınıfın çıkarlarına hizmet etmediği anlamına gelmemektedir. DıĢardan değil, içerden iĢleyen ideoloji, Marx‟ın inandığından çok daha etkilidir. Çünkü tüm sınıfların düĢünce ve yaĢam biçimlerine derinden iĢlemiĢtir (Fiske, 2003:223).

Althusser‟in ideoloji kuramı yapısalcı-iĢlevselci modeli nedeniyle çoğu zaman statik, indirgemeci ve genel kalması nedeniyle eleĢtirilere uğramaktadır. Ancak Althusser‟in ideoloji kuramlaĢtırması, ideolojinin bir temsil sistemi olarak tanımlanması ve öznelerin ritüeller çerçevesinde adlandırılıp çağırılması açısından söylem çalıĢmalarında yol gösterici olmuĢtur. GeliĢmiĢ bir kapitalist sistem içinde ideoloji ile iktidar arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmaya yönelik çalıĢan diğer bir isim Antonio Gramsci‟dir (Çoban, 2011:261).