• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Cinsiyet ve Uluslararası İlişkiler

“Özel olan küreseldir, küresel olan toplumsal olarak cinsiyetlendirilmiştir.” Cynthia Enloe163

Cinsiyet, Uluslararası İlişkilerde Feminist düşüncenin içerisinde yer alan önemli kavramlardan biridir. Bu kavramı feministler, toplumsal sistem içerisinde sosyal ve kültürel değerler tarafından oluşturulmuş değişken bir grubu anlamında temsilen kullanmaktadır. Bu nedenle erkekler için atfedilen; “güç, kararlılık, akılcılık ve kamu”, kadınlara ise; “zayıflık, duygusallık ve özel” gibi karakteristik özellikleri belirleyen geleneksel düşünce yapısına karşı çıkmaktadırlar. 164

Toplumsal cinsiyet, Uluslararası İlişkiler alanı içerisine 1980’lerin sonunda dergi, kitap, makale ve konferanslar gibi birtakım akademik çalışmalar aracılığıyla feministler tarafından dahil edilmiştir. Bu disiplinde özellikle diğer feminist teorisyenlere çalışmaları ile ışık tutan üç temel çalışma bulunmaktadır. Bu ana çalışmalardan ilki Jean Bethke Elshtain’in “Women and War” adlı çalışmasıdır. Elsthain kitabında geleneksel savaş fikirlerini incelerken ve geleneksel sistemde Batılı erkeğin savaşı yöneten, idare eden ve güçlü kimse olarak konumlandırılmasını, kadınları ve savaşa katılmak istemeyen erkeklerin içinde bulunduğu konumu ele almaktadır.165 İkinci önemli eser ise J. Ann Tickner’ın “Gender in International

Relations” isimli çalışmasıdır. Tickner, çalışmasında Toplumsal cinsiyet ve

Uluslararası İlişkiler disiplini arasındaki ilişkiyi ve kadınların dış politikada nasıl farklılıklar ortaya koyduğunu göstermeyi hedeflemiştir. Tickner’a göre uluslararası politika her zaman toplumsal değerler tarafından cinsiyetlendirilmiş bir eylemdir.166

Önemli çalışmaların üçüncüsü ise Cynthia Enloe’nin “Muzlar, Plajlar ve Askeri Üsler”

163 Cynthia Enloe, Muzlar, Plajlar ve Askeri Üsler Feminist Bakış Açısından Uluslararası Siyaset, (Çev: Berna Kurt ve Ece Aydın) İstanbul, Çitlembik Yayınları, 2003, 19.

164 Doğan- Özlük, a.g.e. , 61. 165 Sylvester, a.g.e. , 18.

166 Hande Gül Has, “Toplumsal Cinsiyet ve Dış Politika Söylemi: Türk Dış Politikasında Tansu Çiller Dönemi 1996-97”, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2017, 14.

63

isimli eseridir. Enloe çalışmasında, genel olarak savaş, güvenlik, gibi Uluslararası İlişkilerin temel kavramlarını ele almakta ve bu kavramların toplumsal cinsiyet ile ilişkilerini incelemektedir.167

Uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde yıllarca erkekler hüküm sürmüştür. Hem ulusal hem uluslararası politikaların belirleyici aktörleri olmuşlardır. Feminist Uluslararası İlişkiler teorisyenleri bu duruma karşı çıkmışlardır. Disiplin içerisine giren dâhil edilen kavramlar aracılığı ile ilişkiler yeniden incelenmiş ve gelenekselleşen düşüncelerin terk edilip yeni bakış açıların oluşturulması amaçlanmaktadır.

Toplumsal cinsiyet mevzusunda Feminist Uluslararası İlişkiler disiplini içinde ortak bir fikir birliği olduğunu söylemek oldukça güçtür. Örneğin; Radikal Feminizm, Liberal Feminizm ve Postmodernist Feminizm’i ele alacak olursak aralarındaki fikir ayrılığını görebiliriz. Radikal Feminizm, dişiliğe bir anlam yüklemektedir. Bu yüzden kadınlar erkeklerden farklı olarak kabul edilmektedir. Kadınların grup içi ilişkilerde erkeklerden daha etkili olduğunu iddia etmektedirler. Radikal feministler savaşın erkeklere özgü bir arayış olduğunu ifade ederken; onlara göre, tarih boyunca yapılan savaşlar çoğunlukla erkeklerin uğraş alanı olduğu belirtilmiştir.168 Liberal feministler

ise radikal feministlerin temel savı olan cinsiyetçi vurguyu eleştirmektedir. Onlara göre, kadın ve erkek arasında küçük birtakım farklılıklar vardır. Kadın ve erkek her zaman eşittir. Uluslararası İlişkilerin tarihten gelen doğal yapısını kadınların değiştiremeyeceğini iddia etmektedirler. Postmodern feministler ise hem liberalleri hem radikalleri eleştirmektedir. Liberalleri erkek egemen düşünceye kadınları bütünleştirerek onları küçümsemekle, radikalleri de “abartı cinsiyetçi” olduklarını öne sürerek eleştirip, fikirlerine karşı çıkmaktadırlar. Aslında postmodern düşünce bu iki uç görüşün arasındadır.169

Feminist teorisyenlerin çalışmalarında önem verdikleri konu disiplinin temel teorilerinde cinsiyetlendirilmiş kavramların yer almasıdır. Temel hedefleri yaklaşımların sınırlarını aşarak her iki cinsiyetin de uluslararası alanda var oldukları ekonomik ve politik süreçleri ortaya koymaktır.

Uluslararası ilişkiler ve uluslararası politik ekonominin eril sınırlarını araştıran feministler, üç önemli nokta üzerinde durmaktadır. İlk nokta devletin, piyasanın ve

167 Enloe, a.g.e. , 76.

168 Joshua S. Goldstein ve Jon C. Pevehouse, Uluslararası İlişkiler,(çev. Haluk Özdemir), New York, 1. Baskı, BB101 Yayınevi, Eylül 2015, 131.

64

birçok uluslararası kurumların cinsiyetlendirilmiş (gendered) olmasıdır. İkincisi ise bu alanların erkeklerin hâkimiyeti altında olması ve kadınların ekonomi ve politika adına yaptıkları faaliyetlerin de önemsizleştirilmesidir. Son olarak ise toplumsal cinsiyetin bu alan içerisinde göz ardı edilmesidir.170 Bu üç önemli konu üzerinde duran feminist teorisyenler, bu hususların mevcut kurumları oluşturmadaki etkilerine ve erkek egemen düşüncesi yapısından kaynaklı iktidar ilişkilerinin sürekliliğine dikkat çekmiştir.171

Tickner, Uluslararası ilişkilerde kadınların dışlanması konusuna farklı bir bakış açısı geliştirmiştir. Uluslararası alanın “sadece devletlerden oluşan ve en önemlisi de

bu sistemin içinde yer alan devletlerin hiç çocuğun doğmadığı veya ölmediği bir yapı”

olarak düşünülmesini temel sebep olarak belirtmiştir.172 Bu şekilde uluslararası yapı

devletlerarası sistemin dışına çıkamamakta ve diğer aktörler önemsenmemektedir. Tickner’ın burada söylemek istediği şey bu zihniyet sebebiyle sistem içerisinde erkeklerin ağırlıklı olarak var olması ve kadınların alanın dışında tutulmasıdır.

Feminist teorisyenler toplumsal cinsiyet konusunun toplumsal ve kültürel olarak oluşturulmuş değişken bir yapı olarak ele almakta ve bu konunun yalnızca kadınlarla ilgili olarak düşünülmesinin yanlış olduğunu vurgulamaktadır.173 Kadınlık

ve erkeklik birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Her birinin taşıdığı anlam diğeriyle ilişkilidir. Tickner’e göre erillikle bağlantılı olan tanımlamalar; güç, otorite, aktiflik iken dişilik ile bağlantılı olanlar ise zayıflık, pasiflik, duygusallıktır.174

Uluslararası İlişkiler sahasında toplumsal cinsiyetin hem teori de hem de pratikte karşımıza çıktığı noktalardan birisi de güvenlik konusudur. Güvenlik tartışmalarının temel paradigması kendi çıkarlarını düşünen ulus-devlet ve uluslararası alanda savaş, barış ve askeri stratejilerdir. Güvenlik politikalarının toplumsal cinsiyet ile ilişkisini inceleyen feministler, kadınların uluslararası güvenlik politikalarında ve devletin karar verme mekanizmalarında yer almamasına dikkat çekmektedir.175 Genel

olarak baktığımızda tarih kitaplarında anlatımlarda özellikle savaş konularında kadınların kaçan, destek veren veya kurban gibi ikinci planda konumlandırıldığı

170 Has, a.g.e. , 15. 171 Enloe, a.g.e. , 29.

172 Tür- Aydın Koyuncu, a.g.e. , 8. 173 Has, a.g.e. , 18.

174 Tickner, a.g.e. , 46, Aktaran: Özlem Tur- Çiğdem Aydın Koyuncu, Feminist Uluslararası İlişkiler…,15.

175 Eric M. Blanchard, “Gender, International Relations, and the Development of Feminist Security Theory”, Chicago Journals 28, No. 4, 2003, 1290.

65

görülürken erkeklerin ise cesurca savaşan, kahraman erkek olarak betimlendiğini görmekteyiz. Uluslararası ilişkiler alanına şimdiki dönemde baktığımızda bile hala kadınların yüksek statülü politika alanlarında var olmalarının güvenlik açısından riskli olacağı gibi düşüncesinin var olduğu bilinmektedir. Feminist çalışmalar bu “kör zihniyete” karşı çıkmaktadır.

Kısacası devlet, askerlik, güvenlik gibi kavramlar tarihsel olarak eril özelliklerle bağlantılı olarak kabul görmesi sonucunda kadınlar Uluslararası İlişkilerin geleneksel alanının dışında tutulmuştur. Devletlerin güvenlik kaygılarının içeride ve dışarıda yapılması gerekenler olarak iki karşıtlık biçiminde oluşturdukları algı, “Milliyetçilik- Toplumsal cinsiyet-Uluslararası ilişkiler” arasında bir bağın olduğunu göstermektedir. Bu yüzden, dış politikada toplumsal cinsiyet konusunu derinlemesine inceleyebilmek için milliyetçilik kavramıyla toplumsal cinsiyet arasındaki ilişki ele alınmalıdır.