• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Cinsiyet ve İnsan Hakları

İnsan hakları, kişinin doğduğu andan itibaren hatta bazı hakları anne karnında iken kazandığı haklar olup kişinin insan olarak varlığını, itibarını ve insanca yaşam şartlarını oluşturulabilmesi adına gerekli olan haklardır.185 Genel olarak insan hakları,

bütün bireylerin insan onuruna uygun bir şekilde hareket etme ve yaşama hakkı bulunduğuna işaret etmektedir. Birçok uluslararası insan hakları belgesinde de ifade edildiği gibi

“İnsanın insan olmasından kaynaklanan vazgeçilmez, devredilmez

haklardır ve her türlü sosyal politika, kamusal yarar, ya da başka bir ahlaksal veya siyasal kaygının üzerinde yer alan bir değeri temsil ederler. Bu haklar, hem devlete hem de özel kişilere ve örgütlere karşı ileri sürülebilir.” dir.186

Genel bir tanımı yapılamayan insan hakları kavramı, insanların yaşadığı dünyada kendilerini gerçekleştirilebilmek için özgür oldukları bir ortamı esas

183 Has, a.g.e. , 23-24. 184 Özkırımlı, a.g.e. , 277.

185 Günay- Demirci Aksoy- Bener, a.g.e, 316. 186 Berktay, a.g.e. , 1.

68

almaktadır. Bu sebeple hayal edilen dünya modelinde tek tek kişi hakları yoktur herkes eşittir. Ancak hayal edilen değil de gerçek dünyaya baktığımız zaman böyle bir durum söz konusu değildir. Bu yüzden genel anlamdaki insan haklarını; kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları gibi somutlaştırmaya gerek duyulmaktadır.

İnsan hakları söylemi, Magna Carta ile başlatılmış, 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi’yle insanları harekete geçirmiş özellikle de 1949 BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Sözleşmesi’yle de olgunlaşarak tüm dünya politikaları üzerinde etkili olmuştur.187 Bu yüzden insan hakları tarihinin gelişimini

incelemek dış politikada toplumsal cinsiyeti ele almak açısından oldukça önemlidir. 1215 yılında İngiltere’de imzalanan Magna Carta ile tarihte ilk kez siyasi iktidarın yetkileri sınırlandırılmış ve şimdiki anayasal düzenin ilk adımı atılmıştır. Ancak bu durumun üzerinden yaklaşık 600 yıl sonra Batı toplumlarında Fransız Filozof Locke tarafından ortaya konulan “insan hakları” kavramı tartışmaya açılabilmiştir.188 18. yüzyıl’a gelinmesi ile birlikte insan haklarını elde edebilmek için

gerek devrim gerek ise savaş yolucuyla büyük uğraşlar verilmiştir. İnsan hakları, halkların bütününü kapsadığı için bu mücadeleyi halk ve aydın kesimler birlikte yürütmüştür.189

Fransız İhtilali ile başlayan insan hakları mücadelesinin başarıya ulaşması ile eşitlik, adalet, özgürlük istekleri “birer insan hakkı” tanımlanması olarak kabul edilmiştir.190 İhtilalin zaferinin belgesi olarak kabul edilen “Yurttaşlık ve İnsan Hakları

Bildirisi”nde üzerinde durulan ve genel bir tanımı olmayan insan hakları, “İnsanların doğal, devredilemez ve kutsal hakları olarak belirtmiş ve insanlara başkalarının özgürlüğüne zarar vermeden bu haklarını kullanabilme özgürlüğünü” getirmiştir.191

İnsan Hakları Belgesinin, bütün insanların ortak haklarını, eşitlik, adalet, özgürlük taleplerini ifade etmişse de kadınların birçok haklardan mahrum kalmasıyla metnin yalnızca erkekler üzerinden şekillendiği görülmektedir.192 Ancak Aydınlanma

döneminin özgür düşünce ortamı sonucunda kadınlar harekete geçmiş ve bazı hakları

187 Berktay, a.g.e. , 1.

188 Ali Kuyaksil, “Türk Anayasalarında Kadın Hakları ve Gelişimi”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 11, 2009, 328.

189 Mehtap Nur Bitmez, “İnsan Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bağlamında Türkiye’de Kadına Yönelik Sosyal Politikalar”, Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi, Sayı. 4, 2019, 56.

190 Berktay, a.g.e. , 1. 191 Bitmez, a.g.e. , 56. 192Kuyaksil, a.g.e. , 328.

69

(seçme seçilme, konut edinme, siyasal haklar) elde etme talepleri doğrultusunda toplumda kadının varlığı konusu gündeme getirilmiştir.193

1789’da ilan edilen “Yurttaşlık ve İnsan Hakları Bildirisi” içeriğinde kadına yönelik herhangi bir düzenlemenin olmaması gereğince bir tepki niteliğinde 1791’de “Kadının ve Kadın Yurttaşın Haklar Bildirgesi” Fransız İhtilalin önemli kadın isimlerinden Marie Olympe de Gouges tarafından ilan edilmiştir. Yine “Kadın

sorunlarını ancak bir kadın çözebilir.” fikrinden hareketle Fransa Kraliçesine ithaf

edilmiştir.194 Bu bildiri, tarihte kadınlara yönelik gerçekleştirilen tüm çalışmalara

kaynak olan ilk yazılı belgedir.

Aradan geçen birkaç yüzyıl sonunda yaşanan toplumsal değişmeler ile birlikte insan hakları, yeni bir değişim sürecine girmektedir. Bu süreç birlikte insan haklarının yanında bir kadın haklarına ihtiyaç duyulmasının gerekliliği sorusuna 20.yüzyılın sonlarında “Toplumsal cinsiyet” kavramıyla cevap verilmektedir. İlk olarak 1968 yılında Amerikalı Psikiyatrist Robert Stoller’ın “Sex and Gender” (Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet) adlı kitabında kullanmış olduğu toplumsal cinsiyet olgusu, 1972’de İngiltere’de Ann Oakley’in toplumsal cinsiyet rollerinin öğrenilme biçimlerini anlattığı kitabında da yer almaktadır.195 Toplumsal cinsiyet, biyolojik farklılıkların dışında, toplumsal zemini olan sosyal ve kültürel olarak oluşturulan erkeklerin kadınlardan üstün tutulduğu eşitsizliği düşüncesiyle ortaya çıkmaktadır.

Toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğin biyolojik farklılıklarının dışında toplumun cinsiyetlere atfettiği değerlere ve rollere dikkati çekmek için feminist teorisyenler tarafından da sıklıkla kullanılan bir olgu haline gelmektedir. Feminist mücadeleler sayesinde ataerkil sistemin oluşturduğu toplumsal cinsiyet eşitsizliği kabul olmaktan çıkıp ve yeni düzenin oluşturulmasına zemin hazırlamaktadır. Bu şekilde insan haklarının “insan” boyutları yeniden başlamış ve temel olarak belirtilen insani hakların yanında “sosyal ve siyasi haklar, çevre hakları, hayvan hakları” gibi yeni konular kapsama dâhil edilmektedir. İnsan haklarında yaşanan bu değişim “eşitlikçi düşünce” etrafında şekillenme göstermektedir.

Toplumsal cinsiyet ve insan hakları kapsamında yer alan siyasi gelişmeler, politikalar ve sözleşme ve düzenlemeler, çalışmanın son kısmında yer alan “Toplumsal cinsiyet eşitliği” başlığı altında detaylı olarak incelecektir.

193 Bitmez, a.g.e. , 57.

194 Bitmez, a.g.e. , 56. 195 Bitmez, a.g.e. , 58.

70