• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Cinsiyet Rolünün Belirlenmesinde Etkili Etmenler

1.3. TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ

1.3.1. Toplumsal Cinsiyet Rolünün Belirlenmesinde Etkili Etmenler

Toplumlardaki kültür, bireyin davranış ve tutumları için rehberlik yapabilir. Bireyin nasıl davranacağını, problem karşısındaki tutumu, iletişim durumları, stresle nasıl baş edebileceği ve ruh sağlığını nasıl koruyacaklarını belirler. Kültürün bir yönü de bireylerin toplumsal cinsiyet rolünü benimsemelerine öncülük etmesidir (Çınar,2008). Toplumsal cinsiyet olarak kalıplaşmış yargılarda sosyo- kültürel olarak belirlenmiş cinsiyet rollerin

64

üretildiği yerler; aile, eğitim, devlet, din, medya gibi kurumlardır (Saygılıgil, 2016).

Cinsiyet rolünün oluşumunda ebeveynler son derece önemli rol oynar. Kız ve erkek çocukları etrafındaki ebeveynini inceleyerek onları taklit eder ve ödül ya da ceza yoluyla bu davranışlar pekiştirilirler (Kulaksızoğlu, 2015). Çocukların kız ya da erkek olmaları ile ilgili muameleler aileler tarafından yönetilir. Çocuklarda ailelerinin kendilerine gönderdiği mesajları özümserler. Çocuğa cinsiyeti ile ilgili bilgi aile içinde aile-çocuk etkileşimi, rol modelleme, istenilen davranışları ödüllendirme, onaylama ya da onaylamama aracılığıyla verilmektedir. Ersoy (1993) çocuklar cinsel kimliğini tanıma sürecinden sonra kendi cinsiyetinin değişmeyeceğini kız çocuksa anne, erkek çocuksa baba olacağını bilir. Çocuğun cinsel kimliğinin kazanılmasında en önemli zaman diliminden biri 3-6 yaş arasındaki özdeşim kurma evresidir. Bu çağlarda çocuklar anne babalarına benzemek istediklerinden onlarla özdeşim kurarlar ve bunu kendi kişiliklerinde yoğururlar. Kız çocukla annesi, erkek çocukla babası yakın ve olumlu ilişki kurması önemlidir (Deniz, 2012).

Siegal (1987), 39 araştırma sonucunu incelemiş ve babaların kız ve erkek çocuklarındaki cinsiyet rollerini daha farklı algılayıp onlara farklı davrandıklarını söylemiştir. Erkek çocuklarını hareketli oyunlara teşvik edip, bebeklerle oynamasını hoş görmezken onlara kız çocuklarına göre daha katı ve cezalandırıcı davranmışlardır. Erkek çocuklarının kız çocuklarına göre daha güçlü ve dayanıklı olduğunu kabul etmektedirler. Anne davranışları ise kız ve erkek çocuklarında aynı olduğu gözlemlenmiştir (Hortaçsu, 2012).

Cinsiyet rolü çevre ve aile tarafından belirlenip bireyin ne hissedeceği hatta ne giyineceği önceden şekillendirilmiştir. Kadın bedeninin nesnelleştirilmesi birçok toplumda görülen durumlardır. Yüksek sınıftan Çinlilerin ayak sargıları, tahta tepsiler tarafından biçimsizleştirilen Afrikalı kadınların dudakları, Güney Asyalı Karen’lerin boyunlarının kolyeyle uzatılması, Djerba adasındaki genç kızların şişmanlatılması kadınların bedenlerinin nesneleştirilmesine örnek oluşturur. Korseler ve ince bellerle ve ayaklarına giydikleri dar ve yüksek topuklu ayakkabılarla Avrupalılarda bundan geri kalmamışlardır (Saygılıgil, 2016).

65

Bebekler daha doğmadan önce erkekler için mavi, kızlar için pembe renkli kıyafetler seçilir. Bu ayırım saç biçiminden, giydikleri elbiselere ve oyuncaklara da yansır (Kulaksızoğlu,2015). Rubin ve arkadaşları (1979), bebeğe ad verilmesi ve doğum odasının süslenmesi gibi ritüeller de bile bu tip cinsiyet tiplemeleri olduğunu belirtir. Yine cinsiyet tiplemesi ile ilgili Seavey ve arkadaşları (1975), yaptıkları bir çalışmada yetişkinlere bir bebeğin cinsiyetini bazen yanlış söyleyip davranışlarını gözlemlediler. Yetişkinlerin bebeklere etiketlenen cinsiyete göre davrandıklarını gözlemlediler. Rheingeld ve Cook (1975) ile Rosenfeld (1975) bir aylıktan altı yaşına kadar çocukların odalarındaki oyuncak ve oyun malzemelerini sınıflandırdıkları çalışmalarda erkeklerin oyuncaklarının hava etkinliğini ve gelişimini daha fazla etkileyen materyallerden oluştuğu kızların ise oyuncaklarının bebek, bebek evleri, mutfak eşyası ve temizlik malzemelerinden oluştuğunu gözlemlemiştir (Akt, Gander ve Gardiner, 2015).

Pomerleau ve arkadaşları (1990), çocuk odalarını inceledikleri çalışma da kızların odalarında genellikle pembe oyuncak bebekler ve manipülatif oyuncaklar erkek odalarında genellikle mavi aletler ve araba otobüs gibi araçlar olduğu gözlemlenmiştir. Basow (1992) çocuk oyunlarında kızlar yemek pişirme ve çamaşır yıkamayı tercih ederken erkekler boya yapma ve çim biçmeyi tercih etmişlerdir (Akt, Deniz, 2012).

ABD’de 14 büyük yayınevi tarafından ilkokul çocukları için yayınlanan 134 kitaptaki 2670 öykü incelenmesi sonucunda kadının yemek pişiren, temizlik yapan, bulaşık yıkayan, kaybolan eşyaları bulan hizmetçi tavrında, elleri önde kavuşturulmuş beyi ve çocukları karşısında öylece duran bir şekilde resmedilmiştir. Çocuk dergilerinde, televizyon ve oyuncak sanayinde de durum bundan farksız değildir. Oyuncak sanayiğinde kızlar ve erkeklerin cinsiyetine göre ayırımlar yapılırken televizyon programlarındaki kadın ve erkek tiplemelerinde de çizgi filmlerden dizi ve reklamlara kadar aynı mantık bulunmaktadır. Zeki fare, saldırgan kedi, afacan ördek, süpermen gibi çizgi film kahramanlarının hepsi erkektir nadiren kadın karakter oynatılsa müzik değişir, baştan çıkartıcı bir kadın belirir, uzun kirpikleri, kırıtarak yürümesiyle dişiliği ortaya çıkaran nesneler belirginleşir (Comer, 1996).

66

Çağdaş toplum kadının ‘dişiliğinden’ çok ‘kişiliğini’ kabul ettiği toplumdur. Kadın kendini kişiliğiyle tüm yaşam koşullarında ve insan ilişkilerinde kabul ettirmelidir. Yıllarca dişiliği kendi kişiliğinden önce gelen kadın, erkeğin mülkü sayılmış ve erkek egemen bir toplumda kendi konumunun bilincine varamamıştır. Kadın da eğitimsizliğinden, yaşam koşullarından kaynaklanan bu anlayışı benimsemiş ve bu anlayışı sindirmiştir (Özuğurlu, 2013).

Toplumsal cinsiyet algılayışına göre, günün bazı zamanlarında (özellikle gece) kadının sokağa çıkması çok uygun bir davranış değildir. ‘‘ Kadının yeri evidir’’ gibi söylemlerle kadına belli bir yer tayin edilmiştir. Kızlar; ‘ uslu, hanım hanımcık bir kız’ olarak yetiştirilirken erkekler de saldırganlığı ve yaramazlığı doğal görülen ve duygularının bastırıldığı ‘erkekler ağlamaz’ söylemleriyle büyütülmeye çalışılır. Meslekleri, toplumsal statüleri, kadınların daha çok evde erkeklerin ise dışarda çalışmaları küçük yaştan belirlenip bireyin ona uygıoun davranımları beklenir (Saygılıgil, 2016).

Bu sorunu değiştirmenin yolu kadın erkek elele, insan insana erkek-dişi ilişkisinden farklı olarak gerçekleştirecek yöntemlerin bulunması gerekir. Kadın ‘eksik etek’, ‘saçı uzun aklı kısa’, ‘küldöken’, ‘kaşık düşmanı’, gibi sıfatlarla hatta şarkılarda da ‘bazen çiçek, bazen kelebek’, ‘bazen çekilmez cefa’, ‘sürülmez sefa’ gibi dişiliğini ön plana çıkaran sözlerle betimlemişlerdir. Bu koşullandırmayla kendi dişiliğini ortaya çıkaran bazı kadınlarda bunu kabullenip başarı saymışlardır. Bazen de bu dişinin analık rolü kutsanırken, dişilik yönü aşağılanmakta ve halk kültüründe erkeğin güç simgesi olan ‘erkeklik’ organı küfür söylemlerinde kadını küçültmek için kullanılmaktadır (Özuğurlu, 2013).