• Sonuç bulunamadı

Tolstoy’un Elçi Olarak Atanması

İstanbul’da ilk daimi elçilik, şehrin II. Mehmet tarafından fethinden kısa bir süre sonra Venedik tarafından kurulmuştur104. Venedik’i diğer Avrupa ülkeleri takip etmiştir. Rusya’nın Osmanlı Devleti’nde daimi elçi bulundurması ise çok sonraları gerçekleşen bir olaydır. Esas itibariyle Rusya da tıpkı Osmanlı Devleti gibi yabancı bir ülkede elçi bulundurma gereğini hissetmemiştir105. Bu konu Rusların kapalı bir toplumsal yapıya sahip olmasıyla ve Rusya’nın coğrafi konumuyla ilgili olmalıdır. Rusya, coğrafi konumundan dolayı Batı ile sıkı bir temas içerisine girememiştir. Siyasi durumu da böyle bir temasın gerçekleşmesini engellemiştir. Hatta Çarlar ne zaman Batı ile temas etmek isteseler, politik oyunlarla bu teşebbüsler engellenmiştir106. Petro bütün bu oyunları bertaraf ederek Rusya’nın hem Batı hem de İslam dünyası ile olan ilişkilerini geliştirmiş, Rusya’yı her alanda çağdaşları seviyesine getirmeye çalışmıştır107. Onun

102 Nusretname, s. 80, 83.

103 BOA., CH., Nr: 7220, Hicri 1112 (1700-1701).

104 Ercümend Kuran, Avrupa’da Osmanlı İkamet Elçiliklerinin Kuruluşu ve İlk Elçilerin Siyasi

Fâaliyetleri (1793-1821), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara: 1968, s. 10 dn. 5.

105 Rogozhın N. Mıhajlovich, “Rus Diplomatlarının Raporlarında Osmanlı Devleti (XVI-XIX Yüzyıllar)”,

Osmanlı, C. I, Yeni Türkiye Yay. Ankara: 1999, s. 527.

106 Rusya’da Batılılaşma III. İvan ile başlayan bir olgudur. 1553 yılında üç İngiliz gemisi Rusya’ya

gelmiştir. 1555, 1556 ve 1575 yıllarında bağlantılar sürmüştür. Joh. Keuning, “Jenkinson’s Map of Russia”, İmago Mundi, Vol. 13. (1956), s. 172. Ancak bazı tutucu boyarlar ve din adamları Batılılaşma yolunda atılan adımlara engel olmuşlardır. Tatiana V. Chumakova, “Britain and Russian Culture in the Middle Ages”, Almanac 15, Scotland and Russia in the Enlıghtenment, St. Petersburg: 2001, s. 38–46. Mehmet Halil Leylak, I. Petro Döneminde Rusya’da Yapılan Yenilikler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Çalışması, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara: 1990, s. 13, 14, 15; Denis J. B. Shaw, “Mapmaking, Science and State Building in Russia Before Peter The Great”, Journal of Historıical Geopraphy (31) (2005), s. 423. Batılılaşma yolundaki bir diğer engel ise Avrupa’nın Ruslara yaklaşımıdır. Avrupa’da Ruslar, uzun süre korkunç varlıklar olarak görülmüşlerdir. İlber Ortaylı, “18. yy Türk-Rus İlişkileri”, Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim- Makaleler I, Turhan Kitabevi, Ankara: 2004, s. 378. Ayrıca bunda bir başka faktör Rusların yaşam tarzlarıdır. Petro bile reformlarını gerçekleştirirken milleti için “bir alay hayvan sürüsü” demekten çekinmemiştir; Samiha Ayverdi, Türk-Rus Münâsebetleri ve Muharebeleri, Ötüken Yay., İstanbul: 2004, s.194. Avrupa’nın Ruslara yaklaşımını yine en iyi Petro’nun sözleri ile özetleyebiliriz. O, Avrupa seyahatinde Avusturya’da gördüğü muamele için “köpek kadar bile değer vermemişlerdi” demiştir. Sumner, a.g.e., s. 15.

107 Petro’nun uygulamaya koyduğu yenilikler askeri, idari, sosyal ve ekonomik alanda olmak üzere

oldukça geniş bir sahayı kapsamaktadır. Reformlar uygulamaya konulurken bir sistem içerisinde hareket edilmemiştir. Dolayısıyla toplum ve devlet nazarında kalıcı bir etki yapmamıştır. Buna rağmen Petro’nun

uygulamaya koyduğu yeniliklerden birisi de daimi elçiliğin tesisi olmuştur. Petro bu anlamda Avrupa’nın bazı ülkelerine ve Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’a daimi elçi göndermiştir108.

İstanbul birçok daimi elçinin ve farklı milletlerin yaşadığı, yabancı diplomatların sık sık ziyaret ettiği, neredeyse dünya siyasetinin merkezi konumunda olan bir şehirdir. Ancak Petro için İstanbul’u önemli kılan sebep tamamen farklıdır. Onun için İstanbul, Rusya’nın en güçlü sınır komşularından biri olan Osmanlı Devleti’nin başkentidir ve Rusya için ele geçirilmesi gereken hedeftir. Bu yüzden Osmanlı Devleti’nin takip ettiği siyasetin yakından izlenmesi, Rusya aleyhine olan faaliyetlerin engellenmesi ve hatta mümkünse Osmanlı yönetiminde yaşayan Ortodoks Hristiyanlarla bir şekilde münasebet tesis edilmesi gerekmektedir. Bunun da ancak bir daimi elçi ile gerçekleştirilmesi mümkündür.

Sonuçta Osmanlı Devleti, İstanbul Antlaşması ile daimi bir Rus elçisinin İstanbul’da bulunmasını kabul etmiştir. Müzakere sürecinde Rusya’nın elçi bulundurma isteği uzun uzadıya tartışılmamış olmasına rağmen Osmanlı yöneticileri İstanbul’da daimi bir Rus elçisinin bulunmasına karşı çıkmışlardır. Çünkü Osmanlı yöneticilerine göre İstanbul’da elçinin haklarını savunabileceği ne bir Rus tebaası109 vardır, ne de iki ülke arasındaki ticari işlerin düzenlenmesini gerektirecek bir yoğunluk bulunmaktadır. Bu yüzden Osmanlı yöneticileri ilk Rus elçisine hep kuşku ile bakmışlardır110.

Petro, elçilik görevi için soylu, ancak varlıklı olmayan Pyotr Andreyevich Tolstoy’u seçmiştir. Tolstoy bir zamanlar Petro’ya karşı Sofya’yı desteklemiş, Sofya iktidardan uzaklaştırılınca da Archangel yakınlarındaki Ustig’e sürgüne gönderilmiştir. Petro ile de burada tanışmış111 ve “dinamik ve kıvrak zekasıyla” onu etkilemeyi başarmıştır. Petro’nun emriyle önce Azak seferine (1695–96) katılmış, sonra gemicilik

reformları Rusya’yı oldukça ileri bir seviyeye götürmüştür. Stephen J. Lee, Avrupa Tarihinden Kesitler 1494–1789, Çev. Ertürk Demirel, Dost Kitabevi, Ankara: 2004, s. 208–216.

108 G. F. Dolgorukiy Polonya’ya, A. A. Matveev Hollanda’ya, P. Golicyn Viyana’ya ve A. Izmaylov

Danimarka’ya elçi olarak gönderilmiştir. Şutoy, a.g.m., s. 906, 908; Kurat, Prut Seferi…, s. 58.

109 Lady Montaqu’nun 1718 tarihli bir mektubunda Beyoğlu’nda hizmetini gören Rus kızlarından ve Rus

sütannelerinden bahsedilmektedir. Lady Montaqu, Türkiye Mektupları, Çev. Aysel Kurutluoğlu, Tercüman 1001 Eser, t.y., s. 121; Ayrıca Akdeniz dünyasında pek çok gemide Rus kürekçilere rastlanmaktaydı. Massie, a.g.e., s. 85. Bu açıdan bakıldığında Osmanlı Devletinde az da olsa bir Rus zümresinden bahsedilebilir. Ancak bunların köle statüsünde olduğunu da söylemek gerekir.

110 Massie, a.g.e., s. 541. 111 Massie, a.g.e., s. 541.

eğitimi almak için Venedik’e gitmiştir (1697–98)112. Bu seyahat Tolstoy’un bilgi ve deneyimlerini arttırırken Latinceyi çeviri yapabilecek derecede öğrenmesini sağlamıştır. Ayrıca bu seyahat sayesinde batı kültürünü tanıma imkânına sahip olmuştur113.

Rus tarihçileri Tolstoy’u “çok yönlü, gerektiğinde sokulgan ve peşin fikirli davranan, gerektiğinde kibar ve sakin, aynı zamanda sert ve iradeli, azimli ve

acımasız” bir kişi olarak tanımlamaktadır114. Onun bu karakteri İstanbul’da bütün

olumsuzluklara rağmen başarılı bir diplomat olmasının sırrını da açığa çıkartmaktadır. Tolstoy, Moskova’dan ayrılmadan önce Çar tarafından hazırlanmış bir talimatname almıştır: Tolstoy’dan Osmanlı Devleti’nin genel durumu, idare şekli, yabancı devletlerle ilişkileri, ordu ve donanması, ticari faaliyetleri, Karadeniz’deki kaleleri ve limanları hakkında bilgi toplaması istenmiştir. Buna ilaveten Tolstoy Rusya yararına çalışabilecek kişilerle bağlantı kuracaktır115. Kendisine verilen emirler doğrultusunda faaliyetlerine başlayan Tolstoy on iki yıllık elçilik görevi sona erdiğinde Kudüs Patriği Dositheus aracılığı ile kurduğu bir casusluk ağı, binlerce sayfadan oluşan ayrıntılı raporları ve Karadeniz liman ve tersanelerini anlatan bir çalışması bulunuyordu116.