• Sonuç bulunamadı

Theodor Herzl’in Yahudi Devleti İdeali ve Fransız Yahudileri

3.1. Orta Doğu’da Tarihsel Olarak Fransız Varlığı

3.1.3. Theodor Herzl’in Yahudi Devleti İdeali ve Fransız Yahudileri

Zamanın milliyetçi söylemini sahada uygularken devlet dışı aktörler, Westphalian düzeninin ilkelerine dayanarak kendi devletlerini kurmak için harekete geçmişlerdir. Bu bakımdan Avrupa’da canlılığını hâlâ koruyan anti-Semitizm, Yahudi milliyetçiliğinin haklı gösterilmesinde etkili olmuştur. 1882 yılında yayımlanan Leo Pinsker’in Otomatik Özgürlük kitabının başlığı Siyonist hareket için anahtar bir kelime olmuştur. Siyonist ideoloji, Avrupa’nın Yahudileri arasında şimdiye kadar hâkim olan asimilasyon yoluyla kurtulma ilkesine karşı çıkmış, birinci Siyonist Dünya Kongresi (1897) vesilesiyle TH, Batı Avrupa’daki liberal toplumlara karşı bu eleştiriyi Yahudilerin milli kurtuluşunun ancak bir Yahudi ulus devletinin kurulmasıyla gerçekleşebileceği iddiasında bulunmuş ve bunu program niteliğinde olan etkin pragmatik eylem planına dönüştürmüştür.

Macaristanlı gazeteci TH 1896 yılında orijinal eser adı “Judenstaat” olan Yahudi Devleti çalışmasını kaleme aldı. Bu kitap, Siyonizmin en önemli metinlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Yahudilerin bu esere ve yazarına verdiği önem İsrail devletinin kuruluşu sırasında TH’nin, saygın bir şekilde çerçeveletilmiş olarak duvara yerleştirilmiş olan büyük fotoğrafının altında toplanıp deklare etmeleriyle daha iyi anlaşılmaktadır. TH, XX. yy’de bağımsız bir Yahudi Devletinin kurulmasını öngörmüştür. Bunun için Osmanlı padişahı II. Abdülhamid ve Alman Kayseri II. Wilhelm gibi devlet başkanlarıyla önemli temaslarda bulunmuştur.

TH’nin meslektaşı Max Nordau Yahudi devletinin kurulması için araştırma yapmak üzere Kudüs’e iki haham göndermiştir. Hahamlar Filistin’i baştan sona gezmişler ve bir rapor hazırlamışlardır. Hazırlanan raporun son cümleleri şöyledir; “Gelin çok güzel. Ama

başkasıyla evli” (Damen, 2013). Hahamlar Filistin’in bu topraklara kök salan Filistin halkıyla evli olduğunu anlamıştır. TH 1897 yılında Birnbaum ve Nodau’yla birlikte İsviçre’nin Basel kentinde ilk Siyonist Kongre’yi düzenlemişlerdir. Kongre’de Filistin topraklarında Yahudi Devleti kurmak için bir program kararlaştırılmıştır.

Filistin Ansiklopedisi Editörü Enis Sayık’ın belirttiğine göre TH açıktan lobi faaliyetleri yürütmüştür. Teşekkül ettikleri bu oluşumu muhafaza edebilmek için güçlü Avrupa devletlerini ikna çalışmaları yürütmüş, fakat konuya taraf ülkeleri bir araya getirmek için bir konferans düzenlememiş, aralarındaki rekabetten faydalanmıştır. Her ülkeye bir Yahudi devletinin kurulmasına destek vermeleri halinde rakiplerinden daha kazançlı çıkacaklarını anlayacakları dilden söylemiştir. Bir anlamda günümüz uzmanlarının da vakıf olduğu kazan-kazan stratejisi gütmüştür. Yalnız bu stratejisinin sonuçlarının göremeden erken yaşta ölmüştür (Damen, 2013).

Kronolojik olarak yaklaşık iki bin yıl önce Filistin’den sürülen Yahudiler kutsal kaynaklarından kapıldıkları bir idealizmle kendilerine vaat edildiğine inandıkları ve OD coğrafyasının en bereketli topraklarını kaplayan topraklara yerleşebilmek için siyasî, ekonomik ve askerî faaliyetlere girişmişlerdir. Sahte Mesihlerle sürekli tahrik edilen bu hareketler Dr. TH etkisiyle XIX. ve XX. yy’de siyasî bir mahiyet kazanmıştır. Yahudiler, iki bin yıllık sürgün dönemlerinde bu idealle her ortaya çıkışlarında darbe yemiş, her darbenin arkasından bu başarısızlıkların sebeplerini aramıştır. Bir sonraki ortaya çıkışlarında bir önceki hatayı yapmamaya gayret sarf etmiş ve iki bin yıllık bir başarısızlığı başarıya dönüştürme yollarını tespit etmişlerdir (Küçük, 1994: 104). İsrail devletinin oluşumunda, 1948 yılında TH’nin başlattığı hareketin ve organize ettiği kongrelerin büyük payı vardır.

TH, Yahudi Devleti (1896) adlı kitabını Filistin’de bir Yahudi Devleti kurma hayalinden hareket ederek yazmıştır. TH, çalışmasında Yahudilerin göçebe hayatlarına ve hemen her ülkede aşağılanmış olduklarına değinmiş, bu duruma bir çözüm sunmanın arayışına girerek alternatiflerin olmasının yanı sıra bugünkü Levant bölgesini işaret etmiştir. Fransa’nın rolünden de bahseden yazar XIX. yy sona ererken Avrupalıların bakış açısındaki ve tutumundaki insani olmayan taraflarına da vurgu yapmıştır:

“Avrupalılar, bizi özgür bıraktıklarında, azat ettiklerinde, bunu yapmayı kesinlikle asil bir tutkuyla yapmak istediler. Ancak Yahudi meselesi, Yahudilerin sayıca kendilerini hissettirdikleri her yerde varlığını sürdürdü. Zaten bu mesele hissedilmiyorsa oradan dışarıya Yahudi göçü gerçekleştirilmiş demekti. Biz zulüm yaşadığımız yer olan bu mekânlardan göç ettik ve yeni göç ettiğimiz yerlerde zulüm kavramının varlığına neden olduk. Bu her ülkede yaşanan bir vakıa haline geldi ve kalıcı bir yapıya dönüştü. Hatta bu, onların, örneğin Fransa gibi en uygar ülkelerinden birinde bile Yahudi meselesinin siyasî düzlemde çözüme kavuşuncaya değin sürdü” (Herzl, 2007: 17).

TH Avrupalıların bakış açısını tarif ettikten sonra Fransa dâhil göç ettirme politikasının yaygınlığına vurgu yapmıştır. Filistin’de bir Yahudi devleti bir anlamda Batı’nın işlerini kolaylaştırmış, adeta baş belası olarak gördükleri Yahudilerden kurtulmalarını sağlamıştır. Onların ileri karakol gibi OD’de Batı’nın kolonyal politikalarının demokratik laik temsilcisi olarak vazifeli duruma düşürüldükleri ayrıca gözden kaçırılmamalıdır. Vahşice icra ettikleri manda yönetimleri tarihteki yerini almıştır; örneğin Britanya Filistin’deki, Fransa ise Suriye’deki ve Lübnan’daki derin izlerin mimarlarıdır.

“Biz zulüm gördüğümüz her yerden göç etmeyi tercih ettik ama maalesef yeni göç ettiğimiz yerlerde de aynı zulümle karşılaştık. Bu durum gittiğimiz her ülkede karşılaştığımız acı bir gerçek olarak varlığını devam ettirdi. Bu durum Fransa gibi en uygar ülkelerin birinde bile Yahudi sorunu siyasî bir sorun olarak ele alınıp çözüme kavuşturuluncaya kadar sürdü. Günümüzde Yahudilerin varlığı Anti-Semitizmin tohumlarını İngiltere’ye taşımaktadır ve çok geçmeden Amerika’da bu sorun ile tanışacaktır” (Herzl, 2018: 7-8).

Fransız Protestanlarıyla kendilerini özdeşleştiren TH dağınık olarak bulundukları dünya ülkelerinde sadık birer vatansever olamayacaklarını vurgulamış, ancak temel bir şart öne sürmüştür. Eğer huzur ve barış içinde yaşamaları sağlanırsa eşit haklara sahip olarak iyi birer vatandaş olabileceklerdir (Herzl, 2018: 9). Siyonizm illeti Yahudilerin TH’nin işaret ettiği hedeflere ulaşmaları için en elverişli katalizör olarak iş görmüş, Siyonizm kongreleri İsrail devletinin şekillenmesinde birinci derecede etkin olmuştur. Örneğin Siyonizm kongrelerinin TH’den sonra gelen en önemli ismi Haim Weizmann, Yahudi devletinin ilk cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır.

Tam adı Baron Abraham Edmond Benjamin James de Rothschild olan bir Fransız Yahudi iş adamı, Siyonizmin güçlü bir destekçisi olarak 1882’den itibaren, XIX. yy’nin sonlarında Avrupa’daki Yahudi halkının geniş alanlara yayılmış toprak alımlarını destekleyerek büyük bir başarı elde etmiş, bununla bağlantılı olarak Filistin’deki mevcut Yahudi yerleşimlerinin üzerine koyarak Araplardan gelen tehditlere yanıt vermekle alakadar olmuştur. Edmond’un büyük bağışları, İsrail Devleti’nin kurulmasına yardımcı olan, ilk yıllarında harekete önemli destek sağlamıştır. Ömrünün sonuna kadar faydacı Yahudi sömürgecilere, onlarca yeni sömürgeyi gözeten yardımlarda bulundu. Bu böyle devam ettikçe kadim Filistin devletinin toprakla olan bağı zayıflıyordu.

Rishon LeZion’u (Zion’da Bir İlk) ebeveynlerinin isimlerini taşıyan diğerleri izledi. Yahudi vatanı kurma hedefinde sanayileşmeyi ve ekonomik kalkınmayı destekledi. Edmond, İsrail’in şarap endüstrisinde önemli bir rol oynadı; Osmanlı Filistin’indeki yöneticilerinin gözetimi altında çiftlik kolonileriyle üzüm bağları kuruldu ve Rishon LeZion ve Zikhron Ya’akov’da iki büyük şaraphane açıldı. Edmond, ilk beş yıl içinde kaydedilen ilerlemeyi incelemek için 1887’de kolonilere ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Bu ilk yolculukta eşi Adelheid eşlik etti. Edmond’un yatı, Kudüs’e gitmeden önce Port Said’e, sonra Yafa’ya demirledi. 1923 yılında Filistin’deki işlerini denetlemek için PICA (Filistin Yahudi Kolonizasyon Derneği) kuruldu. PICA, 125.000 dönümden (50.586 ha) fazla arazi satın almış ve bir dizi ekonomik yatırım yapmıştır (The Rothchilds Archieve, 2020).

Fransız Yahudisi ve iş adamı olan (Damen, 2013) Edmond sanata ve bilime düşkün bir yaşam sürmüş ve kendi milletine karşı oldukça hayırsever bir portre çizmiştir;

Rothschild Château Boulogne-Billancourt aile mülkünü miras almış ve Seine-et- Marne bölgesindeki Gretz-Armainvilliers’e dâhil olan Château d’Armainvilliers’a sahip olmuştur. Edmond zamanla müzayedelerden kazandığı, 40.000’den fazla gravürü (Rembrandt’a ait olan 100’den fazla gravür ve çizimler dâhil), yaklaşık 3000 çizim ve 500 resimli kitaptan oluşan önemli bir çizim ve gravür koleksiyonunu Fransız Louvre Müzesine miras bırakmıştır, günümüzde Waddesdon Malikânesi koleksiyonunda yer alan sanat koleksiyonunun bir kısmı da oğlu James’e miras bırakmıştır. ...Institut Henri Poincaré, Institut de Biologie physico-chimique, pre- Centre National de la Recherche Scientifique, Madrid'deki Casa Velázquez ve Londra'daki Fransız Enstitüsü gibi araştırma kurumları kurdu. Fransız Académie des Beaux-Arts'ın bir üyesi olarak görev yaptı ve bu yolla Mısır'da Charles Simon Clermont-Ganneau, Suriye'de Eustache de Lorey ve Filistin'de Raymond Weill'in arkeolojik kazılarına sponsor oldu (The Rothschild Archieve, 2020).

Rothschild ailesinin bütün çabalarına rağmen, zamanla Yahudi devletine muhalif bir Yahudi cemaati yeni bir politik, ahlaki ve dini referansla Siyonizm karşıtı bir tavır takındı. Bunu açık bir şekilde dile getirenlerden birisi de Albert Einstein’dir. Einstein’in 1938 yılındaki Yahudi devleti karşıtı açıklaması, Roger Garaudy tarafından Mayıs 1942’de ilan edilen Biltmore Programıyla bağlantılı bulunmuştur. Ünlü fizikçi açıklamasında, “Bana göre, sınırları olan bir Yahudi Devleti, bir ordu ve bir projeyi hayata geçirmektense Araplarla yaşamı barış içinde paylaşmaya dayalı bir antlaşmaya varmak daha mantıklı olacaktır. Zamansal güç, ne kadar mütevazı olursa olsun saf bir milliyetçiliğin saflarımızda gelişmesi nedeniyle Yahudiliğin vereceği iç zarardan korkuyorum. Artık Makabe

döneminin Yahudileri değiliz. Dünyanın siyasî anlayışı, peygamberlerimizin cömertliğine borçlu olduğumuz toplumumuzun maneviyatından uzaklaşmakla eşdeğer olacaktır” demiştir (Akt. Garaudy, 1996: 8).

Yahudi devleti kurulurken yaşanan katliamlar Yahudi devletinin kurulmasına ramak kala insanlığın vicdanını sızlatmıştır. Deir Yasin köyünde 9 Nisan 1948’de 254 sakini, erkek, kadın ve çocuk, silahsız Arapları terörden kaçmaya zorlamak için “Irgun” birlikleri tarafından katledildiğinde Joshua’nın sesi Menahem Begin’inki değildi (Akt. Garaudy, 1996: 22). TH Yahudi devleti kitabını yazdığında bunları hayal etmiş midir bilinmez, fakat TH’nin bu devleti Filistin topraklarında her ne pahasına olursa olsun görmek istediği muhakkaktır. Onun takipçileri siyasî, ekonomik ve askerî faaliyetlerini herhangi bir hukuk kuralı gözetmeksizin savaş suçu işleyerek, kan ve gözyaşının üzerine bina ederek Yahudi menşeili devletlerini Batı’nın kanatları altında ilan etmişlerdir.