• Sonuç bulunamadı

Tevekkülün Mertebeler

Belgede Tevekkül – iman ilişkisi (sayfa 99-104)

İMANIN ÖNGÖRDÜĞÜ TEVEKKÜL ANLAYIŞININ BİREYSEL VE TOPLUMSAL KAZANIMLAR

3. Tevekkülün Mertebeler

Tevekkül, tasavvufta teslimiyet bağlamında hal ve makamlardan biri olarak ele alınmıştır. Tevekkülün teslimiyet olarak ifade bulması, “yazgıcı tevekkül anlayışı” olarak nitelendirilmiştir.516

Tevekkül konusu, tevekkülün imanȋ ve tevhidȋ yönü ön plana çıkarılarak daha çok tasavvufi kaynaklarda ayrıntılı olarak ele alınmıştır.517 Tasavvufȋ metinlerde

514 Şahin, Dini Bir Değer Olarak Tevekkül Yöneliminin Psikolojik Sebep ve Sonuçları Üzerine Araştırma, s. 2.

515 Enfal, 8/2.

tevekkülün tanımı hususunda sufilerden aynı tanımlarda bulunanlar olduğu gibi farklı tanımlarda bulunanlar da olmuştur. Bu durum, sufilerin içerisinde bulundukları hal ve makamlardan kaynaklanmaktadır.518 Gazzâlȋ, tevekkül tarifinin her sufinin sahip

oldukları makamdan ve kendi tevekkül anlayışlarından etkilenerek ortaya konulduğunu beyân eder.519

Mutasavvıflar, tevekkül ederken tedbirden ziyade Hakk’a güvenmenin ağırlıklı olduğu görüşündedir. Onlara göre tevekkül; tedbir alındıktan sonra amelin gerçekleşme esnasında ve sonrasında söz konusudur. Dolayısıyla tevekkülün öncelikli olarak Allah’a güvenerek ve bağlanarak sebepleri işlemek suretiyle vuku bulduğu savunulmuştur.520 Allah Teâlâ da bir amelin gerçekleşmesi hususunda

kullarından öncelikle sebep ve vasıtaları yerine getirmelerini, akabinde takdiri kendisinden beklemelerini emreder. Buna binâen tevekkülde sebeplerin işlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması ile neticenin Allah’ın takdirine bırakılmasının bütünlük içerisinde olduğu söylenebilir.521

Mutasavvıflar, tevekkülü derecelendirmeye tabi tutmuşlar ve tevekkülün en ileri derecesinin tafviz olduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir.522 Bunun yanında sufiler,

tevekkülü peygamberlerin hallerinden biri olarak; çalışıp kazanmayı da peygamberlerin sünneti olarak ifade etmişlerdir.523

Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Tafviznâme adlı eserinde geçen aşağıdaki mısralar tevekkülün en ileri seviyesi olan tafvize örnek olarak zikredilebilir:

“Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler.”524

517 Mahmud Esad Erkaya, Kur’ân Kaynaklı Tasavvuf Kavramları, 1. Baskı, Otto Yayınları, Ankara, 2017, s. 108.

518 Erkaya, Kur’ân Kaynaklı Tasavvuf Kavramları, s. 60. 519 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV, 475.

520 Abdürrezzak Tek, Tarihi Süreçte Tasavvuf ve Tarikatlar, 1. Baskı, Bursa Akademi, Bursa, 2016, s. 172.

521 Şuayip Türk, Kelâmȋ Açıdan Rızık Problemi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van, 2008, s. 72.

522 Ateş, İslam Tasavvufu, s. 50. 523 Ateş, İslam Tasavvufu, s. 10.

524 Bkz. Emine Yeniterzi, Mevlânâ’da Çalışma ve Tevekkül, Selçuk Üniversitesi 7. Millȋ Mevlânâ Sempozyumu, Selçuk Üniversitesi Yay., No: 122, Konya, 1996, s. 74.

Zünnun Mısrȋ, insanların makamlarının 19 tane olduğunu belirterek ilkinin emirlere icâbet etmek, sonuncusunun ise tevekkül etmek olduğunu beyan etmiştir.525

Said Havva; tevbe, tevekkül, zühd, vera, teslimiyet ve rızanın insana yorgunluk verdikleri müddetçe hal olduklarını; zevk vermeye başladıklarında ise makam olduklarını ifade eder.526 İbn Atâullah İskenderȋ, tedbiri tevekkül makamına aykırı

olarak değerlendirmiştir. Ona göre tevekkül eden kişi tedbir almadan takdire bütünüyle teslim olarak iradesini devredışı bırakırsa Allah’a tamamen itimat etmiş demektir. Bununla beraber İskenderȋ, rızık elde etmede sebeplere sarılmanın tevekküle mani olmadığını, aksine bu hususta sebepleri yerine getirmenin zorunluluğunu dile getirirken yine, Allah’ın takdirini merkeze alıp sebepleri devreden çıkarmanın şart olduğunu yani sebeplere takılı kalmamayı da vurgulamıştır.527

Sehl b. Abdullah et-Tüsterȋ, tevekkülü peygamberlerin yaşayışı olarak, çalışmayı da peygamberlerin sünneti olarak belirtmiş, peygamberlerin yaşayışını örnek alarak yaşayanların da sünneti asla terk etmeyeceğini dile getirmiştir.528

Sehl b. Abdullah et-Tüsterȋ, tevekkülün derecelerine dair beyânda bulunurken en düşük dereceyi düşünce ve boş ümitleri terk etmek, orta dereceyi ihtiyârı bırakmak şeklinde tarif etmiş, ancak orta dereceye ulaşanların en yüksek mertebeye erişeceğini ifade etmiştir.529

Ebu Ali Dekkak tevekkülü; tevekkül, teslim ve tefviz şeklinde derecelere ayırmıştır. Ona göre tevekkül başlangıç, teslim orta, rıza ise son haldir. Allah’ın vaadine güvenen kimse tevekkül sahibi olduğu için huzur bulur. Yine Allah’ın halini bilen kimse teslim sahibi olduğu için O’ndan emir alır. Allah’ın hükmüne razı olan kimse de bu sebeple tefviz sahibi olmuş olur.530

525 Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, 11. Baskı, Dergah Yayınları, İstanbul, 2013, s. 82. 526 Said Havva, Ruh Terbiyemiz İslâm Tasavvufu, Çev. İbrahim Sarmış, M. Sait Şimşek, 4. Baskı, Kayıhan Yayınevi, İstanbul, 1995, s. 385.

527 İbn Atâullah İskenderȋ, Ebü’l-Abbâs (Ebü’l-Fazl) Tâcüddȋn Ahmed b. Muhammed b. Abdilkerȋm, Tevekkülün İncelikleri, terc. Fatih Mehmet Albayrak, Üsküdar Yayınları, İstanbul, 2006, s. 167. 528 Şahin, Dini Bir Değer Olarak Tevekkül Yöneliminin Psikolojik Sebep ve Sonuçları Üzerine Araştırma, s. 15.

529 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV, 478. 530 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV, 483, 484.

Ebu Ali Dekkak’ın derecelendirmesi hakkında görüş beyân eden Ateş, tevekkülün vekȋle güvenmek olduğunu, bununla beraber vekȋle itiraz ve isteklerin iletilmesinin mümkün olabileceğini söyler. Fakat bir kimse tüm bu hallerden geçip vekȋle hiçbir öneride bulunmayıp vekȋlin yaptıklarına razı olursa onun kararını itirazsız kabul etmiş, dolayısıyla ona teslim olmuş demektir. Bütün işlerini vekȋline havâle eden kişi ise tefviz halinde demektir.531

Gazzâlȋ’ye göre kuvvet ve zâfiyet açısından tevekkül üç dereceye ayrılır. Birinci derecedeki kişinin Allah’ı kefil olarak bilmesi tıpkı bu kimsenin vekȋle olan güveni gibidir. İkinci derecedeki kişinin durumu da tıpkı her durum ve şartta annesine sığınan, ondan başkasına güvenmeyen bir çocuğun durumuna benzetilerek ifade edilir ki çocuğun annesine bu derece bağlılığı istemdışı bir hadisedir. Dolayısıyla ikinci derecedeki tevekkül anlayışına sahip olan bir kimse de çocuğun annesine itimat ve bağlılığı gibi Allah’a itimat eder ve O’na bütünüyle tevekkül eder. Gazzâlȋ, birinci derecedeki kişinin tevekkülünün tekellüf ve çalışması neticesinde gerçekleşen bir hal olduğunu dile getirirken ikinci derecede tevekküle değil bilhassa kendisine tevekkül edilen yaratıcıya iltifat edildiğini ifade eder. Gazzâlȋ’ye göre üçüncü derece ise, derecelerin en üstünüdür. Bu aşamadaki kişinin tevekkülü, birinci ve ikinci derecede bahsedilenlerden farklı olarak yıkayıcısının elinde olan ölünün durumuna benzetilmiştir. Gazzâlȋ, bu kimsenin durumunu, ağlamasına yahut süt istemesine gerek duymadan çocuğun ihtiyaçlarını kendiliğinden anlayan annenin durumuna benzetir. Bu makamda kişi, dua ve istekte bulunmasa dahi Allah’ın onun isteklerine cevap vereceği inancına sahiptir. Gazzâlȋ, bütün bunları ifade ederken birinci derecedeki tevekkül anlayışının daha yaygın olduğunu, ikinci ve üçüncü derecedeki tevekkül anlayışlarının kalbin tabiatının sebeplere yatkın olması ile de alakalı olarak zor ve ender karşılaşılan bir anlayış olduğunu savunur.532

Gazzâlȋ’ye göre tedbir ve amelin terki tevekkülün şartlarından olmadığı gibi her tedbir ve amel de caiz değildir. O, sebeplere başvurulmadan tevekkülün ifa edilemeyeceğini savunur.533

531 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV, 483, 484. 532 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV, 478, 479. 533 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV, 480.

Tevekkülü, Allah’a yakın olanların makamlarından biri olarak ifade eden Gazzâlȋ, bir işin neticelenmesinde bir başka varlığın tesirinin olduğunu öne süren bir kimsenin tevhid inancındaki noksanlığa vurgu yapar.534

Mutasavvıflara göre tevekkül, imanın kapılarından biri olup tevhid ve marifetin dalıdır. Allah, müritlerin kalplerini tevekkül ile kuvvetlendirir. Bu sebeple tevekkül Allah’ın yeryüzündeki askeridir. Peygamberlerin en yüksek makamlarından biri olarak ifade edilen tevekkül, aynı zamanda sıddık ve şehitlerin sahip olduğu en yüksek derecelerden biri olarak tarif edilmiştir. Gerçek bir tevhid anlayışına sahip olmak tevekkül ile mümkündür. Tevekkül; imanın kemale ulaşmasına, gizli-açık şirk içeren tüm unsurlardan korunmaya, şeytanın tuzaklarından emin olup inananlar üzerinde hakimiyet kurmasını engellemeye ve manevi yükselişe vesile olur.535 Bu

husus tevekkül makamındaki kişinin Allah tarafından sevildiğine ve himaye edildiğine işaret eder.

Kuşeyrȋ, tevekkülün kalbȋ bir amel olduğunu; tedbir ve sebepleri gerçekleştirmenin kalpte vuku bulan tevekküle tezat teşkil etmeyeceğini savunur.536

Kişi, kalben Allah’ın takdirine razı olduğu için istediği şeye sahip olduğunda ya da olmadığında kendisi hakkında takdir edilen şeyi hoşnutlukla karşılayacaktır.

Muhâsibȋ de inanan bir insan için en doğru yaklaşımın nefsten ümit ve beklentiyi terk ederek nefsin etkisine kapılmadan Allah’a itimat edip tevekkül etmek olduğunu belirtir.537

İmanın kendileriyle anlam bulduğu dört esası vardır. Bunlar; Allah’a tevekkül etmek, O’nun kazasına teslimiyet göstermek, işleri O’na havale etmek ve takdirine rıza göstermektir.538

Mekkȋ, Allah’ın tevekkülü imanla beraber zikrettiğini ve tevekkülün mü’minlere emredilen bir fiil olduğunu dile getirir. O, tevekkül ile iman arasında herhangi bir fark olmadığı düşüncesindedir.539 Oysa ki tevekkülün imanla beraber

534 Gazzâlȋ, Kimyâ-yı Saâdet, II, 579.

535 Gazzâlȋ, İhyâu Ulûmi’d-Din Tercemesi, IV/484.

536 Kuşeyrȋ, Letâifü’l-İşârât, İlk Harf Yayınları, y.y., 2000, s. 249. 537 Muhâsibȋ, er-Riâye (Kalp Hayatı), I, 202, 203.

538 Mekkȋ, Kûtu’l-Kulûb, III, 27. 539 Mekkȋ, Kûtu’l-Kulûb, III, 14.

zikredilmesi ikisinin aynı şey olduğu fikrine sevk etmemelidir. Çünkü iman, tevekkülü oluşturan en temel zemindir.

Tevekkül, imanın derecesine göre kuvvet kazanır. Yakȋni (kesin bilgi) tam olan bir kimsenin tevekkülü de tam olur. Yakȋnin kalpte yer edinmesi ve tevekkülün merkezinin kalp olması hasebiyle tevekkülün bir gönül işi olduğu ifade edilmiştir.540

Belgede Tevekkül – iman ilişkisi (sayfa 99-104)