• Sonuç bulunamadı

Yukarıda belirttiğimiz gibi Kur’ân’daki tekrarlara genel olarak kıssalar üzerinden değinen müfessir, tekrar edilen ayetlerle ilgili görüşlerini ise ilgili ayetler için yaptığı açıklamalarda ortaya koymuştur.

Müfessir bazen, tekrarlanan ayetlerin dikkat çekmek amacıyla yinelendiğini belirtmektedir. Örneğin Kamer suresinde dört kez tekrar edilen “Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! Andolsun biz Kur’ân’ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?”590 ayetlerinin ilk geçtiği yerde bu ayetin manasını, Kur’ân’ın içerdiği belîğ hüküm ve burhanlardan öğüt almanın kolaylaştırılması olarak açıklayan İbn Cüzey, bu ayetin “Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!” ayeti ile tekrar edilmesinin, bu surede geçen Nuh, Âd, Semûd ve Lût kavimlerine ait her bir kıssanın sonunda dinleyicinin dikkatini çekmek maksadıyla olduğunu söylemektedir.591

Rahman suresinde otuz bir kez tekrarlanan “O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?”592 ayetinin ilk geçtiği yerde bu ayetin tahlilini yapan müfessir buradaki hitabın insanlara ve cinlere olduğunu belirtmekte ve aynı surenin otuz birinci ayeti olan “Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alacağız.”593 ayetini bu görüşüne delil olarak göstermektedir. Bu ayetin tekrar edilmesinin sebebini te’kîd ve mübâlağa olarak açıklayan İbn Cüzey; tekrar eden bu ayetin manasının, tekrar edildiği her yerde kendinden önceki ayete döndüğünün (kendinden önceki ayetle ilişkili olduğunun) ve bu ayette te’kîd olmadığının, zira te’kîdin üçten fazla olmayacağının söylendiğini de aktarmıştır.594

Mürselât suresinde on kez tekerrür eden “O gün yalanlayanların vay haline!”595 ayetinin tekrar edilmesi hakkında kendisi bir görüş belirtmeyen müfessir ‘Denilmiştir ki’ lafzıyla iki görüş aktarmıştır. Bir görüşe göre bu tekrarın sebebi te’kîddir. Diğer görüşe göre ise bu ayet tekrar edildiği her yerde kendinden önceki ayete döner ve bu ayetin tasdik edilmesini gerektirir.596

590 Kamer 54/21-22: ٍﺮِآﱠﺪُﻣ ْﻦِﻣ ْﻞَﻬَﻓ ِﺮْآﱢﺬﻠِﻟ َنﺁْﺮُﻘْﻟا ﺎَﻧْﺮﱠﺴَﻳ ْﺪَﻘَﻟَو * ِرُﺬُﻧَو ﻲِﺑاَﺬَﻋ َنﺎَآ َﻒْﻴَﻜَﻓ 591 İbn Cüzey, et-Teshîl, IV, 154.

592 Rahmân 55/13: ِنﺎَﺑﱢﺬَﻜُﺗ ﺎَﻤُﻜﱢﺑَر ِءﺎَﻟﺁ ﱢيَﺄِﺒَﻓ 593 Rahmân 55/31: ِنﺎَﻠَﻘﱠﺜﻟا ﺎَﻬﱡﻳَأ ْﻢُﻜَﻟ ُغُﺮْﻔَﻨَﺳ 594 İbn Cüzey, et-Teshîl, IV, 160. 595 Mürselât 77/15: َﻦﻴِﺑﱢﺬَﻜُﻤْﻠِﻟ ٍﺬِﺌَﻣْﻮَﻳ ٌﻞْﻳَو 596 İbn Cüzey, et-Teshîl, IV, 319.

Nebe suresinde arka arkaya tekrar edilen “Hayır, ileride bilecekler. Sonra hayır hayır, ileride bilecekler.”597 ayetlerinden birincisinin aşağılama ve tehdit olduğunu söyleyen müfessir, bunun tekrar edilmesinin te’kîd için olduğunu ifade etmiştir.598

Tekâsür suresindeki “Öyle değil, ilerde bileceksiniz. Sonra yine öyle değil, ileride bileceksiniz.”599 ayetleri için de Nebe suresinde olduğu gibi ilkine aşağılama ve tehdid, ikincisine de te’kîd diyen müfessir bu görüşüne, atfın ‘ﱠﻢُﺛ / sonra’ edatı ile yapılmasının, ikinciyi birinciden daha büyük kıldığını ilave eder ve birincinin inkârcılar için, ikincinin ise müminler için bir tehdit olduğunun söylendiğini aktarır.600

VI- KUR’ÂN’DA MECÂZ (MECÂZÜ’L-KUR’ÂN)

Sözlükte ‘bir yeri yürümek suretiyle geçmek, yol katetmek’ anlamındaki cevz kökünden isim veya masdar olan mecaz kelimesi601, herhangi bir lafzın, konulduğu mananın dışında bir başka anlamda kullanılması demektir.602 Mecazın kullanılması için, hakiki mananın kastedilmesine mani bir karîne ve hakiki mana ile mecaz olarak kullanılacak mana arasında bir alaka / ilişki bulunması gerekir.603 Mecazi kullanımlar bütün dilerde mevcuttur. Çünkü dilin bu şekilde kullanımı hem kelamın edebi değerini hem de tesirini artırmaktadır. Ancak yine de, zaruret olmadıkça, kelimeleri hakiki manalarında kullanmak gerekmektedir. Çünkü hakikat asıldır, mecaz ise onun vekilidir; asıl dururken vekile itibar edilmez.604

Kur’ân-ı Kerîm’de de kelimeler bazen hakiki manalarında kullanıldıkları gibi bazen de mecazi olarak kullanılmışlardır. Bununla birlikte Kur’ân’da mecazi kullanımın varlığı hususunda bir takım ihtilaflar mevcuttur. Bazı âlimler Kur’ân’da mecazın varlığını inkâr etmişler, mecazı, yalanın kardeşi olarak nitelemiş ve Kur’ân’ın bundan münezzeh olduğunu belirterek, konuşan kimsenin, bir hakikati beyan etmede sıkıntıya düştüğü durumlarda eğreti olarak mecazı kullandığını, bu durumun ise Allah

597 Nebe 78/4-5: َنﻮُﻤَﻠْﻌَﻴَﺳ ﺎﱠﻠَآ ﱠﻢُﺛ *َنﻮُﻤَﻠْﻌَﻴَﺳ ﺎﱠﻠَآ 598 İbn Cüzey, et-Teshîl, IV, 323.

599 Tekâsür 102/3-4: َنﻮُﻤَﻠْﻌَﺗ َفْﻮَﺳ ﺎﱠﻠَآ ﱠﻢُﺛ * َنﻮُﻤَﻠْﻌَﺗ َفْﻮَﺳ ﺎﱠﻠَآ 600 İbn Cüzey, et-Teshîl, IV, 415.

601 İbn Manzûr, a. g. e., V, 126; ez-Zebîdî, a. g. e., IV, 19.

602 el-Kazvînî, el-Hatîb Muhammed b. Abdurahman (v. 739/1338), el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâğa, (tahk.:

Muhammed Abdulmü’min Hafâcî), 5. bs, Beyrut, 1980, s. 394-395; el-Cârim, Alî, Emîn, Mustafa, el-

Belâgatü’l-Vâdıha, Mısır, 1964, s. 71; Bolelli, Nusrettin, a. g. e., s. 76.

603 Şa‘bân, Zekiyyüddîn, Usûlü’l-Fıkh, (terc.: İbrahim Kafi Dönmez), TDV Yayınları, 7. bs., Ankara,

2004, s. 366; Atar, Fahrettin, Fıkıh Usûlü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 5. bs, İstanbul, 2002, s. 219.

için muhal olduğunu ifade etmişlerdir.605 Bununla beraber pek çok kimse Kur’ân’da mecazın bulunmadığı görüşünü kabul etmez. Muhaliflerin söylediği gibi Kur’ân’dan mecazı kaldıracak olursak, onun güzellik yönü de ortadan kalkmış olur. Belagat sahipleri, mecazın hakikatten daha beliğ olduğu hususunda ittifak halindedirler. Zaten Kur’ân’ın ibaresinin çekiciliği ve akıcılığı, bir miktar da kendisinde mevcut olan mecazlardan ileri gelmektedir.606

A) Müfessirin Konuya Yaklaşımı

İbn Cüzey’in, Kur’ân’da mecazın bulunması ile ilgili görüşlerini, Kur’ân’ın üslûpları bahsinde yer alan beyan edatlarının içerisindeki mecaz bölümünde zikretmiştik. Söz konusu yerde, Kur’ân’da mecazın bulunduğu hususunda dil ve usul âlimlerinin ittifak ettiğini, Kur’ân’ın Arap dili ile nazil olduğunu ve Arap dilinde de mecaz kullanımının yaygın olduğunu dile getiren müfessir; Bakara Suresi yedinci ayette607 yer alan ‘ٌةَوﺎَﺸِﻏ / perde’ kelimesi münasebetiyle yaptığı açıklamada da bu kelimede ittifak ile mecaz bulunduğunu, Kur’ân’da mecazın bulunmadığını söyleyenlerin aksine; burada, Kur’ân’da mecazın varlığına dair bir delil bulunduğunu söylemiştir.608Bu sözleriyle müfessir, hem Kur’ân’da mecazın bulunduğu konusunda ittifak olduğunu söylerken aynı zamanda Kur’ân’da mecazın bulunmadığı görüşünde olanlara karşı delil getirmekle bir tutarsızlık sergilemektedir.

Benzer Belgeler