• Sonuç bulunamadı

C. NASİHAT-NÂMELERİN KAYNAKLARI VE TARİHÎ GELİŞİMİ

1.2. Tercüme Nasihat-nâmeler

Bir dildeki ifadenin başka bir dildeki ifadeye aktarılması şeklinde tanımlanabilecek tercüme faaliyetleri insanlık tarihi kadar eskidir. MÖ 2000 yıllarında yaşayan Asurlular, Babilliler ve Hititlerde tercüme için görevli uzman katiplerin varlığı, Anadolu´da iki veya daha çok dilde hazırlanan sözlük formunda tabletlerin

tespiti bu görüşü destekler niteliktedir.293

293 Rezzan Kızıltan, “Tarihte Çeviri: Antik Çağ´dan 19. Yüzyıl Sonuna Kadar Edebî Çeviri Kuramları I: Antik Çağdan Barok Çağın Sonuna Kadar”, Ankara Üniversitesi DTCF Dergisi, c. 40, S. 1-2, 2000, s. 74.

Türklerde de başta dinî ilimler olmak üzere edebiyat, tıp, felsefe gibi pek çok disiplinlere ait tercümeler yapılmıştır. Bu tercümeler içerisinde Antik Yunan, Hint, Arap, Fars kültür ve edebiyatlarında kaleme alınmış nasihat ve hikmet muhtevalı eserlerden yapılan tercümeler önemli bir yer teşkil eder. Bilhassa Germiyanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri dönemi, Türk İslâm edebiyatında tercüme faaliyetlerinin gelişimine büyük bir ivme sağlamış; yine bu dönemde Bostân, Kâbûs-nâme, Eyyühe´l-

Veled gibi nasihat içerikli eserler Türk diline kazandırılmıştır.

Bugün Türk İslâm edebiyatında geniş bir nasihat-nâme literatüründen bahsedebiliyor isek Pend-i Nûşirevân-ı Âdil, Sa‘âdet-nâme, Kâbûs-nâme, Pend-i

Attâr, Bostân gibi metinlerden salt “çeviri” karşılığının çok ötesinde bir anlayışla

kaleme alınan tercüme nasihat-nâmeler sayesindedir. Bu tercümeler içerisinde Pend-i

Attâr isimli eserden yapılan çeviriler yukarıda ismini zikrettiğimiz diğer metinlerden

yapılan tercümelerin sayısına oranla daha fazladır. Mezkûr eserin Türk edebiyatında 12 adet manzum çevirisi tespit edilmiştir.

Bu başlıkta, tercüme nasihat-nâme olarak tespiti yapılan 23 adet eser; tercüme edildikleri kaynak metnin telif tarihi esas alınarak ve kendi içerisinde de kronolojik olarak gruplandırılmıştır. Gruplandırılan eserler incelendiğinde bu eserlerin bir kısmının kaynak metnin aslına sadık kalarak, kaynak metnin konusu bakımından, kaynak metnin genişletilmesi ile veya kaynak metnin belirli bölümlerinden seçki

yapılarak farklı tercüme şekilleri294 ile vücuda getirildiği görülmüştür.

1.2.1. Pend-i Nûşirevân-ı Âdil (?) Tercümeleri

Asıl ismi Hüsrev olan Nûşirevân 531-579 yılları arasında yaşamıştır. Nûşrevân, Enûşervân, Enûşirvân isimleri ile de anılan Nûşirevân; Sâsânî Devleti hükümdarlarındandır. Nûşirevân, tahtta kaldığı müddet içerisinde izlediği adil yönetim, toplum hizmetine yönelik icraatları ile tarihte önemli bir yer teşkil etmiştir. Döneminde Yunanca ve Süryânîce birçok ilmî eseri Pehlevîceye tercüme ettirmiş, 529 yılında Atina Okulu´nun kapanması ile birlikte İran´a iltica eden ilim adamlarını

294 Tercüme şekilleri ile ilgili geniş bilgi için bk. (Nurgül Sucu, “Eski Türk Edebiyatında Tercüme Geleneği”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 19, 2006, s. 130).

koruyup kollamıştır.295 Bu özellikleri ile Klâsik Fars edebiyatı başta olmak üzere Arap ve Türk edebiyatında “Nûşirevân-ı Âdil” olarak anılmış, ahlâkî eserlerin pek çoğunda isminden bahsedilmiş ve bu eserlerde yer alan hikmetli sözler kendisine atfedilmiştir. Fars edebiyatında Nûşirevân´ın nasihat ve vasiyetine dair verilen eserler, zaman içerisinde Türk edebiyatına da tercümeler vasıtası ile girmiştir. Devlet yönetimindeki başarısı, halkına yönelik adil ve merhametli yaklaşımı ile Türk edebiyatında bilhassa yöneticilere yönelik telif edilen nasihat kitaplarında Nûşirevân ismi örnek şahsiyet olarak zikredilmiştir. Onun hikmetlerini içeren manzum ve mensur pek çok tercüme eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin bir kısmı üzerinde akademik

çalışmalar da yapılmıştır.296 Bahsi geçen tercüme eserler içerisinde günümüze kadar

tespit edilen ilk ve tek manzum tercüme Ahmed-i Dâ‘î´nin Vasiyyet-i Nûşirevân isimli

eseridir.

1.2.1. Vasiyyet-i Nûşirevân (1421´den önce) /Ahmed-i Dâ‘î297

Eserin mütercimi Ahmed-i Dâ‘î (v. 1421´den önce), 15. asrın önde gelen şairlerindendir. Şu ana kadar sekizi mensur altısı manzum on dört eseri tespit edilmiştir. Bunlardan Türkçe Dîvân ve Çeng-nâme müelifin en tanınmış eserleridir.

Çalışmamıza konu olan ve asıl ismi Vasiyyet-i Nûşirevân-ı Âdil be-Püsereş

Hürmüz-i Tâcdâr olan eser Vasiyyet-i Nûşirevân ismi ile yaygınlık kazanmıştır.

Mezkûr eserin telif tarihi belli değildir.

Ahmed-i Dâ‘î, eserinde meşhur Sâsânî Hükümdarı Nûşirevân´ın oğluna verdiği öğütleri konu edinir. Eserin Farsça bir eserden tercüme edildiği düşünülmektedir. Ancak hangi eserden tercüme edildiğine dair kaynaklarda herhangi bir bilgi yer almaz. Mesnevî nazım şeklinde ve aruzun “mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün”

295 Ahmed Tefazzülî, “Enûşirvân”, TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV Yayınları, İstanbul, 1995, XI, 255. 296 Meselâ bk. (Müjgan Çakır, “Rahâtü´l- İnsân (Pend-nâme-i Enuşirvân)´ın Türkçe Bir Tercümesi”,

Turkish Studies, vol. 7/3, 2012, pp. 723-735); (Halil Sercan Koşik, “Nûşirevân´ın Hikmetlerini İçeren

Mensur Bir Nasihat-nâme”, Karadeniz Teknik Üniversitesi SBE Sosyal Bilimler Dergisi, S. 6, 2013, ss. 135-145).

297 Mahmut Kaplan, “Ahmed-i Dâ‘î´nin Vasiyyet-i Nûşirevân Tercümesi”, İslâmî Edebiyat Dergisi, S. 1, 1993, s. 19; Emine Yeniterzi, “Ahmed-i Dâ ‘î´nin Vasiyyet-i Nûşirevân Adlı Mesnevisi”, Selçuk

kalıbı ile nazmedilen eser 115 beyittir. Ahmed-i Dâ‘î Vasiyyet-i Nûşirevân´da hoşgörü, tevazu, misafirperverlik, merhamet, nezaket, samimiyet, affedici olma, adalet, ilim öğrenme, konuşma adabı ile ilgili öğütlere yer vermiştir.

Bu eser; Nûşirevân´ın öğütlerini ihtivâ eden ilk Türkçe manzum eser olmasının yanında, Anadolu sahasında çocuğun ahlâkî gelişim sürecine destek olmak amacı ile

kaleme alınan ilk eserlerden biridir ve bu yönüyle de mühimdir.298

1.2.2. Sa‘âdet-nâme (1073´ten önce) Tercümeleri

Sa‘âdet-nâme; 11. asır âlim, filozof, şair ve seyyahlarından Nâsır-ı Hüsrev (v.

1073´ten sonra) tarafından kaleme alınmıştır. Asıl adı Ebû Mu‘în Nâsır b. Hüsrev b. Hâris el-Kubâdiyânî el-Mervezî olan şair, İsmâilî´lerde en yüksek makam olan

imamlıktan sonra gelen hüccet makamındaki on iki kişiden biridir.299 Fars

edebiyatında felsefe, hikmet ve ahlâkî konuları şiirlerinde işleyerek kendine has bir üslûp oluşturan şairin en mühim eserlerinden biri de Sa‘âdet-nâme´dir. Sa‘âdet-nâme, okuyucuya ahlâkî konularda öğüt vermek amacı ile nazmedilmiş 300 beyitlik bir mesnevîdir. Yazıldığı dönemde büyük beğeni ile karşılanan eser, Türk edebiyatında

da biri manzum biri mensur300 olmak üzere iki adet tercüme ile yerini almıştır.

1.2.2.1. Tercüme-i Sa‘âdet-nâme (1495) / Seher Abdal301

Biyografik kaynaklarda ismine rastlanmayan şairin hayatı ile ilgili bilgilere eserinden ulaşılmaktadır. Buna göre “Seher Abdal”´ın (v. ?) yanı sıra “Seher Dervîş” ve “Seherî” mahlasını da kullanan şair, 15. asrın ikinci yarısı ile 16. asrın ilk yarısında yaşamıştır.302

298 Geniş bilgi için bk. (Rıdvan Canım-Hülya Sönmez, “Ahmed-i Dâ‘î´nin Vasiyyet-Nâme-i Nûşirevân´ındaki Eğitici Değerler”, Değerler Eğitimi Dergisi, c. 8, S. 20, Aralık 2010, ss. 171-202). 299 Nihat Azamat, “Nâsır-ı Hüsrev”, TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV Yayınları, İstanbul, 2006, XXXII, 395-397.

300 Mensur tercüme için bk. (Nâsır-ı Hüsrev, Saadet-nâme, (çev. Meliha Ülker Tarıkâhya), Maarif Basımevi, İstanbul, 1958).

301 Mustafa Özağaç, Seher Abdal´ın “Saadet-nâme” İsimli Mesnevîsi (Metin-Muhteva-Tahlil), Dokuz Eylül Üniversitesi SBE (Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2009.

Seher Abdal, Türk edebiyatında Nâsır-ı Hüsrev´in Sa‘âdet-nâme isimli eserinin ilk ve tek manzum tercümesini yapmıştır. Bu tercüme mesnevî şeklinde ve aruzun “mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün” kalıbı ile nazmedilmiştir. 300 beyitten oluşan kaynak metnin 500 beyite kadar genişletilmesi sureti ile oluşturulmuş Tercüme-i Sa‘âdet-

nâme´ye mütercim, 87 beyitlik bir sebeb-i telif bölümü ile başlar. Eserde çok söz

söylememek, iyilik yapmanın fazileti, ihsan, diğer insanların iyiliğini istemek, kanaat, anne ve babaya hürmet gibi konularla ilgili öğütlere yer verilmiştir.

1.2.3. Kâbûs-nâme (1082) Tercümeleri

Kâbûs-nâme İran sınırları içerisinde hüküm süren Ziyârî Hanedanı

hükümdarlarından Emîr Unsûru´l-Meâlî Keykâvus b. İskender b. Kabûs b. Veşmgîr´e (v. 1082´den sonra) aittir. Keykâvus b. İskender eserini devletin başına geçen oğlu için kaleme almıştır. Bu eserde oğluna devlet yönetiminde dikkat etmesi gereken hususlarla ilgili bilgi vermiştir. Mensur olarak kaleme alınan Kâbûs-nâme yazıldığı dönemin siyasî, kültürel, toplumsal, ahlâkî ve ilmî durumunu yansıtması bakımından dikkate değerdir. Müellif, verilen öğütleri etkili kılmak için eserinde pek çok atasözü, ayet ve hadislerden istifade etmiştir.

Kâbûs-nâme´nin farklı dillere çevirileri yapılmış ve bu tercümeler 14. asırdan

sonra Türk edebiyatında da yerini almaya başlamıştır. Türk edebiyatındaki tercümeler içerisinde en mühimleri eserin mensur çevirisini muhtevi Mercimek Ahmed´in Kabûs-

nâme,303 diğeri eserin manzum çevirisi olan Bedr-i Dilşâd´ın Murâd-nâme isimli eseridir.

1.2.3.1. Murâd-nâme (1427) / Bedr-i Dilşâd304

Murâd-nâme Şirvanlı Mahmûd b. Muhammed Dilşâd (v. 1506) tarafından

1426 yılında kaleme alınmıştır. “Bedr-i Dilşâd” ismi ile meşhur mütercim, eserin

Kabus-nâme´den tercüme olduğunu söylemeden devrin padişahı II. Murad´a (v.

1451) telif bir eser gibi sunmuştur. Eserinde de Murad-nâme´nin tercüme olduğuna

303 Keykâvus, Kâbûs-nâme, (haz. Orhan Şaik Gökyay), Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2007.

304 Âdem Ceyhan, Bedr-i Dilşâd´ın Murâd-nâme´si, Marmara Üniversitesi SBE (Doktora Tezi), İstanbul, 1994.

dair herhangi bir bilgi vermeyen Bedr-i Dilşâd, “yazdım, nazmeyledim, şerheyledim”

sözleri ile eserine telifî bir hava katmak istemiştir.305 Murâd-nâme, her ne kadar bir

Kâbûs-nâme tercümesi olsa da eserde kaynak metne sıkı sıkıya bağlı kalınmadığı

görülmektedir. Nitekim 44 bâbdan oluşan Kâbûs-nâme´ye karşılık Murâd-nâme 51 bâbdan oluşmaktadır. Eserden anlaşılan Murad-nâme´nin Kâbûs-nâme´nin serbest bir tercümesi olmasının yanı sıra şerhi olma özelliğini de göstermesidir.

9818 beyitten oluşan Murâd-nâme mesnevî nazım şeklinde ve aruzun “fe‘ûlün fe‘ûlün fe‘ûlün fe‘ûl” kalıbı ile nazmedilmiştir. Eserde tevhid, na‘t, medhiye ve sebeb- i telif bölümlerinin ardından 51 başlıkta asıl konu işlenmiştir. Bu başlıklarda cömertlik, misafire ikram ve hürmetin önemi, hastalıklara karşı bedeni korumak ve sağlığa önem vermek, savaş ahlâkı, merhametli olmanın fazileti, emaneti muhafaza etmek, şükür gibi pek çok konuda nasihatler yer alır.

1.2.4. İlâhî-nâme (1221´den önce) / Tercümeleri

İlâhî-nâme, Ferîdüddîn Attâr´ın bir hükümdar ve altı oğlu arasında kurduğu

çerçeve hikâye ve onun içerisinde gelişen küçük hikâyelerden meydana getirdiği eseridir. Esere göre bir hükümdar bilgi, ahlâk ve hüner sahibi altı oğluna dünyada en çok elde etmek istediği şeyi sorar. Onlar da sırasıyla bu soruya farklı cevaplar verirler. Kimisi âb-ı hayatı, kimisi câm-ı Cem´i, kimisi mihr-i Süleymân´ı arzulamaktadır. Bu cevaplar sonrasında hükümdar, çocuklarının kavuşmayı istediği her bir arzu ile ilgili kendilerine çeşitli bilgiler ve tavsiyeler verir. Örneğin, câm-ı Cem´i isteyen oğluna Cem´in dünyanınn tüm sırlarını gösteren kadehi olmasına rağmen yine de ölümden kurtulamadığını; mihr-i Süleymân´ı isteyen oğluna dünya malı, makam ve mansıbın geçici olduğunu anlatır. Attâr´ın eser sonunda vermek istediği mesaj, kişinin boş arzular peşinde koşmasının yanlış olduğudur. Bunu da hükümdarın altı evladı üzerinden temsilî hikâyelerle okuyucuya aktarmıştır.

Çeşitli dinî ve ahlâkî öğütleri muhtevi İlâhî-nâme, 16. asır sufî şairlerden Şemseddîn-i Sivâsî tarafından Türkçeye nazmen tercüme edilmiştir.

1.2.4.1. İbret-nümâ (1576-1577) / Şemseddîn-i Sivâsî306

İbret-nümâ, Şemseddîn-i Sivâsî´nin Menâkıb-ı İmâm-ı A‘zam isimli eserinin

sonunda işaret ettiğine göre beşinci eseridir.307 Eser 1576-1577 tarihinde kaleme

alınmıştır. İbret-nümâ müellifin de ifade ettiği gibi Attâr´ın İlâhî-nâme isimli eserinden seçilen hikâyeler ve bu hikâyelerin sonunda “ İbret” ismi ile yer alan

kıssadan hisse bölümlerinin Türkçeye tercümesi ile oluşturulmuştur.308 Eser; mesnevî

şeklinde, aruzun “mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün” kalıbı ile nazmedilmiştir ve 4890 beyittir.

İbret-nümâ; klâsik mensevî tertibine uygun olarak giriş, konunun işlendiği asıl

bölüm ve hâtime olmak üzere üç bölümden oluşur. Giriş kısmında tevhid, münacat, na‘t, din ve devlet büyüklerine medhiyeler, Râfızîlerle ilgili eleştirel bir şiir, adaletin üstünlüğü ile ilgili iki hikâye yer alır. Asıl konunun işlendiği bölümlerde “Hikâyet” başlıkları ile 101 hikâye yer almaktadır. Bu hikâyeler bilge bir padişah ve onun hepsi birbirinden maharetli altı oğlu arasında geçen olayları muhtevidir. Her hikâyenin sonunda “İbret” başlığı ile kıssadan hisseler bulunur. Bu hisselerde şehvet ve nefsin arzularından uzak durmak, insanın başına gelen iyi ve kötü her şeyin birer imtihan olduğunu bilmek, kibirden sakınmak, alçak gönüllü olmak, dünyanın geçiciliği gibi konulara ilişkin tavsiyeler yer alır.

1.2.5. Pend-i Attâr (1221´den önce) Tercümeleri

Pend-nâme adlı eserin bazı kaynaklarda Attâr´a aidiyetiyle ilgili tartışmalar söz

konusudur. Said Nefîsî (v. 1966), Seyyid Ziyâeddîn Seccâdî, Fuâd Rahmânî, Hellmut

306 Erol Çöm, 16. Yüzyıl Ahlâkî Mesnevîleri ve Şemseddîn-i Sivâsî´nin İbret-nümâ Adlı Mesnevîsi

(İnceleme-Metin), Selçuk Üniversitesi SBE (Doktora Tezi), Konya, 2007. Diğer çalışma için bk.

(Burhan Enginoğlu, Şemseddîn Sivasî´nin İbret-nümâ Mesnevîsi (İnceleme-Edisyon Kritikli Metin),

Cumhuriyet Üniversitesi SBE (Yüksek Lisans Tezi), Sivas, 1997). 307 Anuñ beşincisi “ ‘İbret-nümâ” ´dur

Sülûk ehline hoş nazm-ı ‘atâdur (b. 2935) (Eliaçık, Şemsüddîn-i Sivâsî´nin Menâkıb-ı İmâm-ı Azam

(Manzum) Mesnevîsi (İnceleme-Metin), s. 320).

308 Rivayet eylemişdür Hâce-i Attâr Cemâli cennetinde ola tayyâr

İlâhî-nâme´sindendür numûne

Garâz ‘ibret hikâyetdür bahâne (b. 446-447) (Çöm, 16. Yüzyıl Ahlâkî Mesnevîleri ve Şemseddîn-i

Ritter (v. 1971) gibi araştırmacılar Pend-nâme´nin Attâr´a ait olduğu düşüncesini savunurken İsmail Hâkimî, Bediüzzamân Fürûzânfer (v. 1970) gibi isimler eserin

Attâr´a aidiyetine ihtiyatla yaklaşmak gerektiğini düşünürler.309

Türk İslâm edebiyatında Pend-name´nin müellifinin kimliği ilgili tartışmalar bir kenara bırakılmış; eserin Ferîdüddîn Attâr´a ait olduğu kabul edilmiş ve Attâr, Türk şair ve müellifler tarafından eserlerinden hürmetle bahsedilen bir şahsiyet hâline gelmiştir. Yazıldığı devirden itibaren içerisinde doğduğu Fars edebiyatı başta olmak üzere büyük beğeni toplayan Pend-nâme, Türk İslâm edebiyatında “pend-nâme” olarak adlandırılan bir türe isim olmuştur. Attâr´ın Pend-nâme´si gerek kendisinden sonra kaleme alınan nasihat-nâmelere örneklik teşkil etmesi gerekse eser üzerinde yapılan manzum, mensur tercüme ve şerh çalışmaları ile Türk İslâm edebiyatında “Pend-i Attâr” literatürünün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Yıllarca Osmanlı

medreselerinde ders kitabı olarak da okutulan Pend-nâme,310 Türk İslâm edebiyatında

kaleme alınan nasihat-nâmeler içerisinde tercümesi en çok yapılan eser olarak karşımıza çıkar.

Mesnevî formunda yazılan Pend-nâme, aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” kalıbı ile nazmedilmiştir. İlk kez 16. asırda Sabâyî tarafından manzum tercümesi yapılan eserin son manzum tercümesi 19. asırda Seyyid Alî Rızâ tarafından er-

Riyâzü´r-Rızâ ismiyle yapılmıştır.

1.2.5.1. Sırât-ı Müstakîm (1501-1511 ?) / Sabâyî311

Asıl ismi Hayreddîn olan şair Edirnelidir; Şeyh Vefâ müridanındandır ve şiirlerinde “Sabâyî” mahlasını kullanmaktadır. Sabâyî (v. ?), Attâr´ın Pend-nâme isimli eserini aslına bağlı kalmak sureti ile tahminî 1501-1511 yılları arasında tercüme

309 Geniş bilgi için bk. (Musa Balcı, “Attâr ve Pendnâme´si Üzerine”, Artvin Çoruh Üniversitesi İlahiyat

Araştırmaları Dergisi, c. 2, S. 1, 2018, ss. 39-40).

310 Ekrem Tak-Bilgin Aydın, “XVII. Yüzyılda İstanbul Medreselerinde Okutulan Kitaplar (Tereke Kayıtları Üzerine Bir Değerlendirme)”, Dil ve Edebiyat Araştırmaları, S. 19, 2019, s. 195.

311 Kadir Atlansoy, Sabâyî, Sırât-ı Müstakim, Uludağ Üniversitesi SBE (Yüksek Lisans Tezi), Bursa, 1987; Kadir Atlansoy, “Pend-i Attâr´ın İlk Manzum Çevirisi: Sabâyî´nin Sırât-ı Müstakîm Mesnevîsi”,

etmiştir.312 Bu tercüme, Pend-i Attâr´ın Anadolu sahasındaki ilk manzum çevirisi olması sebebiyle önemlidir.

730 beyitten oluşan eser mesnevî nazım şeklinde ve aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” kalıbı ile yazılmıştır. Mütercim, eserinde kaynak metnin tevhid, na‘t bölümlerine bazı özgün beyitler eklemiş; Pend-i Attâr´da yer almayan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin medhiyelerine yer vermiştir. Sırât-ı Müstakîm´de kaynak metinde olduğu gibi tevazu, nefsi tezkiye etme, gösterişten uzak durma, dünyanın geçiliğini idrak etme ve ahireti düşünmenin gerekliliği, cömertlik, dostluk gibi konularda çeşitli öğütler verilmiştir.

1.2.5.2. Kitâb-ı Bostân-ı Nasâyih (1543) / Za‘îfî313

Eserin mütercimi 16. asır müderris şairlerindendir. Rumelili olmasından mülhem “Za‘îfî-i Rûmî” (v. 1557) ismi ile anılmaktadır. Bostân-ı Nasâyih, Pend-i

Attâr´ın Türk edebiyatındaki ikinci manzum çevirisidir. Mesnevî nazım şeklinde ve

aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” kalıbı ile nazmedilen eser 1573 beyittir.Za‘îfî, esas

metne geçmeden önce 30 beyitlik tevhid, 11 beyitlik na‘t, 6 beyitlik din büyükleri için medhiye, 22 beyitlik devrin padişahı Kanûnî Sultan Süleymân ile ilgili medîha, 19 beyitlik eserin medhi ve 15 beyitlik münacat bölümüne yer vermiştir. Kanûnî Sultan Süleymân ve eserin övgüsü için yazılmış iki şiir dışında eser, aslına sadık kalınarak yapılmış bir tercümedir.

1.2.5.3. Tercüme-i Pend-i Attâr (1559) / Edirneli Nazmî314

Asıl adı Mehmed olan şair (v. 1559´dan sonra) 16. asrın sonlarında yaşamıştır. Kaynakların verdiği bilgiye göre yeniçeri bir babanın oğludur. Yavuz Sultan Selim ve

312 Atlansoy, “Pend-i Attâr´ın İlk Manzum Çevirisi: Sabâyî´nin Sırât-ı Müstakîm Mesnevîsi”, s. 35. 313 Pîr Mehmed b. Evrenos b. Nûreddîn Za‘îfî, Kitâb-ı Bostân-ı Nasâyih, (haz. Ümit Tokatlı), Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1995; Abdulhakim Koçin, Zaifî ve Bustân-ı Nasâyıh´ı, Gazi Üniversitesi SBE (Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1991.

314 Kudret Altun, Pend-nâme-i Nazmî (Tercüme-i Pend-i Attâr İnceleme-Metin-Sözlük), Laçin Kitabevi, Kayseri, 2004. Ayrıca bk. (Hasibe Mazıoğlu, “Edirneli Nazmî’nin Pend-i Attâr Çevirisi”, Ankara

Kanûnî devirlerindeki pek çok savaşa yeniçeri olarak katılmıştır.315 Mecma‘u´n-

Nezâ’ir isimli şiir mecmuası ile şöhret bulmuştur.

Nazmî´nin Tercüme-i Pend-i Attâr isimli eseri, Attâr´ın Pend-nâme isimli eserinin genişletilmesi sureti ile yapılmış bir tercümesidir. Kaynak metindeki her beyit bir beyitle tercüme edilmiş ve mezkûr beyitin anlamı bir ya da birkaç beyitle

genişletilmiştir. Eseri bu yönüyle şerh olarak değerlendirenler de vardır.316 Mütercim,

esere kendisinden bir şeyler kattığını bizzat söyler.317 Mesnevî nazım şeklinde ve

aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” kalıbı ile nazmedilen eser 3000 beyitten oluşur. 1.2.5.4. Terceme-i Pend-nâme-i Attâr (1556-1557) / Emre318

Eser kütüphane kataloglarında “Emrî” ve “Emre” olmak üzere iki şaire atfedilir. Eser üzerinde yapılan akademik çalışmalarda mütercimin “Emre” olduğu konusunda ittifak edilmiştir. Emre´nin (v. 1556-1557´den sonra) hayatı ile ilgili kaynaklardaki bilgiler sınırlıdır. Onun Kanûnî Devri şairlerinden olduğu, Şehzade Bayezid´in (v. 1562) emri ile Pend-nâme-i Attâr´dan önce Ebû Bekir Müstevfî-i Kazvînî´nin (v. 1340´tan sonra) Tarîh-i Güzîde´sini Farsçadan Türkçeye tercüme ettiği

kaynakların verdiği bilgilerdir.319 Tercümelerinden yola çıkarak şairin iyi derecede

Farsça bildiği söylenebilir.

Terceme-i Pend-i Attâr, 21 beyitlik Farsça bir girişle başlar. Tevhid ve na‘t

kabilinden beyitlerin yer aldığı bu bölümde Attâr´ın Pend-nâme´si övülür. 30 beyitlik sebeb-i telif kısmı ve Şehzade Bayezid´in övgüsü, tevhid ve na‘t bölümlerinden sonra

315 Mustafa Özkan, “Edirneli Nazmî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV Yayınları, İstanbul, 1994, X, 450. 316 Sadık Yazar, Anadolu Sahası Klâsik Türk Edebiyatında Tercüme ve Şerh Geleneği, İstanbul Üniversitesi SBE (Doktora Tezi), İstanbul, 2011, s. 391.

317 Dürc-i nazmımda o pürdür dercüme

Katdım anı dahı k´itdim tercüme (b. 50) (Altun, Pend-nâme-i Nazmî (Tercüme-i Pend-i Attâr

İnceleme-Metin-Sözlük), s. 35).

318 Emre, Terceme-i Pend-nâme-i Attar, (haz. A. Azmi Bilgin), Enderun Kitabevi, İstanbul, 1998. Ayrıca bk. (Hasibe Mazıoğlu, “Kanûnî´nin Oğlu Şehzade Bayezid İçin Yapılan Pend-nâme-i Attâr Çevirisi”, VIII. Türk Tarih Kongresi, 11-15 Ekim 1976 Bildiriler, c. 2, Ankara, 1981, ss. 1183-1193); (Azmi Bilgin, “Türk Edebiyatında Nasihatnâme ve Emre´nin Tercüme-i Pendnâme-i Attâr´ı”, Türk

Dünyası Araştırmaları Dergisi, S. 93, 1994, ss. 197-208); (Emre, Terceme-i Pendnâme-i Attâr, (haz.

M. Sait Mermutlu), Büyüyenay Yayınları, İstanbul, 2015).

asıl konuya geçilir. Klâsik mesnevî şeklinde ve aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” kalıbı nazma çekilen eser, 957 beyitten oluşur.

1.2.5.5. Tercüme-i Pend-nâme-i Attâr (1588´den önce ?) / Mecîdî320

Tam künyesi Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh b. İsrâîl et-Tosyevî (v. 1588?) olan mütercim, şiirlerinde “Mecîdî” mahlasını kullanır. 16. asrın önde gelen âlimlerinden

olan Mecîdî, başta tefsir olmak üzere pek çok eser kaleme almıştır.321

Tercüme-i Pend-nâme-i Attâr, kaynak metinde olduğu gibi mesnevî nazım

şeklinde ve aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” kalıbı ile nazmedilmiştir. 1234 beyitten müteşekkil eser tevhid, na‘t; dört halife, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve din büyükleri için medîhalar, sebeb-i telif ve Pend-nâme-i Attâr övgüsünün yer aldığı 42 beyitlik bir girişle başlar. Şair, daha sonra 37 başlık altında asıl konuya geçer. Nefsin isteklerine

Benzer Belgeler