• Sonuç bulunamadı

ةَراَه َّطلا ُباَتِك ﴿

﴾ ِ

﴿ 21

هُروُه ُط ِميِدأَ ْلا ُغاَبِد

﴾ ُ

“Derinin tabaklanması, onun temizlenmesidir”[1]

Bu hadis, bir rivayette ise şu şekilde gelmiştir:

﴿ رُه َط ْدَقَف َغِبُد #باَهإِ َ ا َمُّيأْ ﴾

“Hangi deri, tabaklanmışsa, temizlenmiş olur”[2]

Bir başka rivayet ish:

﴿ رُه َط ْدَقَف ِباَهِاْلا َغِبُد َ اَذإِ ﴾

“Deri, bıçaklandığı zaman, temizlenmiş olur”[3]

Bir diğer rivayette ise:

﴿ هُتاَكَذ ِميِدأَ ْلا ُغاَبِد ُ ﴾

“Derinin tabaklanması, onun temizlenmesidir”[4]

Bu hadisin, bundan başka (farklı) lafızları daha vardır. (Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:)

1. Abdullah ibn Abbâs[5]

2. Muğîre[6]

3. Enes[7]

4. Seleme ibnu'l-Bahebak[8]

5. Hz. Aişe[9]

6. Ebu Ümâme[10]

7. Meymûne[11]

8. Ümmü Seleme[12]

9. Zeyneb bint Cahş

10. Zeyd b. Sâbit

11. Abdullah ibn Ömer

12. Câbir

13. Abdullah ibn Mes’ud[13]

14. Sevde[14] ve daha birçokları

Dârekutnî (ö. 385/995), bu hadisi, bir çok yollardan çeşitli lafızlarla sahabeden rivayet edip sonra da şöyle der: “Bu hadislerin senedleri, sahihtir.”

Münâvî (ö. 1031/1622)’de “Teysîr”de belirttiğine göre; bu hadis, mütevatirdir.

Bu meselenin aslı, Tahâvî (ö. 321/933)’nin “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde şöyle geçmektedir: “Resulullah (s.a.v)’den, ölmüş hayvanın derisini tabaklamak suretiyle temizlendiğini haber veren, manayı açıklayıcı, (geliş yolları) sahih ve mütevatir rivayetler gelmiştir.”

(Tahâvî, bu hadislerden bazısını senetleriyle birlikte nakledip daha sonra da devamla) şöyle der: “Ölmüş hayvanın derisini tabaklamak suretiyle temizlendiği hususundaki bu rivayetler, mütevatir olarak gelmiştir. Bu da, mananın, görünen yönüdür.

Bu (rivayetler), bu rivayetlerin getirdiği (mana)nın aksini bize göstermeyen Abdullah b.

Ukey hadisinden[15] daha uygundur.”[16]

Fakat Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi anmamıştır.

“Resulullah (s.a.v) bir gün iki kabre uğrayıp:

‘Bu ikisi azap çekiyorlar. Fakat azapları, büyük bir günah hususunda değil’

buyurdu. Sonra da:

‘Birisi, idrar sıçramasına karşı korunması’ buyurdu”[17]

Bir rivayette ise

﴿ هِزْنَت ْسَي َال ُ

“korunmazdı” ifadesi vardır.

“Diğeri ise söz getirip götürmede bulunurdu”

Başka bir rivayette ise bu ifadenin yerine

﴿ ساَّنلا َموُحُل ُلُك3أََي َناَكَف ِ ﴾

“(Diğeri ise) insanların etlerini yiyordu” ifadesi vardır.

Bu hadis, sahih ve bir çok hadis kitabında, pek çok meşhur yollarla bir grup sahabeden gelmiştir. Bu sahabelerden bazısı şunlardır:

1. Ebu Bekre[18]

2. Hz. Aişe[19]

3. Ebu Hureyre[20]

4. Abdullah ibn Ömer[21]

5. Enes[22]

6. Ebu Ümâme[23]

7. Abdullah ibn Abbâs[24]

8. Ya’lâ b. Mürre[25]

9. Câbir[26]

10. Hz. Ali

Bu hadisin, mütevatir hadisler içerisinde sayılması, işte bundan dolayıdır. Fakat şimdi bu hadisi, mütevatir hadisler içerisinde sayan kimse görememekteyim.

* * *

﴿ 23

هُتَتْيَم ُّلِحْلا ُهُؤُاَم ُروُه َّطلا َوُه : َلاَقَف ِ.رْحَبْلا ِن َع َلِئً ُس

﴾ ُ

“Hz. Peygamber (s.a.v)’e; deniz (suyunun temiz olup olmadığı) soruldu. O da şöyle buyurdu:

“Denizin suyu, (hem temiz ve hem de) temizleyici ve içinde öleni yemek, helaldir”[27]

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1. Ebu Hureyre[28]

2. Hz. Ali[29]

3. Câbir b. Abdullah[30]

4. Abdullah ibn Abbâs[31]

5. Abdullah ibn Amr[32]

6. Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk[33]

7. Enes[34]

8. Abdullah ibn Ömer[35]

9. Abdullah el-Müdlecî[36]

10. el-Firâsî[37]

11. Süleyman b. Musa[38] (mürsel olarak)

12. Yahya b. Ebi Kesîr[39]

Toplam, 12 kişi.

(Derim ki:) Zürkânî (ö. 1122/1710) “Şerhu’l-Muvatta”da "Abdest almak için temizlenme” bab başlığında bu hadis ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Bu hadis, İslam’ın temel esaslarından biridir; çünkü imamlar, bu hadisi, itirazsız bir şekilde kabul etmişlerdir. Fıkıhçılar da daha sonraki zamanlarda bu hadisi,ülkeden ülkeye dolaştırmışlardır.

Bu hadisi; Mâlikî mezhebinin büyük imamları, İmam Şâfiî, İmam Ahmed, dört sünen sahibi, Dârekutnî, Beyhakî, Hâkim ve daha bir çokları, birçok yoldan rivayet etmiştir.

İbn Huzeyme, İbn Hibbân, İbn Mende ve daha birçokları da, bu hadisin, sahih olduğunu söylemişlerdir.

Tirmizî de dedi ki: ‘Bu hadis, hasen-sahihtir.’

Buhârî’ye, bu hadisin sahih olup olmadığı meselesi soruldu. O da: -‘Bu, sahih bir hadistir’ diye cevap verdi.” (Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.)

* * *

﴿ 24

ا َلَو #روُه ُط ِرْيَغِب ًةا َل َص ُهَّللا ُلَبْقَي ا َل ا َلَو ًةَق َد َص

لوُل ُغ

﴾ َ

“Allah, temizlik yapılmadan (Abdestsiz, gusülsüz ve teyemmümsüz hiçbir) namazı ve ganimet çalıntısı (maldan da hiçbir) sadakayı kabul etmez”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1. Abdullah ibn Ömer[40]

2. Üsâme b. Umeyr[41]

3. Enes[42]

4. Ebu Bekre[43]

5. Zübeyr b. Avâm[44]

6. Abdullah ibn Mes’ud[45]

7. İmrân b. Husayn[46]

8. Ebu Saîd el-Hudrî[47]

9. Ebu Hureyre[48]

10. Hasan b. Ali[49]

11. Hasan[50] (el-Basrî’den mürsel olarak)

12. Ebu Kılâbe[51]

13. Hz. Ömer[52]

14. Abdullah ibn Mes’ud[53] (mevkuf olarak)

Toplam, 14 kişi.

﴿ 25

هْيَل َع ِهللا َم ْسا ِرُك ْذَي ْمَل ْنَمِل َءو ُضُو َال

﴾ ِ

“(Abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan (= besmele çekmeyen) kimsenin abdesti yoktur”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1. Saîd b. Zeyd[54]

2. Ebu Saîd el-Hudrî[55]

3. Ebu Hureyre[56]

4. Ebu Sebre[57]

5. Sehl b. Sa’d[58]

6. Hz. Aişe[59]

7. Hz. Ali[60]

8. Ümmü Sebre[61]

9. Enes[62]

Toplam, 9 kişi.

(Derim ki:) Bu konuda rivayet edilen hadislerden birisi şöyledir:

ءو ُضُوْلا ِءا َض ْعأَِل ًاروُه َط َناَك ِهْيَل َع ِهّللا َم ْسا ِرُك ْذَي ْمَلَو أَ َّضَوَت ْنَمَو ِهِن َدَب ِعيِمَجل ًاروُه َط ِهْيَل َع ِهّللا َم ْسا َرَكَذَو أَ َّضَوَت ْنَم ﴿

﴾ ِ

“Kim abdest alıp ardından da Allah’ın ismini anarsa, onun, bütün bedeni için bir temizlik olur. Kim de abdest alıp ardından da Allah’ın ismini anmazsa, bu abdest sadece onun abdest (alırken yıkadığı) organları için bir temizlik olur”

Bu hadisi, Dârekutnî (ö.385/995) ile Beyhakî (ö. 458/1066) rivayet etmiştir.

Ebu’ş-Şeyh (ö. 369/979)’de, bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan zayıf bir senedle rivayet etmiştir.

Dârekutnî (ö.385/995) ile Beyhakî (ö. 458/1066), bu hadisin, Abdullah ibn Mes’ud yolundan zayıf olduğunu söylemişlerdir.

Yine Dârekutnî (ö.385/995) ile Beyhakî (ö. 458/1066), bu hadisin, ikinci defa Abdullah ibn Ömer yolundan zayıf olduğunu söylemiştir

Râfi’ (ö. 623/1225)'de, abdest alırken, besmele çekmenin vacip olmadığına dair bu hadisi delil getirmiştir.

Ebu Ubeyd (ö. 224/839) ise “Kitabu’t-Tuhûr”da bu hadisi nakletmiştir.

Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)de “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfi’”de belirttiğine göre; asıl hadis, Ebu Hureyre yolundan gelen hadistir.

(Daha sonra İbn Hacer) derki: “Bu konuda Ebu Saîd el-Hudrî,

10. Saîd b. Zeyd, Hz. Aişe, Sehl b. Sa’d, Ebu Sebre, Ümmü Sebre, Hz. Ali ile Enes’ten de rivayetler gelmiştir.

Daha sonra İbn Hacer, bunların rivayet ettikleri hadisleri nakletmiş ve bu hadislerin geliş yolları ile bunların içerisinde zayıf yoldan gelen hadisleri de aktarmıştır.

Daha sonra İbn Hacer, sözünün sonuna doğru şöyle der: “Ortaya çıkan sonuç şu dur: (Şimdiye kadar naklettiği) hadislerin toplamıyla, (hadisin) kuvvetli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum ise, hadisin, bir aslının bulunduğunu göstermektedir.”

Ebu Bekr b. Ebi Şeybe (ö. 235/849)’de der ki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, bu hadisi söylediği sabittir.”

Bezzâr (ö. 292/904)’da der ki: “Fakat bu hadis, açıklanıp manası da şöyle olmalıdır:

‘(Abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan kimsenin abdestinin fazileti yoktur’ (denilir).

Fakat ‘(abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan kimsenin abdesti olmaz’ denilemez.”

Nevevî (ö.676/1277)’de “Ezkâr”da der ki: “(Abdest alırken) besmele çekme hususunda zayıf hadisler gelmiştir.”

İmam Ahmed (ö. 241/855)’in de şöyle söylediği sabittir: “Abdest alırken besmele çekme hususunda sabit (sağlam) bir hadisin bulunduğunu bilmiyorum.”

Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’de “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfi’”de der ki: “(Hadisin sabit olup olmadığı hususunda İmam Ahmed’in) bilgisinin olmayışı, (hadisin) sabit olmadığı anlamına gelmez. Bunun bir derece altına (indiği zaman); (hadisin) sabit oluşu, sıhhatli olma olasılığını meydana getirir. (Hadisin) sabit olmamasından ise, zayıf bile olmadığı anlamı çıkmaz. Dolayısıyla da hüküm yok olmaz. Bunun bir derece altında; (hadisin) bir yoldan sabit olmayışı, sabitliğin, herkesten olmadığı anlamı çıkmaz.”

Daha sonra Hafız İbn Hacer, abdest alırken, besmele çekme hususunda gelen hadisleri beklettikten sonra şöyle der:

“Ebu’l-Feth el-Ya’merî dedi ki: ‘Abdest alırken, besmele çekme hususunda gelen hadisler; ya (mana bakımından) anlaşılır, (fakat rivayet bakımından) sahih değildir yada (rivayet bakımından) sahih, (fakat mana bakımından) anlaşılır değildir.’

İbnu’s-Salâh’da dedi ki: ‘Hasen hadisle sabit olan bir mesele, (bu konuda gelen) hadislerin bir araya gelmesiyle de sabit olur.’ “(İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)

Münzirî (ö. 656/1258)’de “Terğîb”de bu hadisi Ebu Hureyre yolu ile Saîd b. Zeyd yolundan beklettikten sonra şöyle der: “Bu hadislerin hiç birisi, bu konuda söylenen sözlerden zarar görebilecek nitelikte değildir.”

Daha sonra Münzirî der ki: “Her ne kadar bu konuda söylenen sözler, bu hadislere zarar verebilecek nitelik de değilse bile, bu konuda hadisler gelmiştir; çünkü bu hadisler, geliş yollarının çok olması sebebiyle birbirini desteklemekte ve kuvvet kazanmaktadır.”

Gördüğünüz gibi, Suyûtî (ö. 911/1505) –Allah ona rahmet eylesin- bu konuda aşırıya kaçıp hadisi, mütevatir hadisler içerisinde saymıştır. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah’tır.

* * *

﴿ 26

لْعِف يِف ِهْيَل َع ّثَحْلاَو ِكاَوِّسلا هِرْي َغَو ِءو ُضُوْلا

﴾ ِ

“Abdest alırken yada bir başka durumda, misvak kullanma ve misvak kullanmayı teşvik etme”[63] ile ilgili hadisler

Abdest alırken yada bir başka durumda misvak kullanma ve misvak kullanma ile ilgili hadisler, sahabenin büyük bir kısmından rivayet edilmiştir:

1. Huzeyfe[64]

2. Abdullah ibn Abbâs[65]

3. Fadl b. Abbâs

4. Hz. Aişe[66]

5. Ebu Hureyre[67]

6. Ebu Eyyûb[68]

7. Ammâr b. Yâsir[69]

8. Ümmü Seleme[70]

9. Ebu’d-Derdâ’[71]

10. Ebu Ümâme[72]

11. Sehl b. Sa’d 12. Cübeyr b. Mut’im 13. Ebu’t-Tufeyl 14. Enes b. Mâlik[73]

15. Muttalib b. Abdullah 16. Ebu Saîd el-Hudrî [74]

17. Abdullah ibn Ömer 18. Câbir

19. Hz. Ali

20. Vâsile b. el-Eska’

21. Râfi’ b. Hadîc 22. Âmir b. Rebîa 23. Abdullah ibn Amr

24. Abbâs

25. Ebu Musa el-Eş’arî 26. Abdullah ibn Mes’ud 27. Ebu Hayre es-Sabbâhî 28. Muâz b. Cebel

29. Zeyd b. Hâlid el-Cühenî 30. Mihrâz

31. Temâm ibn Abbâs ve daha birçokları

Bu hadisi; İmam Mâlik (ö. 179/795) “Muvatta”da Ma’n b. İsa ile bir çoğu yolundan yaptığı rivayette, İmam Şâfiî (ö. 204/819) ise “Müsned”de, Beyhakî (ö. 458/1066)’de

“Sünen” adlı eserinde ve daha birçokları, Ebu Hureyre yolundan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:

ىَل َع َّق ُشأْ ْنأْ َالْوَل ﴿ يِتَّمُأْ

ءو ُضُو ِّلُك َعَم ِكاَو ِّسلاِب ْمُهُتْرَمأَ َل

﴾ ٍ

“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest almada, onlara, misvak kullanmalarını emrederdim”

Münzirî (ö. 656/1258), Ebu Hureyre yolundan gelen bu hadisi, İmam Ahmed ile İbn Huzeyme Nin “Sahîh” adlı kitabına dayandırmıştır.

İbn Hibbân (ö. 354/965)’da “Sahîh” adlı eserinde, bu hadisi, şu lafızla rivayet etmiştir:

ةَال َص ِّلُك َدْنِع ِءو ُضُوْلا َعَم ﴿

﴾ ٍ

“Her namaz için abdest almalarını…”

(Suyûtî’de) “Câmi”de,[75] (Ebu Hureyre yolundan gelen) bu hadisin, bir lafzını, İmam Ahmed ile Nesâî’ye (şu lafızla) dayandırmıştır:

ىَل َع َّق ُشأْ ْنأْ َالْوَل ﴿ يِتَّمُأْ

ءو ُضُو ِّلُك َعَمَو #ءو ُضُوِب #ةَال َص ِّلُك َدْنِع ْمُهُتْرَمأَ َل كاَو ِسِب

﴾ ٍ

“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest almalarını ve her abdest alırken de misvak kullanmalarını onlara emrederdim”

(“Câmi”nin şarihi Münâvî’de) “Teysîr”de der ki: “Bu hadisin senedi, sahihtir.”

Münzirî (ö. 656/1258)’de, bu hadisi, bu lafızla İmam Ahmed’e dayandırdıktan sonra, bu hadisin, hasen senedle rivayet edildiğini söylemiştir.

Suyûtî (ö. 911/1505) “Câmi”de,[76] bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan Hâkim’in

“Müstedrek” adlı eseri ile Beyhakî’nin “Sünen” adlı eserine (şu lafızla) dayandırmıştır:

ىَل َع َّق ُشأْ ْنأْ َالْوَل ﴿ يِتَّمُأْ

ىَلإِ ِةَريِخأَلا ِءا َشِعْلا َةَال َص ُتْرَّخأَ َلَو ِءو ُضُوْلا َعَم َكاَوِّسلا ْمِهْwيَل َع ُت ْضَرَفَل لْيلَّلا ِف ْصِن

﴾ ِ

“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest almalarında, misvak kullanmalarını, onlara, farz kılardım. Yatsı namazını da, gecenin son üçte birine (1/3) kadar ertelerdim.”

(Münâvî’de) “Teysîr”de der ki: “Bu hadisin senedi, sahihtir. Nevevî ‘de, İbnu’s-Salâh gibi, bu hadisin, münker bir hadis olduğunu söylemişler ve bu hadisin kusurlu yönlerini söylemişlerdir.”

Zürkânî (ö. 1122/1710)’de “Şerhu’l-Muvatta”da derki: “Hâkim dedi ki: ‘Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre, sahihtir. Bunun bir illeti (sakıncalı yönü) yoktur.’”

(Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.)

“Resulullah (s.a.v), ümmetine zorluk vereceğinden korkmasaydı, her abdest alışlarında, onlara, misvak kullanmalarını emrederdi”

Taberânî (ö. 360/970)’de, ”Evsat”da, bu hadisi, (belli) bir senedle rivayet etmiştir.

Münzirî (ö. 656/1258)’de der ki: “Bu hadis, Hz. Ali’den merfu’ olarak ilk lafzıyla hasendir.”

İbn Hibbân (ö. 354/965)’da, “Sahîh” adlı eserinde, bu hadisi, Hz. Aişe’den merfu’

olarak şöyle rivayet etmiştir:

ىَل َع َّق ُشأْ ْنأْ َالْوَل ﴿ يِتَّمُأْ

ةَال َص ِّلُك َدْنِع ِءو ُضُوْلا َعَم ِكاَو ِّسلاِب ْمُهُتْرَمأَ َل

﴾ ٍ

“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest alırken, onlara, misvak kullanmalarını emrederdim”

İbn Ebi Şeybe (ö. 235/849)’de, (bu hadisi,) Hassân ibn Atiyye Den merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:

ءو ُضُوْلا ُر ْط َش ُكاَو ِّسلاَو ِناَميyالا ُر ْط َش ُءو ُضُوَْلَا ﴿

﴾ ِ

“Abdest, imanın yarısıdır. Misvak da, abdestin yarısıdır”

Bu konuda daha geniş bilgi için Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in, “Tahrîcu Ehâdisi Şerhi’l-Kebîr li’r-Râfiî” adlı eserinin, ‘Misvak Kullanma Babına başvurabilirsiniz.

(Yine bu konu ile ilgili olarak) Suyûtî (ö. 911/1505)’nin ”Dürrü’l-Mensûr” adlı tefsirinde

﴿ نُهَّمَتأََف #تاَمِلَكِب ِهِّبَر َميِهاَرْبإِ َّ ىَلَتْبا ِذإَِو ﴾

“Bir zamanlar Rabbi, İbrahim’i, bir takım kelimelerle sınamıştı da, İbrahim, bunları tam olarak yerine getirmişti.” (Bakara: 2/124) ayetinin açıklamasına bakabilirsiniz.

* * *

﴿ 27

ة َف ِص ىَّل َص ِّيِبَّنلا ِءو ُضُوْلا مَّل َسَو ِهْيَل َع ُهللا

﴾ َ

“Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli”ile ilgili hadisler

Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatan hadislerin hepsini, “ağza su alma”

(=mazmaza) ile “burna su çekme” (=istinşak) geçmektedir.

Yine bu hadislerin bir çoğunda, ilk önce, üçer defa elleri yıkama geçmektedir.

Zeylaî (ö. 762/1360) “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili hadislerin 20 kişiden rivayet edildiğini aynen şöyle anlatmaktadır:

“Derim ki: Hadis alimleri, Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini 20 sahabeden rivayet etmişlerdir. (Bunlar, şunlardır:)

1. Abdullah b. Zeyd b. Âsım[78]

2. Hz. Osman[79]

3. Abdullah ibn Abbâs[80]

4. Muğîre b. Şu’be[81]

5. Hz. Ali[82]

6. Mikdam b. Ma'dikerib[83]

7. Rebî’ bint. Muavviz[84]

8. Ebu Mâlik el-Eş’arî[85]

9. Ebu Hureyre[86]

10. Ebu Bekre[87]

11. Vâil b. Hicr[88]

12. Nüfeyl b. Cübeyr el-Kindî[89]

13. Ebu Ümâme[90]

14. Hz. Aişe[91]

15. Enes[92]

16. Ka’b ibn Amr el-Yâmî[93]

17. Ebu Eyyûb el-Ensârî[94]

18. Abdullah ibn Ebi Evfâ[95]

19. Berâ b. Âzib[96]

20. Ebu Kâhil[97]

Bunlar, (rivayet ettikleri) hadislerin hepsinin içerisinde, “ağza su alma” (=mazmaza) ve “burna su çekmeyi” (=istinşak) almışlardır.” (Zeylaî’nin sözü burada bitmektedir.)

Bu konuda daha geniş bilgi için Zeylaî’nin bu kitabına bakabilirsiniz.

Zeylaî, hem bu hadisleri ve hem de bu hadislerin tahric lerini belirtmiştir. Ayrıca bu hadislerin tahrici meselesinde ilavelerde bulunmuştur.

21. Abdullah b. Üneys[98]

Bu hadis ise, Taberânî (ö. 360/970)’nin “Mu’cemu’l-Evsat” adlı eserinde geçmektedir.

İbn Hacer (ö. 852/1447) ise “Tahrîcu Ehâsisi’l-Hidâye”de, Zeylaî’nin, Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili hadisler hususunda söylemiş olduğu sözü özetlemiştir.

Gerekli bilgi için İbn Hacer’in bu kitabına bakabilirsiniz.

İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457)’ın “Fethü’l-Kadîr” adlı eserinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini, fiil ve söz yönünden anlatanların hepsi, 22 kişidir. İbnü’l-Hümâm, daha önce ismi geçen sahabilerin hepsini de anmıştır. Ayrıca

22. Amr b. Şuayb, babasından, o da atasından –bu da, Abdullah İbn Amr b.el-Âs’tır-[99] yaptığı rivayeti de ilave etmiştir.

Daha geniş bilgi için bu kitaba başvurabilirsiniz.

* * *

﴿ 27

ىَّل َص ُهَّنإِ

هَتَيْحِل ُلِّلَحُي َناَك َمَّل َسَو ِهْيَل َع ُهللا

﴾ ُ

“Hz. Peygamber (s.a.v) -abdest alırken- sakalının arasına suyu iyice geçirirdi”

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1. Enes b. Mâlik[100]

2. Hz. Osman[101]

3. Hz. Ali[102]

4. Ammâr b. Yâsir[103]

5. Ebu Eyyûb el-Ensârî[104]

6. Hz. Aişe[105]

7. Abdullah ibn Ebi Evfâ[106]

8. Abdullah ibn Abbâs[107]

9. Abdullah in Ömer[108] hadisi, Hz. Osman yolundan ankledip sonra da der ki: “Hâkim, bu hadisin şahitlerini;

Enes, Aişe, Ali ile Ammâr’dan getirmiştir.

Derim ki: Yine bu konudaki hadis; Ümmü Seleme, Ebu Eyyûb el-Ensârî, Ebu Ümâme, Abdullah in Ömer, Câbir b. Abdullah, Cerîr, Abdullah ibn Ebi Evfâ, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Akbere ile Ebu’d-Derdâ’dan da rivayet edilmiştir.

(Daha sonra İbn Hacer, bunlardan gelen hadisleri nakledip devamla da) der ki: Bu konudaki mürsel hadisi, Saîd b. Mansûr; Velîd’den, o da Saîd b. Sinân’dan, o da Biz-Zâhiriyye’den, o da Cübeyr b. Nüfeyr Den şöyle rivayet etmiştir:

ىَّل َص ِهّللا ُلو ُسَر َناَك ﴿

“Resulullah (s.a.v), abdest aldığı zaman, parmaklarının ve sakalının arasına suyu iyice geçirirdi. Onun bütün sahabeleri de, abdest aldıklarında, sakallarının arasına suyu iyice geçirirlerdi.” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)

Bazıları da, Suyûtî (ö. 911/1505)’nin, (“el-Ezhâr” da) ismini andıklarına şunu da ilave etmişlerdir:

Böylece (hadisi rivayet edenlerin) sayısı, 18’e ulaşmış olmaktadır.

* * *

Kulaklar için ayrıca su almaya ihtiyaç olmayıp mesh edilirler, ayrıca yıkanmazlar demektir.

Tirmizî (ö.279/892), bu hadisi şu yoldan getirmiştir:

1. Ebu Ümâme[115]

İbn Hacer (ö. 852/1447) “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de der ki: “Bu konuda bu hadis,şu yollardan da gelmiştir:

2. Abdullah ibn Zeyd[116]

3. Abdullah ibn Abbâs[117]

4. Ebu Hureyre[118]

5. Ebu Musa el-Eş’arî[119]

6. Abdullah ibn Ömer[120]

7. Enes[121]

8. Hz. Aişe” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)

Bazıları, bunlara, şunları da ilave etmişlerdir:

9. Câbir b. Abdullah

10. Semure b. Cündüb

11. Süleyman b. Musa (mürsel olarak)

Tirmizî (ö.279/892), “Ebu Ümâme Hadisi” hakkında der ki: “Bu hadisin senedi, o kadar sağlam değildir.”

İbn Dakîk el-Îd (ö. 702/1302) “İmâm”da der ki: “Bize göre, bu hadis, hasendir.”

Zeylaî (ö. 762/1360)’de “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de Abdullah ibn Zeyd Hadisi hakkında der ki: “Bu hadis, (senedi) muttasıl olma ve ravileri sika olma bakımından bu konuda senedi en ideal olanıdır.”

Bir çok hadisçi der ki: “Bu hadisin, Süveyd b. Saîd yolundan geleni hariç, (diğer yollardan gelenlerin) herhangi bir illetli yönü yoktur.”

Müslim (ö. 261/875) ise Süveyd b. Saîd yolundan hadis rivayet etmiştir.

Beyhakî (ö. 458/1066)’nin bu konudaki sözü ise şöyledir: “Bu konudaki, tartışma birbirine karışmıştır.”

İbnü’l-Kattân (ö. 189/813), Abdullah ibn Abbâs Hadisi hakkında der ki: “Bu hadisin senedi, sahihtir. Ravileri de, sikadır.”

Dârekutnî (ö. 385/995) ise bu hadisin, karışıklık sebebiyle illetli olduğunu söylemiştir; çünkü İbn Cüreyc, bu hadisi, dönüp dolaştırıp bir defasında Atâ’ yoluyla Abdullah ibn Abbâs’tan ve diğer bir defasında ise Süleyman b. Musa yoluyla Hz.

Peygamber (s.a.v)’den mürsel olarak rivayet etmiştir.

Birçok hadisçi de der ki: “Bu durum, hadisin değerini zedelemektedir; çünkü İbn Cüreyc İn, bu hadisi, birinci ve ikinci bir şekilde işitmiş olmasını engel teşkil etmemektedir.

Bununla birlikte İbn Hazm (ö. 456/1063)’ın, “Bu hadisin bütün senedleri, zayıftır”

sözü; Abdülhakk’ın, “Bu hadisin senedlerinden hiç birisi sahih değildir” sözü ile Beyhakî (ö. 458/1066)’nin “Hilâfiyât” adlı eserinde, “Bu hadis, bir çok senedlerle rivayet edilmiş olup bunların senedleri, illetlidir” sözü, (az önce bu hadis ile ilgili yukarıda geçen görüşleri) reddetmektedir.

Bu konuda daha geniş bilgi için Şeyh Abdurrauf el-Münâ

vî (ö. 1031/1622)’nin “Feyzu’l-Kadîr” ile Kemâl ibnü’l-Hümâm (ö. 861/1457)’ın “Fethü’l-Kadîr” adlı eserine bakabilirsiniz.

Her ne kadar bu hadisi, şimdi, mütevatir hadisler içerisinde sayanlar bulunmasada, mütevatir hadisler içerisinde sayılması olasılığından ötürü, bu hadisi, burada getirdim.

Ayrıca Tahâvî (ö. 321/933)’nin, “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde, bu konu ile ilgili

﴿ ا َمُهَم َّدَقُم ُح َسْمَي ِس3أَّْرلا َنِم ِنْيَنُذُأَْلا َّنأْ

ا َمُهَرَّخَؤُْمَو س3أَّْرلا َعَم

ِ ﴾

“Kulaklar, baştandır. (Çünkü Peygamber,) başın

önünden başlayıp gerisine doğru ellerini götürüp iki kulağını da mesh ediyor” hadisi ile bunun, Hz. Peygamber (s.a.v)’in eyleminden olduğunu gösteren hadisleri beklettikten sonra şöyle söylediğini gördüm:

“Ebu Ca’fer dedi ki: Bu hadisler; başın önünden başlayıp kulakların arkasına doğru elleri götürmek suretiyle iki kulağı mesh etmenin hükmünü belirtmektedir. Bununla ilgili rivayetler, tevatürdür. Bunun aksini gösteren rivayetler ise tevatür değildir.”

* * *

﴿ 29

راَّنلا َنِم ِباَق ْعأَ ْلِل ٌلْيَو

﴾ ِ

“Ökçelerin, ateşte vay haline!”[122]

Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1. Abdullah ibn Amr[123]

2. Ebu Hureyre[124]

3. Hz. Aişe[125]

4. Câbir b. Abdullah[126]

5. Abdullah b. Hâris b. Cüz’ ez-Zebîdî[127]

6. Muakkib[128]

7. Ebu Ümâme el-Bâhilî[129]

8. Ebu Ümâme’nin kardeşi[130]

9. Ebu Zerr[131]

Toplam, 9 kişi.

(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:

10. Hâlid b. Velîd[132]

11. Amr ibn al-Âs[133]

12. Yezîd b. Ebi Süfyân[134]

13. Şurahbil b. Hasene[135]

Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 1031/1622) “Şerhu Câmii’s-Sağîr”de ve (Muhibbullah ibn Abdişşekür’de) “Müsellemetu’s-Sübût fi’l-Usûl” adlı kitabın şarihi, bu hadisin, mütevatir olduğunu söylemiştir.

Devamla der ki: Bu hadisi, adaletli oldukları kesin bilinen 12 sahabi rivayet etmiştir.

Bunların çoğu, Rıdvan Biatına katılan sahabeler dir.”

İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de derki: “Bu hadis, bir grup sahabeden gelmiştir. Bu hadislerin sened yönünden en sıhhatli olanı, 3 tanedir. Bunlar, 1. Ebu Hureyre,[136] 2.

Abdullah ibn Amr,[137] 3. Abdullah b. Hâris b. Cüz’ ez-Zebîdî.[138]

Ayrıca Hz. Aişe’den gelen bir hadis daha vardır. Fakat bu hadis, Medine (‘ye doğru yola çıkmışken) söylenmiş olup hasendir.”

İbn Abdilberr’in sözünde geçen ilk hadis, Buhârî ile Müslim’in Sahîh’lerinde geçmektedir. Üçüncü hadis ise; İmam Ahmed, Dârekutnî, Taberânî ile Hâkim’in yanında şu lafızla gelmiştir:

راَّنلا َنِم ِما َدْقأَ ْلا ِنو ُطُبَو ِباَق ْعأَ ْلِل ٌلْيَو ﴿

﴾ ِ

“Ökçelerin ve ayak çukurlarının, ateşteki vay haline!”

(Münâvî’nin) “Teysîr” adlı eserinde de geçtiği üzere, bu hadisin senedi, sahihtir.

Dördüncüsü ise, Hz. Aişe Hadisi[139] olup bu da, Muvatta ile Müslim’de geçmektedir.

* * *

﴿ 30

ل ْس ُغ نْيَلْجِّرلا

﴾ ِ

“Abdest alırken ayakları yıkama” ile ilgili hadisler

Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatanlar, (abdest alırken ayakları yıkanılacağı hususunda) anlaşma sağlamışlardır. Bunların isimleri, daha önce Hz.

Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili bahiste geçmişti. Ayrıca bunlara, şunlarda ilave edilebilir:

23. Hz. Ömer[140]

24. Abdullah ibn Ömer[141]

25. Übey b. Ka’b[142]

26. Muâviye [143]

27. Muâz b. Cebel[144]

28. Ebu Râfi’[145]

29. Câbir b. Abdullah[146]

30. Temîm b. Gaziyye el-Ensârî[147]

31. Ebu’d-Derdâ’[148]

32. Ümmü Seleme[149]

33. Ammâr b. Yasîr[150]

34. Zeyd b. Sâbit

Kemal ibnü’l-Hümâm (ö. 861/1456) “Tahrîr” adlı eserinde anlattığına göre; abdest alma sırasında ayakları yıkama ilgili hadisler, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, mütevatir olarak gelmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatanlar, (abdest alırken ayakları yıkanılacağı hususunda) anlaşma sağlamışlardır. Bunu anlatanların sayısı, 30’a ulaşmıştır.

“Tahrîr”in şarihi[151] İbn Emîrü’l- Hâcc (ö. 879/1474)’da der ki: “Aksine Hz.

Peygamber (s.a.v)’in abdest alırken ayakları yıkadığı hususunu anlatanların sayısı, 30’u geçmektedir.. Musannifin, bu meseleyi anlatanların 22 kişi olduğu ile ilgili söylediği söze uydum. Bunların bir kısmı, (Musannifin) “Fethü’l-Kadîr” adlı eserinde bulunmaktadır.”

Daha sonra İbn Emîr, bunların isimlerini belirtmiş ve bunların rivayet ettikleri hadisleri tahric edenleri de kaydetmiştir.

(Devamla da) der ki: “Bu hadisi rivayet eden 22 kişiye ek olarak, -yukarıda da geçtiği üzere- 12 kişi daha ilave edilmiştir.”

(Yine sözüne devamla) derki: “Böylece bu hadisi rivayet edenlerin toplam sayısı, 34’e ulaşmış olmaktadır. Araştırma yapan kimse, bu konuda daha fazla bilgiler bulabilir.”

(İbn Emîrü’l- Hâcc’ın sözü burada bitmektedir.)

Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Emîrü’l- Hâcc’ın, bu kitabının, üçüncü cüzünün baş taraflarına bakabilirsiniz.

Sehâvî (ö. 902/1496) “Fethu’l-Muğîs” adlı eserinde abdest alırken ayakları yıkama ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet olunan hadisleri naklettikten sonra Şeyh Ebu İshâk eş-Şîrâzî’nin şöyle söylediğini belirtir:

“Bu hadislerin, ‘ahad haberler’ olduğu söylenemez; çünkü rivayet olunan bu hadisler, bir araya getirildiğinde, ‘manevî tevatürü’ oluşturmaktadır.”

(Sehâvî sözüne devamla) derki: “Yine aynı şekilde bir çok kimse; Hz. Ali’nin kahramanlığı, Hâtem et-Tâî’nin cömertliği ve Deccâl’in gelişini anlatan haberler gibi, bunu da, ‘manevî tevatür’ içerisinde saymıştır.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.)

(Şeyh Muhibbullah b. Abduşşekur Un) “Müselleme Tus-Sübût” adlı eserinde geçtiği üzere; İbnü’l-Cevzî derki: “Mütevatir hadisler, pek çok olup epey bir yekuna ulaşmıştır.”

Daha sonra İbnü’l-Cevzî, bu mütevatir hadisler içerisinde, “Abdest alırken ayakları yıkama ile ilgili hadisi” de saymıştır.

(Buhârî şarihi Kastallânî’de) “İrşâdu’s-Sârî”de, ‘Kitabu’l-Vudû’ (=Abdest Bölümü’)nün

‘Bâbu Gelir-Ricley’ (=Ayakları Yıkama Bab’ın)da şöyle der:

“Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli içerisinde, ayaklarını yıkadığı hususunda

“Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli içerisinde, ayaklarını yıkadığı hususunda

Benzer Belgeler