• Sonuç bulunamadı

4. ALLAH’IN SIFATLARI

4.4. Sıfatların Tasnifi

4.4.1. Zâtî Sıfatlar

4.4.1.2. Selbî Sıfatlar

4.4.1.3.7. Tekvîn

Tekvîn, yaratmak, meydana getirmek, oluşturmak demektir. “fiil, halk, tahlîk, îcâd, ihdâs ve ihtirâ’, ibdâ’, sun’ ” kelimeleri de tekvîn’in karşılığı olarak kullanılır.223 Allah’ın sıfatı olarak, Allah’ın mevcut olmayanı o konumdan varlık

alanına çıkarmasıdır (yaratma). Tekvîn, yaratmak, hayat vermek, hayata son vermek, rızıklandırmak, nimet vermek, azap etmek gibi bütün fiilî sıfatların esasıdır.224 Bu

sıfat sadece Mâtürîdîler’e göre kadîm ve zât ile kaim müstakil bir sıfattır. Mu’tezile ve Eş’arîler’e göre ise tekvîn hâdis olduğu için Allah’ın zâtına nispeti caiz değildir. Bu konudaki fikir ayrılığı tekvîn ile mükevven arasındaki ilişkinin yorumlanması ile ilgilidir. Mu’tezile ve Eş’arîler’e göre tekvîn ile mükevven aynı zaman içinde bulunur. Mükevven hadis olduğuna göre tekvîn de aynı konumdadır. Mâtürîdî kelamcıları ise tekvîn ile mükevveni birbirinden ayrı şeyler olarak kabul ettiler. Dolayısıyla tekvîn Allah’ın sıfatı olarak kadîmdir. Mükevven ise hâdistir.225

Subûtî sıfatlara sıfat-ı maânî de denmiştir. Bunun sebebi hayat, ilim, kudret irâde ve diğerleri kuruluş bakımından mastar kalıbında olduğu içindir. Bunların sıfat sîgasında olanlarına ise sıfat-ı mâneviyye denilmiştir. Hay, alîm, semî, basîr, kâdir, mürîd gibi.

Bu sıfatların Allah’a izafe edilmesi konusundaki yorum farklılıklarına gelecek olursak; Mu’tezile söz konusu sıfatların mastar kalıbında değil sıfat formunda benimsenip açıklanması gerektiğini söylerler. Buna göre Allah Hay’dır,

222 Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, s. 58-59.

223 Ahmet Saim Kılavuz, Ana Hatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, 20. Baskı, Ensar Yayınları,

İstanbul 2013, s. 131; Topaloğlu-Çelebi, Kelam Terimleri Sözlüğü, s. 315.

224 Özler, “İlâhî İsim ve Sıfatlar”, Kelam el Kitabı, ed. Şaban Ali Düzgün, s. 241.

Alîm’dir, Kadir’dir denilebilir. Fakat Allah hayat sahibidir veya ilim sahibidir denmesi caiz değildir. Başka bir deyişle sıfat-ı maneviyye’nin Allah’a izafe edilmesi caizdir, ancak sıfat-ı maânî’nin Allah’a izafesi câiz değildir. Zîra Allah hayat sahibidir, ilim sahibidir diye maânî sıfatlarının Allah’a izâfe edilmesi teaddüd-i kudemâ’ya yol açar ki bu da tevhîd ilkesini zedeler. Dolayısıyla Allah hakkında böyle bir durum söz konusu olamaz. Allah zâtı ile alîm, zâtı ile kadir ve zâtı ile hay’dır. Buradan çıkan sonuç; Allah’ın sıfatları zâtının aynıdır. Mu’tezile’nin bu tututmu, yani Allah’a maânî sıfatlarını izafe etmekten kaçınmaları onların da muattıla olarak isimlendirilmelerinin sebebidir.

Ehl-i Sünnet’e göre, Allah Hay’dır, Alîm’dir, Kâdir’dir denildiği gibi, Allah ilim sahibidir kudret sahibidir de denilebilir. Bu sıfat-ı maânîleri Allah’a nispet etmek Mu’tezile’nin dediği gibi kadîmlerin çokluğuna yol açmaz. Ehl-i Sünnet bu duruma, bu sıfatlar zâtın aynı olmadığı gibi gayrı da değildir (lâ hiye aynühü ve lâ hiye gayruhü) diyerek izah getirmişlerdir. Zâhirde çelişkili gibi görünen bu formülün gerçekte tenâkuz ifade etmediğini Aliyyu’l-Kârî (1014/1606) şu şekilde açıklamaktadır: “Bu konuda vücûd-i zihnî (zihinde var olan şey) ile vücûd-i haricî (hariçteki gerçek varlık) farklı mütalaa edilmesi lazım. Bunu Allah’ın sıfatları üzerinden düşünecek olursak, “zâtının aynı değildir” demek, bu sıfatlar zihinde Allah’ın zâtından ayrı olarak birer mefhum şeklinde ayrı varlıklardır anlamına gelir. “Gayrı da değildir” ifadesi ise söz konusu sıfatların hâriçte Allah’ın zâtından müstakil olarak var olmadığını anlatmak için söylenmiştir. Çünkü Allah’ın sıfatlarının haricî âlemde zâtından ayrı müstakil birer varlık olarak düşünülmesi mümkün değildir.226

Söz konusu kelam ekolleri Allah’ın sıfatlarını inkar etmek için yola çıkmadığı gibi, tevhîd ilkesini zedeleme pahasına Allah’a sıfat izafe etmiş de değildirler. Âlimlerin bu konuda vardıkları sonuçlar yüce ve aşkın olan yaratıcıyı en doğru şekilde tanımak için sarf ettikleri çabaların neticesidir.

Fiilî sıfatların temelini oluşturan tekvîn sıfatı, İmam Mâtürîdî’ye göre müstakil, kadîm ve zât-ı ilâhî ile kaim bir sıfattır. Bu hususu dile getirip savunan ilk kelamcı İmam Mâtürîdî’dir. Yani, Allah-âlem ilişkisini belirgin ifadelerle dile

getiren, fiilî sıfatların ayrı bir grup halinde mevcudiyetine ve kadîm oluşuna sistem içinde yer veren ilk kelam âlimi İmam Mâtürîdî’dir.227 Bu âlemin bir yaratıcısının

olduğu ve o yaratıcının Allah olduğu daha önce Mâtürîdî tarafından aklî ve naklî deliller ile ispat edilmişti. Allah’ın yaratıcı olduğu aklen ve naklen anlaşıldığına göre diğer sıfatları gibi ezelde tekvîn sıfatına da sahip olması zarurîdir. Burada belirtilmesi gereken husus İmam Mâtürîdî’ye göre Allah’ın kâdir olduğunu söylemek yaratıcı olduğunu söylemek anlamına gelmez. Çünkü âlemi yaratmak buna kâdir olmakla aynı şey değildir. Yani hâlık, kâdir olan için değil, yaratma sıfatı bulunan varlık için kullanılabilir. Dolayısıyla tekvîn kudretten ayrı müstakil bir sıfattır.

Mâtürîdî tekvîn’in kadîm bir sıfat olduğunu aklî deliller ile temellendirir. Tekvîn sıfatı ya önceden (ezelde) vardı veya yok iken sonradan ortaya çıkmıştır. Şayet ezelde yoktu sonradan ortaya çıktı denirse, tekvînin ya dışarıdan müdahale olmaksızın kendi kendine oluşması ya da başkası tarafından var edilmesi gerekir. Kendi kendine oluştuğu kabul edilirse âlemdeki her şeyin yaratıcıya ihtiyaç olmaksızın kendi kendine oluşabileceğini söylemek anlamına gelir ki bunun, yaratıcıyı yok saymak anlamına geldiği aşikârdır. Eğer başkasının var etmesiyle oluşmuşsa bu teselsülü gerektirir. Teselsülün batıl olduğu herkes tarafından kabul edilen husustur. Öyleyse tekvîn sıfatı Allah’ın zâtı ile kâim olan kadîm bir sıfattır. Ancak tekvîn sıfatının kadîm olması âlemin de kıdemini gerektirmez. Zira İmam Mâtürîdî’ye göre tekvîn ile mükevven aynı şey değildir. Çünkü yaratmak ile yaratılan şey, fiil ile mef’ul ikisi farklıdır.228 Eğer yaratmak ile yaratılan şey aynı

olsaydı Allah’ın yaratıcı olduğunu söylemek mümkün olmazdı. Dolayısıyla Allah’ın sıfatı olan tekvîn, ilim irâde kudret sıfatları gibi kadîm, onun taalluku mükevven ise ilim irâde kudret sıfatlarının taallukları gibi hadistir.229

Benzer Belgeler