• Sonuç bulunamadı

Tehdidin Silahla İşlenmesi

A) CEZANIN ARTTIRILMASINI GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER

1) Tehdidin Silahla İşlenmesi

Kanundaki düzenlemeye göre, tehdidin silahla işlenmesi cezanın artırılmasını gerektiren ilk nitelikli haldir. Kanun koyucunun, tehdit eyleminin silahla gerçekleştirilmiş olmasını nitelikli hal olarak kabul etmesinin nedeni, eylemin silahla işlenmesi halinde fiilin mağdur üzerinde yarattığı korkuyu daha da arttırdığını ve tehdidin ciddiliğini daha fazla göstermesidir. Doktrinde de bu şekilde eylemin silahla işlenmesi halinde hem mağdur üzerinde yarattığı korkuyu arttırdığını ve ciddiyetinin daha fazla olduğunu, hem de bunlarla birlikte silahın faile cesaret verdiğini ve mağdur üzerinde normale göre daha etkili bir korku yarattığından dolayı cezanın arttırılması gerektiği belirtilmektedir 121. Öncelikle, temel cezanın arttırılmasına neden olan silah kavramından ne anlaşılması gerektiği, nelerin silah kabul edilmesi gerektiği konusu üzerinde durmak gerekmektedir.

120765 sayılı Kanunun 191. maddesinde düzenlenen tehdit suçunda, tehdit suçunun nitelikli halleri 188/3 maddeye atıf yapılmak suretiyle gösterilmiştir. Yeni Kanunda tehdit suçunun nitelikli halleri sadece tehdit suçuyla ilgili olarak doğrudan tehdit suçu kapsamında belirtilmiştir.

121 Çınar, s.115.

58 765 sayılı Kanunda, silahın ne anlama geldiğini gösteren bir düzenleme bulunmamakla birlikte silahı tarif eden 189. maddenin yürürlüğü konusundaki tereddütler nedeniyle, her somut olayın özelliğine göre kullanılan aracın silah olup olmadığını mahkeme belirlemekteydi122. 5237 sayılı kanunda ise hangi tür araçların silahtan sayılacağı ve silah kavramının ne olduğu, “tanımlar” başlıklı 6. Maddenin f bendinde şu şekilde düzenlenmiştir;

“1-Ateşli silahlar,

2-Patlayıcı maddeler,

3-Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,

4-Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler

5-Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, bozucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler” anlaşılmaktadır.

Bu tanımla birlikte 765 sayılı TCK’nın 188. maddesine atıf yapıldığı, anılan maddeye benzediği ancak daha kapsamlı düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Kanuni tanımda “Saldırı ve savunma amacıyla yapılmamış olsa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler” kavramı içerisine nelerin dahil olduğu hususunda uygulamada farklılıklar meydana geldiğinden dolayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu “her somut olayda, hakim; olayı bir bütün olarak değerlendirerek, kullanılan nesnenin silah niteliğinde bulunup bulunmadığını 5271 sayılı CMK’nın 63/1. maddesi kapsamında “hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgisiyle” değerlendirmeli, hukuki bilgisinin yeterli olmadığı hallerde ise bu konuda bilirkişinin görüşüne başvurmalıdır. Nesnenin ele geçirilemediği ise değerlendirme ortaya çıkan sonuca göre yapılmalı “elverişlilik” faktörü gözetilmelidir. Suçta kullanılan sopa ele geçirilmemiş veya zaptedilmemiş ise de, yaralama suçu yönünden

122 Çınar, S.116.

59 elverişli bir özelliğe sahip olduğu doğurduğu sonuç itibariyle açıkça anlaşıldığından silah kapsamında değerlendirilmelidir”123 kararıyla, kanundaki tanımı dikkate almak suretiyle yaralama aracı olarak kullanılan “sopa”yı silah olarak değerlendirmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu aynı kararında “vücudun bölümleri, el ayak, kafa gibi uzuvlar, eylemde kullanılış yöntemine göre saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli sayılabilir ise de, kişinin beden bütünlüğüne dâhil olurları nedeniyle, silah kapsamında değerlendirilmeleri olanaksızdır. Yine aynı şekilde, sabit bir direk, sert bir zemin ve duvar, doğurduğu sonuç ne kadar ağır olursa olsun, silah kapsamında değerlendirilmemelidir” nelerin silah kapsamına girmediğini belirtmiştir. Somut olayda, tek başına failin yanında silah kapsamında sayılan bir aracın bulunmasını nitelikli halin uygulanabilmesi için yeterli bulmamış olup, TCK 106. Madde gereğince nitelikli halin uygulanabilmesi için aynı zamanda suçun silahla işlenmesi gerektiğini belirtilmiştir 124.

Kanunda suçun silahla işlenmesi arandığı için silahın suçta kullanılması gerekmektedir. Silahın suçta kullanılması demek, sadece silahın fail tarafından mağdura doğru yöneltmesi değil, tehdidin etkisini artıracak şekilde ondan herhangi bir şekilde faydalanma şeklinde anlamak gerekir. Kişi, eylemini kuvvetlendirmek amacıyla silahı teşhir etmiş olmalı, yani bu irade kişi de tespit edilebilmelidir.

“…sanığın elinde silahtan sayılan dirgen bulunduğu halde müdahile (köpeğimi bul yoksa seni yaşatmam)şeklindeki sözleri” ve “tüfeğe fişek sürerek mağdurun bulunduğu yerde kalmasının işaret edilmesi ve tüfeğin öpülmesi” hallerinde kanunda belirtilen tehdit eyleminin silahla işlenmesi fiilleri gerçekleştiğinden ağırlaştırıcı sebep uygulanacaktır125.

Buna karşılık, silahın kılıfından çıkarılmadan durduğu veya çakı bıçağının ağzı kapalı iken gerçekleştirilen eylemler silahla işlenmiş sayılmayacaktır. Çünkü yukarıda da bahsedildiği gibi suçta silahtan faydalanmak gerekmektedir. Tehdit eylemini nitelikli hali olan silahla gerçekleştirilme halinden faydalanabilmek için

123 Osman Şirin, Halim Ağaner, Güven Özcan, Gürsel Yalvaç, Muzaffer Özdemir, Kemalettin Erel, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008. 3-8

124 Üzülmez, s.98

125 Sözüer, s.140

60 silahın teşhir edilmesi 126 ve bundan mağdurun korkması gerekmektedir. Yargıtay 4.

Ceza Dairesi, hiçbir şey söylemeden silahın doğrultulmasını veya ateş edilmesini sair tehdit olarak değil, silahla tehdit olarak kabul etmektedir127.

Suçun silahla mağdurun yokluğunda üçüncü bir kişi aracılığıyla mağdura bildirilmesi şeklinde gerçekleşmesi halinde, Yargıtay yerleşik uygulamalarında suçun nitelikli halinin uygulanamayacağı belirtilmiştir. Burada, eylemin mağdurun yokluğunda silahla gerçekleştirilmesi tek başına yeterli olmayıp, mağdurun aynı zamanda silahı görüp görmediği hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Açıklanan bu husus konusunda Yargıtay uygulamalarının yerleşik bir hal aldığı söylemek mümkündür128.

Bu nitelikli hal için sadece silahın kullanılmış olması yeterli olup, silahın kullanılmaya elverişli ya da uygun olmasının bir önemi yoktur. Yani önemli olan sadece silahın kullanılması olup, elverişli ya da uygun olmasına gerek yoktur.

Örneğin, mağdur üzerinde korku yaratan aracın somut olayda boş(tabancada mermi bulunmaması) veya gerçeğine benzeyen sahte ya da kuru sıkı bir tabanca olması önemli değildir. Nitelikli halin uygulanabilmesi bakımından silahın somut olayın

126 “Müştekinin işlettiği kahvehane önünde diğer sanık D. ile birlikte alkol almaları sebebiyle müşteki ile tartışmalarının kavgaya dönüşmesi üzerine diğer sanık D.’in müştekiyi bıçakladığı sırada, sanık M.nın da kavgada korkutmak maksadıyla bıçak çekmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin 5237 sayılı TCK. nun 106. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen ve takibi şikayete tabi tehdit suçunu oluşturduğu mahkemece kabul edilmiştir.” Yarg. 2. CD. 2007/792E, 2007/4926K. (www.adalet.gov.tr) 15 Aralık 2009.

127 “Oluşa uyan kabule göre, alkollü olan sanığın geceleyin yolda durdurduğu mağdurlara objektif ölçeklere göre korkutucu olan oyuncak tabancayı gösterme biçimindeki eyleminin, silahın öldürücü özelliği nedeniyle herhangi bir söz söylenmese bile ağır ve haksız zarara uğratmayı bildirme niteliğinde olması karşısında silahlı tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, eylem yanlış nitelendirilerek hafif tehdit kabul edilip yakınmadan vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir”

Yarg. 4. CD, 30.5.2006, 2005/847, 2006/11567

128 Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2014/33121 E.2015/1754 K. Sayılı ilamında belirtildiği üzere “ Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için; silahın , tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini arttıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının yanında, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması gerekir. Bu nedenle, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silahın teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılmayacaktır. Yargılamaya konu somut olayda, sanığın, elindeki tüfek ile birlikte mağdurun evinin önüne giderek orada bulunan mağdurun kardeşine mağduru kastederek “paramı versin yoksa onu öldürürüm” diye söylediği, ancak olay anında mağdurun orada bulunmadığı anlaşılmakla sanığın TCK’nın 106/1. Maddesi yerine aynı Kanunun 106/2-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi, kanunu aykırı olmakla hükmün bozulmasına” tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak gösterilip mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılması gerekli olup, yokluğunda salt silahın teşhir edilmesini yeterli saymamıştır.

61 özelliklerine bakılarak ortalama düzeyde birini korkutmaya uygun ve elverişli olup olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay, oyuncak silahla gerçekleştirilen fiilde, nitelikli halin uygulanabileceğine karar vermiştir. Bu özelliğe sahip bir aracın varlığı nitelikli halin oluşumu bakımından yeterli olmakla birlikte, somut olayın koşullarına göre hâkim tarafından takdir edilecektir.

2) Failin Kendisini Tanınmayacak Bir Hale Koyması Suretiyle İşlenmesi Failin kendisini tanınmayacak hale koyması demek, failin görüntüsünü normal zamanındaki haline göre değiştirerek kullanmasıdır. Örneğin, maske takması, peruk takması, saçlarını ve sakallarını boyaması gibi hallerle kendisini tanınmayacak hale sokması gibi. Bu şekilde fail görüntüsünü değiştirerek, kazandığı yeni görüntüsü ile yaratacağı korkutuculuk etkisini arttırmış olmasından dolayı, kanun koyucuyu bu durumu bir ağırlatıcı sebep olarak düzenlemiştir. Bu halin ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmesinin sebebi, failin belirlenmesinin zorlaşması ve mağdurun korunma yeteneğinin azalmasıdır.

Suçun bu şekilde gerçekleştirilmesi, mağdurun kendini savunma yeteneğini önemli ölçüde azaltmaktadır. Tehlikelilik, failin göstermiş olduğu daha fazla tedbir ve kurnazlığa bağlı bulunmaktadır. Kendini tanınmayacak hale sokmak ifadesi ile kanun koyucu geniş sınırları ifade etmektedir. Örneğin; failin mağdur ile arasında husumet bulunan birisinin sesini taklit etmesi, saçına peruk takması gibi halleri ifade etmektedir. Bu halin uygulanabilmesi için, mağdurun faili tanımasının ya da değişiklikten dolayı korkmamasının bir önemi bulunmamakla birlikte, failin sadece kendisini tanınmayacak hale sokması yeterli görülmektedir. Şöyle ki, failin hile yoluna başvurarak ahlakça kötülüğünün ortaya çıkması, aynı zamanda mağdurun kendisini savunmasının zorlaştırılmasıdır. Yargıtay; kendisini ve telefon numarasını gizleyerek tehdit eyleminde, bu halin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılmasını ve araştırılmasını zorunlu kabul etmektedir. İnternet yoluyla gönderilen mesajlarda da bu mesajların hangi bilgisayardan gönderildiği ilgili yerlerden araştırılarak, sonucuna göre hukuki durum belirlenecektir.

Şu hususunda belirtilmesi gerekir ki nitelikli halin uygulanabilirliği açısından failin kendisini tanınmayacak hale sokması yeterli olup, ne sebeple olursa olsun daha

62 önceden bu hale bürünmüş olup olmamasının bir önemi yoktur. Önemli olan eylemin gerçekleştiği sırada bu hale bürünmesidir. Örneğin; failin hastalıktan dolayı sesinin kısılmış olması nedeniyle tanınmaması gibi haller ayrık tutulmalıdır129.

3) Tehdidin İmzasız Mektupla İşlenmesi

Suçun imzasız mektupla işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep sayılması, failin

“ahlaki kötülüğünü göstermiş” olması ve bunun “mağdurun iç alemine daha fazla etki yapacağı” düşüncelerine dayanmaktadır. Mektup kavramına verilecek anlam burada önem taşımaktadır. Bir kişiye karşı söylenen ve muhatabın bunu söyleyen kişiyi tanımasına imkân vermeyen her türlü yazılı bildirim, imzasız mektup kapsamında değerlendirilebilir. Herhangi bir mektubun imzasız sayılması için, el yazısı veya herhangi bir mekanik ya da elektronik araçla, mektup şeklinde yazılmış olup olmaması zorunlu olmayıp, bir not, bir pusula şeklinde de olabilir. Bu şekilde bir kişiye hitap etmesi veya kuşkuya yer bırakmayacak biçimde bir kişiye hitap ettiğinin anlaşılması, aynı zamanda bu kişinin de yazanın kim olduğunu anlamasına olanak verecek herhangi bir imza, işaret, emare içermeyen ve tehdit ifadeleri bulunan yazıları “imzasız mektup” olarak nitelendirmek gerekir 130.

Bu yazıların mektup şeklinde olup olmaması önemli değildir(Cihan, 1978:178).Yazışma vasıtası önemli olmadığı için teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan yeni haberleşme araçlarıda bu kapsamda değerlendirilmelidir. Örneğin; e-posta yoluyla gerçekleştirilen tehdit eylemleri. Bu ağırlaştırıcı sebebin gerçekleşmesi için mağdura gelen mektubun, kim tarafından gönderildiğinin belli olmaması gerekir.

Önemli olan, failin kim olduğunu, yazanın hakiki adının ne olduğunu muhatabın bilmemesi ve onu emin bir şekilde teşhise yarayacak bir işaretin bulunmamasıdır.

İsimsiz mektupların yanısıra, sahte imzalı mektuplar da bu kapsamda değerlendirilecektir. Uydurma imzalı mektup da imzasız sayılmalıdır. Çünkü bu durumda mağdur kime karşı önlem alıp savunma gerçekleştireceğini bilmektedir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2014/39942 E. 2017/21497 K. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere “Tehdit suçunun imzasız bir mektup ile işlenmesi halinde, bu nitelikli unsurun uygulanabilmesi için, kimin tarafından yazıldığının muhatabınca

129TARHAN, S.72

130 ÜZÜLMEZ, S.102-103

63 anlaşılamamış olması gerekmektedir. Somut olayda, mektup niteliğindeki yazıların kimin yazdığının mağdur tarafından anlaşılması karşısında, imzasız mektupla tehdit öğesinin oluşmadığı gözetilmeden ve eylemlerin 5237 sayılı TCK’nın 106/1-1.

cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmadan, yanlış nitelendirmeyle anılan Kanunun 106/2-b maddesi uyarınca hükümler kurulması bozmayı gerektirmiştir.” mektubun kim tarafından yazıldığının mağdur tarafından anlaşılır olmaması gerekmektedir.

Mektup imzasız olmasına rağmen, mektupta kullanılan ifadelerden failin kim olduğu mağdur tarafından anlaşılıyorsa, artık bu nitelikli halin uygulanması mümkün değildir. Yargıtay, fail tarafından mağdurun cep telefonuna mesaj gönderilmesi halinde, faile nitelikli unsur uygulanarak verilen cezaya ilişkin yerel mahkeme kararını bozmuştur.

4) Tehdidin Özel İşaretlerle Gerçekleştirilmesi

Nelerin özel işaret olarak kabul edildiği ya da nelerin özel işaret olduğu konusunda yasada bir tanımlama ya da düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle yasa ile bunun sınırlarını belirlemek ve kesin bir tanımlama yapmakta mümkün değildir.

Eskiden günümüze kadar gelen, dinsel ve batıl bazı itikat ve önyargılar nedeniyle, bazı sembol ve işaretlere olumlu ya da olumsuz anlamlar yüklendiği bilinmektedir.

İnsanlara özgü hürriyetin sonucu olarak, özel birtakım işaret ve sembollerle yapılan tehdidin içerdiği tehlikenin tam olarak kestirilememesi nedeniyle, mağdurda özel bir tedirginliğe ve daha büyük bir korkuya yol açacağı düşünülmektedir. Özel işaret veya sembolün ima ettiği kötülüğe ve zarar tehlikesine karşı, mağdurun kendisini daha savunmasız hissedeceği varsayılmaktadır. Örneğin, mağdurun kapısının önüne mezar taşı resmi çizilmesi, evinin önüne mermi çekirdeği, tabut, kanlı gömlek parçası konulması hallerinde, bu nitelikli hal uygulanacaktır. Bu şekilde özel işaret kullanılmış olması mağdur üzerindeki korkuyu yoğunlaştırdığı için, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir 131.

131Artuk, Gökcen ve Yenidünya, s.264.

64 Failin, tehdit anlamını içeren çeşitli işaretlerle mağduru tehdit etmiş olmasını nitelikli hal saymıştır. Kanun koyucu tehdidin bu yolla mağdura bildirildiği hallerde, mağdur üzerinde yaratacağı korkunun ve bozulan iç huzurunun ağır olmasını dikkate alarak bu sebebi nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Gerçekten tehdit edilen kötülüğün hayali veya gerçeği, bizatihi çok canlılığa sahiptir. Çünkü mağdur büyük korkuya ve fesat içine sokulmaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/1-137 E.,2015/435K.sayılı ilamında “Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre,

“gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması olanaklı olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. 5237 sayılı Kanunun 106. maddesinde yer alan “bahisle” kelimesi ile yalnızca sözlü anlatımlar değil, fiili davranışlar da kastedilmektedir. Nitekim kanun koyucu bu maddenin 2.

fıkrasının b bendinde tehdidin mektupla veya özel işaretlerle işlenmesini suçun nitelikli halleri arasında kabul etmiş ve basit şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını öngörmüştür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. Bu saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir.

Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterlidir. Bunun sonucu olarak suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. Tehdit suçuyla korunan hukuksal yarar 5237 sayılı TCK’nın 106. Maddesinin gerekçesinde; “tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmaktadır.” Tehdit suçunun özel işaret, yazı resim şekil ile de gerçekleştirilebileceği, önemli olanın haksızlığın

65 mağdurun bilgisine ulaşması ve mağdurun iç huzurunun bozulmasıdır.” belirtilmiştir

132.

5) Tehdidin Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi

Kanun koyucu, tehlikede güç birliği gören mağdurun hem kendisini savunma zafiyetini arttırdığı, hem de tehdidin yoğunluğunu ve korkutuculuğunu arttırdığı için, nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Burada anlatılmak istenilen husus, suçun iştirak halinde işlenmesi değil, öncelikle icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte yapılmasıdır.

765 sayılı Kanunda “tehdidin birkaç kişi tarafından birlikte işlenmesi” olarak düzenlendiği, bu tabirden ne anlaşılması gerektiği hususunda farklı farklı görüşler ortaya çıktığı, bazı yazarlar ise bu ibareden en az iki kişinin anlaşılması gerektiğini ileri sürerken, Yargıtay ise birkaç kişi ifadesini ikiden fazla kişi biçiminde yorumlamıştır133. Yeni kanunda ise tüm bu görüş farklılıklarına son vererek bir fiilin

“birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi” ibaresinin anlamını iştiraki düzenleyen 37/1. maddesini düzenleyerek açıklığa kavuşturmuştur. Bu düzenlemeye göre, bir fiili birlikte gerçekleştirenlerden her biri fail olarak sorumlu olacaktır. Dolayısıyla birden fazla kişinin tehdit fiilini birlikte gerçekleştirmesi halinde, fiile iştirak edenlerden her biri suçun faili olarak sorumlu tutulacaktır.

Bu nitelikli hal için icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte yapılması yanında diğer bir koşulda faillerin en az iki kişi olmasıdır. Faillerin fiili işlerken birlikte bulunmaları, birlikte suç işleme kararına dayanarak fiili gerçekleştirmek hususunda ortak hâkimiyet kurmaları ve kasten davranma kabiliyetine sahip bir biçimde bu suçu işlemeleri gerekir. Bu nedenle faillerden biri kasten hareket etme kabiliyetine sahip değilse, örneğin; tam akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı mevcutsa, bu durumda “birlikte işlemek” ağırlaştırıcı sebebinin uygulanması mümkün olmayacaktır. Kanunda “birlikte” ibaresi suçun işlendiği anda birlikte olmak ve mağdur tarafından bu birlikteliğin algılanmış olması olarak yorumlamak gerekmektedir. Failler suçun işleneceğini bilerek ve isteyerek bir araya gelmiş olmalı

132 Artuk, Gökcen ve Yenidünya, s.265.

133 Üzülmez, s.106-107

66 ve suç yerinde bulunmalıdırlar. Faillerin önceden anlaşmış olmaları şart olmayıp, önceden anlaşmış bulunmaları ile fili gerçekleştirme anında anlaşmış olmaları arasında bir fark yoktur. Suç anında iradelerinin birleşmesi134yeterlidir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2017/19001 E.2017/25030 K. Sayılı ilamında ayrıntılı olarak belirtildiği üzere “Tehdit suçunun nitelikli hali, suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi halinde, mağdurun kendisini savunma olanağının ortadan kalkması ve tehdidin daha yoğun şekliyle işlenmesi ve korkutuculuğun daha etkili olması suretiyle gerçekleşmektedir. Bu suçun nitelikli halinin oluşabilmesi için en az iki kişi tarafından işlenmesi ve faillerin fikir ve eylem birliği içinde hareket etmesi ve her iki failin birlikte olması, mağdur açısından korkutucu gücünün mağdura yansıtılmış olması gerekmektedir. Eylemi bir fail gerçekleştirirken diğer failin korkutucu güç olarak yanında bulunmasının suçun oluşması için yeterli olduğu kabul

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2017/19001 E.2017/25030 K. Sayılı ilamında ayrıntılı olarak belirtildiği üzere “Tehdit suçunun nitelikli hali, suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi halinde, mağdurun kendisini savunma olanağının ortadan kalkması ve tehdidin daha yoğun şekliyle işlenmesi ve korkutuculuğun daha etkili olması suretiyle gerçekleşmektedir. Bu suçun nitelikli halinin oluşabilmesi için en az iki kişi tarafından işlenmesi ve faillerin fikir ve eylem birliği içinde hareket etmesi ve her iki failin birlikte olması, mağdur açısından korkutucu gücünün mağdura yansıtılmış olması gerekmektedir. Eylemi bir fail gerçekleştirirken diğer failin korkutucu güç olarak yanında bulunmasının suçun oluşması için yeterli olduğu kabul