• Sonuç bulunamadı

3. ARAŞTIRMANIN METODU

2.2. TEFSİRİN DİĞER İSLAMÎ İLİMLER İLE İRTİBATI

2.2.4. Tefsirin Fıkhî Yönü

Bilindiği üzere fıkhî tefsir, Kur’an-ı Kerim’in ibadet ve muamelat yönleri ile meşgul olan, bu konu ile ilgili bulunan ayetleri açıklayan ve onlardan hükümler çıkarmaya çalışan bir tefsir koludur.142

el-Araşkî, tefsirinde fıkhın konusuna giren bazı hususlara temas etmiştir. Değindiği bu hususlar doğrudan surenin tefsiri ile alakalı olmayıp, eserin mukaddimesinde dile getirdiği hususlardır. el-Araşkî’nin fıkhî konulara bakışını ortaya koymak adına, değinmiş olduğu hususlara bu başlık altında yer verdik.

Müfessir, “Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.”143 ayetini de delil

olarak zikrederek, Kur’an’a abdestsiz dokunmanın caiz olmadığını dile getirmiştir.144 Müfessirler, yukarıda zikrettiğimiz ayette geçen “lâyemessuhu” kelimesindeki “hu” zamirinin Kur’an’a işaret edildiği konusunda mutabıktırlar. Fakat bu zamirin elimizde bulunan Kur’an Mushafına mı yoksa Kur’an’ın aslının bulunduğu Levh-i Mahfuz’a mı işaret edildiği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu kelimedeki zamiri elimizde bulunan Mushaf’a irca edenler, ayetteki “mutahherûn” ifadesinden insanın kastedildiğini, dolayısıyla Kur’an’a abdestsiz dokunulamayacağı hükmünü çıkarmışlardır. Mezhep imamları (zikrettikleri şartların detayındaki farklılıkları saymazsak) genellikle bu yorumu benimsemiş ve Kur’an’a abdestsiz dokunmayı uygun görmemişlerdir.145 Bu ayetin elimizde bulunan Kur’an Mushafına

abdestli dokunmanın hükmüyle bir alakasının bulunmadığını söyleyenler ise ayette

141 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.4. 142 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, s.46. 143 Vâkı’a 56/79.

144 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.13.

145 Bkz. Abdurrahman b. Muhammed el-Cezerî, Kitabu’l-Fıkhi ala Mezâhibi’l-Erbeâ, Dâru İhyâi’t Turâsi’l Arabî, Beyrut 1996, C.I, s.50-52; Muhammed Ali es-Sâbunî, Revaiû’l-Beyân, el- Mektebetu’l-Asriyye, Beyrut 2012, C.II, s.472-474.

55

ifade edilen “mutahherûn” (temizlenenler) kelimesindeki anlamın abdestli kimseler değil, tertemiz olan melekler olduğu yorumunu yapmışlardır.146

Müfessir, Kur’an-ı Kerim’in harfî tercümesinin yani birebir tercüme edilmesinin hem imkânsız olduğunu hem de buna yeltenmenin caiz olmadığını ifade etmiştir.147 Bu düşüncesini de şu şekilde temellendirmektedir:

1- Kur’an-ı Kerim’in Arap dilinde nazil olduğunu, Arapçanın da kendine has özellikleri sebebiyle bunun mümkün olmadığını,

2- Kur’an-ı Kerim’in kelime ve cümlelerinde anlamlar olduğu gibi harflerinde de anlamlar bulunduğunu ve bu anlamlardan da birtakım ilahi gayelerin bulunduğunu,

3- Kur’an’ın içinde açık deliller ve hakikatler bulunduğu gibi kendi içinde mecazi anlamlar, rumuzlar ve işaretler de barındırdığını,

4- Kur’an’da muhkem ayetler olduğu gibi müteşabih ayetlerin de olduğunu, ayrıca geleceğe dair haber veren ayetler olduğunu ve bu ayetlerin içerisinde her asra bakan yönlerin bulunduğunu, tercümenin ise bütün bu yolları kapattığını,

5- Kur’an hattının tevkifi olduğunu, Arapça okunmasının ibadet olduğunu, O’na abdestsiz dokunulamayacağını, tercümenin ise böyle bir kutsallığının olmadığını,

6- Sahabe, tabiin ve günümüz İslam âlimlerinden, bugüne kadar Kur’an’ın tercümesinin gerekliliği ve cevazı hakkında muteber bir eser bulunmadığını, bilakis ittifakla hepsinin tefsir ve tevil ile yetindiklerini ifade etmiştir.148

el-Araşkî, yukarıda saydığımız gerekçeler ile Kur’an tercümesinin caiz ve mümkün olmadığını ifade etmiş ve ardından tercümenin sakıncalarını dile

146 Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ebû Bekr el-Kurtubî, el-Camî li Ahkâmi’l Kur’an, Abdullah b. Abdulmuhsin et-Turkî (thk.), Muessesetu Risale, Beyrut 2006, C.XX, s.220-224; Muhammed Fahruddin er-Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1981, C.XXIX, s.194; İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, s.1045.

147 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.10. 148 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.10-13.

56

getirmiştir. O, tercümeye cevaz verilmesi durumunda, çoğu kişi ve grupların tercümeler yazacağını, bu durumda kişilerin arzularına göre değişik tercümelerin ortaya çıkacağını ve bu nedenle Müslümanlar arasında ihtilaf ve çatışma çıkacağını ifade etmiştir. Ayrıca bu durumun, tıpkı Yahudilerin Tevrat’a ve Hristiyanların İncil’e yaptıkları tahrif ve tebdil gibi, herkese ait bambaşka bir “Kur’an’ın” ortaya çıkacağını, bunun da Allah’ın kelamında tahrif ve tebdil anlamına geldiğini dile getirmiştir.149 Müfessir, son olarak Kur’an’ın harfî tercümesinin mümkün olduğu görüşünü savunanları eleştirmiş ve onların dinle oynayan cahil kimseler olduğunu da kaydetmiştir.150

Ardından el-Araşkî, Kur’an öğrenmenin tüm Müslümanlar üzerinde farz-ı kifâye151 olduğunu ifade etmiş152 ve Kur’an-ı Kerim’i öğretme karşılığında ücret

almanın caiz olduğunu söylemiştir.153 Müfessirimiz, bu konudaki sözlerine delil

olarak şu hadisi zikretmiştir: “En hak ettiğiniz ücret, Allah’ın kitabı karşılığında

aldığınız ücrettir.”154 el-Araşkî, sözlerinin devamında İmam Ebu Hanife (ö.

150/767) ve İmam Ahmet b. Hanbel (ö. 241/855)’in konuyla ilgili olarak, tedavi amacı dışında ücret alınmasının caiz olmadığı yönündeki sözlerine de yer vererek, bu konuda farklı görüşlerin olduğunu hatırlatmıştır.155

Müfessirimiz, son olarak Kur’an surelerinin, besmele başında olacak şekilde nazil olduğunu, dolayısıyla tüm surelerin (tevbe suresi hariç) başında bulunan besmelenin sureden bir ayet olduğunu ifade etmiştir.156 Bu husus âlimler arasında

ihtilaf konusu olmuştur. Medine, Basra ve Şam kıraat ekolleri ve fakihlerine göre, besmele ne Fatiha suresinden ne de diğer surelerden bir ayet değildir. Besmele ile başlanıyor olması sadece teberrük ve sureler arasındaki fasılayı belirtmek içindir. İmam Ebu Hanife de bu görüşü savunmuştur. Mekke ve Kufe kıraat ekolleri ve

149 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.14. 150 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.14.

151 Farz-ı kifâye: Müslümanların toplum olarak sorumlu oldukları mükellefiyetlerdir. Ancak, bu mükellefiyetleri toplumun bir kesimi yerine getirince diğerlerinden sorumluluk kalkar. Sevabını da sadece bu görevi yerine getirenler kazanır. Bkz. el-Cezerî, Kitabu’l-Fıkhi ala Mezâhibi’l-Erbeâ, C.I, s.451.

152 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.19. 153 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.20. 154 Buhârî, Tıb, 5737.

155 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.20-22. 156 el-Araşkî, Tefsîru Sûreti Lokmân, s.28.

57

fakihleri ise besmelenin hem Fatiha’dan hem de diğer surelerden bir ayet olduğunu söylemişlerdir. İmam Şafiî (ö. 204/820) de bu görüşü benimsemiştir.157 Görüldüğü

üzere el-Araşkî’nin görüşü, Şafiî mezhebinin görüşü ile örtüşmektedir.