• Sonuç bulunamadı

Baş-boyun kanserlerinde uygun tedavi modalitesi seçimi öncesi tümör boyutu, lenf nodu metastazı varlığı, komşu doku invazyonu, tümör derinliği ve uzak metastaz varlığını belirlemek için çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır (78).

3.5.1. Servikal Lenf Nodu Haritalaması

Baş-boyun kanserlerinde tanı ve izlemde standardizasyon için ‗Committee for Head and Neck Surgery and Oncology, American Academy of Otolaryngology-Head and Neck Surgery‘ grubu 1991 yılında yayımladığı ve 2008‘de güncellenen klasifikasyon kullanılmaktadır (9) (şekil 5).

Seviye I: Submental lenfatikler (I A), Submandibuler lenfatikler (I B)

Seviye II: Üst juguler lenf nodları Seviye III: Orta juguler lenf nodları Seviye IV: Alt juguler lenf nodları

Seviye V: Posterior boyun üçgeninde bulunan lenf nodları Seviye VI: Boynun anterior kompartmanındaki lenf nodları (prelarengeal, pretrakeal, paratrakeal lenf nodları)

26

ġekil 6: Servikal Lenf Nodu Bölgeleri

3.5.2. Bilgisayarlı Tomografi (BT)

BT ile yapı ve oluşumların geometrik yapıları ve dansite farklılıkları belirlenerek hastalıklar tanımlanmaya çalışılmaktadır. BT‘de bilgisayar yardımı ile kesitsel görüntü elde edilmektedir. X ışınları hasta vücudundan geçtikten sonra dedektör zincirine ulaşır. Dedektörlerde hasta vücudundaki emilim sonucu X ışınında ortaya çıkan zayıflama miktarı hesaplanarak görüntü oluşturulmaktadır (79). BT‘nin anatomik yapıların ayrıntılı değerlendirilmesi, organlar arasındaki ilişkilerin gösterilmesi ve iki taraflı karşılaştırmanın kolaylıkla yapılabilmesi gibi avantajları vardır. Spiral BT ile elde edilen reformat görüntüler anatomik yapıların multiplanar değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Özellikle lokal ya da metastatik kemik tutuluşu ile akciğer metastazlarının değerlendirilmesinde BT‘nin vazgeçilmez rolü vardır. Ancak tümörün yarattığı doku kalınlaşması ve doku yıkımının ödemden ayrımında, kıkırdak invazyonlarının saptanmasında sıklıkla yetersiz kalmaktadır (80).

27 3.5.3. Magnetik Rezonans Görüntüleme (MRG)

Dinamik kontrastlı MRG verilerin farmokinetik iki kompartman modeli kullanılarak işlemlenmesi sonucu hem yapısal hem de fonksiyonel bilgilerin elde edilmesine imkan vermektedir (81,82). Dinamik MRG‘de malign lezyonların hızlı ve daha yoğun kontrastlanma gösterdikleri tespit edilmiştir (83). MRG artmış yumuşak doku kontrastı ile anatomik detayları oldukça iyi ortaya koyar ve diğer görüntüleme yöntemlerine oranla çok daha fazla anatomik yapının değerlendirilmesini sağlar. MRG kemik iligi tutulumunu göstermede BT‘den daha üstündür (84).

MRG‘de hasta vücudunu içine alacak bir gantri içerisinde çok güçlü bir manyetik alan oluşturulur. Görüntüleme temeli bu güçlü manyetik alan içerisinde organizmada gerçekleşen anatomik-moleküler etkileşimlere dayanmaktadır. Burada elde edilen veriler daha sonra bilgisayarlarda değerlendirilir ve görüntüleme ünitesine aktarılır. Baş boyun kanserlerinde primer tümörün lokal değerlendirmesinde MRG önemli yer tutmaktadır.

Morfolojik görüntüleme yöntemleri lezyonların kontrast tutma paterni, çevre doku ile ilişkileri ile lenf nodlarının büyüklüğü kriterlerine dayanır. Küçük veya submukozal yerleşimli tümörler anatomik görüntüleme yöntemleriyle komşu dokulardan ayrılamayabilir (82). Lenf nodlarının boyutunun değerlendirilmesinde ölçümün hangi eksende yapılacağı, boyut olarak hangi eşik değerinin metastaz için anlamlı kabul edileceği konusunda kesin görüş birliği bulunmamakla birlikte kısa aksı 10 mm üzerindeki lenf nodları patolojik kabul edilmektedir (84). Lenf nodlarında santral nekroz varlığı, erken kontrast tutulumu, ekstrakapsüler yayılımı işaret eden düzensiz sınır ve yuvarlak şekil metastazı düşündürürken, santral hilusu seçilebilen küçük boyutlu ovoid lenf nodları sıklıkla benign kabul edilmektedir. Ancak bu kriterlerden hiçbirisi tek başına metastaz için yeterli özgüllükte değildir. Bu nedenle nodal metastazların ve primer tümör odaklarının değerlendirilmesinde, anatomik bilgiye ek olarak metabolik bilgi de sunabilen PET/BT gibi hibrid sistemlere ihtiyaç duyulmaktadır.

28 3.5.4. Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)

ġekil 7: Siemens Biograph 16 TruePoint PET/BT

PET, dokuların perfüzyonunu, metabolik aktivitesini ve viabilitesini yansıtan tomografik görüntüler ve kantitatif parametrelerin kullanıldığı non-invaziv bir görüntüleme yöntemidir (85). PET diğer nükleer tıp yöntemlerinde olduğu gibi emisyon tekniğine dayalı olup anatomik bilgiden çok fonksiyonel-metabolik aktivite hakkında bilgi sağlamaktadır. Vücuda verilen pozitron yayıcı radyofarmasötiklerden yayılan ışınların vücut içerisindeki dağılımları belirlenir ve üç farklı uzaysal düzlemde görüntüleme elde edilir. PET vücutta radyonüklid ile işaretli radyofarmasötik molekülünden pozitron emisyonu sonrasında oluşan iki annihilasyon fotonunu algılamaktadır. Her iki annihilasyon fotonunun koinsidans dedeksiyonu tek foton görüntülemeyle karşılaştırıldığında artmış duyarlılık kazandırmakta ve transmisyon tarama ya da bilgisayarlı tomografik bilgiden daha iyi kolimasyon ve doğru atenüasyon düzeltmesi sağlamaktadır (86). Bu da PET görüntülerinden elde edilen kalitatif bilginin yanında doğru kantitatif bilginin ortaya çıkarılmasına izin vermektedir.

29 PET sistemlerinde, organizmanın temel yapıtaşlarında bulunan Karbon (C), Flor (F), Ozon (O) ve Azot (N) elementlerinin pozitron yayan izotopları ile yer değiştirerek elde edilen kısa yarı ömürlü radyofarmasötikler kullanılmaktadır. Pozitron yayıcılar (C-11, N-13, O-15, F-18, vb) rölatif kısa ömürlüdür, bu da hastaya verilen radyasyon dozunu düşük tutarken görüntüleme fotonlarının optimal kullanımına yardımcı olmaktadır. En sık Flor-18 (F-18) ile işaretli 2-deoksi-D- Glukoz kullanılmaktadır. FDG bir glukoz analoğudur. Neoplastik ve inflamatuvar hücrelerde artmış glikolitik metabolizmanın ve artmış glukoz kullanımının olması nedeni ile bu tip hücrelerde artmış FDG tutulumu söz konusudur (86). F-18 FDG PET tek çekimde tüm vücudun değerlendirilmesini sağlamaktadır (86).

3.5.4.1. Temel Fiziksel Prensipler

Pozitron (ß+) elektron ile aynı kütlede ve pozitif yüklü, partiküler bir radyasyondur. Pozitron yayan radyoaktif maddeler, kararlı izotopların siklotron adı verilen parçacık hızlandırıcılarında yüklü partiküller (proton, helyum çekirdeği gibi) ile bombardımanı sonucunda elde edilmektedirler. Siklotronda, yüklü partiküller değişken elektromanyetik alanlar yardımıyla dairesel bir eksen üzerinde hızlandırılır ve hedefe yerleştirilmiş kararlı izotoplara doğru yönlendirilir. Böylece hedefte bulunan kararlı izotoplar çekirdeklerinde artan proton sayısı nedeniyle kararsız hale geçerler ve tekrar kararlı hale dönmek üzere pozitron yaymaya başlarlar. Atom çekirdeğinin indirgenmesi sürecinde salınan pozitron, bulunduğu ortam içerisinde yaklaşık 1-3 mm kadar (F-18 FDG 2 mm) ilerleyerek ortamda mevcut serbest bir elektron ile birleşir (87). Bu birleşme sonrasında her iki partikül de enerjiye dönüşür ve ortaya birbiri ile 180º açı yapan, 511 keV enerjiye sahip iki gama fotonu çıkar. Bu olaya ―Annihilasyon‖ adı verilmektedir.

Pozitron yayıldıktan sonra annihilasyon oluşuncaya kadar geçen sürede kat ettiği mesafe PET tarayıcının çözünürlüğünü belirleyen önemli bir faktördür. Bu mesafenin artması çözünürlüğü olumsuz yönde etkilediği gibi kantitasyon hatalarına da neden olmaktadır (87, 88).

3.5.4.2. Temel Görüntüleme Prensipleri

Hastaya uygulanarak vücutta biyodağılımını tamamlayan görüntüleme ajanından kaynaklanan, aralarında 180º açı bulunan 511 keV‘lik gama fotonu çiftlerini tespit etmek üzere farklı sayı ve konfigürasyonlarda detektör halkaları mevcuttur. Birbiri ile 180º açı yapacak şekilde yer alan detektör çiftleri, belirlenen

30 zaman limiti içerisinde tespit edilecek her bir gama foton çiftini sistem bilgisayarında x, y ve z eksen koordinatları ile birlikte tek bir nokta olarak kaydetmektedirler (88). Bu zaman limiti dışında detektörlere ulaşan fotonlar ise sayıma dahil edilmezler. Bu noktalar radyoaktivitenin yoğun olduğu bölgelerden daha çok, az olduğu bölgelerden ise daha az sayıda kaydedilmektedirler. Bu ham veriler sistem bilgisayarı tarafından işlenerek tomografik PET görüntüleri oluşturulmaktadır (78).

3.5.4.3. Detektör ve Kristal Yapıları

Detektörlerde sintilasyon teknolojisi kullanılmaktadır. Farklı kimyasal yapılardaki [NaI(Tl),BGO, LSO gibi] sintilasyon kristallerinin özelliği radyasyon ile etkileştikleri zaman bir ışıltı oluşturmalarıdır. Bu ışıltı, sintilasyon kristalinin arkasında bulunan ve pozisyon belirleme özelliği olan foton çoğaltıcı tüpler (photo- multiplier tube) tarafından algılanır ve amplifiye edilerek sistem bilgisayarına gönderilir. İdeal bir PET detektörünün gelen gama fotonunu tam olarak durdurabilmesi, kısa süreli ve yüksek şiddette bir ışık parıltısı oluşturması arzu edilmektedir. Dedike PET tarama sistemlerinde tam bir halka boyunca binlerce detektör bulunmaktadır. Detektörlerin küçük ve çok sayıda olması sistemin uzaysal rezolüsyonuna olumlu yönde katkıda bulunmaktadır. PET tarayıcılarında farklı sintilasyon kristalleri kullanılabildiği gibi farklı mekanik ve konfigürasyonlar da mevcuttur (89, 90).

Günümüzde PET tarayıcısı ile birlikte aynı sistem içerisinde BT veya MRG içeren sistemler mevcut olup ―Hibrid Sistemler‖ olarak adlandırılmaktadır. Bu tür cihazlar sayesinde aynı seansta hem yapısal hem de fonksiyonel görüntüler elde edilebilmektedir (91).

3.5.4.4. Atenüasyon Düzeltmesi

Görüntüleme ajanının enjekte edilmesi sonrasında vücut içerisindeki organlardan kaynaklanan gama fotonları (emisyon görüntüleme) detektörlere ulaşmak üzere yolları üzerindeki değişik yoğunluktaki dokulardan geçerler ve bu sırada belli oranlarda absorbe edilirler. Absorbsiyon miktarı fotonun kat ettiği mesafe ve içerisinden geçtiği dokunun yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Örneğin gama fotonları kemik dokudan geçerken, akciğer dokusundakinden daha çok soğurulmaktadır. PET görüntülemede kullanılan gama fotonlarının enerjilerinin yüksek olması (511 keV) soğurulmanın belli bir oranda sınırlı kalmasını sağlasa da

31 yüksek çözünürlüklü görüntüler elde etmek için bir düzeltmenin yapılması gerekmektedir. Bu işleme soğurulmanın düzeltilmesi (atenüasyon korreksiyon) adı verilmektedir. Bu düzeltme için fotonların katedecekleri farklı dokulara ait düzeltme katsayılarının belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bilgiler PET tarama öncesi 511 keV enerjili bir nokta kaynak (Ge-68 gibi) veya x-ışınlı BT görüntüleri alınarak (transmisyon görüntüleme) sağlanmaktadır (92, 93).

3.5.4.5. PET Görüntüleme Ajanları ve Kullanım Alanları

PET görüntülemede kullanılan radyonüklidlerin fizik yarı ömürleri 1.3 ile 110 dakika arasında değişmektedir. Fizik yarı ömür bir radyonüklidin başlangıç aktivitesinin yarıya düşmesi için gereken süre olup her bir radyonüklid için karakteristiktir. PET çalışmalarında %90 oranında F-18 işaretli bileşikler kullanılmaktadır. F-18 FDG bölgesel glukoz metabolizmasını, F-18 NaF kemik metabolizmasını, C-11 metionin aminoasit uptake veya protein sentezi basamaklarında kullanılarak görüntülemede yararlanılmaktadır. Bu maddeler PET görüntülemede sık kullanılan ajanlardan birkaçıdır (94). PET görüntülemede en sık kullanılan diğer radyonüklidler O15, N13, K11‘ dir.

Radyonüklid Fiziksel yarı ömür (dk) Üretim Yeri

Oksijen-15 2.07 Siklotron Azot-13 9.96 Siklotron Karbon 11 20.4 Siklotron Galyum-68 68.3 Jeneratör Flor-18 109.7 Siklotron Rubidyum-82 1.25 Jeneratör

Tablo 1: En sık kullanılan pozitron salıcı radyonüklidler

3.5.4.6. FDG’nin Normal Biyodağılımı:

FDG sistemik dolaşımdan glukoz taşıyıcı proteinler aracılığı ile hücre içerisine transport edilerek vücutta glukoz ile benzer biyodağılım göstermektedir. Glukoz böbrekler tarafından absorbe edilmektedir. Ancak FDG böbrekler tarafından glukozla birebir aynı algılanmaz ve proksimal tübüllerde bir miktar reabsorbsiyona uğrayarak büyük oranda filtrasyon ile vücuttan atılmaktadır. Diğer organların da büyük bir çoğunluğu hücre içerisine girene kadar FDG‘yi glukozdan ayırt edememektedirler.

32 Enjekte edilen FDG‘nin %16‘sı ilk bir saat içerisinde, %50‘si ise yaklasık 2 saat içerisinde üriner ekskresyon ile atılmaktadır (95, 96).

Serebral korteks glukoz kullanımı nedeni ile genellikle çok yoğun FDG tutulumuna sahiptir (95). Waldeyer halkasındaki lenfatik doku ile tonsiller ve dil kökünde düşükten orta düzeye kadar, glukoz sekresyonu nedeni ile de tükürük bezlerinde düşük düzeyde FDG tutulumu izlenebilir. Kişinin açlık durumuna göre miyokardiyal FDG aktivitesi farklılık göstermektedir. Miyokardda açlık durumunda genellikle hafif düzeyde, toklukta ise belirgin FDG tutuluşu izlenmektedir (94).

Karaciğerde sıklıkla hafif düzeyli heterojen aktivite tutuluşu izlenmektedir. Dalakta normalde hafif düzeyde FDG tutulumu izlenirken granülosit stimülasyon faktörleri kullanılarak yapılan tedaviye bağlı olarak dalakta FDG tutulumu diffüz olarak artabilir. FDG‘nin fizyolojik renal ekskresyonu nedeni ile böbrek ve mesanede yoğun aktivite izlenmektedir. Erkek gonadal organlarında ve menstrüasyon sırasında uterusta da değişik düzeyde aktivite tutulumu saptanabilir (97).

F-18 FDG-PET görüntülerinde normal şartlarda düşük düzeyde kas tutulumu izlenirken test öncesi yoğun egzersiz yapılması durumunda artmış kas tutulumu izlenebilir. Benign kemik lezyonları, Paget Hastalığı ve iyileşmekte olan kırıklar da artmış FDG tutulumu gösterebilir. Kemik iliğinde genellikle hafif düzeyde homojen aktivite tutulumu izlenmektedir (95, 98). Kemoterapi sonrası yenilenen kemik iliğine bağlı olarak ilk bir ay içerisinde artmış kemik iliği aktivitesi, granülosit stimülasyon faktörleri ile yapılan tedaviye bağlı olarak da kemik iliğinde diffüz artmış F-18 FDG akümülasyonu izlenebilir. Bununla birlikte karaciğerden yoğun kemik iliği aktivitesi hemen her zaman anormal olarak kabul edilmektedir (94).

Düz kaslardaki peristaltizme bağlı olarak gastrointestinal sistemde, segmental veya diffüz değişik düzey ve paternde FDG tutulumu izlenebilir. Diyabetik hastalarda metformin kullanımına bağlı intestinal diffüz aktivite tutuluşu gözlenebilmektedir. Premenapozal olgular ile hormon replasman tedavisi alanlar veya laktasyondaki kadınlarda meme dokusunda değişik düzeyde FDG tutulumu olmaktadır (94).

3.5.4.7. Standart Uptake Değeri (SUV):

PET‘in en önemli özelliklerinden biri sonuçların sayısal olarak raporlanabilmesidir. Klinik çalışmalarda vizüel değerlendirmeyi desteklemek amacıyla yarı sayısal bir değer kullanılmaktadır. Tümörlerdeki F-18 FDG tutulumu

33 değişiklikler göstermektedir. Pek çok tümör çeşidi yüksek oranda FDG tutulumu gösterirken düşük grade lenfomalar, karsinoid tümör, bronkoalveoler karsinom, renal hücreli karsinom, tiroid ve prostat kanserleri gibi kanser tiplerinde F-18 FDG uptake‘i düşüktür (99). Bir lezyondaki FDG tutulum oranına standart uptake değeri denilmektedir (SUV: Standart Uptake Value). SUV lezyon karakterizasyonu, prognoz değerlendirmesi ve tedaviye yanıt değerlendirmede kullanılan semikantitatif bir parametredir. SUV‘un belirlenmesinde ilgi alanı (ROI) içerisindeki F-18 FDG akümülasyonu, hastaya enjekte edilen total F-18 FDG dozu ve hasta ağırlığı veya vücut yüzey alanına göre normalize edilmektedir. Bu düzeltme sayesinde farklı hastalardaki F-18 FDG tutulumunu karşılaştırmak mümkün olmaktadır. SUV, seçilmiş bir ROI (region of interest) içerisindeki ortalama aktivitenin (mCi/ml) enjekte edilen doza (mCi/kg) bölünmesi ile elde edilir (94, 99).

Aktif enflamatuvar süreçler ve enfeksiyonlarda da bu oran yükselebilir. Doğruluğu kan glukoz düzeyi, vücut ağırlığı ve kompozisyonu, PET parametreleri (sayım oranı, lezyon şekli, 2D-3D) ve görüntü rekonstrüksiyon parametreleri (filtre backprojeksiyon, iterativ rekonstrüksiyon, filtre seçimi) ile değişmektedir (100, 101, 102).

SUV hesaplamada farklı yöntemler bulunmaktadır. SUVmean, lezyonun konturlarını içine alan ROI alanındaki pixellerde hesaplanan ortalama SUV‘dur. Elle çizilen ROI alanında hesaplanan SUVmean çizim alanına göre değişen bir parametre olduğundan fazla tercih edilmemektedir (95).

SUVmax lezyonda saptanan en yüksek SUV değeridir. Gürültüden fazla etkilenmekte ve genelde gerçek değerin altında hesaplanmaktadır. Ancak kişisel değerlendirmelerden bağımsız olması nedeniyle en sık tercih edilen değerdir (94).

Bu çalışmada, baş-boyun kanseri olan olgularda evreleme ve yeniden evreleme endikasyonlarında F-18 FDG PET/BT görüntüleme yönteminin klinik değerlendirme ve tedavi planlamadaki katkısını araştırmak amaçlanmıştır.

34

4.MATERYAL VE METOD

4.1. Hasta Grubu

Çalışma protokolü 24.01.2014 tarihli, 14-1.1/2 nolu karar numarası ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik ve Laboratuar Araştırmaları Etik Kurulu tarafından onaylandı.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı‘na 2 Ocak 2012 – 1 Kasım 2013 tarihleri arasında, F-18 FDG PET/BT görüntüleme amacıyla refere edilen 138 baş - boyun kanserli olguya ait klinik kayıtlar incelendi. Evreleme ve yeniden evreleme endikasyonuyla F-18 FDG PET/BT görüntülemesi gerçekleştirilerek klinik izlem verilerine ulaşılabilen 65 olgu çalışma grubuna alındı. Olgu grubunu oluşturan 65 baş-boyun kanserli hastanın 37‘si evreleme, 28‘i yeniden evreleme amacıyla kliniğimize refere edilmişti.

4.2. Hasta Hazırlığı ve PET/BT Görüntüleme

Olguların çekim günü aç ve son 2 gün içinde ağır egzersizden uzak kalarak gelmeleri ve ayrıntılı klinik dosyalarını beraberlerinde getirmeleri istendi. PET/BT çalışması öncesinde ayrıntılı klinik bilgileri alınarak, yapılan işlem hakkında bilgi verildi ve yazılı onamları alındı. Kan glikoz düzeyi 200 mg/dl‘nin altında ise damar yolu açılarak 7-15 mCi (259-555 MBq) F-18 FDG IV olarak enjekte edildi.

Tüm hastaların 1,5 litre su içine 25 ml oral kontrast maddenin (Omnipaque 350 mg I/ml) ¾‘ünü bekleme sürecinde, kalan ¼‘ünü ise çekim odasına alınmadan hemen önce olmak üzere içmeleri sağlandı. F-18 FDG enjeksiyonu sonrasında hastalar, özel bekleme odalarında 45-90 dakika süreyle yarı yatar pozisyonda dinlenmeye alındı. Çekim öncesi mesane boşalmış olacak şekilde, tüm vücut protokolünde Siemens Biograph 16 TruePoint PET/BT cihazı ile F-18 FDG PET/BT görüntüleme 5 mm kesit kalınlığı ile gerçekleştirildi. OSEM iterativ rekonstriksiyon (3 iteration, 21 subset) yöntemi kullanıldı (True X, FWHM: 4.0 mm, zoom: 1).

Tüm vücut PET/BT görüntüleme sırasında mesane dolumunu minimalize etmek için tarama alanı verteks–uyluk proksimali olarak belirlendi. Hastalar sırtüstü pozisyonda iken enjeksiyon alanı ve üst ekstremitenin doku atenüasyonunun yaratacağı artefakt oluşumunu engellemek amacıyla kollar yukarıda pozisyon verildi. Olgu grubunu oluşturan baş–boyun kanserli hastalarda RT sırasında verilen

35 pozisyonda kollar vücuda paralel yanda olacağından RT planlamada kullanılmak üzere tüm olgulardan kollar yanda ek baş-boyun görüntüleri alındı.

Atenüasyon düzeltmesi ve anotomik korelasyon amacıyla önce verteksten uyluk proksimaline kadar 120 mA ve 130 keV değeri, 5 mm kesit kalınlığı, 0,6 sn rotasyon süresi, 1 mm/sn yatak hızı ve 512x512 matriks parametrelerinde BT çekimi, hemen ardından aynı tarama alanında PET görüntüleme gerçekleştirildi. PET çekimi her bir yatak pozisyonu 1.8 dakika olacak şekilde 7-10 yatak pozisyonunda yaklaşık 13-18 dakikada gerçekleştirildi.

4.3. Değerlendirme

Hastaların MIP (Maximum Intensity Projection) imajları ile birlikte, atenüasyon düzeltilmesi uygulanmış (Atenüation Corrected: AC) ve atenüasyon düzeltilmesi yapılmamış (Non-atenüation corrected: NAC) görüntülerin sagittal, koronal ve transaksiel eksenlerdeki kesitleri Syngo MM Workplace iş istasyonlarında incelendi. PET, BT ve PET/BT füzyon görüntüleri ayrı ayrı gözden geçirilerek kalitatif ve kantitatif olarak değerlendirildi. Kantitasyon amacıyla artmış FDG tutulumu gösteren alan üzerinde 3 boyutlu ilgi alanı çizilerek maksimum standart uptake değeri (SUVmax) iş istasyonu bilgisayarında bulunan ‗TRUE D‘ yazılımı ile hesaplandı:

İlgi alanındaki dokuda radyoaktivite konsantrasyonu (mCi/g) SUV max =

Enjekte edilen radyoaktivite dozu (mCi) / vücut ağırlığı (g)

4.4. Veri Analizi ve Ġstatistik

Çalışma grubuna dahil olan olguların ayrıntılı demografik özellikleri, klinik bilgileri, ultrasonografi, BT ve MRG gibi radyolojik bulguları, operasyon öyküsü, biyopsi ve patoloji sonuçları, varsa daha önceden alınmış olunan tedavi protokolleri ayrıntılı olarak kaydedildi.

PET/BT sonrasında patoloji raporu veya örneklemesi bulunmayan lezyonlar için klinik izlem sonuçları altın standart olarak kabul edildi.SPSS (Statistical Package

36 lezyonlar arasındaki SUVmax değerleri farklılığının değerlendirilmesinde Mann Whitney U testi, PET/BT ile konvansiyonel yöntemlerin sonuçlarının karşılaştırılmasında Mc Nemar testi kullanıldı.

Benzer Belgeler