• Sonuç bulunamadı

2.2. TEŞBÎH DOKTRİNİ: MÜŞEBBİHE ÖRNEĞİ 50

2.2.2. Kur’ân ve Hadis Kaynaklı Teşbîhî İfadeler 59

2.2.2.2. Teşbîhi Çağrıştıran Hadisler 62

Kur’ân-ı Kerim’de olduğu gibi Peygamber (s.a.v)’e dayandırılan sözlerde de teşbîhi çağrıştıran bazı ifadeler bulunmaktadır. Buna örnek olarak şu hadisler gösterilebilir:

“Allah Âdem’i kendi suretinde yaratmıştır. Onun uzunluğu atmış zira idi. Allah onu yarattığında ‘şu oturan meleklere git ve selam ver. Sana nasıl icabet ettiklerini dinle. Çünkü o senin ve zürriyetinin selamı olacaktır’ buyurdu. Âdem gitti ve ‘esselâmü aleyküm’ dedi. Melekler ‘esselâmu aleyke ve rahmetullah’ dediler ve ‘rahmetullâh’ kelimesini ilave ettiler. Cennete giren herkes Âdem’in sureti üzere ve altmış zira uzunluğunda olacaktır. Bu güne kadar da insanoğlu kısalagelmiştir.”289

284 el-Fecr, 89/21-22. 285 el-Bakara, 2/210. 286 en-Nahl, 16/50. 287 en-Nur, 24/35. 288 el-Mü’min, 40/10 289 Buhârî, “İsti’zân”, 1.

“Biriniz vurduğunda yüze vurmaktan sakınsın ve ‘Allah senin yüzünü ve sana benzeyenlerin yüzünü çirkinleştirsin’ demesin. Muhakkak ki Allah Âdem’i kendi suretinde yaratmıştır”290

“Biriniz kavga ettiğinde yüze vurmaktan sakınsın. Muhakkak ki Allah, Âdem’i kendi suretinde yaratmıştır”291

“Bir adamı yerin dibine bir iple sarkıtsanız, Allah’ın üzerine düşer. O, (Allah), evvel, ahir, zâhir ve bâtındır. O her şeyi bilir.”292

“Müminin kalbi Allah’ın parmaklarının iki parmağı arasındadır.”293

“Allah’ın bileği, senin bileğinden, Allah’ın usturası, makası da senin ustura ve makasından daha kuvvetlidir.”294

“Allah mahlûkatı yarattığı zaman, sırt üstü uzandı ve bir ayağını diğer ayağının üzerine koydu. Daha sonra ‘Bir kimseye böyle yapması yakışmaz’ buyurdu.”295

“Rahm, Rahmân’dan alınmıştır. Akrabalık, sık ağaçların birbirine sarılmış kökleri gibi, Rahmân’ın omzuna yapışmıştır. Allahu Teâlâ buyurdu ki: ‘Kim akraba ziyareti yaparsa, ben de onu rahmetime erdiririm. Kim de akraba ziyaretini keserse, ben de ondan rahmetimi keserim.’”296

“Allah Teâlâ, ellerini açmış kendisine dua eden bir adamı, duasına icabet etmeksizin eli boş çevirmekten hayâ eder.”297

“Allah Teâlâ kulunun tövbe etmesine şu adamın sevincinden daha ziyade sevinir: Yolculuk yapan bir adam, susuz çölde biniti olan devesini kaybeder, onu aramaya koyulur. İşin sonunda bitkin düşer ve elbisesini başına örterek uyumaya başlar. İyice ümidini yitirdiği bir anda devesinin ayak seslerini duyar, başından örtüyü alınca karşısında devesini görüverir.”298

290 Ebubekir Abdürrâzzak San’ânî, el-Musannef, thk. Habîburrahmân el-Âzamî, Beyrut: el-Meclisü’l-

ilmî, 1983, IX, 445.

291 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, thk. Şuayb el-Arnavut-Adil Mürşid, Beyrut: Müessesetü’r-Risâle,

2001, XII, 275.

292 Tirmizî, “Tefsir”, 57.

293 Ahmed b. Hanbel, Müsned, XLI,1٥١; XLIV, 201.

294 Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahihayn, I, 25, 65.

295 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, thk. Tarık b. Ivadulllah b. Muhammed, Abdulmuhsin b. İbrahim el-

Hüseynî, Kahire: Daru’l-haremeyn 1415, XIX, 13.

296 Buhârî, “Edeb”, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XI, 33. 297 Tirmizî, “Daavât”, 105.

“Allah’tan daha fazla kıskanan kimse yoktur. Bundan dolayı kötülüklerin gizli olanını da aşikâr olanını da haram kılmıştır. Allah’tan daha fazla methe layık hiç kimse yoktur.”299

“Sizin efendiniz olan Sa’d b. Ubâde muhakkak çok kıskançtır. Bilin ki ben ondan daha kıskancım, Allah ise benden de kıskançtır.”300

“Sizden birisi namaz kıldığı zaman, ön tarafına tükürmesin. Zira Allah Teâlâ kul namaz kıldığı zaman onun ön cihetindedir.”301

“Zamana sövmeyiniz. Muhakkak zaman Allah’tır.”302

“Rüzgâra sövmeyin; çünkü rüzgâr, Rahman’ın nefesindendir”303

“Allah Teâlâ, Hz. Dâvûd’a ‘Huzuruma gel’ demiş; O da, ‘günahlarımı yüzüme vurmandan korkuyorum Allahım!’ diye karşılık vermiştir. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Hz. Dâvûd’a ‘ayaklarımdan tut’ demiş, O da Allah’ın ayaklarından tutmuştur.”304

“…Cehennem dolmaz; öyle ki Allah ona ayağını koyar.”305

“Allah Teâlâ, Âdem’i yaratmadan bin sene önce Tâhâ ve Yâsîn sûrelerini okudu. Melekler bunu işitince ‘bu âyetlerin kendilerine indirileceği ümmete müjdeler olsun’ dediler.”306

“Allah Âdemi, yeryüzünden avuçladığı bir avuç toprak ile yarattı.”307

“Allah Resulü bir cariyeye: ‘Allah nerededir?’ diye sordu. Cariye semayı işaret etti. Allah Resulü: ‘Onu azat edin, zira o mümin kadındır.’ buyurdu”308

“Dün gece misafirinize olan davranışınız sebebiyle Allah Teâlâ taaccüp etti ve güldü.”309

“Muhakkak Deccal şaşıdır, sizin Rabbiniz asla şaşı değildir.”310

299 Müslim, “Tevbe”, 36. 300 Buhârî, “Nikâh”, 107.

301 Ahmed b. Hanbel, Müsned, IX, 240. 302 Buhârî, “Edeb”, 101.

303 Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, II, 272.

304 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, thk. Kemal Yusuf el-Hût, Riyad: Mektebetü’r-rüşd, 1989, VI, 342. 305 Buharî, “Tefsiru Sureti’l-Fatiha”, 1, 50; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 314.

306 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, V, 133. 307 Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXXII, 353. 308 Hanbel, Müsned, XIX, 465.

309 Buhârî, “Menâkıbu'l-Ensâr”, 10. 310 Buhârî, Tevhîd, 17.

“…İşte Allah serçe parmağının ucunu gösteriverdi.”311

“Kibriyâ ridâm, azamet ise izarımdır. Kim ondan birisi ile benimle iddialaşırsa o kimseyi cehenneme atarım.”312

“Sizden birisi, en iyi hurmasından bir şey tasadduk etse ki zaten Allah ancak sadakanın iyisinden verileni kabul eder; Allah onun sadakasını avucuna koyar ve o sadaka edilen hurmayı, tıpkı sizden birinin deve yavrusunu yetiştirip büyüttüğü gibi, Uhud dağı gibi oluncaya kadar büyütür.”313

“Allah’ın nurdan yetmiş hicabı vardır; eğer açacak olsa yüzünün heybeti, gözünün aldığı ve değdiği her şeyi yakar” 314

“Allah ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”315

“Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (secde edemezler).”316

“Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.”317

“Allah Teâlâ, Hz. Âdem (a.s.)'ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdülillah diyerek, izni ile Allah Teâlâ’ya hamdetti. Rabbi de ona: ‘Ey Âdem, yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), meleklerden şu oturan gruba git ve “Esselamu 311 Ahmed b. Hanbel, Müsned, XIX, 281; Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, II, 321, 3249.

312 Müslim, “Birr”, 136.

313 Buhârî, “Tevhîd”, 23; Müslim, “Zekât”, 64.

314 Müslim, “İman”, 293; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 401,405. 315 Müslim, “İman”, 302.

316 Müslim, “İman”, 302. 317 Buhârî, “Rikak”, 38.

aleyküm” de!’ buyurdu. Âdem öyle yaptı. Hitap ettiği melekler: Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekatuhu! diye karşılık verdiler. Sonra Âdem (a.s.) Rabbine döndü. Rabbi ona: ‘Bu cümle senin ve evlatlarının aralarındaki selamlaşmadır’ buyurdu. Allah Teâlâ elleri kapalı olduğu halde Âdem’e: Dilediğini seç! dedi. Âdem: ‘Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir.’ dedi. Sonra Allah Teâlâ hazretleri sağ elini açtı. İçinde Âdem ve onun zürriyeti vardı. Âdem (a.s.): ‘Ey Rabbim, bunlar nedir?” dedi. Rab Teâlâ: “Bunlar senin zürriyetindir” buyurdu…”318

“Yüce Allah her ikisi de cennete girecek olan ve biri diğerini öldürmüş iki adamın bu halinden ötürü güler: Allah yolunda çarpışıp, sonra şehit olur. Yüce Allah katilin tövbesini kabul eder. Müslüman olur, o da Allah yolunda çarpışır ve şehit olur”319

“Sabahleyin beni namazdan alıkoyan şeyi size anlatacağım: Gece kalktım ve gücümün yettiği kadar namaz kıldım ve namazda uyuklamışım, uyanınca bir baktım ki en güzel şekil içerisinde Rabbim ile birlikteyim. Rabbim şöyle buyurdu: ‘Ey Muhammed! Biliyor musun, Mele-i âlâ’da neyin tartışmasını yapıyorlar? Bende: ‘Bilmiyorum, ey Rabbim.’ dedim. Rabbim: ‘Ey Muhammed! Biliyor musun, Mele-i âlâ’da neyin tartışmasını yapıyorlar?’ buyurdu. Ben de: ‘Bilmiyorum, ey Rabbim.’ dedim. Bunun üzerine gördüm ki, el avucunu omuzlarım arasına koydu, parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim. Her şey bana tecelli etti ve onların hepsini bildim.”320