• Sonuç bulunamadı

Maddi Tazminatın Amacı

C) Ölüm Ve Ölüm Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

II. Maddi Tazminatın Amacı

Tazminatın temel amacının ortaya çıkan zararın telafisi olduğuna yukarıda değinmiştik. Fakat tazminatın bunun dışında başka amaçlarının da bulunduğu doktrinde öne sürülmüştür.

Kanunda kural olarak tazmin yükümlülüğünün varlığı için kusurun aranması, kusurlu davranışın tazminatla cezalandırılmasının amaçlanıp amaçlanmadığı tartışmasını doğurmuştur. Başka bir ifadeyle, tazminatın cezalandırma amacının varlığı sorgulanmıştır. Fakat kusurun aranmadığı tehlike sorumluluğu veya olağan sebep sorumluluğu hallerinde cezalandırma amacının varlığından bahsedilemeyecektir. Ayrıca ceza hukukundan farklı olarak tazminat hukukunda davranış ne kadar kınanacak olursa olsun zararın meydana gelmesi aranır. Bundan sonra ise bu zararın zarar görene verilmesi amaçlanır. Oysaki ceza hukuku toplum düzenini korumak, suçu önlemek, suçluyu ıslah etmek gibi amaçları çerçevesinde zarar meydana gelmese de zarar veren cezalandırılabilir. Bundan dolayı tazminatın cezalandırma amacının varlığından söz edilemez338.

Doktrinde ayrıca tazminatın önleme amacının da bulunduğundan bahsedilmektedir. Bu görüşe göre; hukuk düzeninin istemediği, zarara neden olan davranış şeklinden, korkutma yoluyla vazgeçirerek mümkün olduğunca bu tarz zararları önlemek için tazminat yükümlülüğüne zarar bağlanmıştır. Normun muhatabının başka şekilde davranma imkânı varsa, tazmin yükümlülüğü korkusu, zarardan kaçınmayı sağlayabilir. Bu itibarla kusur sorumluluğu ve tehlike sorumluluğunda uygulama alanı bulan bu görüş tazminatın esas amacı olmasa da birçok olayda yan amacı olarak ortaya çıkar. Özellikle tehlike sorumluluklarında zorunlu veya kanuni sigortaların varlığı bu görüşü ortadan kaldırmamakla birlikte daraltmıştır 339.

Tazminatta hakkın devam ettirilmesi amacının olduğu doktrinde öne sürülmüştür. Burada tazminatın ihlal edilen hak veya ifa edilmeyen edimin yerine geçeceği kabul edilmektedir. Bu görüşe göre ihlal edilen hakkın veya hukuki değerin ifa edilmeyen veya artık ifa edilemeyecek edim talebinin tazminat alacağının içinde

338

Bkz. LARENZ, s. 423; LANGE, s. 12 vd; NOMER, s. 34-35; FEYZİOĞLU, s. 443; BECKER, s. 263; REİSOĞLU, s. 184.

devam ettiği kabul edilmektedir. Fakat kanunda tazminat yükümlülüğü için sadece hak ihlalinin varlığı yeterli değildir; ayrıca bu hak ihlali yoluyla bir zararın meydana gelmesi gerekmektedir. Aynı zamanda her hak ihlali sonucu da ortaya bir zarar çıkmayabilir. Bu nedenlerle Borçlar Kanunumuza göre tazminatın böyle bir amaç taşıdığından bahsedilemez340.

Son olarak tazminatın Borçlar Hukukumuz bakımından kabul edilen telafi amacına göre tazminat, uğranan zararın karşılanması ve zarar veren olay olmasaydı oluşacak olan durumun aynen veya nakden tesisini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç tazminat yükümlüsünün davranışına değil, zarar görenin menfaatine yönelmiştir. Bu çerçevede zarar görenin zarar veren olaydan mağdur olması engellenirken, aynı zamanda bu olay sayesinde daha iyi konuma geçmesi de önlenir341.

§2. MADDİ TAZMİNATIN TÜRLERİ

I. Genel Olarak

Tazminat ile zarar veren olay meydana gelmemiş olsaydı zarar görenin malvarlığı hangi durumda olacak idiyse, kısmen veya tamamen o durum sağlanır342. Peki, hâkim bunu nasıl sağlayacaktır? Örneğin bir kişi haksız fiil sonucu evinin camının kırılması yoluyla zarara uğramıştır. Bu durumda hâkim eski durumu sağlamak, yani zararı telafi etmek için zarar verenin ya pencere camını değiştirmesine veya pencere camı için gereken meblağı para olarak ödenmesine karar verebilir. İşte zarara uğrayan şeyin yerine konması veya tamiri suretiyle zararının tazmin edilmesine aynen tazmin; zarar gören şey nedeniyle malvarlığının uğradığı zararın parasal olarak tazmin edilmesine ise nakden tazmin denilmektedir343.

340

LARENZ, s. 425; LANGE, s. 12; DEUTSCH, N. 19. 341

LARENZ, s. 424; LANGE, s. 9-10.

342 OFTINGER, s. 63. Bkz. ayrıca Birinci Bölüm, § 2, III, A, 2.

343 Bkz. TANDOĞAN, s. 253; İNAN, s. 329; OĞUZMAN/ÖZ, s. 554-555. NOMER, ise doktrinde öne sürülen bu görüşten farklı olarak aynen tazmin, nakden tazmin ayrımının doğrudan doğruya zararın ne şekilde tazmin edileceğini belirlemediğini; aynen tazmini seçen hâkimin de tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceğini kabul etmektedir. Yazara göre aynen tazmin - nakden tazmin ayrımı zararın, zarar gören şeyin fiili durumuna göre mi yoksa malvarlığı içinde arz ettiği duruma göre mi tazminatın ödeneceği ayrımına dayanır. Bu kapsamda yazar zarara uğrayan şeyin, malvarlığı içinde arz ettiği değerinin değil, kendi maddi değerinin para ile tazmininin aynen tazmin içinde nakdi tazminat olacağını; fakat nakden tazminat olmayacağını belirtmektedir. Bkz.

İsviçre Türk Hukukunda Alman Hukukundan farklı olarak tazminatın türüne karar verme işlemi tamamen hâkimin TMK m. 4’te yer alan takdir yetkisi dâhilindedir (BK m. 43/I). Başka bir deyişle, hâkim somut olayın özelliğini zararın niteliğini, tarafların ilişkilerini, adalet ve hakkaniyet, doğruluk ve dürüstlük genel ahlak ilke ve kurallarını ve mümkünse zarar görenin arzusunu göz önünde tutarak aynen veya nakden tazmin şekillerinden hangisinin amaca uygun olduğuna karar verir344. Bu çerçevede zarar gören nakden tazmin talep etmiş olsa da hâkim aynen tazmine karar verebilecektir345.

Gerçekten de Alman Medeni Kanunu (BGB) § 249/2’de aynen “Bir kişinin yaralanması veya bir eşyanın zarar görmesi nedeniyle tazminatla yükümlü olunduğunda zarar gören eski hale iade yerine bunun için gereken parasal bedeli talep edebilir.” hükmü yer almaktadır346. Benzer şekilde BGB § 250’de “Zarar gören tazminle yükümlü olana eski hale getirmesi için uygun bir süre açıklayıp, bu süreden sonra yapılan eski hale iadeyi reddedeceğini belirtebilir. Eski hale getirmenin (aynen tazmin) zamanında gerçekleşmemesi halinde eski hale getirme kabul edilmez; zarar gören bu süreden sonra nakden tazmin talep edebilir.” Aynı

şekilde böyle bir kesin süreye gerek olmaksızın “Eski hale getirme mümkün değilse veya zarar görenin zararını karşılamıyorsa, tazmin yükümlüsünün zarar görene nakden tazmini zorunludur.” ifadesine BGB § 251/1’de yer verilmiştir. Bu nedenle Alman Medeni Kanununun açıkça aynen tazminin kural nakden tazminin ise istisna olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz.

NOMER, s. 38-39. Yazar, aynı yerde ifade ettiği üzere bu görüşünü Alman Medeni Kanundaki eski hale getirmek için nakdi tazminata hükmedilebileceği düzenlemesiyle (BGB § 249/2), yine aynı kanunun malvarlığını değer itibariyle eski hale getirmeyi sağlayan hükümlerin (BGB § 250/ c. 2, § 251) ayrı ayrı düzenlenmesine dayandırmıştır.

344

EREN, s. 768; OFTINGER, s. 68; BÜYÜKSAĞİŞ, s. 330; REİSOĞLU, s. 183.

345 TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 581; BÜYÜKSAĞİŞ, s. 330;

OĞUZMAN/ÖZ, s. 555. Son yazar bu durumda hâkimin farklı olarak kabul ettiği çözümün gerekçesini haklı olarak açıklaması gerektiğini belirtmektedir. Yazar aynı zamanda tarafların tazminatın türü konusunda anlaşmaları halinde, buna hâkimin uymak zorunda olduğunu kabul etmektedir. Bkz. OĞUZMAN/ÖZ, s. 555, dn. 338; aynı doğrultuda FEYZİOĞLU, s. 552.

346 Zarar gören BGB §249/2’ye göre yaptığı seçimiyle bağlı olup sonradan bunu değiştiremez. Ancak §250 c.2’deki halin varlığında aynen tazmin yerine nakden tazmin talep edebilir. Bkz. HÜTTE/ HELLBRON, s. 356. İsviçre Türk hukukunda ise belirttiğimiz gibi hâkim zarar görenin talebi ne olursa olsun, hal ve şartlara göre tazminatın türüne karar verecektir.