• Sonuç bulunamadı

Tasarım Problemi Tanımlama ve Çözümleme

2. TASARIM KURAMLARINA BAKIŞ

2.9 Tasarım Problemi Tanımlama ve Çözümleme

Tasarım problemi, bütün değişkenleriyle tam olarak tanımlanamayan yapısından dolayı hasta- tanımlı, hasta-yapılı, tekinsiz olarak tanımlanmaktadır (Rittel, Webber, 1973). Rittel problemi ikiye ayırmıştır. Bunlardan birincisi uysal, evcil problem olarak, ikincisi ise uysal olmayan, tekinsiz problem olarak tanımlanmıştır. Buna göre, fen bilimleri, matematik gibi değişkenlerinin bütünüyle tanımlanabildiği problemler uysal problemlerdir. Sosyal bilimler ve tasarım gibi değişkenlerin, faktörlerin, etkenlerin tam olarak tanımlanamayacağı ve kavranamayacağı alanların problemleri ise tekinsiz problemlerdir. Bu bakımdan tasarım problemini tanımlamak çözümün bir parçası olarak görülmüştür. Tasarımcılar için tasarım problemini analiz etmek ve

anlamak çözüm üretme ile bütünleşmiştir. Tasarım problemi “ne”, “niçin”, “nasıl” gibi sorularla ilgili değil, “ne olabileceği” ve nasıl olması gerektiği ile ilgilidir. Dolayıyla açık uçludur, kişisel yoruma açıktır ve çok sayıda çözüm bulunmaktadır. Bu sebeple önerilen çözümlerin değerlendirilmesi “doğru-yanlış” şeklinde değil “iyi-kötü”, “daha iyi-daha kötü”, “tatmin edici” ya da “yeterli” gibi kelimelerle ifade edilmektedir (Uraz, 1993).

Lawson’a göre bilimsel aktivite ile tasarım aktivitesi arasında belirgin fark: Bilimin özellikle nitelendirici ve tanımlayıcı olması, tasarımın ise zaman içinde gelişen, betimleyici özellikte olmasıdır (Lawson,2006). Bundan dolayı tasarım problemi ile örneğin matematik probleminin özellikleri farklıdır. Akın’a göre tasarım probleminin ve matematiksel problemin benzer ve farklı yönleri bulunmaktadır (Akın,1986).

Benzerlikler :

 Tasarım problemlerinde, program diye tanımladığımız “başlangıç durumları” vardır.  Tasarım problemi belirli “durumlar” dan geçer. Notlar, diyagramlar, eskizler gibi.

 Her durum başka bir duruma “işlemler” kullanılarak dönüştürülür. Bazen bilginin dışsallaştırılması gerekir. Mesela, 2 rıht + basamak= 63, merdivene dönüşür.

 Sonuca ulaşmak için birçok “araştırma” stratejileri geliştirilir.  Çalışmalar bir “çözüme” ulaşır.

Farklılıklar :

 Tasarım problemi bir programla başlar. Ancak kullanıcı istekleri, yasal kısıtlamalar, dokümanlar, deneyimler bu programda yer almaz. Bu nedenle tasarım problemi hiçbir zaman tam tanımlı değildir.

 Tasarımda, iyi tanımlanmış problemle çözümü arasında deterministik bir ilişki vardır.

 İyi tanımlanmış problemlerde sunumlar ve dönüştürmeler “a priori” olarak bilinir. Bunların yeniden tanımlanması gerekli değildir. Ama yeni kuralların keşfedilmesi mümkündür. Yaratıcılık tasarımcı için bir hedeftir.

 Duruma uygulanabilen dışsallaştırılmış değerlendirme işlevi yoktur. Aynı problem verildiğinde önceki çözümler geliştirilir ya da yeni çözümler üretilir. Önceki çözümün üzerinde yeni bölümler yaratılmaya çalışılmaz.

Mimarinin en temel konusu mekandır, çözülmesi gereken en önemli soru da mekanın nasıl oluşturulacağı olmaktadır. Tasarımcının aradığı cevap; mekan, mekanı saran biçim ve mekanın düzenidir. Mekan Hasol tarafından, insanı çevreden belli bir ölçüden ayıran ve içinde eylemlerin sürdürülmesine elverişli boşluk olarak tanımlanmaktadır (Hasol, 1995). Bu boşluğun nasıl tanımlanacağı tasarımcının bilgisi, tecrübesi ve kullandığı medyalarla ilişkilidir. Yeni bilgi ve

teknolojiler, yeni kavramları ve yeni sorgulamaları beraberinde getirmiştir. Artık mekan sadece fiziksel mekan olarak sınırlandırılmamakta, sanal mekan kavramı geleneksel mimari anlayışın sınırlarını genişletmekte ve onu sadece maddesel olmaktan çıkarmaktadır. Sayısal teknolojilerin yardımıyla ortaya konulan bu mekanlar mimari pratiğe dahil edilmiş, Design Computing, Design

Cognition, Design Science gibi çeşitli araştırma alanları ortaya çıkmış, çağdaş tasarımcı ve

kuramcıların önemli çalışma alanı haline gelmiştir.

Günümüzde tasarım problemlerinin çözümüne yönelik iki temel yaklaşım olduğu gözükmektedir (Terzidis, 2003):

 Geçmiş teorilerin ve uygulamaların gözden geçirilip, yeni temalara göre tekrar düzenlenmesi.

 Mimari dışındaki disiplinlerden faydalanarak, buralardan beslenen, daha önce oluşturulmamış, yeni kavram ve mekanizmaları araştırmak

Geçmiş teorileri ve uygulamaların gözden geçirilip, yeni temalara göre tekrar düzenlenmesi tarihsel emsaller üzerine inşa edilmiştir ve mecazi veya dolaylı yoldan varolan kavramları yeni bağlamlarla ilişkilendirmeye çalışan, sonuç olarak tarihsel devamlılık, dönüşüm ve evrimi hedefleyen bir yaklaşımdır. Dijital araçları, insan yaratıcılığına ve yorumuna katkıda bulunan sunum veya kayıt aracı olarak gören bir yaklaşımdır. Fenomenleri açıklama ve yorumları oluşturma açısından, makineler üzerindeki insan hakimiyeti şarttır. Buradaki yaklaşımdaki sorun, insan algılayış çemberinin ötesine geçilememesidir.

Mimari dışındaki disiplinlerden faydalanarak, buralardan beslenen, daha önce oluşturulmamış, yeni kavram ve mekanizmaları araştırmak, daha önceki anlayışın ötesindeki ve tahmin edilebilir olayların bağlamı dışındaki kanıtlara bakarak, hesaplamalı mekanizmayı eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için gerekli yeni teori ve kavramsal çerçeveler yönünde inşa eden bir yaklaşımdır. Dijital araçlar bilineni değil de bilinmeyene açılan bir kapı olarak görülmektedir. Bilişsel mekanizmalar sadece biçimsel konseptleri araştırmak için değil, aynı zamanda yeni kavramları biçimlendirmek için kullanılmaktadır. Bu yaklaşımı mimarlık için sorunsal hale getiren ise; mimarların meslek pratiğinde artistik his ve sezgiselliği sürdürüyor olmasıdır. Bundan dolayı bilişsel mekanizmalar insan elinden çıkmayan mekanik yaratımlar olarak görülmüş, mesafeli ve uzak bir yaklaşım sergilenmiştir (Terzidis, 2003).

Tasarım problemine yaklaşımlar ve bilgisayarın problem çözümüne ne gibi etkilerde bulunabileceği sorusu, eğitimde “Tasarım stüdyolarında bilgisayar destekli tasarım nasıl öğretilmedir?” olarak karşılık bulmaktadır. Kavramların tam olarak yerli yerine oturmadığı, bazı çelişkilerin ve farklı kabullerin olduğu böyle bir ortamda bu sorunun kesin bir cevabı

verilememiştir. Ancak birçok çalışma sayesinde bu konuda oldukça yol alındığı gözlemlenmektedir. Bununla birlikte sayısal tasarımın eğitime eklenmesi için iki muhtemel yol olduğu görülmektedir:

 Var olan bir stüdyo dersinin içeriğine bu yöntemlerin eklenmesi,  Ayrı bir stüdyo olarak bu yöntemlerin öğretilmesi.

Bu iki olası yolun birbirine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Ancak hangi yol izlenirse izlensin, uygulanacak yöntemin, geleneksel yöntemlerin bilgisayar ortamına bir uyarlaması olmaması gerektiği ve özgün yöntemlerin geliştirilmesi gerekliliği düşünülmektedir. Geleneksel ve sayısal yöntemler ortak bir çözüme yöneliktir, ancak tiyatrodan sinemaya geçiş benzetmesiyle, farklı ortam ve araçların kullanıldığı bu yöntemler, farklı hassasiyetlere hitap eden çeşitli içeriklere sahiptir.

Benzer Belgeler