• Sonuç bulunamadı

Kaslar, eklemlerin uyumlu bir şekilde çalışmasını, insanların hareket etme ve atlama gibi bazı kabiliyetlerini gerçekleştirmelerini sağlar. Özelleşmiş bir bağ dokusu olan kemikler, hareket etmeyi sağlamanın yanı sıra hayati organları koruyarak, içinde bulundurdukları kemik iliği ile kan için gerekli şekilli elemanların yapımını sağlayarak ve mineralize kollajen yapısı ile birçok minerali içinde bulundurarak insan vücudunun çatısını oluşturur (Özden 1994, Tüzün 2003). İncelenen 4 farklı grup oluşturulurken göze alınan birincil faktör spor branşlarındaki iskelet kasına binen yük olmuştur. Yüzme branşı iskelet yapılarına doğrudan darbe yüklemesi yapmadığından ağırlık kaldırılmayan sporu temsil ederken, güreş iskeleti normal vücut ağırlığından fazla aralıklı yüklere maruz bırakır. Diğer yandan futbol da ise tekrarlardan yoksun, uzun süreli etki ve yer tepkisi görülür.

Yapılan araştırmada 14-16 yaş ergenlik dönemi sporcularin kemik mineral yoğunluklarına ait sonuçlar incelenmiştir. Araştırmada futbol, güreş, yüzme branşlarına ait sporcular ile günlük hayatında spor yapmayan sedanter bireylerin sonuçları incelenmiştir. Araştırmaya katılan deneklere ait bulgular incelendiğinde, L1KMY, L1Z, LKMY, L2Z, L3KMY, L3Z, L4KMY, L4Z, L1-L2KMY, L1-L2Z, L1-L3KMY, L1-L3Z, L1-L4KMY, L1-L4Z, L3KMY, L3Z, L4KMY, L2-L4Z, L3-L4KMY ve L3-L4Z değerleri branşlar bakımından karşılaştırıldığında yüzme, futbol, güreş ve sedanter bireyler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir(P<0,05).

L1KMY, L2KMY, L3KMY, L4KMY, L2KMY, L3KMY, L1-L4KMY ve L2-L3KMY parametrelerinde güreşçiler yüzücülerden ve sedanterlerden istatistiksel olarak anlamlıdır(P<0,05). Güreşçiler L2-L4KMY ve L3-L4KMY parametrelerinde ise yüzücülerden anlamlı yüksek bulunmuştur(P<0,05). Z değerleri göz önünde alındığında, L2Z, L3Z, L1-L2Z, L1-L3Z, L2-L3Z, L2-L4Z ve L3-L4Z değerlerinde güreşçilerin yüzücü ve sedanterlerden anlamlı yüksek olduğu bulunmuştur(P<0,05). Çalışmamızla benzer olarak Yücel ve ark (2016) 30 futbolcu, 30 güreşçi ve sedanter bireylerin DXA ile L1, L4 ve femur kemik yoğunluklarının incelemişlerdir. Anaerobik sistemle kemik kütlesine daha fazla mekanik yükleme yapan ve daha fazla vitamin, mineral ve karbonhidrat alan güreşçilerin kemik mineral yoğunluğu futbolcu ve sedanter gruba göre daha yüksek bulunduğunu belirtmişlerdir. Hu ve ark (2014) çalışmasında güreşçilerin (14) ve sağlıklı spor

yapmayan bireylerin (11) lumbar spine L2-L4 kemik yoğunluklarını karşılaştırmışlardır. Çalışmanın sonucunda güreşçilerin kemik yoğunluklarının sporcu olmayan gruptan anlamlı seviyede yüksek olduğunu belirtmişlerdir. Ackerman ve ark (2012) çalışmasında güreşçiler, golfçüler ve koşucuların ortalama kemik mineral yoğunlukların ölçümlerini yapmışlar ve en yüksek değerlerin anlamlı şekilde güreşçiler lehine olduğunu vurgulamışlardır. Hinrichs ve ark (2010) çalışmasında 8 farklı gurubu (209 kadın, 173 erkek incelemiştir bunlar; koşucular, triatloncular, takım sporcuları, dövüş sporcuları, baletler, spor bölümü okuyanlar ve spor yapmayanlar. Çalışmanın verileri dövüş sporcularının en yüksek kemik yoğunluğuna sahip olduğunu belirtmiştir. Bozkurt (2010), farklı spor branşlarında (Güreş 8, Judo 10, Tekvando 12, Koşucular 12) Lumbar Omur bölgesinde yapmış olduğu çalışmada en yüksek değerin güreşçilerde çıktığını bunu judocular, tekvandocular ve koşucular takip ettiğini belirtmiştir. Buradan da sporcuların yapmış olduğu egzersizin kemiğe yüklediği yükün ağırlığına göre KMY’ sininde arttığını ifade etmiştir. Günlük yaşamın normal aktivitelerini aşan fiziksel yüklemeye tekrarlayan maruz kalmanın kemik oluşumu potansiyelini en üst düzeye çıkardığı gösterilmiştir. Kemik oluşumu veya bozulma eğilimi ve oranı, mekanik yüklenmeye (egzersiz) veya yüklenmemeye (hareketsizlik) bağlıdır (Jarvinen ve ark 2001). Kemikler üzerine binen mekanik yük ve sportif aktivite kemik kitlesinin %40-50 artışına ve çeşitli adaptasyon mekanizmalarının devreye girmesine neden olur. Bu nedenle kemiğin kütlesi, yoğunluğu, dayanıklılığı, sertliği, enerji absorplaması gibi materyal özellikleri, mekanik stres altında artar (Bucher 1983). Çalışmamızın örneklem grubunda olan güreş grubuna sahip olmasa da Ziylan ve ark (2010) yapmış oldukları çalışmada, farklı branşlarda 64 milli sporcunun femur bölgesi kemik mineral yoğunluklarına bakmıştır, sonuç olarak kemik mineral yoğunluğunun en fazla olduğu spor dalı sırasıyla Halterciler, Futbolcular ve Yüzücüler olduğunu bildirmişlerdir. Bunun yanında Antonio ve ark (2018) çalışmasında 135 bireye ulaşmışlar ve bu bireylerin kemik yoğunluklarını incelemişlerdir. Bu bireylerin spor branşları futbol, karma dövüş, kürek, yüzme, uzun mesafe koşu, atletizm’ dir. Çalışmada en yüksek kemik yoğunlukları futbol ve karma dövüş sporcularında bunun yanında en düşük kemik mineral yoğunluğu yüzme spor branşında görülmüştür. İki çalışmada da güreş grubuna benzeyen özellikleri olan mma ve halter sporunun kemik mineral yoğunluğu bakımından diğer sporlardan istatistiksel bir üstünlüğü bulunmaktadır bu sonuçlar da çalışmamızı destekler niteliktedir.

Futbolcular L1-L4KMY, L2-L4KMY ve L3-L4KMY parametrelerinde yüzücü ve sedanterlerden anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(P<0,05). L1KMY, L2KMY, L4KMY, L1-L2KMY, L1-L3KMY ve L2-L3KMY parametrelerinde ise futbolcular sadece yüzücülerden anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(P<0,05). Çalışmamızda futbolcular güreşçilerden hiçbir parametrede anlamlı derecede daha yüksek değerlere sahip değillerdir(P>0,05). Z skorlarında ise L2-L4Z, L3-L4Z değerlerinde futbolcular yüzücü ve sedanterlerden, L4Z parametresinde ise sadece sedanterlerden anlamlı yüksek kemik yoğunluğuna sahiptir(P<0,05). André Seabra ve ark (2017) 12-15 yaş arası 28 futsal, 20 yüzücü ve 22 sporcu olmayan gencin kemik mineral yoğunlukları DXP ile ölçülmüştür. Sonuç olarak Lumbar spine, Pelvis, alt ekstremite (g/cm2) oranları futsal oyuncularında diğer iki gruba göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur ancak kontrol grubu ile yüzme grubu arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Robert ve ark (1992) 13-17 yaşlarındaki 23 futbolcu, 20 yüzücü ve 25 sedanter bireyin yoğunluklarını incelemişler. Kadın ve erkek futbolcuların en yüksek ve yüzme sporu ile uğraşanların en düşük mineral yoğunluğuna sahip olduklarını vurgulamışlardır. Antonio ve ark (2018) çalışmasında 135 bireye ulaşmışlar ve bu bireylerin kemik yoğunluklarını incelemişlerdir. Bu bireylerin spor branşları futbol, karama dövüş, kürek, yüzme, uzun mesafe koşu, atletizm. Çalışmada en yüksek kemik yoğunlukları futbol ve karma dövüş sporcularında bunun yanında en düşük kemik mineral yoğunluğu yüzme spor branşında görülmüştür. Çalışmamız erkeklerde yapılsa da James ve ark (2006) çalışmasında kadın yüzücü, halterci ve futbolcuların kemik yoğunluğu incelemesi sonucunda yüzücüler ve halterciler arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bununla birlikte en yüksek kemik mineral yoğunluğu futbolcularda bulunmuştur ve bu çalışma bizim çalışmamızla benzer sonuçlara sahiptir. Fredericson ve ark (2007) elite 15 futbolcu, 15 uzun mesafe koşucu ve 15 sedanter çalışmaya alınmıştır. Futbolcuların tüm vücut, omurga, sağ kalça, sağ bacak kemik mineral yoğunluğu kontrol grubundan anlamlı yüksek bulunmuştur bunun yanında sağ kalça ve omurga yoğunluğu koşuculardan daha yüksek bulunuştur. Koşucuların kalkaneus yoğunluklarının kontrol grubundan daha yüksek bulunmuştur. Çalışmamızla paralellik gösteren bir başka çalışma ise Calbet ve ark (2001) çalışmasıdır. Çalışmada futbol branşı ile uğraşan sporcular ile spor yapmayan bireylerin kemik mineral yoğunlukları karşılaştırılmış ve sonuç olarak futbolcuların kemik mineral

yoğunlukları anlamlı yüksek bulunmuştur. Bu literatürler çalışmamızı destekler niteliktedir.

Yapılan çalışmalar, KMY'i artıran esas faktörün sadece kasları çalıştıran egzersizlerin olmadığı kuvvetin kendisinin kemik üzerine bindirdiği yük olduğu bilgisini vermektedir (Zorba ve ark 1995). Çalışmamızda da bu bilgi ile paralellik göstermektedir. Güreş ne kadar fazla güç üretmek gerektirse de güreşin doğasında bulunan atmalar, düşmeler, fırlatmalar kemiklere direk olarak yük bindirmektedir. Bunun yanında futbol branşı bazı parametrelerde güreşe branşına göre anlamlı düşük verilere sahip olsa da L2KMY, L KMY, L4KMY, L2KMY, L3KMY, L1-L4KMY, L2-L3KMY parametrelerinde benzerlik göstermektedirler. Dahası güreş branşı L2-L4KMY Ve L3-L4KMY parametrelerinde sadece yüzmeden anlamlı yüksekken, Futbol branşı hem yüzücülerden hem de sedanter bireylerin kemik mineral yoğunluğundan anlamlı yüksek oranlara sahiptir(P<0,05).. Bu veriler de sadece kasların kuvvet üretmesinin yanı sıra kemiklere binen yükün de önemli bir faktör olduğunu ispatlar niteliktedir. Christopher ve ark (2016) çalışmasında rekreasyonel olarak yapılan bisiklet sporu ile elit bisikletçilerin sağ ve sol kalçalarının yoğunlukları karşılaştırıldığında rekreasyonel bisiklet sporu yapanların kemik mineral yoğunluğunun daha yüksek olduğunu ancak L1-L4 kemik yoğunluklarını istatistiksel olarak farklı olmadığını bulmuşlardır. Bu çalışmada, bisiklet sporunun doğasında kemiklere direk olarak bir darbe olmamasının, yanı sıra sporcu grubun antrenmanlarla ve müsabakalarla daha kassal kuvvet üretmeleri kemik mineral yoğunluklarını arttırmış olabileceği düşünülmektedir. Bir kasın kuvvet üretimi ve kemiklere etki eden darbelerinden farklı olarak Heinonen ve ark (1993) antropometrinin, antrenman hikâyesinin, kas performansının ve kalp solunum kapasitesinin de kemik mineral yoğunluğuna etki edebilen diğer faktörler olabileceğini vurgulamışlardır.

Araştırmada yüzme branşı ile sedanter bireyler arasında hiçbir değerde istatistiksel farklığa rastlanmamıştı(P>0,05). r. Robert ve ark (1992) çalışmasında sedanter bireyler ile yüzücülerin kemik mineral yoğunluklarını benzer olduğunu belirtmiştir. André Seabra ve ark (2017) 12-15 yaş arası 28 futsal, 20 yüzücü ve 22 sporcu olmayan gencin kemik mineral yoğunlukları değerlendirilmiştir ve Lumbar spine, Pelvis, alt ekstremite (g/cm2) oranları kontrol grubu ile yüzme grubu arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bunun nedeni olarak yüzme sporunun direk

olarak darbeye maruz kalınmayan bir spor branşı olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bunun yanında kasların kasılması ile üretilen kuvvetin kemiklere yaptığı bir etkiden bahsedilebilir ancak yüzme işleminde yer çekiminde olduğu gibi yük kasılmayla birlikte iskelet kaslarına binmediği için bir gelişimin olmadığı söylenebilir.

Çalışmanın örneklem grubu ile benzerlik göstermese de, Elizabeth ve ark (2006) bayan uzun mesafe koşucu, netbal, rugby ve sedanter bireylerin Lumbar spine (L1–L4) mineral yoğunluklarını karşılaştırmışlardır. Karşılaştırmanın sonucunda rugby oyuncularının kemik mineral yoğunluklarının sedanter ve uzun mesafe koşuculardan daha yüksek olduğunu, netbal oynayanların ise sedanterlerden anlamlı bir şekilde yüksek olduğunu belirtmişlerdir. Ricardo ve ark (2016) çalışmasında 13 kontrol, 14 basketbol, 9 karate, 18 futbol oyuncusu, 12 judo ve 16 yüzücünün 9 ay antrenman periyodunu takip ederek kemik mineral yoğunluklarını takip etmiştir. Dokuz ay takibin sonunda basketbol grubunun diğer tüm gruplardan istatistiksel olarak daha fazla kemik gelişimi gösterdiğini belirtmişlerdir. Santen ve ark (2017) çalışmasına 18 koşucu, 28 rugby oyuncusu, 84 kürekçi ve 47 balet katılmıştır. Bunların kemik yoğunlukları DXP ile ölçülmüştür. Bu sporcuları ağı ve hafif sporlar olarak ikiye ayırmışlardır. Lumbar kemik mineral yoğunluğu ağır sporlarda hafif sporlara göre istatistiksel olarak daha yüksek bulunurken, femur boynu ve toplam kalça oranlarında iki grup arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır. Diğer bir çalışmada ise Viola ve ark (2004), farklı branşlardaki sporcuları ele alarak vücut kompozisyonu, kas fonksiyonları ve kas kuvveti arasındaki ilişkiye araştırmışlardır. Patlayıcı kuvvet gerektiren sporla uğraşan bayanların kemik mineral yoğunlukları yüzücülere göre daha iyi olduğunu belirtmişlerdir. Herbert ve ark (2018) çalışmasında maratoncular ve sporcu olmayanların kemik mineral yoğunluklarını karşılaştırmışlardır. Maratoncuların genel ve alt ekstremite kemik yoğunlukları sporcu olmayanlardan daha yüksek bulunmuştur.

Yapılan literatür taraması neticesinde birebir aynı örneklem gruplarında yapılan başka bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmamızın sonucunda kemik mineral yoğunluklarının spor branşına ve sporların doğasına göre değişiklik gösterdiği bulunmuştur. Dolayısıyla benzer çalışmaların kapsam ve sayısının artması spor branşlarının kemik mineral yoğunluğuna etkisini daha güçlü bir şekilde ortaya konmasını sağlayacaktır

5. SONUÇ ve ÖNERİLER

Fiziksel aktivite veya mekanik yüklenme, kemik kitlesi, yapısı ve gücünü belirleyen önemli bir faktördür. Kemik kitlesinin gelişimi, adölesan ve genç erişkinlik döneminde pik kemik kitlesinin elde edilmesi ve daha sonraki yaşlarda en az kayıpla bu düzeyin sürdürülmesinde düzenli egzersizin önemli bir rolü vardır. Gençlere uygun egzersiz alışkanlıklarının kazandırılması pik KMY’ yi yükseltebilir. Nitekim, pik kemik kitlesinin kazanıldığı dönemde, fiziksel aktivitenin proksimal femur KMY’ sinin önemli bir belirleyicisi olduğu bildirilmiştir.

Kemik mineral yoğunluğunun fiziksel aktivitelerle ya da spor yaparak geliştiğini bilinmektedir. Hafif olmasına karşın dinamik bir doku olan kemik yapısındaki değişiklikler uygulanan kuvvete göre değişim gösterebilir. Doğal olarak fiziksel aktivite yapan bir bireyin kemik mineral yoğunluğu hiçbir aktivite yapmayan bireye kıyasla daha olup daha güçlü kemiklere sahip olacağı literatürce bilinmektedir. Ancak çalışmamızda yapılan spor ve aktivite türlerinin de farklı derecelerde kemik yoğunluğuna etki ettiği hatta yüzme branşının sedanter bireylere oranla bazı parametrelerde daha düşük değerlere sahip olduğu bulunmuştur. Bunun nedeninin de yüzücülerin herhangi bir yerçekimi kuvvetine maruz kalmamalarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Özellikle güreş ve futbol branşlarının karakteristik özelliğinden dolayı daha çok bel çevresi ve alt ekstremiteler olmak üzere bilekler üzerine yoğun bir yük binmektedir, buna bağlı olarak futbolcuların ve güreşçilerin kemik mineral yoğunluğu sedanter ve yüzücü bireylere göre daha iyi çıkmıştır. Yapılan çalışmada literatürdeki birçok çalışmayı destekler niteliktedir.

Sonuç olarak, ergenik döneminde güreş ve futbol gibi farklı yönlerden kuvvete maruz kalınan sporların KMY üzerine olumlu etki yarattığı, yüzme branşı gibi fazla kuvvete maruz kalınmayan sporlarda KMY’nin daha az geliştiği bulunmuştur.

Daha sonra yapılacak çalışmalar için;

 Takım ve bireysel sporların kapsamlı karşılaştırılması,  Denek sayıların artırılarak karşılaştırılması,

 Farklı egzersiz programları planlanarak farklı parametrelerle karşılaştırılması önerilmektedir.

Benzer Belgeler