• Sonuç bulunamadı

SEÇİLEN TİPLERİN TANITILMASI TİP : MR-04 ( Rosa foetida )

5. TARTIŞMA VE SONUÇ

Amasya yöresindeki kuşburnuların fenolojik, morfolojik ve pomolojik özelliklerinin belirlenmesi amacı ile yapılan bu araştırmada, bölgede doğal olarak yetişen kuşburnu örneklerinden amaca uygun olan tiplerin seçilmesine çalışılmıştır.

Tiplerin belirlenmesi aşamasında meyve eti oranı, meyve ağırlığı, verim, suda çözünür kuru madde, toplam kuru madde, C vitamini, dikenlilik ve aroma seçime esas olan kriterler olarak belirlenmiştir. Söz konusu kriterlerin belirlenmesinde daha önce başka yörelerde yapılan çalışmalar dikkate alınmıştır (Ercişli ve Güleryüz, 1996; Arslan ve ark., 1996; Kızılcı, 2005)

Çalışmaya başlamadan önce ve çalışma esnasında Amasya ili Tarım il Müdürlüğü ve İlçe Müdürlüklerinden alınan doğal kuşburnu yetişme alanları adreslerine göre taranmış, albenisi ve verimi iyi olan, görece dikenliliği az, tadı ve aroması iyi olan toplam 90 adet tipten meyve örnekleri alınmıştır.

Çalışmanın ilk yılında meyve örneği alınan 90 tip üzerinde gözlem, ölçüm ve analizler yapılmıştır. Elde edilen veriler seleksiyon kriterlerine göre tartılı değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Tartılı derecelendirme sonucunda tipler 380 – 815 arasında puan almışlardır. Tartılı derecelendirme sonuçlarına göre 670-815 arasında puan alan tipler (MR-12, MR-17, MR-26, MZ-01, MZ-02, MZ-17, MZ-25, MZ-26, TŞ-16,) ikinci yıl incelemeye değer bulunmuştur. Ancak ikinci yıl arazi gözlemleri sonucunda seçilen kuşburnulardan ikisi MZ-17 ve MZ-02 yerlerinde bulunmadığından, bunların yerine 665 puan alan MR-10 ve 655 puan alan TŞ-21 nolu tipler II. yıl değerlendirmesine dahil edilmiştir. Bunların dışında çekirdek sayısının az olması sebebi ile 2 tip (MR-04 ve MR-31) en yüksek C vitamini içeriğine sahip olması sebebi ile 1 tip (MZ-08) ve meyve iç tüylülüğünün az olması sebebi ile de 1 tip (MZ-20) ilave olarak incelemeye değer görülmüş ve toplam 13 tip ikinci yıl çalışmaları için belirlenmiştir.

Çalışmanın ikinci yılında yapılan fenolojik ve morfolojik gözlemler neticesinde seçilen tiplerin özellikleri belirlenmiştir. Seçilen tiplerin tomurcuklarının sürmesi ve çiçeklerinin açması bölgenin ekolojik koşullarına göre değişmekle beraber mayıs ve haziran ayı içerisinde meydana gelmiştir. Tipler yine bulundukları bölgenin ekolojik koşullarına bağlı olarak ağustos ve eylül ayları içersinde teknolojik oluma ulaşmışlardır. Kasım ve aralık ayları içersinde de yapraklarını dökerek vejetasyon dönemlerini tamamlamışlardır.

Bursa yöresinde yapılan bir çalışmada, ilk çiçeklenme tarihi olarak 20 nisan –10 mayıs, tam çiçeklenme 10 – 18 mayıs tarihleri arasında, meyvelerin olgunlaşması 20 ağustos – 20 eylül arasında tespit edilmiştir (Türkben ve ark. 1999). Kızılcı (2005), seçtiği 11 tip üzerinde yaptığı seleksiyon II çalışmasında, tomurcuk patlamasını mart ayı son haftasında, çiçeklenme başlangıcını mayıs ayının son günlük süresi içerisinde, tam çiçeklenmesini mayıs ayı sonu-haziran ayı başlangıcı olarak, çiçeklenme sonunu haziran ayının ilk on günlük süresi içerisinde, hasat tarihini en erken temmuz sonu, en geç eylül sonu olarak, çiçeklenme süresini 13 ile 18 gün arası, tam çiçeklenmeden hasada kadar geçen süre 60 ile 121 gün arasında tespit etmiştir. Kovacs (2005), Rosa taksonları arasında yaptığı çalışmada en erken çiçeklenmeler Mayıs ayının son 10 günü içerisinde başlamış, en geç çiçeklenmeler ise haziran ayının ilk on günlük süresi içerisinde meydana gelmiştir. Hasat, erkenci olanlar için ağustos sonu – eylül başlangıcında, geç olgunlaşanlarda ise eylül aylarının sonunda gerçekleşmiştir. Araştırmacı, çalıştığı türlerde tam çiçeklenme süresini ortalama 14 gün olduğunu fakat bu sürenin hava sıcaklığına bağlı olarak bir aya kadar uzayabileceği gibi, bir haftaya kadarda kısabileceğini belirtmektedir. Yine bu çalışmada çiçeklenme zamanı ve olgunlaşma periyodu çalışılan türler için karakteristik özelliklerdir ve yıldan yıla çok düşük bir değişim göstermektedir. Hakkâri’de yapılan çalışmada kuşburnu genotiplerinin tam çiçeklenme tarihleri 29 Mayıs–13 Haziran tarihleri arasında gerçekleşmektedir (Ekincialp, 2007).

Tiplere ait fenolojik özelliklerin bölgelere, iklim şartlarına ve rakıma göre değiştiği daha önce yapılan çalışmalar ile ortaya konmuştur. Çalışmamız sırasında ortaya konan fenolojik gözlem tarihleri bu durumu desteklemektedir. Gözlemini gerçekleştirdiğimiz

70

fenolojik özellikler diğer araştırmacıların ortaya koymuş olduğu verilere yakın olmakla birlikte, bu durum yıldan yıla değişmekte, iklim, bölge şartları ve rakım tarafından etkilenmektedir.

Yapılan morfolojik gözlemler ve ölçümler neticesinde tiplerin 0,9-3,1 m arasında boy yaptıkları, 1,2-3,9 m genişliğinde taç oluşturdukları, 30-142 cm arasında sürgün boyuna eriştikleri, 3-10 mm arasında sürgün çapına ulaştıkları, sürgündeki dikenliliğin az ve/veya çok arasında değiştiği, çalı başına 1-45 adet sürgün meydana getirebildikleri, sürgünde 4-35 adet arası meyve dalcığı oluşturabildikleri, hüzme başına 1-4 adet arası meyve oluşturdukları gözlemlenmiştir.

Bursa yöresinde yapılan çalışmada, çiçek renkleri beyaz, pembe, koyu pembe, krem ve sarımsı pembe, dikenlilik durumu 29 tipten sadece bir tanesi az dikenli, sürgün sayısı ise ortalama 5 adet olarak tespit edilmiştir (Türkben ve ark. 1999). Kızılcı (2005), yaptığı çalışmada 3 yaşındaki bitkilerin ortalama taç yüksekliklerini 25 ile 127 cm arasında, taç genişliklerini 30 ile 330 cm arasında, sürgün uzunluklarını 17 cm ile 134 cm arasında, sürgün kalınlıklarını 2.81 mm ile 7.71 mm arasında değiştiğini belirlemiştir. Üzerinde çalıştığı 11 tipten, 4 tip az dikenli, 4 tip orta dikenli ve 3 tip de çok dikenli olarak belirlenmiştir. Hakkâri’de yapılan bir çalışmada genotiplerin bitki boyları 0.90- 3.00 cm, bitki çevreleri 0.80–3.10 cm, bitki gövde sayıları 1–12 adet, taç şekilleri ise 14 tipte dik, 29 tipte yarı dik, 7 tipte ise yayvan bir yapıya sahiptir (Ekincialp, 2007).

Morfolojik özellikleri inceleyen araştırmacıların elde etmiş olduğu veriler ile çalışmamız sırasında elde etmiş olduğumuz veriler bazı özellikler bakımından uyum içinde olurken, bazı özellikler bakımından farklılık göstermektedir. Elde edilen morfolojik verilerin bölgenin toprak koşullarına, bitki tarafından kullanılabilecek su bulunup bulunmamasına, iklim koşullarına ve bakım şartlarına göre değişmesi mümkündür. Bu yüzden bu kriterlerin değerlendirilmesi sırasında bitkinin bulunduğu bölge şartları ve bakım koşulları dikkate alınmalıdır.

Araştırma sırasında incelenen 90 kuşburnu tipinde birinci yıl en düşük meyve ağırlığı 1,59 g (MR-03), en yüksek meyve ağırlığı ise 4,01 g (MZ-05) olarak tespit edilmiştir. Tiplerin ortalama meyve ağırlığı ise 2,50 g olarak tespit edilmiştir. İkinci yıl çalışmalarında en düşük meyve ağırlığı 1,37 g (MZ-08), en yüksek meyve ağırlığı 3,04 g (MZ-20), ortalama ise 2,40 g olarak belirlenmiştir. Meyve ağırlığının geniş sayılabilecek bir varyasyon göstermesi değişik rakımlardaki farklı ekolojik koşulların yanında, yöredeki kuşburnu tür ve tip zenginliğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Çek Cumhuriyeti'nde kuşburnular üzerinde yürütülen bir seleksiyon çalışmasında ortalama meyve ağırlığı, 3.61 g (Nitransky, 1976), Litvanya'da yürütülen diğer bir çalışmada ise 1.90–7.60 g arasında (Kiseleva, 1978), İsveç'te yürütülen bir araştırmada 3.90 g (Uggla, 1991), arasında değiştiği kaydedilmiştir. Ercişli ve Güleryüz (1996)’ün, Gümüşhane’de yaptıkları bir seleksiyon çalışmasında örnek alınan 179 kuşburnu tipinin ortalama meyve ağırlıkları 1,612 ile 6,015 g arasında bulunmuştur. Şen ve Güneş (1996)’in, Tokat yöresinde doğal olarak yetişen kuşburnu populasyonu içerisinde bazı tiplerin fiziksel ve kimyasal özelliklerini tespit etmek amacı ile yaptıkları çalışmada meyve ağırlıkları 1,57 g ile 4,44 g arasında bulunmuştur. Bursa yöresinde kuşburnu meyvelerinin bazı özelliklerini belirlemek amacı ile yapılan çalışmada meyve ağırlıkları 0,88 – 2,22 g arasında bulunmuştur (Türkben ve ark., 1999). İzmir Kemalpaşa yöresinde doğal olarak yetişen kuşburnu populasyonunda fenolojik gözlemler yapılarak, bitki ve meyve özellikleri incelenmiştir. Buna göre ortalama meyve ağırlığı 1,222 g ile 2,204 g arasında tespit edilmiştir (Mısırlı ve ark.1999). Van yöresinde kuşburnular üzerinde yapılan bir seleksiyon çalışmasında birinci yıl meyve ağırlıkları 1,00 ile 2,93 g arasında; ikinci yıl meyve ağırlıkları 1,51 g ile 7,77 g arasında bulunmuştur (Kazankaya ve ark. 1999). Erzurum yöresinde yapılan bir seleksiyon çalışmasında seçilen kuşburnu tiplerinde ortalama meyve ağırlıkları 2,397 ile 4,803 g arasında bulunmuştur (Ercişli ve ark. 2001). Tokat yöresinde yapılan bir seleksiyon çalışmasında seçilen kuşburnu tiplerinde meyve ağırlığı 2,86 g ile 4,97 g arasında bulunmuştur (Güneş ve Şen, 2001). Adil cevaz yöresinde doğal olarak yetişen kuşburnuların seleksiyonu üzerinde yapılan bir çalışmada, meyve ağırlığı 1,12-3,62 g arasında saptanmıştır (Kazankaya ve ark., 2001). Edremit ve Gevaş yöresinde yürütülen bir seleksiyon çalışmasında, meyve

72

ağırlığı 1,00-1,93 g arasında olduğu belirlenmiştir (Kazankaya ve ark., 2002). Tatvan yöresinde doğal olarak yetişen kuşburnu tiplerinin üstün özelliklerinin belirlenmesi üzerine yapılan bir araştırmada, meyve ağırlığı 0,41-2,40 g arasında olduğu saptanmıştır (Türkoğlu ve Muradoğlu, 2003). Erzurum yöresinde bir seleksiyon çalışmasında, 12 ümitvar kuşburnu tipi belirlenmiştir. Seçilen tiplerin meyve ağırlıkları 3,149 – 4,803 g arasında bulunmuştur (Ercişli ve Eşitken, 2004). Bazı ümitvar kuşburnu tiplerinin Erzincan ekolojik koşullarına adaptasyonu çalışmasında meyve ağırlığı 2,213-6,167 g arasında belirlenmiştir (Kızılcı, 2005). Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan kuşburnu (Rosa canina) bitkilerinin pomolojik özelliklerinin saptanması üzerine bir araştırmada, meyve ağırlıkları 2,04-6,10 g olarak tespit edilmiştir (Kazankaya ve ark., 2005). Van yöresinde bulunan R. canina, R. foetida, R. iberice, R. dumalis, R. pisiformis ve R. Pimpinellifolia’nın meyve ağırlıkları 1,95-3,11 g arasında olduğu saptanmıştır (Doğan ve Kazankaya, 2006). Hakkari’de Merkezinde doğal olarak yetişen kuşbuların

seleksiyonu çalışmasında meyve ağırlıkları 1,55-3,92 g arasında bulunmuştur ( Ekincialp, 2007).

Araştırmaya konu olan tipler meyve ağırlığı, daha önce ülkemizde gerçekleştirilen kuşburnu çalışmalarında elde edilen meyve ağırlıkları ile karşılaştırıldığında; bulunan değerlerin diğer çalışmalarda bulunan değerlerden çok fazla farklılık göstermediği, bazı özellikler bakımından ortalamaların üzerinde, bazı özellikler bakımından diğer araştırmaların altında kaldığı gözlemlenmiştir. Çalışmada esas alınan bitkilerin doğada bakım yapılmaksızın ve kendiliğinden yetiştiği düşünüldüğü zaman değerlerin aslında çok da düşük olmadığı görülecektir. Bunlar kültüre alınıp, bakım ve besleme koşullarının iyileştirilmesi durumunda daha yüksek bir meyve ağırlığına ulaşılması kaçınılmazdır.

Yapılan çalışmalarda üzerinde önemle durulan diğer bir özellikte meyve eti oranıdır. Çünkü kuşburnu meyveleri taze tüketilmemekte, gıda sanayinde işlendikten sonra tüketime sunulmaktadır. Gıda sanayinde işleneceği için kuşburnu meyvelerinin ağırlığının yanı sıra meyve eti oranının da yapılan bu tür çalışmalarda yüksek olması arzulanan bir özelliktir (Ercişli, 1996).

Yapmış olduğumuz çalışma sırasında incelediğimiz kuşburnular da birinci yıl için meyve eti oranı en düşük % 55,58 (MR-16), en yüksek % 93,93 (MR-04) olarak tespit edilmiştir. Tiplerin genel ortalaması ise % 70,69 olarak belirlenmiştir. İkinci yıl çalışmalarında elde edilen en düşük meyve eti oranı % 45,82 (TŞ-21), en yüksek meyve eti oranı % 79,47 (MR-31), ortalama ise % 60,11 olarak belirlenmiştir.

Gürcistan’da yapılan bir seleksiyon çalışmasında ortalama meyve eti oranı %61,45 (Nizharadze, 1971); Çek Cumhuriyetinde gerçekleştirilen bir çalışmada seçilen kuşburnu tiplerinin ortalama meyve eti oranı %67,02 (Nitransky, 1976); Ercişli ve Güleryüz (1996)’ün, Gümüşhane’de yaptıkları çalışmada meyve eti oranlarını % 54,88 ile % 91,86; Şen ve Güneş(1996)’in, Tokat yöresinde yaptıkları çalışmada % 57,07 ile % 81,04; İzmir Kemalpaşa yöresinde yapılan çalışmada % 60,84 ile % 74,30 (Mısırlı ve ark.1999); Erzurum yöresinde yapılan çalışmada % 63,11 ile % 78,14 (Ercişli ve ark. 2001); Tokat yöresinde yapılan çalışmada % 57,22 ile % 77,38 (Güneş ve Şen, 2001); Adilcevaz yöresinde yapılan çalışmada, % 42,61 ile % 78,88; (Kazankaya ve ark., 2001); Erzurum yöresinde yapılan çalışmada, % 63,11 – 71,13 (Ercişli ve Eşitken, 2004); Erzincan’da yapılan çalışmada %61,353 – 80,476 ( Kızılcı, 2005); Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan kuşburnu (Rosa canina) bitkileri üzerine yapılan araştırmada % 46,8 - % 79,9 (Kazankaya ve ark., 2005); Van yöresinde yapılan çalışmada % 57,20 - 85,27 (Doğan ve Kazankaya, 2006); Hakkari’de gerçekleştirilen çalışmada % 63,35 – 76,69 (Ekincialp, 2007) arasında saptanmıştır.

Çalışmamızda, elde edilen meyve eti oranları ülkemizde yapılan diğer çalışmalar ile karşılaştırıldığında elde edilen değerlerin, daha önceki çalışmalarda elde edilen değerler ile örtüştüğü gözlenmiştir. Değerler birbirine yakın olmakla beraber bizim MR-04 tipinden elde etmiş olduğumuz % 93,93’lük meyve eti oranı dikkat çekmektedir. Zira bu değer yurdumuzda şu ana kadar yapılan çalışmalarda ulaşılan en yüksek değerdir. Meyve eti oranında ki bu değerin yüksekliği, söz konusu tipin çekirdek sayısının oldukça az olması nedeniyledir. Çekirdek sayısı hem az hem de meyve eti kısmının gelişimine olumsuz bir etkisi olmamıştır. Genellikle çekirdek oluşmadığı durumlarda meyve gelişiminin olumsuz etkilendiği göz önüne alınacak olursa, bu değerin hiç de küçümsenecek bir değer olmadığı ve gelecekte yapılabilecek çalışmalarda meyve eti

74

oranı yüksekliği nedeni ile tercih edilebilecek ümitvar bir tip olma potansiyeline sahiptir.

Kuşburnu araştırmalarında en önemli özelliklerinden bir tanesi ve kuşburnu denince ilk akla gelen C vitamini içeriğidir. Yaptığımız analizler sonucunda 90 tipin C vitamini ortalamaları birinci yıl için en düşük 31,09 mg/100g (MR-21), en yüksek 747,47 mg/100g (MZ-08) olarak tespit edilmiştir. İkinci yıl çalışmalarında ise C vitamini içeriği en düşük 108,57 mg/100 g (MR-12), en yüksek 908,57 mg/100g (MZ-08) olarak belirlenmiştir.

Slovenya ve Hırvatistan’da doğal olarak yetişen kuşburnular üzerine yapılan bir çalışmada C vitamini içeriği 145-520 mg/100g (Oblak, 1980); Çek cumhuriyetinde gerçekleştirilen bir seleksiyon çalışmasında tiplerin C vitamini içerikleri 700-1500 mg/100g (Sojak ve Hricovsky, 1986); Kanada’da yapılan bir çalışmada tiplerin C vitamini içerikleri ortalama 413,8 mg/100g (Kuhnlein, 1989); Ercişli ve Güleryüz (1996)’ün, Gümüşhane’de yaptıkları çalışmada 132 mg/100 g ile 1273 mg/100g; Tokat yöresinde 106,08 mg/100g ile 1788,28 mg/100g (Şen ve Güneş, 1996); Bursa yöresinde 30,11 mg/100g ile 57,91 mg/100g (Türkben ve ark., 1999); İzmir Kemalpaşa yöresinde 133mg/100 g ile 266 mg/100g (Mısırlı ve ark.1999); Van yöresinde 287 mg/100g ile 1703 mg/100g (Kazankaya ve ark. 1999); Erzurum yöresinde 1074 mg/100g ile 2962 mg/100g (Ercişli ve ark. 2001); Tokat yöresinde 282,70 mg/100g ile 1173,40 mg/100g (Güneş ve Şen, 2001); Adil cevaz yöresinde 73-987 mg/100g (Kazankaya ve ark., 2001); Tatvan yöresinde 309-1114 mg/100g (Türkoğlu ve Muradoğlu, 2003); Erzurum yöresinde 1074 – 2557 mg/100g (Ercişli ve Eşitken, 2004); Erzincan’da gerçekleştirilen çalışmada 305,40-945,45 mg/100g (Kızılcı, 2005); Doğu Anadolu Bölgesindeki (Rosa canina) bitkilerinin 301 -1183 mg/100g (Kazankaya ve ark., 2005); Hakkari’de yapılan çalışmada 479,82 - 916,46 mg/100g (Ekincialp, 2007) arasında C vitamini içeriklerine sahip oldukları tespit edilmiştir

Bizim elde etmiş olduğumuz değerler daha önce ülkemizde kuşburnu üzerine çalışan araştırmacıların bulmuş oldukları değerler ile paralellik göstermektedir. Ayrıca kuşburnu meyvesinin kimyasal bileşimi ve C vitamininin; iklim şartlarına, rakıma, türe,

çeşide, beklemeye, depolamaya, işleme yöntemine, yöreye vb. faktörlere bağlı olarak büyük farklılıklar gösterdiği bilinmektedir (Nizharadze, 1971, Halasova ve Jicinska, 1988). Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalarda kuşburnu meyvesinin içerdiği C vitamini miktarı, başta yetiştiği rakım olmak üzere, tür ve çeşitlere, yetiştirilen bölgenin iklim ve toprak koşullarına, hasat zamanına ve işleme teknolojisine göre 100-5300 mg/100g arasında bir değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Bilindiği gibi C vitamini parçalanmasına, miktar olarak azalmasına neden olan en önemli aktörlerin başında oksijen (O2), bitkinin ışıklanma durumu, hormon konsantrasyonunda meydana gelen değişiklikler (parçalanmalar) ve sıcaklık gelmektedir. Yüksek rakımlarda oksijen miktarındaki azalma sonucu, bitki oksidatif stresten kurtulmakta ve buna bağlı olarak bitki bünyesindeki vitamin C miktarındaki parçalanma azalmaktadır. Diğer yandan yüksek rakımlarda sıcaklık düşük olduğundan meyvenin solunum aktivitesi (solunum hızı) azalmakta, böylece solunumun azalması sonucu meyve bünyesindeki O2 konsantrasyonu azalarak, meyvedeki C vitamini parçalanması gecikir. (Çelik ve ark., 2005) Ayrıca yüksek rakımlardaki kuşburnuların daha yüksek miktarda C vitamini içermesi, ışıklanma ile de ilişkilendirilebilir. Çünkü yüksek ışıklanma ile meyvede C vitaminini koruyucu etkiye sahip olan provitamin A kaynağı olan karoten miktarı artar (Yamankaradeniz, 1982). Bizim çalışmamızı yürüttüğümüz Amasya ili iklim bakımından bir geçit bölgesinde yer almaktadır. Rakım olarak il merkezi 400 m yükseklikte olmasına rağmen, bu değer il merkezinden ilçelere gidildiğinde yükselmekte ve önemli derecede farklı rakımsal değerlere ulaşılmaktadır. Rakımın değişmesine bağlı olarak iklimde değişmektedir. İlçeler arası yağış rejimleri bile birbirinden farklılık göstermektedir. Çalışmamız sırasında farklı ilçelerden örnekler aldığımız, örnek aldığımız mevkiinin iklim ve toprak koşulları, yöneyi, bitki topluluğu hepsi neredeyse birbirinden farklı özellikler sergilemektedir. Buna bağlı olarak ta tiplerimizin diğer çalışmalara göre daha düşük yada daha yüksek C vitamini sergilemesi normal sayılacaktır.

Kuşburnu meyvesinde en önemli kalite özeliklerinden biri de tad, lezzet ve aromaya önemli ölçüde etki eden SÇKM içeriğidir. SÇKM'nin büyük bir kısmı şekerlerden oluşmaktadır (Karaçalı, 1990; Cemeroğlu, 1992).

76

Çalışma sırasında birinci yılda toplanan 90 tipte en düşük SÇKM değeri % 15 (TŞ-09), en yüksek SÇKM değeri % 32 (TŞ-24, MR-09, MR-12, MR-15, MR-17, MR-18, MR- 07, MR-29, TŞ-04, TŞ-13, TŞ-14, GH-01 ve MZ-10), ortalama SÇKM değeri ise % 25,70 olarak tespit edilmiştir. İkinci yıl ise en düşük SÇKM değeri % 15,90, en yüksek SÇKM değeri % 32,80, ortalama SÇKM değeri ise % 24,00 olarak tespit edilmiştir.

Gürcistan’da yapılan bir seleksiyon çalışmasında kuşburnu tiplerinin SÇKM içerikleri %28,15 ile %48,41arasında değiştiği, ortalama olarak ise %42,77 olduğu (Nizharadze, 1971); Çek Cumhuriyetinde yapılan bir çalışmada SÇKM içeriği %24,5 (Smatana ve ark., 1988); Gümüşhane’de yapılan bir seleksiyon çalışmasında SÇKM miktarı % 20,36 ile % 36,12 Ercişli ve Güleryüz 1996); Tokat yöresinde %12 ile %37 (Şen ve Güneş, 1996); Bursa yöresinde % 22,00 ile % 40,32 (Türkben ve ark., 1999); İzmir Kemalpaşa yöresinde % 24,8 ile % 32 (Mısırlı ve ark.1999); Van yöresinde birinci yıl %12 ile %37; ikinci yıl SÇKM %14,45 ile %40,00 (Kazankaya ve ark. 1999); Erzurum yöresinde % 31,01 ile % 37,64 (Ercişli ve ark. 2001); Tokat yöresinde % 18,38 ile % 28,40 (Güneş ve Şen, 2001); Adilcevaz yöresinde % 22-42 (Kazankaya ve ark., 2001); Edremit ve Gevaş yöresinde yürütülen bir seleksiyon çalışmasında, SÇKM %12- 32 olarak belirlenmiştir (Kazankaya ve ark., 2002). Tatvan yöresinde yapılan araştırmada SÇKM miktarı %8,8-19,2 (Türkoğlu ve Muradoğlu, 2003); Erzurum yöresinde %31,01 – 36,72 (Ercişli ve Eşitken, 2004); Erzincan’da yapılan çalışmada % 14 – 30,8 (Kızılcı, 2005); Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan kuşburnu (Rosa canina) bitkilerinin % 14,8- % 36,2 (Kazankaya ve ark., 2005); Van yöresinde % 12,00-20,54 (Doğan ve Kazankaya, 2006); Hakkari’de yapılan çalışmada % 16,00 - 27,50 (Ekincialp, 2007) arasında olduğu saptanmıştır

Bizim elde etmiş olduğumuz değerler diğer araştırmacılar tarafından elde olunan değerler biri birleriyle paralellik göstermektedir. SÇKM miktarları arasında görülen farklılıklar tiplerin toplandıkları yöre, hasat zamanı, çevre ve rakım farkından kaynaklanmış olabilir. Nitekim SÇKM miktarının rakım, yetişme koşulları ve bakım şartlarına göre değiştiği bildirilmektedir (Özbek, 1977, Güleryüz, 1988, Karaçalı, 1990). Çalışmamız sırasında da tipleri aldığımız Amasya ili çok farklı iklim koşullarına ve coğrafi yapılara sahiptir. Tiplerin 600 rakımdan 1600 rakıma kadar değişen

mevkilerden, farklı yöneylerden, önemli derecede farklı yağış alan yerlerden, farklı bitki toplulukları içinden, farklı toprak tipleri içeren bölgelerden alındıkları düşünüldüğünde tipler arasındaki SÇKM oranlarının farkları ve diğer araştırmacılara göre meydana gelen değişimler açıklanmış olacaktır.

Araştırmamızda ele alınan diğer bir kriterde tiplerin toplam kuru madde miktarları idi. Çalışmamızda incelediğimiz toplam 90 tipte birinci yıl en düşük toplam kuru madde miktarına % 31,00 (MR-31), en yüksek toplam kuru madde miktarına % 59,44 (MR- 26), ortalaması ise % 43,99 olarak tespit edilmiştir. İkinci yıl en düşük toplam kuru madde miktarına % 32,08 (MR-31), en yüksek toplam kuru madde miktarına % 54,36 (TŞ-21), ortalaması ise % 42,39 olarak belirlenmiştir.

Dimitrov ve ark. (1980), kuşburnu üretimi çalışmaları sonucunda ıslah etikleri varyetelerin toplam kuru madde oranını %36-40; Şen ve Güneş(1996), Tokat yöresinde yaptıkları çalışmada toplam kuru madde miktarlarını % 33,50 ile % 67,97; Erzurum yöresinde yapılan bir seleksiyon çalışmasında % 34,82 ile % 40,98 (Ercişli ve ark. 2001); Tokat yöresinde yapılan bir seleksiyon çalışmasında % 34,42 ile % 49,42 (Güneş ve Şen, 2001); Adil cevaz yöresinde kuşburnuların seleksiyonu üzerinde yapılan bir çalışmada % 29,66 – 58,50; (Kazankaya ve ark., 2001); Edremit ve Gevaş yöresinde yürütülen bir seleksiyon çalışmasında % 45,67- % 89,28 (Kazankaya ve ark., 2002); Erzurum yöresinde bir seleksiyon çalışmasında % 34,82 – 40,15 (Ercişli ve Eşitken, 2004);. Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan kuşburnu (Rosa canina) bitkilerinin pomolojik özelliklerinin saptanması amacıyla yapılan bir araştırmada % 39,8 - % 55,4 (Kazankaya ve ark., 2005);Erzincan’da yapılan çalışmada % 27,06 – 56,57 (Kızılcı, 2005); Van yöresinde yapılan çalışmada % 46,22- % 50,27 (Doğan ve Kazankaya, 2006); Hakkari’de yapılan çalışmada %46,25-59,39 (Ekincialp, 2007) arasında olduğu saptanmıştır

Bizim çalışmamızda elde etmiş olduğumuz değerler daha önceki araştırmacıların bulmuş oldukları sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Meydana gelebilecek fazlalık ve eksikliklerin bitkilerin yetiştikleri yörenin iklim ve toprak özelliklerinden fazlaca etkilendiklerini unutmamak gereklidir. Değerlerdeki dalgalanmalar yada diğer

78

araştırmalara göre oluşan düşük veya yüksek değerlerin, bitkinin bulunduğu bölgenin

Benzer Belgeler