• Sonuç bulunamadı

Odunsu taksonların yeryüzündeki varlığı milyon yıldan fazla bir zamana dayanmaktadır bütün değişimler hiçbir türde olduğu gibi kalmamıştır ve toprak, iklim, coğrafi şartlar, insan etkisi, diğer türler ile rekabet, her türlü müdahaleler ve çevre faktörü bitki türlerinin büyümesini etkilemiştir (Merev, 2003).

Ülkemizde doğal olarak maki ve pseudomaki vejetasyonu içerisinde yetişen yedi adet türün ekolojik olarak farklı olan ortamlarda anatomik özellikleri karşılıklı incelenmiş ve farklılığın olduğu görülmüştür. Anatomik çalışmalarda kantitatif özellikler olarak; mm²’de trahe sayısı, trahe teğet çap, trahe radyal çap, trahe hücre uzunluğu, lif hücre uzunluğu, lif genişliği, lif çeper kalınlığı, lümen genişliği, 1mm’de özışın sayısı, mültiseri özışını genişliği, mültiseri özışını yüksekliği, üniseri özışını genişliği, üniseri özışını yüksekliği gibi ölçümler “Mesomorfi ” ve “Vulnerabilite” gibi değerler kullanılmaktadır.

Birim alanda trahe sayısı kurak bölgelerde artmakta iken nemli ortamda azalmaktadır. Az miktarda olan suyun güvenli bir şekilde iletiminin sağlanması için su borularının çapları azalmaktadır. Kurak ortamlarda trahe çaplarının azalması gaz embolisi sorunun asgariye indirmektedir. Nemli ortamlarda ise su iletiminde sorun yaşanmadığından trahelerin çapları geniş ve sayı olarak daha azdır (Zhang vd,1992; Cihan,2010). Yapılan çalışmada yedi türün çoğunda maki vejetasyonunda türlerin milimetrekarede trahe sayıları fazla, pseudomaki vejetasyonunda ise daha az çıkmıştır. Bu sonuç bize, suyun toprakta az bulunduğu ortamlarda türlerin anatomik yapılarındaki adaptasyonu göstermesi açısından önemlidir. Su iletim güvenliğini sağlayabilmek için suyun toprakta daha az bulunduğu kurak bölgelerdeki adaptasyonu olduğunu söyleyebiliriz.

Avrupa’da soğuk alpin veya arktik florada hem merdiven şeklinde perforayon tablası hem de traheit lifi bulunduran taksonların sayısı fazla olup tropik bölgelerden ılıman ve tropik alpin bölgelere geçişlerde merdiven şeklinde perforasyon tablası görülme oranı oldukça fazladır (Bass vd.,1996).

Çalışılan türler içerisinde bağımsız T-testi sonucuna göre Pistacia terebinthus hariç trahe boylarının tür içerisinde bölgesel farklılığı yansıtmadığı, yani türlerin kendi

aralarında fark olmadığı görülmüştür.

Trahe yoğunluğu mezomorfi ve kseromorfinin tespit edilmesinde tam olarak etkilidir. Yüksek trahe yoğunluğunun daha kurak bölgelerde fazla olduğu Fahn vd.(1985) tarafından da tespit edilmiştir. Yapılan çalışmada pseudomaki vejetasyonun 1mm²’de trahe sayısı 90,58 adet iken maki vejetasyonunda ise 104,01 adettir. Bu sonuç pseudomaki vejetasyonunun daha mezomorf olduğunu göstermekte olup Erinç ‘in iklim sınıflandırması ile de uyumludur.

Birtürk, (2003) Dilek yarımadası milli park florasında türleri maki vejetasyonu ve orman vejetasyonu olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Yapmış olduğu çalışmada orman vejetasyonunun “Mesomorfi” değeri 1401,5 hesaplanmış iken maki vejetasyonun “Mesomorfi” değeri 668 olarak hesaplanmıştır. Yapılan bu çalışmada ise pseudomaki vejetasyonu maki vejetasyonundan daha fazla “mesomorfi“ değerine sahip olduğu tespit edilmiş olup pseudomaki bitkilerinin ortalama “mesomorfi“ değeri 343 iken maki vejetasyonu bitkilerinin 266 olarak hesaplanmıştır. Mesomorfi değerinin yaklaşık 200’ün üstünde olması mezomorfluğu gösterirken, 75 veya 75'in altına düşmesi kseromorf özellik olarak vurgulanmaktadır ( Carlquist,1977a).

Yapılan çalışma sonucunda, birim alanda trahe sayısı her iki vejetasyon tipinde de en fazla Phillyrea latifolia’türünde tespit edilmiştir. Birim alanda trahe sayısının maki vejetasyonunda (245) pseudomaki vejetasyonuna (192) oranla daha yüksek olduğu görülmüştür. Kotaman (2013) ve Cihan (2010)’ın yaptığı çalışmalardaki değerler ile uyumlu çıkmıştır. En yüksek trahe yoğunluğu her üç çalışmada da Phillyrea latifolia türünde tespit edilmiştir. Kotaman (2013) ‘ın ölçtüğü trahe sayıları pseudomaki vejetasyonunda 312 adet, maki vejetasyonunda 377 adet iken Cihan (2010)‘ın maki vejetasyonunda 345 adet pseudomaki vejetasyonunda ise 196 adet olarak sayılmıştır. Pseudomaki vejetasyonunda türlerin ortalama trahe radyal ve teğet çapları sırasıyla 54,61μm ve 56,82 μm’dir. Maki vejetasyonu içerisinde yer alan türlerin trahe radyal ve teğet çapları ise 52,58μm ve 50,96μm’dir. Maki vejetasyonu içerisinde yer alan türlerin trahe teğet çapı pseudomaki vejetasyonu içerisinde yer alan türlere oranla beklenildiği gibi daha küçüktür. Bu durum toprak nemliliğinin maki vejetasyonunda (Kozan) (Şekil 2.1) daha az olmasından ve az olan suyun güvenli iletilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Toprak nemliliği de Erinç’in sınıflandırmasına göre maki vejetasyonunda daha az bulunmaktadır.

“Maki ve pseudomaki vejetasyonlarına ait bazı odunsu taksonların ekolojik odun anatomisi yönünden incelenmesi“ adlı çalışmada bu sonucu destekler niteliktedir. Maki vejetasyonuna ait türlerin, trahe teğet çapı (42,94 μm) ve trahe radyal çapı (43,28 μm) Pseudomaki vejetasyonuna göre daha küçüktür.Pseudomakiye ait olan bu sonuçlar sırasıyla 45,33 μm ve 47,59 μm’dur (Kotaman,2013)

Laurus nobilis odununu ait bireylerden elde edilen örneklerden anatomik olarak mültiseri özışını genişliklerinde bazı farklılıkların olduğu gözlemlenmiş olup Adana yöresinden (maki) alınan örnekte özışını genişliklerinin Yuvacık yöresinden (pseudomaki) alınan örnekten daha geniş olduğu gözlenmiştir. İstatistik olarak da fark olduğu tespit edilmiştir. Laurus nobilis türünde özışını paranşim hücrelerinde şişkinleşmiş yağ hücreleri görülmüştür. Öz ışını paranşim hücrelerinde uzun çubuk ve ince sivri fakat boyutları farklı olabilen kristallerde görülmüştür.

Pistacia terebinthus odun örneğinde Pseudomaki vejetasyonundan alınan örneklerde yaz odunu trahelerinde radyal yönde gruplaşmalar görülürken diğer örnekte küme şeklinde gruplaşmalar daha belirgin görülmüştür. Aynı şekilde pseudomaki vejetasyonu örneğinde yaz odunu zonunu ayırt etmek daha kolay iken maki vejetasyonunda yaz odunu zonunu ayırt etmek bir o kadar zordur. Pseudomaki vejetasyonu örneğinde ilkbahar odunu trahelerinde till oluşumu görülmüştür.

Laurus nobilis türünde Perforasyon tablası basit tiptedir, ancak maki vejetasyonu örneğinde merdiven şeklinde perforasyon tablasına da rastlanılmıştır

Maki vejetasyonu içerisinde yer alan Arbutus andrachne örneğinde küt uçlu traheit liflerinin yanında sivri ve çatal uçlu liflerde görülmüştür.

Pseudomaki vejetasyonunda yer alan Pistacia terebinthus odununda yaz odunu zonunu ayırt etmek daha kolay iken maki vejetasyonunda yaz odunu zonunu ayırt etmek bir o kadar zordur. Laurus nobilis, Arbutus andrachne odunu örneklerinde çoğunlukla basit perforasyon tablası bulunurken nadiren de sklariform perforasyon tablasına rastlanmıştır. Spartium junceum, Rhus coriaria, Pistacia terebinthus, Erica arborea ve Phillyrea latifolia taksonlarında sadece basit perforasyon tablası görülmüştür. Spartium junceum oduna ait örnekler Kotaman (2013)’ ün yapmış olduğu çalışmada yarı halkalı traheli olduğu tespit edilmiş ancak bu çalışma sonucunda S. junceum’un halkalı traheli olduğu görülmüştür.

örneğinde daha fazla göze çarpmakta ve küme şeklindedir.

Erica arborea odununa ait örnekte temel lif dokusunu traheit lifleri oluştururken az da olsa vasküler traheit görülmüş olup maki vejetasyonu örneğinde traheit liflerinin çeperlerinin yıllık halka sınırında daha kalın olduğu tespit edilmiştir. Maki vejetasyonunda üniseri özışınları dikine hücrelerden oluşurken, pseudomaki vejetasyonu örneğinde hem dikine hem de yatık hücrelerden oluştuğu görülmüştür.

Ağaçların büyüme sürecinde dış faktörlerin etkisi odun anatomik yapıları üzerinde etkili olmaktadır. Ağacın gelişimi sırasında odun elemanları üzerinde belirli derecede etkisi olmayan hiçbir çevresel faktör yoktur. Kalite, belirli bir kullanım yeri için ağaç malzemenin uygunluğunu gösteren kriterdir. Bu nedenle herhangi bir kullanım yeri için aranan bir özellik, diğer bir kullanım yerinde tercih edilmeyebilir. Belli bir kullanış yeri için ağaç malzemenin uygunluğunu gösteren faktörler arasında yoğunluk, yıllık halkaların yeknesaklığı, öz odun oranı, lif uzunluğu, genç odun ve reaksiyon odununun bulunuşu, budaklılık, lif kıvrıklığı, kalitesi sayılabilir. Bu faktörler, çeşitli silvikültürel müdahaleler ile kontrol altına alınabilir. Örneğin, ağaçlar arası mesafeyi ayarlayarak veya suni budama yaparak, ya da ihtiyaç duyulan besin ve su miktarının sağlanmasıyla büyüme teşvik edildiğinde, bazı odun özellikleri üzerinde önemli değişiklikler yapılabilmektedir. Ormanlar, oksijen üreterek ve havada bulunan zararlı maddelere karşı doğal filtre görevi yaparak hava kalitesini olumlu yönde etkiler. Fakat geçen zaman içinde ormanlarımız da zarar görmektedir. Sanayileşmeye bağlı olarak ormanlarda görülmektedir. Zararların artması, araştırmacıları bu konuda çalışmaya sevk etmiştir. İlk yapılan araştırmalar, kirliliğin ormanlar üzerindeki etkisi üzerinde yoğunlaşmışken daha sonra, odun kalitesi üzerindeki etkileri de incelenmeye başlanmıştır (Doğu, 2002).

Nıedzıelska tarafından yapılan bir çalışmada kirlilik etkisi altında kalmış Pinus sylvestris’te yapılan araştırmalar sonucunda hava kirliliğin artması ile birlikte; traheid uzunluklarının kısaldığı, teğet çaplarında azalma meydana geldiği, öz ışınlarının sayısında artma olduğu, cm²’de reçine kanalı sayısının önemli ölçüde çoğaldığı sonucuna varılmıştır (Niedzielska, 1986).

Ekolojik faktörler ya da yetişme yeri özellikleri ağaçların gelişimini etkilemektedir. Ağaçlardaki gelişim ile birlikte odun yapısı da değişecektir. Bu etkenlerin değişimi odun elemanları üzerinde de farklılığa neden olabilmektedir. Bu sebeple ağaç

malzemelerin belirli bir kullanım için uygunluğu ve kalitesi de etkilenmektedir. Ağacın yaşı, genetik özellikleri ve çevre şartları odunun anatomik özellikleri üzerinde değişimine neden olabilir. Bu sebeple Pseudomaki ve Maki vejetasyonlarının çalışılmalarının daha da genişletilmesi faydalı olacaktır. Bu çalışma ile elde edilen tüm veriler bundan sonraki anatomi çalışmalarına faydalı olacağını kanaatindeyim.

Benzer Belgeler