• Sonuç bulunamadı

Bu araştırma 2004–2007 yılları arasında 4 yıl boyunca, Tokat ili Niksar ilçesinde yetişen ceviz populasyonu içerisinde geç yapraklanma, yan dallarda meyve verme ve iyi meyve kalitesine sahip ceviz tiplerinin ortaya çıkarılması amacı ile yapılmıştır. Çalışma kapsamında yaklaşık 12.000 ceviz ağacının bulunduğu Niksar merkez ve 45 köyde bulunan ceviz popülasyonu arazi taramalarıyla incelenmiştir. 120 civarında meyve örneği alınan ağaçtan 93 tanesi çalışma kapsamına alınmış ve aşı ile çoğaltılmıştır.

2004 yılında Tokat’ı da içine alan Orta Karadeniz Bölgesinin geniş bir bölümünde meydana gelen sistem donu geç uyanma karakteristiği gösteren ağaçların populasyondan seçilmelerine imkan sağlamıştır (Şekil 4.2). 2004 yılında esas olarak populasyonda geç yapraklanan tipler belirlenmiş, 2005 yılında arazi taramalarına devam edilmiş ve geç uyanan ağaçların meyve kaliteleri, fenolojileri ve ağaç özellikleri incelenmiştir. Verimi etkileyebilecek olumsuz iklim şartlarının oluşmadığı bir yıl olan 2005 yılında ayrıca yan dallarda meyve verme karakteristiği gösteren tipler arazi gezileri ile tespit edilmiş ve meyve örnekleri alınmıştır. Aynı zamanda geç yapraklanma nedeni ile seçilen ağaçların verim potansiyelleri değerlendirilmiştir. Umutlu olarak görülen tipler aşılanarak GOPÜ ceviz koleksiyon bahçesine dikilmişlerdir.

Geç yapraklanma ve yan dallarda meyve verme özellikleri son yıllarda ülkemizde ve yurt dışında yapılan ıslah çalışmalarının en önemli ıslah amaçları arasında yer almaktadır (Germain et al., 1985; Germain, 1988a; Germain, 1997; Leslie et al., 1997; McGranahan et al., 1998; Akça, 2001b; Özongun, 2001). Geç yapraklanma özelliği ilkbahar geç donlarının sıklıkla yaşandığı orta enlemlerdeki yetiştirme alanlarında bu donların zararının azaltılabilmesi ve ekonomik anlamda yetiştiricilik yapabilmek için oldukça önemli bir özelliktir. Ayrıca geç yapraklanan çeşitler, yağıştan kaynaklanan bakteriyel yanıklık ve antraknoz hastalıklarından daha az etkilenmektedirler ve ilkbahar

dönemindeki birinci nesil iç kurdu zararı bu çeşitlerde daha düşük düzeyde olmaktadır (McGranahan and Leslie, 1990; Ramos,1998) .

Yan dallarda meyve verme özelliği, özellikle erkenci verim açısından ve çeşidin verim potansiyeline etkisi bakımından önemlidir. Bahçe kurulumu için yapılan yatırımın erken dönemde geriye dönmesi gerekliliği, yan dallarda meyve veren çeşitleri özellikle arzulanır hale getirmiştir (McGranahan and Leslie, 1990). Yüksek oranda (% 80–90) yan dal verimliliğine sahip çeşitler yetiştirildikleri ilk yıllarda, düşük oranda ( % 0–10) yan dal verimliliğine sahip çeşitlere göre daha fazla ürün vermektedirler. Sürgün oluşturan ve meyve veren yan tomurcukların sayısı ile sürgündeki meyvelerin sayısı verimin belirlenmesinde çok önemli faktörlerdir. Bununla birlikte kültürel işlemlerin düzenli yapıldığı olgun ağaçlarda verim üzerine az bir etkiye sahiptir (Ramos, 1998).

Araştırma sonucunda geç yapraklanma ve yan dallarda meyve verme özellikleri başta olmak üzere, aşağıda ayrıntılı olarak belirtilen 3 farklı ıslah amacına uygun 12 ümitvar tip seçilmiştir.

1. Geç yapraklanma ve iyi meyve kalitesi,

2. Yan dallarda meyve verme ve iyi meyve kalitesi,

3. Geç yapraklanma ve yan dallarda meyve verme ve iyi meyve kalitesi

Seçilen bu 12 tipin, 2007 yılında koleksiyon bahçesindeki yapraklanmaları 23 Nisan (60 NV 58) ve 9 Mayıs (60 NVG 10) tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Tiplerden en erken ve en geç yapraklananlar arasında 16 günlük bir fark saptanmış olup tiplerin tamamında Payne, Serr, Şebin ve Yavuz çeşitlerine göre geç yapraklanma gözlemlenmiştir. Seçilen tipler, koleksiyon bahçesinde Payne çeşidine göre 11 ve 27 gün daha geç yapraklanmışlardır. Bununla beraber tipler arasında Chandler ve Franquette düzeyinde geç yapraklanan bir tipe rastlanmamıştır (Çizelge 4.7).

Geç yapraklanma, iyi meyve kalitesi, hastalık ve zararlılara dayanım yönünden (A) seçilen 7 tip arasından en erken yapraklanan 60 NVG 61 (30.04.2007) ve en geç yapraklanan 60 NVG 10 (09.05.2007) tipleri arasında 9 günlük fark tespit edilmiştir.

Seçilen tiplerden 60 NVG 61 Nisan ayının 4. haftasında, 60 NG 1, 60 NVG 2, 60 NG 7, 60 NG 32, 60 NVG 82 Mayıs ayının 1. haftasında, 60 NVG 10 Mayıs ayının 2. haftasında yapraklanmışlardır. Daha önceden bilinen ve bu araştırma kapsamında da incelenen Akça 1 tipi (53 nolu tip) araştırmada seçilen tiplerden daha geç (11.05.2007) yapraklanmıştır (Çizelge 4.7). Bu tiplerin yapraklanmaları, Franquette çeşidine göre 6 (60 NVG 10) ile 15 (60 NVG 61) gün önce, Payne çeşidine göre de 18 (60 NVG 61) ve 27 (60 NVG 10) gün sonra olmuştur. Geç yapraklanma bakımından üstün olarak seçilen tiplerin Franquette düzeyinde geç yapraklanma gösteremedikleri açıkça görülmesine karşın, Franquette çeşidine göre yan dallarda meyve verimlerinin yüksek olması bu tiplerin değerini artırmaktadır. Nitekim, yapraklanma tarihi Franquette’e en yakın olan tipin (60 NVG 10) yan dallarda meyve verme oranı % 75 olarak saptanmıştır.

Yan dallarda meyve verme, iyi meyve kalitesi, hastalık ve zararlılara dayanım yönünden yapılan değerlendirmede (B) seçilen 8 tip arasından en erken yapraklanan 60 NV 58 (23.04.2007) ve en geç yapraklanan 60 NVG 10 (09.05.2007) tipleri arasında 16 günlük fark bulunmuştur. Bu tiplerden 6’sı (60 NV 44, 60 NV 58, 60 NV 59, 60 NVG 61, 60 NV 81, 60 NV 84) Nisan ayının son haftasında, 1’i (60 NVG 82) Mayısın ilk haftasında, 1’i de (60 NVG 10) Mayıs ayının ikinci haftasında yapraklanmışlardır (Çizelge 4.7). Belirtilen özellikler bakımından üstün özellikli bulunan tiplerin yapraklanma tarihleri Payne ve Serr çeşidine göre 11 ve 27 gün daha geç olarak saptanmışlardır. Bu değerlendirmede seçilen tipler % 55 (60 NV 44) ile % 85 (60 NV 81) arasında yan dallarda meyve verme oranları ile Ramos’un (1998) bildirdiği Payne ve Serr çeşidinin % 90 ve % 55’lik değerlerine yakın bulunmuşlardır. Bu değerlendirmede seçilen tipler yapraklanma tarihleri itibarı ile Payne ve Serr’e göre daha üstün özellikler taşımaktadırlar.

Yan dallarda meyve verme, geç yapraklanma, iyi meyve kalitesi, hastalık ve zararlılara dayanım bakımından yapılan (C) değerlendirmede seçilen 6 tip arasından en erken yapraklanan 60 NV 58 (23.04.2007) ile en geç yapraklanan 60 NVG 10 (09.05.2007) tip arasında 16 günlük fark bulunmuştur. Belirtilen özellikler bakımından seçilen tiplerin 3’ü (60 NV 58, 60 NVG 61, 60 NV 81) Nisan ayının son haftasında, 2’si (60 NVG 2, 60 NVG 82) Mayıs ayının ilk haftasında, 1’i (60 NVG 10) Mayıs ayının ikinci haftasında

yapraklanmışlardır (Çizelge 4.7). Bu özellikler bakımından üstün bulunan tiplerin yapraklanma tarihleri Chandler’a göre en az 3 (60 NVG 10), en çok 19 (60 NV 58) gün daha önce olarak saptanmıştır. Bu değerlendirmede seçilen tipler, % 60 (60 NVG 2) ile % 85 (60 NV 81) arası yan dallarda meyve verme oranları ile genel olarak Chandler çeşidinden (% 90) daha düşük değerlere sahiptirler. Bu tipler arasında yüksek yan dallarda meyve verme oranlarına sahip 60 NV 81 (% 85) ve 60 NVG 10 (% 75) tipleri sırasıyla Chandler’dan 15 ve 6 gün önce yapraklanmaktadırlar. Bu özellikler itibarı ile seçilen tipler arasında gerek geç yapraklanma gerekse yan dallarda meyve verimi bakımından Chandler düzeyinde bir tip bulunmamaktadır.

Seçilen tiplerden 60 NVG 10 kontrollü bir ıslah çalışmasının ürünü olmamasına rağmen, kullanışlı olabilecek ve ticari bir kabul görebilecek düzeyde geç yapraklanma özelliğine sahiptir. Seçilen tiplerin bir bölümünün, Kaliforniya Üniversitesinde ıslah edilmiş eski ceviz çeşitlerinin bazılarından daha iyi ve yeni kullanıma sunulan Forde, Sexton ve Gillette gibi çeşitlerden yapraklanma tarihleri itibarı ile yakın özellikler gösterdiği belirlenmiştir (Ramos, 1998; Anonymous, 2006). Ayrıca populasyon içersinde daha önceden bilinen bir tip olan Akça 1 tipi (53) 11 Mayıs tarihinde yapraklanarak Chandler’a oldukça yakın bir tarihte yapraklanmıştır.

Ülkemizde yapılan adaptasyon çalışmalarında incelenen çeşitlerin farklı ekolojilerde farklı yapraklanma ve çiçeklenme özellikleri gösterdikleri bilinmektedir (Tosun ve Akçay, 2005; Sütyemez ve Kaşka, 2002, Asma ve ark., 1999). Yıllar arasında gözlenen iklim farklılıkları aynı genotiplerin yapraklanma ve çiçeklenme tarihlerinde dalgalanmalara neden olabilmektedir. Nitekim araştırmanın yürütüldüğü koleksiyon bahçesinde 2007 yılında Nisan ve Mayıs ayı sıcaklıkları incelendiğinde, Nisanın birinci ve ikinci haftalarında ağaçları uyandıracak yüksek sıcaklıklar görülmüştür. Bu yüksek sıcaklıkların etkisi ile erken uyanan Payne, Serr, Yavuz ve Şebin çeşitleri 12 ve 18 Nisan tarihleri arasında yapraklanmışlardır. Bu sıcak periyodun ardından ortalama ve en yüksek hava sıcaklıklarında belirgin bir düşüş yaşanmıştır (Anonim, 2007b). Yüksek sıcaklıkların etkisi ile uyanan çeşitler 15, 24 ve 25 Nisan 2007’de meydana gelen don olayından zarar görmüşlerdir. Nisan’ın 3. ve 4. haftasındaki 15 °C’nin altındaki ortalama sıcaklıkların

olduğu dönemde tiplerin uyanmaları gecikmiştir. Bu durum erken uyanan çeşitler ve tipler ile geç uyanan çeşit ve tiplerin arasındaki yapraklanma tarihi farklılığının artmasına sebep olmuştur. Nitekim, Ramos’un (1998) bildirdiğine göre Kaliforniya koşullarında Payne çeşidi ile Franquette ve Chandler çeşitleri arasında 26 ve 17 gün fark belirlenirken bu araştırmada Payne çeşidi ile Franquette ve Chandler çeşitleri arasında sıra ile 33 ve 30 günlük fark bulunmuştur.

Seçilmiş tiplerin orijinlerinde tespit edilen yapraklanma tarihleri arasındaki farklılıklar genetik ve çevre şartlarından kaynaklanmaktadır. Tiplerin 291 ile 417 metre arasında farklı rakımlarda ve yöneylerde bulunmaları fenolojik dönemler üzerinde etkili olmuştur. Koleksiyon bahçesinde yer alan tiplerin yapraklanma tarihleri arasındaki farklılıklar ise büyük ölçüde, eğer anaç etkisi yok kabul edilirse, tiplerin genetik farklılıklarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de yürütülen ceviz seleksiyon çalışmalarında elde edilen tiplerin çoğaltılmamış olması ve standart çeşitlerle yapraklanma tarihlerinin karşılaştırılmamış olması, bu araştırmalarda seçilen tiplerin yapraklanma tarihleri yönünden tutarlı sonuçlarının alınmasını engellemektedir. Nitekim, benzer bir araştırma yürüten Koyuncu ve ark. (2005), Isparta Yalvaç, Atabey ilçeleri ve Gelincik köyü ceviz populasyonlarında yaptıkları araştırmada populasyonlar arasında yapraklanma farklılıklarının olduğunu, ayrıca genotipler arasındaki yapraklanma farklılıklarının Atabey populasyonunda 15–18, Yalvaç populasyonunda 20–26 gün, Gelincik köyü populasyonunda 11–14 gün olduğunu bildirmiştir. Ancak bu çalışmada seçilen tipler aşılanarak koleksiyon bahçesine alınıp aynı koşullarda yapraklanma tarihleri incelenmemiştir. Bu çalışmada incelenen tiplerin orijinlerinde yapraklanma farklılıkları 2005 yılında 23 gün, 2007 yılında ise 29 gün olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar itibarı ile bu araştırmada incelenen tiplerin yapraklanma farklılığı Atabey, Yalvaç ve Gelincik köyündeki tipler arasında olduğundan daha fazladır (Çizelge 4.4). Bu durum, araştırma alanının rakım farklılığının fazla olmasından ve/ya populasyondaki tiplerde yapraklanma tarihi özelliği bakımından farklılık düzeyinin yüksek olmasından kaynaklanabilir.

Bununla birlikte, farklı ekolojilerde yapılan adaptasyon çalışmalarında yerli ve yabancı çeşitlerin yapraklanma sıralaması ve tarihleri belirlenmiştir. Sütyemez ve Kaşka (2002) tarafından yapılan çalışmada, Kahramanmaraş ekolojisinde en erken olarak Serr ve KR–2 çeşitlerinin 10 Mart’da yapraklandıkları belirlenmiştir. İncelenen diğer çeşitlerden Şen–1, 11 Mart’da; Yalova–1, 14 Mart’da; Şebin, 16 Mart’da; Yalova–4, 18 Mart’da; Pedro, 26 Mart’da; Chandler, 2 Nisan’da; Franquette ise 9 Nisan’da yapraklanmıştır. Bu araştırmada, uluslar arası literatürde en erken yapraklanan çeşit olarak belirtilen Payne çeşidinin daha geç yapraklanması, çeşit karışıklığı olduğunu göstermektedir. Kahramanmaraş ekolojik koşullarında Serr çeşidi ile Franquette ve Chandler çeşitlerinin yapraklanma tarihleri arasında sırayla 28 ve 22 gün fark bulunmuştur. Bizim araştırmamızda ise Serr çeşidi ile Franquette ve Chandler çeşitleri arasında yapraklanma tarihleri bakımından sırayla 33 ve 30 günlük fark bulunmuştur. Kaliforniya koşullarında, Serr ve Payne çeşitlerinin aynı tarihlerde yapraklandığı bildirilmekte olup (Ramos, 1998), Tokat koşullarında da bu iki çeşidin aynı tarihlerde yapraklandıkları gözlemlenmiştir (Çizelge 4.7).

Araştırmamızda seçilen tipler, 2007 yılı itibarı ile Tokat koşullarında Şebin’den 5 ve 21 gün sonra yapraklanmışlardır. Bu sonuçlar göstermektedir ki, seçilen tipler geç yapraklanma yönünden Chandler, Pedro ve Franquette düzeyinde olmasa da Şebin, KR–2, Payne, Serr, Yalova–1, Yalova–4, Şen–1 gibi çeşitlerden daha geç yapraklanmakta ve geç yapraklanma özelliği bakımından kıymetli tiplerdir. Hatta 2004 yılında yaşanan don olayının sağladığı kesin ayırma imkanı sayesinde, bu tiplerin populasyon içerisinde bulunan en geç yapraklanma özelliği gösteren tipler olduğu söylenebilir. Ekstrem düzeyde geç yapraklanan bir tipe populasyon içerisinde rastlanamamış olması bu özellik bakımından populasyonda çok fazla farklılık olmamasından, açık tozlanma ile oluşan tohumlardan büyümüş tiplerin de ebeveynlere yakın yapraklanma tarihleri göstermesinden kaynaklanabilir. Bilindiği gibi yapraklanma tarihi 0,96 oranı ile oldukça yüksek bir kalıtım derecesine sahiptir (Ramos, 1998) ve Germain’e (1990a) göre ebeveynlerin yapraklanma tarihlerinin, döllerde görülen yapraklanma tarihleri üzerine belirgin bir etkisi vardır. Mevcut yetiştiricilik şartlarında, aşırı geç yapraklanan tipler eğer meyve kalitesi bakımından iyi özellikler göstermiyorlarsa sahipleri tarafından kesilmektedirler. Bu durum

aşırı geç yapraklanan tiplerin populasyonda bulunma ihtimalini düşürmektedir. Nitekim arazi gezilerinde, böyle bir durum dikkatli bir çiftçi tarafından dile getirilmiş ve geç yapraklanan ağacını iyi meyveleri olmadığı için kestiğini ifade etmiştir.

Seçilen tiplerin arazide orijinal ağaçlar üzerinde belirlenen yan dallarda meyve verme oranları % 20 ila % 85 arasında bulunmuştur. İncelenen populasyonun genel anlamda yan dallarda meyve verme özelliği bakımından kıymetli tiplere sahip olduğu söylenebilir. Seçilen tipler arasında, özellikle 60 NVG 81 ve 60 NVG 82 tipleri yan dallarda meyve verme oranları ve meyve kaliteleri bakımından üstün nitelikli tipler olarak bulunmuştur. 60 NV 81 tipi, % 85 yan dal verimliliğine, % 42,25 iç randımanına ve 11,45 g iç ağırlığına ve açık iç rengine sahiptir. 60 NVG 82 tipi, genç bir ağaç olması ve yüksek derecede verim vermesi yönüyle ilerisi için ümitvar gözükmektedir. Bu tipin yan dallarda meyve verme oranı % 80, kabuklu meyve ağırlığı 10,95 g, iç randımanı % 57,77 ve iç rengi ise orta düzeydedir (Çizelge 4.7, 4.8, 4.9). Bu çalışma sonucunda, yan dallarda meyve verimi % 60’ın üzerinde olan ve Payne çeşidine göre daha geç yapraklanan 8 tipin bulunmuş olması da ayrıca önemlidir (Çizelge 4.7). Akça ve Köroğlu (2005), İskilip ceviz populasyonunda seçtikleri tiplerin yan dallarda meyve verme oranlarının % 30–70 arasında ve tiplerin orijinlerindeki yapraklanmalarının populasyondaki diğer tiplere göre 10-20 gün daha geç olduklarını bildirmiştir. Koyuncu ve ark. (2005), Gelincik’te seçtikleri tiplerde yan dallarda meyve verme oranlarını % 62 ile % 90 arasında bulmuşlardır. Özongun (2001), Tokat’ın Başçiftlik ilçesinde incelediği tiplerde yan dallarda meyve verme oranını % 50–70 arasında bulmuştur.

McGranahan and Leslie (1990), yan dallarda meyve vermenin erkenci verim bakımından çok önemli olduğunu ve bu özelliğin yaşlı ağaçlarda tam anlamı ile gözlemlenemeyeceğini bildirmektedir. Bu nedenle farklı yaşlarda ağaçların incelendiği bu çalışmada, özellikle yaşlı ağaçlarda yan dallarda meyve verme özelliğinin tam olarak değerlendirilememesi gibi bir problem bulunmaktadır. Buradaki yanılma payı tiplerin koleksiyon bahçesindeki ilk yıllarda meyve verimine göre tekrardan gözden geçirilebilir, gözden kaçmış ya da hatalı değerlendirilmiş tiplerin erkenci verimlerine göre yeniden bir değerlendirme yapılabilir.

Araştırma sonucunda seçilen tiplerin meyve boyutları diğer çalışmalarda seçilen tiplere yakındır. Seçilen tiplerin tamamı TSE standartlarına göre ekstra boyda bulunmuşlardır. Bununla birlikte seçimde sadece meyve özelliklerinin dikkate alınmamış olması sebebi ile seçilen tiplerin meyve boyutları, meyve ağırlıkları, iç ağırlıkları Akça (1993), Özkan (1993), Özkan ve Şen (1995), Beyhan (1993), Yarılgaç (1997) ile Ünver ve Çelik (2005)’in belirlediği tiplere göre biraz daha düşük bulunmuştur. Seçilen tiplerin meyve kalınlıkları 26,64 mm (60 NVG 10) ile 34,45 mm (60 NG 1), meyve genişlikleri 24,98 mm (60 NVG 10) ile 31,83 mm (60 NG 1), meyve yükseklikleri 30,61 mm (60 NVG 10) ile 39,75 cm (60 NG 1) arasında saptanmıştır. Yapılan diğer çalışmalarda da seçilen tiplerin büyük çoğunluğu TSE standartlarına göre ekstra boylarda bulunmuşlardır. Bunun bir sebebi tiplerin seçiminde meyve boyutlarının tartılı derecelendirmede göz önüne alınması ve sonuçta yüksek meyve boyutu değerlerine sahip tiplerin değerlendirmede yüksek puanlar alabilmesinden kaynaklanmaktadır.

Geç yapraklanma, iyi meyve kalitesi, hastalık ve zararlılara dayanım yönünden (A) seçilen tiplerin kabuklu meyve ağırlıkları 7,05–12,30 g, iç ağırlıkları ise 3,71–6,32 g arasında saptanmıştır (Çizelge 4.8). Seçilen tipler arasından tek bir tip (60 NVG 82) Ramos’un (1998) bildirdiği Franquette’in 5,3 gramlık iç ağırlığı ve % 47’lik iç randımanı değerinden daha üstün özellik göstermektedir.

Yan dallarda meyve verme, iyi meyve kalitesi, hastalık ve zararlılara dayanım yönünden yapılan değerlendirmede (B) seçilen tiplerin kabuklu meyve ağırlıkları 7,05– 11,57 g, iç ağırlıkları ise 3,71–6,71g arasında saptanmıştır (Çizelge 4.9). 60 NV 58 ve 60 NVG 82 tipleri sırası ile 6,71 ve 6,32 g iç ağırlığı, % 61,39 ve % 57,77’lik iç randıman değerleri ile Ramos’un (1998) bildirdiği Payne çeşidinin 5,7 g’lık iç ağırlığı ve % 50’lik randıman değerinden daha üstün değerler göstermektedirler. Bununla birlikte, Serr çeşidinin 7,8 gramlık iç ağırlığına yaklaşan bir tip ise bulunmamaktadır.

Yan dallarda meyve verme, geç yapraklanma, iyi meyve kalitesi, hastalık ve zararlılara dayanım bakımından yapılan (C) değerlendirmede seçilen tiplerin kabuklu

meyve ağırlıkları 7,05–11,45 g, iç ağırlıkları ise 3,71–6,71 g arasında saptanmıştır (Çizelge 4.10). Bu değerlendirmede seçilen tipler arasında kabuklu meyve ağırlığı Chandler ( 13,26 g) kadar olan herhangi bir tip bulunmamaktadır. Bununla beraber Chandler’ın iç ağırlığı olan 6,50 g’ı ve % 49’luk randıman değerini geçen 1 tip bulunmaktadır (50 NV 58).

Bu çalışmada elde edilen kabuklu meyve ağırlıkları, buna paralel olarak iç ağırlıkları ve bunlara ait ortalama değerler ve değişim aralığı daha düşük bulunmuştur. Diğer çalışmalarda seçilen tiplere bakıldığında; Akça (1993), Gürün’de seçtiği tiplerin kabuklu meyve ağırlıklarının 10,36–19,61 g arasında değiştiğini, büyük bir bölümünün 11 g’ın üstünde olduğunu, bazı tiplerin 15 g bazılarının ise 19 g olduklarını bildirmiştir. Özkan ve Şen (1995) ise Tokat’ta yaptıkları seleksiyon çalışmasında seçtiği tiplerin kabuklu meyve ağırlıklarının 9,56–16,09 g arasında değiştiğini bildirmişlerdir. Öte yandan ülkemizin değişik yerlerinde yapılan seleksiyon çalışmalarında 10,00–21,80 g (Ölez, 1971), 11,65–23,81 g (Şen ve Tekintaş,1992), 9,36–18,60 g (Akça ve Şen, 1999), 12,39– 18,49 g (Beyhan, 1993), 11,5–15,8 g (Bayazıt, 2000), 10,82–18,74 g (Ünver ve Çelik, 2005) arasında kabuklu meyve ağırlığına sahip tipler seçilmiştir. İç ağırlıkları bakımından Akça (1993) seçtiği tipleri 5,77-9,41 g, Özkan ve Şen (1995) 4,76-6,77 g, Akça ve Şen (1999) 6,09-9,58, Şen ve Tekintaş (1992) 5,45-11,42 g, Bayazıt (2000) 4,03-8,07 g, Ünver ve Çelik (2005) 5,62-8,60 g, Koyuncu ve ark. (2005) 4,14–6,68 g arasında bulmuşlardır. Bu çalışmada seçilen tiplerin kabuklu meyve ağırlıkları 7,05–12,30 g, iç ağırlıkları ise 3,71–6,71 g arasında bulunmuştur.

Çalışma sonucunda seçilen tiplerin randımanları % 42,25–61,39 arasında belirlenmiş olup tiplerden 5’inin iç randımanı % 50’nin altındadır. İç randımanı % 50’den düşük olan 5 tip içinden 60 NG 1 seleksiyonu en iri ve en ağır meyvelere sahip olan tiptir. 60 NV 44 tipi iyi meyve özellikleri ve verimlilik bakımından, 60 NV 59 tipi özellikle verim bakımından, 60 NVG 61 ve 60 NVG 81 tipleri ise özellikle yan dallarda meyve verimleri yönünden üstün tiplerdir. İç randımanı % 50’nin üzerinde 8 tip, % 55’in üzerinde ise 3 tip bulunmaktadır. Seçilen tiplerin önemli bir bölümü randıman bakımından Ramos’un (1998) bildirdiği % 47 (Pedro) ve % 57 (Serr) aralığında randıman veren Amerikan çeşitlerinden daha iyi durumdadırlar. Öte yandan, Serr’in (1962) iyi bir çeşitte

bulunması gerekli % 50 ve üzeri randıman şartını yerine getirmektedirler (Çizelge 4.8, 4.9 ve 4.10).

Seçilen tiplerin yuvarlaklık indeksleri 0,74 (60 NVG 61) ile 0,97 (60 NVG 81) arasında bulunmuştur. Yuvarlaklık indeksi ülkemizde yapılan çalışmalarda kullanılmayan bir indekstir. Bunun yerine TSE standartlarında tiplerin sınıflandırılmasında kullanılan değerleri etkileyen şekil indeksi kullanılmıştır (Şen, 1980; Akça, 1993; Yarılgaç, 1997). Şekil indeksi ise UPOV tanımlamalarında kullanılmayan bir indekstir. Ülkemiz 1995 yılında UPOV sözleşmesini imzalamış bulunmaktadır ve bundan sonra çeşit özelliklerinin belirlenmesinde UPOV kriterleri kullanılacaktır. Ülkemizde yapılmış olan çalışmalarda, ceviz meyvelerinin boyutlarının tanımlanmasında meyve yüksekliği, meyve eni, meyve boyu, sütur çapı, yanak çapı, en büyük çap vb. tanımlamalar kullanılmış olmasına rağmen, bu tanımların ceviz meyvesinde hangi boyutlara ait olduğunu gösterir bir şekil bulunmamaktadır. Bu yönüyle de bundan sonraki çalışmalarda bu indeksin kullanımının artması beklenebilir. Ayrıca kabuk rengi gibi özellikler bazı çalışmalarda değerlendirilmiş olmasına rağmen UPOV tanımlamalarında bulunmamaktadır. Çoğu durumda kabuğun rengi uygun hasat zamanın seçimi ve bazı mekanik ve kimyasal uygulamalarla ürünün pazarlamasını avantajlı hale getirebilecek bir şekle sokulabilmektedir (Ramos, 1998). Bu nedenle yapılacak çalışmalarda, kabuk renginin belirlenmesi çok gerekli değildir. Öte yandan yapılan seleksiyon çalışmalarında her zaman ideal hasat zamanını yakalayarak meyve örneği almak ve kabuk renginin kararmasını engellemek de pek mümkün değildir.

Seçilen tiplerde kabuk kalınlıkları ise 0,82 mm (60 NV 58) ile 1,61 mm (60 NV 59) arasında saptanmıştır. Tiplerden sadece 3 tanesinin kabuk kalınlığı kalın kategorisindedir diğerleri ise orta, ince ve çok ince kategorisindedir. Kabuk kalınlıkları bakımından tiplerin değerleri ile diğer çalışmalarda seçilen tiplerin kabuk kalınlık değerleri paralellik arz etmektedir. Çoğu çalışmada daha yüksek kabuk kalınlığı değerine sahip olan tipler de seçilmiştir (Şen 1980; Akça,1993; Özkan, 1993; Yarılgaç,1997). Şen (1985), Akça (1993) ve Yarılgaç’a (1997) göre kabuk kalınlığı ile randıman çok yakın ilişki içinde olup randımanı yüksek olan tiplerde zaten kabuk kalınlıkları da ince olmaktadır. Nitekim bu çalışmada seçilmiş randımanı düşük 60 NG 1 (% 45,08), 60 NV 59 (% 43,72) ve 60 NV

81 ( % 42,25) tiplerinde kabuk kalınlıkları da yüksektir ve sırası ile 1,59 mm, 1,61 mm ve

Benzer Belgeler