• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de 2003 yılında 6 516 080 baş olan Kıl keçisi varlığı 2015 yılında 10 210 338 başa çıkmıştır (21). Bu durum genel olarak Türkiye’de ki diğer çiftlik hayvanlarındaki popülasyon büyüklüğündeki değişimle örtüşmektedir. Bu artışa Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hayvancılıkta uyguladığı destek ve ıslah projelerinin etkili olduğu düşünülebilir. Son yıllarda keçi sütünün kaliteyi artırması nedeniyle dondurma yapımında kullanılması ve içme sütü olarak ta tüketimi üretimini yaygınlaştırmıştır.

Laktasyon süresinin koyundan uzun ve sağımın koyuna göre kolay olması nedeniyle keçi yetiştiriciliğine olan ilgi her geçen gün artmaktadır. Ayrıca çocukların beslenmesinde önemli bir besin maddesi olan sığır sütü yerine, süt alerjisi olan çocukların keçi sütünün rahatlıkla kullanılabilmesi gerek dünyada gerekse ülkemizdeki keçi sütüne olan talebi artırmıştır (46).

Türkiye’de yetiştirilen diğer yerli çiftlik hayvan ırkları gibi yerli keçi ırklarında gerek süt gerekse döl verimi yönünden planlı ıslah çalışmaları yapılmamıştır. Ülkemizde keçi, sığır ve koyunun gerisinde kalmış bir türdür. Ancak laktasyon süresinin uzunluğu , yıllık süt veriminin koyundan yüksek, sağımın koyundan kolay ve makineli sağıma uygun olması, sütünün de pazarlamasının kolay olması nedeniyle son yıllarda keçi yetiştiriciliğine bir yöneliş olmuştur. Bunun sonucu da yüksek süt verimine sahip keçi ırklarının yetiştirilmesine olan talebi artırmıştır. Yüksek süt verimine sahip ırkların elde edilme isteği yerli keçi ırklarının yüksek verimli Avrupa orijinli ırklarla değiştirilmesine ya da bu ırklarla melezlenmesi sonucunu doğurmuştur. Ancak bu uygulamalar yetiştiricinin kısa vadede istediği süt verim artışına imkan vermesine rağmen, uzun vadede önemli keçi ırklarımızdan Kıl keçilerinin ve hatta Tiftik keçilerinin saf örneklerinin ortadan kalkmasına neden olabileceği unutulmamalıdır. Türkiye keçi varlığının en büyük kısmını oluşturan Kıl keçileri 80’li ve 90’lı yıllarda ülkemizdeki ormanlar için en büyük tehlike olarak ilan edilmiş ve özellikle dağ ve orman köylerinde

28

kıl keçisinin varlığı hızla azaltılmıştır. Türkiye Kıl keçisi sayısı 1980 yılında 15 milyon baş iken, 2009 yılında 4 981 299 başa kadar düşmüştür (17, 21).

Keçi sütüne olan talepteki artış, daha fazla süt elde etmek için hem Kıl keçisi sayısında artışa hem de süt verimi daha yüksek olan Avrupa orijinli Saanen ve Halep keçileriyle melezlemelere yöneltmiştir.

Genel olarak çiftlik hayvanlarında verimlerin artırılması amacıyla yapılan ıslah ve seleksiyon çalışmalarında, moleküler genetik alanında elde edilen gelişmeler yeni bakış açısı doğurmuştur. Özellikle 2000’li yıllardan sonra çiftlik hayvanları yetiştiriciliğinde ki ıslah ve seleksiyon çalışmalarında moleküler markırların kullanılmasına yönelik araştırmalarda büyük bir ivme kazanmıştır. Bu sayede genel olarak düşük verimli yerli ırkların önemli verim özellikleri yönünden daha kısa sürede ıslah edilebilmesi ve önemli gen kaynağı olan yerli ırkların varlıklarının sürdürebilmeleri için umut ışığı olmuştur.

Bu yöntemler kullanılarak önemli verim özellikleri yönünden istenen seviyeye sahip olmayan ve çeşitlilik gösteren yerli ırkların korunacağı ve yerli ırklarda ıslah çalışmalarının yapılabileceği düşünülmektedir.

Ortaya çıkmasında aditif genlerin görev aldığı kantitatif özellikler yönünden damızlık adayların genotipleri, fenotiplerinden yüksek doğrulukta tahmin edilememektedir. Bu nedenle çiftlik hayvanlarının kantitatif karakterler yönünden ıslah edilmeleri için yapılan seleksiyon uygulamalarında bireylerin ebeveynlerinin fenotipik verileri yeterli olmamaktadır. Sadece fenotipik verilere bakılması, yapılan seleksiyonun isabet derecesini ve başarısını düşürecektir. Ayrıca birçok verim özelliği için damızlık adayının fenotipi, bir cinsiyette veya pubertadan sonra veya kesimden sonra belirlenebilmektedir. Dolayısıyla iyileştirilmesi istenen özellik açısından bir damızlık adayının genetik değerlerinin yüksek doğrulukta tahmin edilmesi yapılacak ıslah çalışmasından elde edilecek başarı için çok önemlidir. Bu sayede yapılacak seleksiyon uygulamaları sonunda, yüksek genetik değere sahip damızlık adayları seçilebilecektir.

Yüksek genetik değere sahip damızlık adaylarının seçimi ise ıslah edilmesi istenen özellik için eldeki sürüde hızlı bir genetik ilerleme elde edilmesine olanak verecektir.

Sığır, koyun ve keçi gibi jenerasyon aralığı uzun çiftlik hayvanlarında klasik ıslah yöntemleri ile elde edilecek başarı düşük ve bu ıslah yöntemleri uzun, kararlı çalışmayı gerektirmektedir. Bu nedenle, çiftlik hayvanlarında ıslahın etkinliğinin artırılması ve hedeflenen başarıya ulaşmada moleküler markırların kullanılması bir umut olmuştur.

29

Bu tez çalışmasında, keçilerde mevsimsel veya yıl boyu östrus gösterme ile ilişkili olduğu düşünülen MTRN1A-RsaI polimorfizmi yönünden Türkiye’de en çok yetiştirilen keçi ırkı olan Kıl keçilerinin ve sütçülük özelliği yüksek olan Halep keçilerinin genetik yapıları incelenmiştir.

Çiftlik hayvanlarında, döl verimi ile ilgili özelliklerin genetik olarak iyileştirilmesinde bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bunlardan biri, üreme ile ilgili özelliklerin kalıtım derecesinin düşük olmasıdır (47), ikincisi üreme özellikleri pupertaya kadar gözlenemediği için sorunlarda daha önce kolay belirlenemediğinden yaş kısıtlayıcı bir faktördür. Üçüncü olarak iyileştirilmesi istenen özellikler sadece dişi bireylerde görülür dolayısıyla cinsiyet sınırlayıcı bir diğer faktördür. Dördüncü olarak koyun, keçi ve manda gibi sezonal östrus gösteren türlerde, üremenin östrusun gözlendiği mevsime sınırlı olması, gün uzunluğunun hayvanların yetiştirildiği bölgelere göre farklılık göstermesi nedeniyle östrus döneminin dolayısıyla doğum ve üreme özelliklerinin farklı bölgelerde farklı dönemlerde izlenebilmesidir (48) Yılın belli bir dönemi ile sınırlı olan sezonal östrus . sezonal üreme gösteren yerli keçi ırklarının kullanıldığı, ülkemiz keçi yetiştiriciliğinde hedeflenen ekonomik kazanca ulaşılmasını engelleyen önemli sorunlardan biridir. Bu nedenle Ülkemizde çoğunlukla yerli ırkların kullanıldığı koyun ve keçi yetiştiriciliğinde, bu ırkların sezon dışı üreme özelliği yönünden ıslah edilmesi konusundaki ıslah çalışmalarının artırılması zorunluluktur. Ancak yukarıda belirtilen kısıtlayıcı sebeplerden dolayı sezonal östrus gösteren keçi ırklarında, üreme özelliklerinin klasik ıslah yöntemleri ile iyileştirilmesi çalışmalarından elde edilecek genetik ilerleme sınırlı olacaktır. Bu nedenle markır destekli seleksiyon çalışmaları alternatif olarak düşünülebilir. Keçi gibi sezonal östrus gösteren türlerde, yapılacak markır destekli seleksiyon çalışmalarıyla ıslah edilmesi istenen üreme özelliklerine gün uzunluğunun etkisi, elde edilecek başarıyı sınırlandıran önemli bir çevre etkisidir.

Dolayısıyla, markır destekli seleksiyon uygulamalarında seçilecek genlerin ya ovulasyon oranının artırılması üzerine etkili genler ya da üreme özellikleri üzerine sezonun sınırlayıcı etkisini ortadan kaldıracak genler arasından seçilmesi önemlidir. Bu amaçla koyunlarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki MTRN1A geninin sezonal östrus gösteren koyun ırklarında, sezon dışı üreme özelliği için etkili bir gen olabileceği ve sezonal östrus gösteren ırklarda, sezon dışı üreme özelliği için ıslah çalışmalarında kullanılabileceğini düşünülmüştür (23, 49).

30

Fizyolojik olarak, memelilerde melatonin hormonunun salgılanmasını günün uzaması ve kısalması tetikler. Bu nedenle sezonal üreme aktivitesi gösteren koyun, keçi ve manda gibi türlerde sezonal üreme aktivitesi üzerine melatonin hormonunun önemli etkisi vardır (49). Teorik olarak bu hormonu kodlayan genin veya bu hormonun görevini yapmasında görevi olan reseptörlerinin sezon dışı östrus yönünden yapılacak ıslah çalışmalarında markır olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Ancak sezonal üreme gösteren memelilerde, sezonal cinsel aktivitelerin düzenlenmesinde melatonin hormonunun iki reseptöründen MTRN1A’nın asıl sorumlu olduğu bildirilmiştir (37).

Yapılan çalışmalarda MTRN1A gen polimorfizmi ile koyunlarda (25), keçilerde (44) ve mandalarda ki (50) sezonal üreme özellikleri arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle, MTRN1A gen polimorfizminin keçilerde sezon dışı üreme özelliği yönünden yapılacak seleksiyon çalışmalarında kullanılabileceği düşünülmektedir.

MTRN1A gen polimorfizmi ve bu polimorfizm ile üreme özellikleri arasındaki ilişki ilk olarak farklı koyun ırklarında incelenmiştir. Çin’de yetiştirilen ve yıl boyu östrus gösteren yerli bir koyun ırkı olan Küçük Kuyruklu Han (Small Tailed Han) koyunlarında MTRN1A-RsaI polimorfizmi ile yıl boyu östrus ve sezonal östrus gösterme arasında ilişki olduğu bildirilmiştir (44). Avrupa orijinli yıl boyu östrus gösteren Dorset koyun ırkının MTRN1A-RsaI polimorfizmi yönünden polimorfik olduğu, RR genotipinin (0,13) en düşük frekansta olduğu, Rr (0,43) ve rr (0,44) genotip frekanslarının ise birbirlerine yakın olduğu bildirilmiştir (23).

Yine koyunlarda MTRN1A geninde RsaI enzim kesim bölgesi dışında bir de MnlI enzim kesim bölgesi olduğu, enzimin kestiği bölgede 236 ve 67 bç uzunluğunda iki parçaya ayrıldığı ve bu kesim bölgesi bulunan bireylerde “M” veya “+”alleli, bu kesim noktası bulunmayan bireylerde ise 303 bç’lik tek bandın görülmesinde ise “m” veya “-“

allelinin oluştuğu bildirilmiştir. Koyunlarda MM genotipli hayvanların sezonal (Nisan ayında) östrus gösterdiği ve diğer dönemlerde ise östrus göstermedikleri bildirilmiştir (28). Yine koyunlarda MnlI enzim kesim bölgesi ile üreme özelliklerinin araştırıldığı bir başka çalışmada, en az bir M allelinin varlığının koyunlarda, daha erken pubertaya ulaşma, daha erken çiftleşme, daha erken doğum ve sezon dışı üreme ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir. Diğer taraftan M alleline sahip koyunların, sadece m alleline sahip koyunlara göre birinci ve ikinci kuzulama arası sürenin daha kısa olduğu

31

belirlenmiştir. Çalışma sonunda MTRN1A geninin koyunlarda kuzulama sıklığı ve sezon dışı üreme için markır olarak kullanılabileceği bildirilmiştir (23).

Benzer şekilde Türkiye yerli koyun ırklarından prolifik (çoklu doğuran) bir koyun ırkı olan Sakız ırkı ile Akkaraman ve İvesi ırkı koyunlarda MTRN1A geninin ikinci ekzonunda bulunan MnlI ve RsaI kesim bölgelerinde bulunan polimorfizmlerin incelendiği çalışmada elde edilen PCR ürünleri MnlI enzim kesimi sonucu sadece MM ve Mm genotiplerinin buluduğu belirlenmiştir. İncelenen ırklarda en yüksek M allel frekansının 0.90 ile Sakız ırkında olduğu görülmüştür. MM genotip frekansı da 0.80 ile Sakız ırkında hesaplanmıştır. İncelenen koyun ırklarının üçünün de RsaI enzim kesim bölgesi için monomorfik oldukları belirlenmiştir (27).

Koyun gibi sezonal östrus gösteren bir başka çiftlik hayvanı türü olan mandada MTRN1A gen polimorfizmi ve östrus sezonu arasındaki ilişki araştırılmıştır. Çalışmada İtalya’da Sardinya adasında yetiştirilen bir nehir mandası ırkı olan İtalyan mandalarında, MTRN1A geninin ikinci ekzonunda bulunan bir HpaI enzim kesim bölgesinde bulunan polimorfizmi ve üreme sezonu arasındaki ilişki araştırılmış olup çalışmada, CC genotipli bireylerde çiftleşme dönemi Ağustos ve Ocak arasında olduğu, doğum zamanlarının ise Ağustos-Eylül arasında olduğu, TT genotipli bireylerde ise çiftleşme döneminin Şubat ve Temmuz arasında olduğu, doğumların ise büyük çoğunlukla Mart-Mayıs arasında olduğu görülmüştür. Heterozigot CT genotipli bireylerde ise çiftleşme döneminin yılın her iki yarıyılına da yayıldığı ve her iki yarı yılda da aynı sayıda hayvanın gösterdiği görülmüştür. Çalışma sonunda mandalarda MTRN1A geninde bulunan HpaI enzim kesim bölgesi ile incelenen manda ırkında sezonal üreme özelliği arasında ilişki olduğu bildirilmiştir (50).

Benzer şekilde mevsimsel östrus gösteren diğer bir çiftlik hayvanı türü olan keçilerde de benzer çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla Çin’de yetiştirilen yerli bir keçi ırkı olan Jining Gri keçisi ve Güney Afrika orijinli Boer keçilerinde RR genotipi ile yıl boyu östrus arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Diğer taraftan çalışmada incelenen yerli Liaoning Kaşmir, İç Moğolistan Kaşmir, Pekin ve Wendeng sütçü keçilerinde Rr genotipi ile sezonal östrus gösterme arasında ilişki olduğu bildirilmiştir (45). Yapılan çalışmalar sonunda MTRN1A-RsaI-RR genotipi ile yıl boyu östrus, Rr genotipi ile de sezonal östrus arasında ilişki olduğu bildirilmiştir (44, 45,49).

32

MTRN1A-MnlI polimorfizmi farklı koyun ırklarında polimorfik olduğu bildirilmişken (39), Avrupa orijinli Alpin ve Creole keçi ırklarında (43) ve Asya keçi ırklarında (44) monomorfik olduğu bildirilmiştir. Benzer şekilde Avrupa orijinli Sarda, Saanen, Chamois Coloured ve Maltız keçi ırkları ile Afrika orijinli Nubian keçisinde MTRN1A-MnlI polimorfizmi araştırıldığı bir çalışmada incelenen keçi ırklarının MTRN1A-MnlI polimorfizmi yönünden monomorfik oldukları ve tüm keçilerin MM genotipinde oldukları bildirilmiştir (45). Türkiye’de yetiştirilen yerli keçi ırklarından Kıl ve Halep keçilerinin incelendiği bu çalışmada, elde edilen PCR ürünleri MnlI enzimi ile kesilmemiştir. Bu nedenle MTRN1A-MnlI polimorfizmleri belirlenememiştir.

Bu çalışmada MTRN1A geninin II. ekzonundan elde edilen 824 bç’lik PCR ürünleri Kıl ve Halep keçilerinde RsaI restriksiyon enzimi ile kesilmiştir. Kesim sonuçlarına göre her iki ırkında elde edilen 267 ve 320 bç’lik kesim fragmentleri yönünden polimorfik oldukları görülmüştür. R genotipi her iki ırkta da en yüksek frekanstaki genotip olduğu, Rr genotipinin Kıl keçilerinde %5,31 ve Halep ırkında ise %3,57 ile en düşük frekanstaki genotip olduğu ve rr genotipine ise her iki ırkta da rastlanılmadığı görülmüştür. Ancak keçilerde MTRN1A- RsaI polimorfizminin araştırıldığı çalışmalarda farklı keçi ırklarında farklı sonuçlar bulunmuştur. Bu çalışmaların birinde İtalya’da yetiştirilen Avrupa orijinli Sarda, Saanen, Chamois Coloured ve Maltız keçi ırkları ile Afrika orijinli Nubian keçisinde MTRN1A- RsaI polimorfizminin araştırıldığı bir çalışmada sadece yerli bir keçi ırkı olan Sarda ırkı keçilerde RR ve Rr genotipli bireylerin bulunduğu, rr genotiplilere ise rastlanılmadığı bildirilmiştir. Diğer keçi ırklarının MTRN1A- RsaI polimorfizmi yönünden monomorfik oldukları ve hepsinin RR genotipinde oldukları bildirilmiştir. Sarda ırkı keçilerde ise RR genotip frekansının

%96, Rr genotip frekansının %4, R allel frekansının 0,98, r allel frekansının ise 0,02 olduğu görülmüştür. Tek polimorfik ırk olan Sarda ırkında Rr genotipi ile üreme aktivitelerindeki fotoperyot arasında ilişki olduğu bildirilmiştir (25). Çalışma sonunda farklı keçi ırklarında RsaI polimorfizminin bulunup bulunmaması, söz konusu keçi ırkının verim yönünden özelleşmiş ve üzerinde seleksiyon çalışmalarının yapılıp yapılmamasına bağlı olduğu bildirilmiştir. Çünkü çalışmada incelenen ırklardan sadece Sarda ırkının yerli ve üzerinde seleksiyon yapılmayan ırk olduğu, diğer dört (Saanen, Chamois Coloured, Nubian ve Maltese) keçi ırkının ise fotoperyottan etkilenmedikleri için yıl boyu süt verim sağlayabildikleri ve verimin artırılması için de üzerlerinde seleksiyon çalışmaları yapılan ırklar oldukları bildirilmiştir (25). Bu nedenle de düşük

33

seleksiyon baskısına maruz kalmış olan, yabani küçük ruminatlar gibi sezonal üreme aktivitesine daha sıkı bağlı olan Sarda ırkında “r” allelinin hala sürdürebildiği düşünülmüştür (25). Çünkü sezonal üreme gösteren türlerde ve ırklarda üreme zamanı, kesinlikle yavruların hayatta kalmasını garantiye alma şansı daha yüksek olan zamanda olmalıdır.

Benzer şekilde Çin’de yetiştirilen yıl boyu östrus gösteren keçi ırklarından Jining Gri ve Boer keçileri ile sezonal östrus gösteren keçi ırklarında Liaoning Kaşmir, İç Moğolistan Kaşmir ve Pekin ile sütçü Wendeng keçilerinde MTRN1A-RsaI polimorfizminin araştırılmıştır. İncelenen ırklardan Jining Gri ırkı keçilerde sadece RR genotipi görülmüşken diğer ırklarda ise RR ve Rr genotipleri görülmüş ve rr genotipi hiç bir ırkta görülmemiştir. MTRN1A-RsaI polimorfizminin yönünden polimorfik olan keçi ırklarında da RR genotip frekansının, Rr genotipinden oldukça yüksek olduğu genotip frekansı 0,10, Rr genotip frekansı 0,90, İç Mogolistan Kaşmir keçisinde R allel frekansı 0,63, r allel frekansı 0,37, RR genotip frekansı 0,27, Rr genotip frekansı 0,73) göre oldukça düşük olduğu görülmüştür (45).

Türkiye yerli keçi ırklarında MTRN1A-RsaI polimorfizmi ilk olarak Ağaoğlu ve ark., (1) tarafından Burdur ve civarında yetiştirilen Honamlı ve Kıl keçilerinde incelenmiştir.

Yapılan çalışma sonunda Honamlı ve Kıl keçilerinde MTRN1A geninde R ve r allelleri ile sadece RR ve Rr genotiplerinin bulunduğu bildirilmiştir. İncelenen ırklarda en yüksek R allel frekansı (%98,1) Kıl keçilerinde bulunmuşken, RR genotipinin hem Honamlı hem de Kıl keçilerinde en yaygın genotip olduğu ve her iki ırkta da rr genotipine rastlanılmadığı bildirilmiştir. MTRN1A geni yönünden Honamlı ve Kıl keçilerinin Hardy-Weinberg dengesinde oldukları belirlenmiştir (1).

MTRN1A geninin RsaI bölgesinin bu çalışmada incelenen Türkiye yerli keçi ırklarından Kıl ve Halep keçilerinde polimorfik oldukları belirlenmiştir. Türkiye’de

34

yetiştirilen birçok yerli çiftlik hayvanı ırkında olduğu gibi Kıl keçilerinde ve Halep keçilerinde ne verimlerinin artırmak nede bu ırkların üreme aktivitelerinin daha iyi planlayarak daha fazla yavru elde etmek amacıyla her hangi bir seleksiyon programı planlanmamıştır. Bu ırklarda, teke katım zamanı her zaman gün uzunluğu ve ışık yoğunluğundan etkilenmiş ve kuzulama döneminin mevsimsel şartlara bağlı kalmıştır.

Bu durumun ise hem Kıl hem de Halep keçilerinde frekansının düşük olmasına rağmen sezonal östrus ile ilişkili olduğu bildirilen r allelinin bulunmasına neden olduğu düşünülmektedir.

Türkiye’de yetiştirilen yerli keçi ırklarından Kıl keçileri ve Halep keçilerinde MTRN1A-RsaI polimorfizminin araştırıldığı bu tez çalışmasında da daha önce yapılan çalışmalarla uyumlu bir şekilde her iki ırkta da rr genotipine rastlanılmamıştır. Bunun sebebinin keçi türünde r allel frekansının çok düşük olmasıdır. Çünkü şu ana kadar yapılan çalışmalar göstermiştir ki gerek Avrupa (1, 50), gerek Asya (45), gerekse Afrika (45, 51) orijinli keçi ırklarında r allel frekansı çok düşük düzeyde bulunmaktadır.

Bununda keçilerde süt verimi ve yıl boyu östrus görülme özelliği gösterme yönünden yapılan seleksiyon çalışmaları sonucunda özellikle süt verim özelliği yönünden üstün olan keçi ırklarında MTRN1A-RsaI polimorfizminin ortadan kalkmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu görüşü Carcangiu ve ark. (25) tarafından yüksek süt verim özelliğine sahip kültür ırkı keçiler ve bu yönde geliştirilmemiş olan bir yerli İtalyan keçi ırkı olan Sarda ırkında MTRN1A-RsaI polimorfizminin araştırıldığı çalışma desteklemektedir. Çünkü çalışma sonunda yüksek süt verimine sahip ırklarda sadece RR genotipi görülmüşken, süt verimi düşük ve sezonal östrus gösteren Sarda ırkında Rr genotipine de rastlanılmıştır. Türkiye’de yetiştirilen Kıl ve Halep keçilerinde MTRN1A-RsaI polimorfizminin araştırıldığı bu çalışmada da düşük olmak üzere Rr genotipi her iki ırkta da bulunmuştur. Ancak süt verimi yüksek olan Halep keçilerinde Rr genotip frekansı (%3,57), Kıl keçilerindeki frekanstan (%5,31) düşük bulunmuştur.

MTRN1A-RsaI polimorfizmi yönünden her iki ırkta da varyasyon devam etmektedir.

Dolayısıyla Türkiye yerli keçi ırklarının gerek yıl boyu östrus göstermeleri gerekse süt verimlerinin artırılması çalışmalarında MTRN1A-RsaI polimorfizminin kullanılma potansiyeli bulunmaktadır.

Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde karlılığı artırmanın bir diğer yolu da üreme periyodunu yıl boyuna yaymaktır. Sonuç olarak, bu çalışmada incelenen Kıl ve Halep

35

keçilerinde MTRN1A genindeki RsaI kesim bölgesi yönünden polimorfizmi devam etmektedir. İleride Türkiye yerli keçi ırklarında MTRN1A-RsaI polimorfizmi ile yıl boyu östrus gösterme ve kuzulama arasındaki ilişkinin araştırılacağı çalışmaların planlanması gereklidir. Türkiye’de keçi yetiştiriciliğinin kültürel yapısı ve Ülkemizdeki kırmızı et açığı göz önünde bulundurulursa, bu ve benzer çalışmaların verileri , Türkiye yerli keçi ve koyun ırklarında daha başarılı bir üreme programı yapılarak bu ırkların ıslahı amacıyla yapılacak çalışmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir.

Bu tez çalışmasında incelenen Kıl ve Halep keçilerinin mevsimsel poliöstrik ırklar olarak bilinmesine rağmen her iki ırkta da RR genotip frekansı oldukça yüksek bulunmuştur. Bu nedenle bu ırklarda MTRN1A-RsaI polimorfizmi ile östrus arasındaki ilişkilerin araştırıldığı çalışmalar planlanmalıdır.

6. KAYNAKLAR

1- Ağaoğlu ÖK, Saatçi M, Akyüz B, et al. Melatonin receptor 1A gene RsaI and inhibin alpha subunit gene HaeII polymorphisms in Honamli and Hair goat breeds reared in Western Mediterranean region of Turkey. Turk J Vet Anim Sci 2015; 39: 23-28 2- Tambasco DD, Paz CCP, Tambasco-Studart MD, et al. Candidate genes for growth

traits in beef cattle crosses Bos taurus x Bos indicus. J Anim Breed Genet 2003; 120:

51-56

3- Kovács K, Völgyi-Csík J, Zsolnai A, Györkös I, Fésüs L. Associations between the AluI polymorphism of growth hormone gene and production and reproduction traits in a Hungarian Holstein-Friesian bull dam population. Arch Tierz Dummerstorf

3- Kovács K, Völgyi-Csík J, Zsolnai A, Györkös I, Fésüs L. Associations between the AluI polymorphism of growth hormone gene and production and reproduction traits in a Hungarian Holstein-Friesian bull dam population. Arch Tierz Dummerstorf

Benzer Belgeler