• Sonuç bulunamadı

Tarihte Bazı Uygulamalar

Konuya ilişkin Batılı telakkinin aksine, Osmanlı döneminde gayrimüslimlerin din ve vicdan hürriyetlerinin devletin teminatı altında olduğunu gösteren en önemli delillerden birisi de mabetlerin tamiri konusunda yüzyıllar boyunca istikrarlı bir uygulamanın varlığıdır. İslâm hukukunun bu konudaki temel prensiplerine uygun olarak Osmanlı Devleti’nde kilise, manastır, sinagog (havra) ve benzeri mabetlere izin verildiği, bunların tamiri ve inşasında ise İslâm hukukunda öngörülen “kadim olma” ve “aslına fazla bir şey eklemeden tamir etme” prensiplerinin cari olduğu görülmektedir. Konulan kural ve belirtilen prosedüre uyulmaksızın yapılan veya tamir edilen kiliseler yıkılmıştır.126

Mabetlerin inşa ve tamirinde “anveten fetih” ve “sulhen fetih” gibi ölçülerin mabetlere bu yüzden yaklaşımın mihenk taşı olduğunu daha önce İbn Abidin ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin bu konuda mülahazalarını kritize ederken bahsetmiştik.

122 İbn Kayyim, Ahkâmu Ehli’z-Zimme, I, s. 162.

123 Maverdî, Ebi Hasan İbn Muhammed İbn Habib (ö.450), el-Ahkam’l-Sultaniyye ve’l-Velayatu’d-

Diniyye, (Thk: Ahmet Mübarek), Mektebetü Dari’-bni Kuteybe, Kuveyt 1409 /1989 s. 186.

124 Akman, “Kilise md.”, XXVI, s. 17.

125 Kenanoğlu, M.Macit, Osmanlıda Millet Sistemi, Klasik Yay., İstanbul 2007, s. 287. 126 Kenanoğlu, Osmanlıda Millet Sistemi, s.289.

1516 tarihli Bosna Sancağı Kanunnamesi’nde bu kriterlerin kullanıldığını görmekteyiz. Kanunnamede, kadimden kilise olmayan yerlerde yapılan yeni kiliseler yıktırılarak bu gibi kiliselerde, düşmana yardım ettiği belirtilen kişilerin cezalandırılması istenmiştir. Görüleceği üzere burada mabetlerin hukuki durumlarını tespitte uygulanan kriter, bunların kadim (eski) mi yoksa hadis (yeni) mi olduğudur. Kural olarak kilise kadimse, yerinde bırakılmakta ve tamirine izin verilmekte kadim değilse, yıktırılmakta ve izin verilmemektedir.127

Şâtibî, zeraiyi neticeleri ve getireceği zarar veya mefsedetleri itibarı ile üç çeşide ayırmıştır. Birincisi, mefsedete sebep olması kesin olandır. İkincisi nadiren mefsedete sebep olandır. Üçüncüsü çoğu zaman mefsedete sebep olan şeydir. Mesela; Harbiye silah satma gibi örnekler bu kapsama girer. 128

Dolaylı bir yoldan konuyu ele aldığımızda mefsedeti önleme açısından bazı mabetlerin işlevine dikkat etmek gerekmektedir. Bu tür mabetlerin işlevsiz hale getirilmesi, İslâm toplumunun zayıflamaması için zaruridir.

Eski olan kiliselerin tamiri esnasında önceki ölçülerine uymayan kiliselerin fazlalıklarının yıkıldığı, kilise hakkında verilen birçok hükümle sabittir. Dini kriterlerin siyasi mülahazalardan üstün tutulduğunu gösteren bir örnekte, kilisenin yıkılması halinde dedikodu çıkacağı yolunda sadrazamca ileri sürülen mütalaa üzerine padişah, çıkacak dedikodudan ziyade, kilisenin eski ise yıktırılmasının İslâm hukukuna aykırı olacağını ifade etmesidir. Mabetlere ilişkin dikkat çekici başka bir nokta gayrimüslimlere ait ibadet yerlerinin yüksek yerlerde olmasına ve Müslümanların Camii ve mescitlerinden daha yüksek bir seviyede bulunmasına izin verilmemiştir.129 Bu bağlamda Hac suresinde geçen “Artık kim Allah’ın şeairini ta’zim ederse şüphe yok ki

bu kalplerin takvasındandır” 130 ayetini Hac menasiki ile ilişkin olan yerlerin ta’zimine veya menasikle alakalı ritüellerin ta’zimi şeklinde tefsir eden Taberî ve İbn Kesir gibi tefsir âlimlerinin yanında131 bu minvalde Suat Yıldırım, bu ayetin açıklamalı mealini verirken şunları kaydeder; “Allah’ın şeari O’nun kendisine ibadete vesile olmak üzere haklarında saygı göstermeye, kulluk vazifelerini onlar vesilesiyle yapmaya insanları davet ettiği Kur’an, Kâbe, Peygamber, namaz, ezan, cami gibi eserlerdir. Bunlara gösterilen saygı da onlar hakkında gösterilen kusurda Allah’a karşı yapılmış olur. Onlar

127 Kenanoğlu, Osmanlıda Millet Sistemi, s. 289. 128

Zuhaylî, Vehbe, Usulu’l-fıkhi’l-İslâmî, Daru’l-fikr, Dimeşk 1406/1986, I, s. 875,876. 129 Kenanoğlu, Osmanlıda Millet Sistemi, s. 291.

130 Hac Suresi, 22/32.

30

mü’minlern varlıklarıyla öyle kaynaşmışlardır ki kalplerini kesip parçalamadıkça kendilerini ayırmazlar.132

Dolayısıyla toplumun dini değerlerini, şeair ve nişanelerin de teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Her dinin, kendine ait şeairleri öne çıkarması gayet doğal bir tutumdur.

Osmanlı devleti, gelişigüzel kilise yapımına karşı birtakım düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenleme ve bazı ölçütler olmadan kilise yapımına izin vermemiştir. Bu izni gösteren bir vesikada şu düzenlemelerden bahseder:

“Kilise inşa olunacak arsa yirmi sekiz seneden beri Gürcü, Ermeni Katolik rahip ve rahibelerin ikametlerine ve icrayi ayinleri mahsus elaniye ve karakaların ittisalinde olması ve söz konusu yerleşim yerinin ahalisinin ise mileli gayrimüslimeden bulunması cihetlerle kilise-i mezkûrun inşasında mahzur olmadığı bi’l-muhabere tarafından vuku bulunmuş ve uygun görülmüştür. Fakat kilisenin yüksekliği ve genişliği haddini aşmasının önüne geçilmesine dikkat edilsin.”133

Osmanlıda camilerin bitişiğinde yer alan arsaların gayrimüslimlere kiralanmaması, aksi takdirde namaz kılan cemaatin rahatsız edildiği ve bu gibi arsaların gayrimüslimlere satılmamasıyla ilgi tezkireleri görmek mümkündür.134

Konuyu tarihi açıdan ele aldığımız Osmanlı Devleti’nin mabetlere karşı tutumunda, bazen birtakım sebeplerden mabetlerin yıkılması şeklinde de tezahür ettiğini görmek mümkündür. Gayrimüslim mabetlerine uyguladıkları kriterler sonucunda, bazı kiliseler yıktırılmıştır. İhdas etme (muhdesat, yeni kilise yapılması) ve kiliselerde yapılan kavga ve gürültüden dolayı mescitlerde namaz kılmanın müşkil hale gelmesi gibi sebeplerin, Müslümanların, kiliselerin yıktırılması için yaptıkları başvurularda en fazla ileri sürdükleri sebepler olduğu görülmektedir. İddianın doğruluğu araştırıldıktan sonra iddianın vaki’ olması halinde muhdes (sonradan yapılan) kiliselerin yıkılması emredilmiş ve kendi ibadet yerlerinde seslerini yükseltmeleri, saz çalıp, şarap içmeleri yasaklanmıştır.135

Böyle bir anlayış İslam hukukundan doğan ve içselleştirilen bir hoşgörüyle Osmanlı devleti Hıristiyan nüfusunun ihtiyacını karşılamak üzere büyük kilisenin

132 Yıldırım, Suat, Kur’ân-ı Hâkimin Açıklamalı Meali, Işık Yay., İstanbul 2005, s. 447,448. 133

Ergin, Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediye, İBB Kültür işleri Daire Başkanlığı Yay., İstanbul 1995, VII, s. 4011.

134 Ergin, Mecelle-i Umur-ı Belediye, s. 4042,4043. 135 Kenanoğlu, Osmanlıda Millet sistemi, s.291.

camiye çevrilmesi haricinde diğerlerini serbest bırakmıştır. Bu bağlamda kiliselerin yıkımıyla ilgili verilen rakamların çok abartılı olduğu görülmektedir.136

İslâm devleti “Onlar dine gelmedikleri takdirde onları kendi hallerine bırakınız” anlayışını kendine kıstas edindiği gibi gayrimüslimlere birtakım kolaylıklar da sunmuştur.137