• Sonuç bulunamadı

3. MARDĐN VE MARDĐN EVĐ

3.2. Geleneksel Mardin Kentsel Dokusu

3.2.1. Tarihsel süreç ve geleneksel kent dokusu

Mardin’in özellikle Anadolu Selçukluların kollarından olan Artukoğullarına başkentlik yaptığı dönemde, (çeşitli gezginlerin anlatımlarından ve günümüze değin ulaşabilmiş dini ve sosyal içerikli yapılardan) önemli bir ekonomik gelişme içinde olduğunu anlıyoruz. Alioğlu kentin, o dönemde Antalya ve Alanya limanlarından gelen yolun, Sivas’tan Güneydoğu’ya ayrılarak Musul üzerinden Bağdat ve Basra’ya giden bir kolu üzerinde yer aldığını belirtir (Alioğlu, 2000). Diğer yandan Mardin’in, Urfa, Musul ve Halep gibi ticaretin yoğunlaştığı önemli kentsel merkezlere olan yakınlığı önemini artırmış olmalıdır. Kuzey Mezopotamya’da El Cezire olarak isimlendirilen bölge içinde olan Mardin, aynı zamanda Süryanilerin dinsel merkezleri olan Tur Abdin bölgesi içinde yer almıştır. Gerek, Tur Abdin’den geçen Đpek Yolu’nun güzergahı üzerinde yer alması ve gerekse önemli bir dinsel merkez olması Mardin’i ticari ve dinsel yaşam bakımdan önemli kılmıştır.

Alioğlu, Mardin’den söz eden ilk yazılı kaynağın IV. yüzyıla ait olduğunun altını çizer. “Đlk örneklerini bu yüzyılda gördüğümüz Hıristiyanlara ait dinsel yapılar,

Antakya’dan Mardin’e uzanan bir bölgede yaşadıkları bilinen Süryanilere aittir. Đlk Hıristiyan topluluklardan olması nedeniyle önemli bir yere sahip olan Süryanilerin, putperestliği terk eden Suriyeli Aramiler olduğu belirtilmektedir” (Alioğlu, 2000).

Süryanilerin patrikliği ilkin Antakya dini merkezine bağlı iken, Bizans ve Doğu kiliseleri arasındaki (Đsa’daki tanrısal ve beşeri prensiplerin birbirleri ile ilişkisi

Sıcaklık En Yüksek En Düşük Ortalama

Ocak 5.6 0.4 2.9 Şubat 6.9 1.0 3.9 Mart 11.1 4.2 7.6 Nisan 17.0 9.4 13.2 Mayıs 23.6 14.8 19.4 Haziran 30.3 19.9 25.5 Temmuz 34.8 24.3 29.8 Ağustos 34.4 24.3 29.4 Eylül 29.9 20.5 25.1 Ekim 22.6 14.3 18.2 Kasım 14.4 7.9 10.9 Aralık 7.8 2.6 5.1 Ortalama Değerler 19.9 12.0 15.9

konusundaki) görüş ayrılığından önce 969’da Malatya’da, sonra 1058’de Diyarbakır’da ve son olarak da 1293’den 1932’ye kadar Mardin Deyrülzaferan Manastırı’nda görev yapar.

Şekil 3.4 : Roma Đmparatorluğu sırasında Mezopotamya. (kaynak: Kaçar, 2006)

Çeşitli kaynaklar, Mardin’de Hıristiyanlık öncesinde ve 20.yüzyıla gelinceye değin Yahudilik ve Müslümanlığın yanı sıra, güneşe ve ateşe tapan Şemsilik ve şeytanı melek olarak gören Yezidilik gibi farklı inançların var olduğunu bize aktarmaktadır (Bilge, 2001). IV. Yüzyılda kurulan ve Süryanilerin dinsel merkezi konumundaki Deyrülzaferan manastırının bodrum katında Şemsilere ait olduğu düşünülen bir tapınak bulunmuştur.

Resim 3.2 : 19.Yüzyılda Mardin (kaynak: Noyan, 2005)

M.Ö.3000’lerden M.Ö.311 tarihinde Roma’nın egemenliğine girinceye değin bölgeye hakim olan birçok uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan Mardin kentinden o döneme ait günümüze kadar gelebilen bir mimari eser veya kentteki yapıları betimleyen bir

belge ulaşmamıştır. Bu tarihten sonraki tarihsel süreçte Mardin kenti, M.S.640 yılından başlayarak Müslümanların, 1105-1409 yılları arasında başkent olarak Artukluların ve son olarak 1517’den Cumhuriyetin kuruluşuna değin Osmanlı egemenliğine girmiştir. Tarihte birçok çatışma ve yıkıma uğrayan Mardin’den IV. yüzyıldan başlayarak 18. ve 19. yüzyılda sayıca daha fazla olmak üzere Hıristiyanlara ait birçok kilise ve manastır günümüze gelebilmiştir.

Artuklu dönemi öncesinde kentin fiziki yapısıyla ilgili olarak “kalabalık büyük çarşıları olan ve tepe üzerinde büyük bir kent” şeklinde, 8.-9. yüzyıllarda yaşamış bazı Arap tarihçi, coğrafyacı ve gezginlerin aktardığı bilgiler var ise de bu yapıların biçimsel özellikleri gibi niteliklerine ilişkin ayrıntılı bir fikir sahibi değiliz (Alioğlu, 2000).

Kentin gelişimi ile ilgili olarak bazı bilgilerin olduğu son 1000 senelik dönem içersinde, Mardin en görkemli günlerini¹º Artuklu döneminde yaşamıştır. Yaklaşık 300 yıllık bir dönem içinde birçoğu günümüze kadar ulaşabilen sayısız medrese, cami, külliye ve hamam gibi dini ve sosyal içerikli yapı yapılmıştır.

1229’da ölen Arap coğrafyacı Yakut el-Hamevi XII ve XIV. Yüzyıl arasındaki dönemde Mardin hakkında detaylandırılmış önemli bilgileri vermektedir. Yakut el- Hamevi , “Mardin’in Duneysir, Dara ve Nusaybin düzlüklerine hakim bir tepe

üzerinde kurulmuş olduğunu, kalenin karşısında, çok sayıda çarşı, han, medrese, ribat¹¹ ve hankahı içinde barındıran bir şehristan (rabaz¹²) bulunduğunu” bize aktarır

(Acar, 2006). Đlk kez kentteki sivil mimari hakkında bilgiler edindiğimiz Yakut bize, sarnıçlı olan evlerin yamaçta birbiri üzerine inşa edilmeleri nedeniyle merdiven gibi göründüğü bilgisini verir. XIV. ve IV. Yüzyıllarda Mardin’e gelen Đbn Şaddat ve Barbora gibi ziyaretçiler kenti yapı grupları ile detaylı olarak tanımlayarak kent dokusu hakkında bilgi verirler.

10-Artuklular devrinde iktisadî ve sosyal hayatın ileri bir derecede olduğunu gösteren ve aynı zamanda buna temel teşkil eden sebeplerden biri de Artuklu idarecilerinin iktisadî ve sosyal politikalarıdır. Vergilerin düşürülmesi, para politikaları, ticarî ve sosyal amaçlı imar faaliyetleri, üretimi arttırmaya yönelik tedbirler gibi siyasî ve sosyal huzur ve güveni sağlamaya yönelik politikalar. Bu iktisadî ve sosyal refahın temelinde Artuklu hükümdarlarının geniş bir dinî hoşgörüye sahip olmaları ve bunu bir devlet politikası haline getirmeleri de yatmaktadır. Artuklu şehirlerdeki canlılık da iktisadî ve sosyal hayatın oldukça ileri bir seviyede olduğunu göstermektedir. Đbn Cubeyr başta olmak üzere birçok kaynak Mardin ve Duneyser (Koçhisar)'in çarşılarının yük ve erzaklarla dolu olduğunu ve ticaret için gerekli olan buradaki fınduklar (hanlar), hamamlar ve çarşılara muhtelif memleketlerden insanların geldiğini ve canlı bir ticaret merkezi olduğunu nakletmektedir. Ayrıca Mardin ve Duneyser,'de darphaneler bulunuyordu ve başlıca paralar buralarda imal ediliyordu (Gül, 2006)

11- Ribat: Đslam devletlerinin kara ve deniz sınırlarındaki, önemli noktalarda bulunan sınır karakolu

niteliğinde müstahkem yapılar.

Alioğlu, geleneksel kent mekanını biçimlendiren imar eylemlerine Artukluların yeni yorumlar getirdiğine dikkat çekmektedir; “daha önce Anadolu’da göremediğimiz

külliye ve hamam gibi yapı türlerinde ilk olabilecek örnekler, bu dönem içinde Mardin’de Artuklular tarafından yapılmıştır “(Alioğlu, 2000).

Osmanlı döneminde ise daha çok cami ve hamam gibi sosyal içerikli yapıların Artuklu dönemindeki biçimlenme ve yapım geleneği bakımdan bir önceki dönemin tekrarı şeklinde sürdürüldüğü gözlenir. XVI. Yüzyılda Osmanlı kendi içinde mimari bakımdan klasik dönemi yaşarken, Mardin’de aynı dönemde yapılan dini ve sosyal içerikli yapıların Artuklunun özgün karakterini devam ettirdikleri gözlenir. XIX. yüzyılda Mardin’de çağın gerektirdiği askeri, yönetim ve eğitim yapıların kentte görülmesi sonucu, az sayıdaki konut yapılarının o dönemde Batı etkisindeki Osmanlı mimarlığından biçimsel anlamda etkilendiği görülür (Alioğlu, 2000)