• Sonuç bulunamadı

Tarihsel Süreç Ġçerisinde Doğal TaĢların Kullanımı

5. PEYZAJ DÜZENLEMELERĠNDE DOĞAL TAġLARIN KULLANIM

5.1 Tarihsel Süreç Ġçerisinde Doğal TaĢların Kullanımı

Bazen strüktür elemanı, bazen örtü malzemesi, bazen de kaplama görevini üstlenen doğal taĢ; tapınaklarda „‟Tanrılara adanmıĢlığın‟‟, Dünya‟nın yedi harikasından biri olan piramitlerde „‟Ölümsüzlüğün‟‟, Tac Mahal‟de „‟Sevginin‟‟, Selimiye Camii‟nde „‟ĠhtiĢam ve Yüceliğin‟‟, Çin Seddi‟nde „‟Korkunun‟‟ dili olmuĢtur (Türkmen, 2003).

„‟Uygarlıkların BeĢiği‟‟ diye bilinen Anadolu‟da, yerleĢik uygarlıkların yaĢadığı serüvenin en önemli ve en güvenilir tanıkları taĢlardır. Bu topraklar üzerinde binlerce yıl insan hünerlerinin sergilendiği sayısız eserler verilmiĢtir. Bu eserlerin çoğunda geçmiĢin geleceğe taĢınacağı en güvenilir malzeme olarak „‟Doğal TaĢ‟‟ seçilmiĢtir. Doğal taĢlar, kimi zaman yontulup, korunma ve avlanma amaçlı kullanılmıĢ, kimi zaman içine girip barınılmıĢ ve bazen de inançları doğrultusunda tanrılaĢtırılıp tapınılmıĢtır. Günümüzde kısmen de olsa ayakta kalan ve bizleri hayran bırakan birçok yapıda, estetikle sanatın, serüvenlerle bütünleĢtiği tarihin en önemli sessiz tanıkları yine görkemli ve soylu taĢlar olmuĢtur. Antik kentler, anıtlar, heykeller bu açıdan değerlendirildiğinde doğal taĢlar; insanoğlunun varoluĢundan bugüne kadar geçen bütün dönemlerin yazılı ve görsel belgeleridir. M.Ö. 3500 yıllarında yazılan ilkyazılar Akatlar, Elamlılar, Babiller, Asurlar, Hititler ve Urartu‟lar tarafından taĢ tabletler üzerine iĢlenmiĢtir. Bu yıllardaki eski Mısır firavunlarının mezar duvarlarına firavunların „‟Tanrı‟‟ oldukları yazılmıĢtır.

Ġnsanlığın uygarlık aĢamalarının tamamlanmasında taĢın etkin kullanımı o çağların isimlendirilmelerinde önemli rol oynamıĢtır. Litos eski yunancada taĢ anlamına gelir, litik eki de bu sözcükten üretilmiĢtir. Uygarlık aĢamalarını simgeleyen paleolitik, mezolitik, neolitik, kalkolitik çağların isimleri de buradan gelmektedir. Paleolitik çağda taĢ; insanların içinde barındığı mağaralar olarak yer almıĢtır. Bununla birlikte

insanlar avcılık yapmak ve hayvanlardan korunabilmek için taĢtan araçlar üretmiĢlerdir. Mağaralar terkedildikten sonra baĢlayan barınak inĢaatı süreci, taĢı bir yapı malzemesi durumuna getirmiĢtir. Mezolitik ve neolitik çağlarda önceleri toplama taĢlardan yararlanılmıĢ, bunları çamurla bağlayarak duvarlar örülmüĢtür. Daha sonraki dönemlerde bu taĢlar iĢlenerek ĢekillendirilmiĢ daha estetik duvarlar inĢa edilmiĢtir.

Historik bir topluluk olan ve günümüzden 2600-2800 yıl önce varlıklarını sürdüren Urartuların inĢaat mühendisliği ve doğal taĢ ustalığı alanında çok baĢarılı eserleri vardır. Mühendis ve mimar olan Kral Menua‟nın hala kullanılan 51 km uzunluğundaki taĢ „‟ġamran Kanalı‟‟, Eren Dağı arkasındaki taĢtan oyma „‟KeĢiĢ Göleti‟‟, Van gölü kıyısındaki „‟Sarduri Dalgakıranı‟‟ muhteĢem eserlerdir. Dalgakıran ve burcun taĢları Edremit‟ten getirilen 3 x1 x 1.2 m boyutunda yontulmuĢ prizmalardır. ÇavuĢtepe Kalesi‟nde yontma taĢla örülen duvarın yüksekliği 5 m'dir. Bu duvarlarda harç yoktur. Stabilite taĢların ağırlıkları ile sağlanmıĢtır. Daha eski yıllarda (günümüzden yaklaĢık 4600 yıl önce) Mısırlıların 2-2.5 ton ağırlıklı taĢlarla inĢa ettikleri bazı piramitlerinde de harç yoktur; taĢlar o kadar iyi yontulmuĢtur ki harca gerek de kalmamıĢtır (Akman, 2003). Urartularla baĢlayan taĢ iĢleme tekniği bütün medeniyetler boyunca devam etmiĢ ve her medeniyet mermer ve diğer doğal taĢları Ģehir, tiyatro, yol, hamam, kütüphane, ibadethane, çeĢme, kervansaray vb. yapılarda kullanmıĢtır (Çetin, 2003).

Medeniyetin beĢiği kabul edilen Anadolu'da mermerciliğin ilk örnekleri ortaya çıkmıĢ, özellikle Helenistik ve Roma Ġmparatorluğu dönemlerinde doğal taĢ kullanımı altın çağını yaĢamıĢtır. M.Ö. 1600 yıllarında Hititlerle Yasemek'de (Gaziantep ) baĢlayan sanatsal anlamla ilk mermercilik Arkaik Dönem'de (MÖ 1050- 470 ) Efes'te Helenistik Dönem'de (MÖ 300-30) Bergama'da ve Roma Dönemi'nde (MÖ 30- MS 395) Aphrodisias'da kurulan mermercilik okulları ile Anadolu'da büyük geliĢim göstermiĢtir (Akman, 2003).

Helenistik Çağı izleyen Roma Ġmparatorluğu Dönemi‟nde de beyaz ve renkli mermerlerle yapılan tapınak ve heykellere gösterilen ilgi eksilmeden sürmüĢtür. Marmara adası (Prokonnesos), Afyon – Ġscehisar (Dokimeion), ġuhud (Synnada), Seferhisar (Teos), Babadağı (Salbakos), Ġzmir – Belevi, Bilecik ve Ġznik ocaklarından özel taĢ kesme yöntemleri ile çıkarılan mermerlerle sadece yöresel değil, denizaĢırı taĢımalarla Roma Ġmparatorluğu‟nun çeĢitli kentlerinde de yaygın

doğal taĢ kullanımı sağlanmıĢtır (Yüzer vd., 2008). Doğal taĢ kullanımı tarihi bir süreç ile Mısır tapınakları, Yunan akropolleri, Roma devrine ait amfi-tiyatrolar, orta çağın Ģatoları, Gotik tarzı katedraller, Rönesans‟a ait eserler, Selçuklu ve Osmanlı devrinin saray, hamam, cami ve çeĢmelerinden modern çağda tren istasyonları, havaalanları, yönetim binaları, alıĢveriĢ merkezleri ve konutlara yaygınlaĢmıĢtır (Çetin, 2003).

Bizans döneminden, Osmanlı dönemine geçiĢ sırasında ortaya çıkan Anadolu Beylikleri‟nde yapı malzemesi olarak daha çok yöresel olanaklardan yararlanılmıĢtır. Konya‟yı baĢkent yapan Selçuklu Türkleri, Bizanstan boĢalan Anadolu‟da kendilerine özgü mimari teknikle eserler oluĢturmuĢlardır. Anadolu Selçukluları‟nda eserlerde mermer, daha önceki dönemlere oranla, öne çıkan bir malzeme olarak görülmemektedir. Bu dönemde yapılan kervansaray, köprü, medrese, camii ve türbelerde daha çok, kolay yontulup Ģekil verilebilen ve Anadolu‟da bol bulunan volkanik kökenli tüfler ve yumuĢak kalkerler kullanılmıĢtır. Bazı yapılarda daha sert, andezit ve bazalt gibi taĢlar tuğla ile birlikte kullanılmıĢtır. Sayılan bu malzemeler ile oluĢturulan en ünlü örnekler arasında Sivas Gök Medrese, Konya Aleaddin Camii, Kayseri Ulu Cami sayılabilir (Yüzer vd., 2008).

Osmanlı Devleti‟nin klasik çağ Türk mimarlığının sembolü olarak bilinen eserleri, Mimar Koca Sinan‟ın imzasını taĢımaktadır. Onun döneminde yapılan cami, medrese, türbe, saray, köprü, su kemerleri vb. eserlerin oluĢturulmasında kullanılan mimari üslup ve yöntem izleyenler için daha sonra bir „‟ekol‟‟ olarak benimsenmiĢtir. Tasarımını 80 yaĢındayken yaptığı ve 1574 yılında tamamlanan Edirne Selimiye Camii‟nin Mimar Sinan eserleri arasında ayrı bir yeri ve önemi vardır (Yüzer vd., 2008).

5.2 Doğal TaĢların Kullanıldığı Peyzaj Tasarımlarında Dikkat Edilmesi