• Sonuç bulunamadı

3.1. Tacikistan Hakkında Genel Bilgilendirme

3.1.1. Tarih ve Medeniyet

M.Ö. ilk binyılın yarısında, modern Tacik’lerin ataları, Bakhtari'liler ve Soğd'lular, Orta Asya'nın en eski devletleri olan Bakhtar ve Sughd'un kurucuları ve ana nüfusu idiler. M.Ö. 6. yüzyılda Kral Büyük Kuruş, Bakhtar ve Sughd'u fethetti ve bu devletler Pers Ahameniş devletinin bir parçası olmuştur. Daha sonra ise, M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender devletinin bir parçası olmuştur. MÖ 2. yüzyılın ortalarında ise, Bakhtari'liler ve Soğd'luların kurtuluş mücadelesinin bir sonucu olarak, Bakhtar ve Sughd’daki, Yunan- Makedon yönetimi devrilmiştir. Takhariler, Massaget ve Sakai

kabileleriyle birlikte Bakhtar'a gelmişler ve ülkenin kurtuluşunda ve siyasi yaşamında önemli bir rol oynamışlar. Bu nedenle, 4. yüzyılından itibaren Bakhtar, Takharistan olarak adlandırılmıştır. Takhariler, gelişmekte olan Tacik ulusunun önemli bir bileşenidir. Daha sonra Takharistan, Orta Asya, bugünkü Afganistan ve Kuzey Hindistan ile birlikte, Kuşan hanedanının liderliğindeki Kuşani büyük devletin bir parçası olmuştur. Bu dönem ekonomik ve kültürel büyümenin, Doğu Avrupa, Roma ve Çin ile ilişkilerin geliştiği bir dönemdir. Dolayısıyla, Kuşani döneminin arkeolojik anıtları Orta Asya, Yunan ve Hint sanatının birleşimini yansıtmaktadır (www.traveltajikistan.tj, 2020).

Tarihi açıdan baktığımızda Tacik kelimesi 10. yüzyılda Samaniler döneminde ortaya çıkmıştır. Tacik’lerin en büyük devleti ise Samaniler devletidir. Kelime ile ilgili birçok görüş vardır. Örneğin, Jean Paul Roux, Tacik kelimesinin anlamını "Orta Asya" kitabında böyle açıklamıştır: Tacik, Arapça’nın “taç” kelimesinden alınmıştır ve anlamı da “taç sahibi olan millettir”. İlk olarak Çinliler ve daha sonra ise İranlılar, Arapları bu isimle çağırmışlardır. Ama 10. yüzyılda anlamı değişiyor ve Tacik kelimesi Arap olmayan Müslümanları tanımak için kullanılmaya başlar. Türkler ise İslamiyet’i kabul eden İranlıları tanımak için bu ismi kullanmışlar. Bugün ise kelimenin anlamı daha genişlemiş, Orta Asya’da Farsça dilini konuşanları: Tacikistan, Afganistan ve Özbekistan’da yaşayan İran asıllıları tanımlamak için kullanılmaktadır (Roux, 2014, s. 233).

Bölgede Sasaniler, Saffariler, Tahiriler vs. gibi fars devletlerle birlikte, 819 yılında Samaniler devleti kurulmuştur. Samaniler devleti (Farsça: 819-999 ;نايناماس) ilk bağımsız Tacik devletidir. Samani hanedanın hükümeti 819'dan 999'a kadar sürmüştür. Hanedanlığın kurucusu Somonkhudot'tur. Devletin adı iktidar hanedanının adı olan Samaniler’den türemiştir. Samaniler devleti bugünkü Tacikistan, Özbekistan, Afganistan ve kısmen de Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve İran topraklarını içermiştir. Başkenti Buhara ve Semarkant olmuştur. (Gafurov, 2008, s. 334).

Bağımsız Tacik devleti’nin kurucusu İsmail ibn Ahmad Samani'dir. 892 yılına kadar Samani emirliği Arap Halifeliği egemenliğindeydi. Fakat, İsmail Araplara karşı

çıkıp, Amr ibn Leis Saffari'nin yenilgisinden sonra, 900. yılında Horasan ve Maveraunnehir'i birleştirmiştir. Böylece İsmaili Somoni, Aryanların tarihi topraklarını merkezi bir devlet haline getirmiştir (Hotamov, Dovudi , Muloconov, & İsomatov, 2011, s. 93-97).

Fars ve Tacik edebiyatının baş kurucusu Ebu Abdullah Rudaki, "Şahname"nin yazarı Abulkosim Firdavsi, ünlü oryantal bilim adamları Ebu Ali ibn Sina, Zakaria Razi, Jaihani, Balami ve diğerleri, kendi eserlerini bu devletin egemenliği zamanında kaleme almışlardır. Bilim, sanat ve el sanatları bu dönemde gelişmiş ve Farsça yazılı edebiyat bu dönemde zirveye ulaşmıştır. (Hotamov & Sadiev, 2010, s. 6-8).

999'da merkezi hükümetin zayıflaması ve ordunun ihaneti (özellikle ordunun Fars olmayan kısmı) nedeniyle, Samaniler devleti Karahanlı devleti tarafından işgal edilmiştir (Gafurov, 2008). Daha sonra tarihte, Taciklerin yaşadığı topraklar, Gazneliler, Karahanlılar, Guriler, Karacalar, Timuriler ve Moğollar gibi Orta Asya devletlerinin bir parçası olmuştur.

Orta Asya’nın son yüzyıl tarihine bakıldığında, 1917-1920 yıllarında Rus Ordusu Buhara'yı işgal ederek, Emir'i devirmiş ve 1920'de Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti kurulmuştur. 1924 yılında ise, Özbek Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak Tacikistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur (www.traveltajikistan.tj, 2020).

1929'da Tacikistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Özbekistan'dan ayrılmış ve Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak yeniden kurulmuştur. Dolayısı ile önemli siyasi ve kültürel merkezleri olan Buhara ve Semerkant, Özbekistan sınırında kalmış ve Taciklere verilmemiştir. Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinde de diğer Sovyet ülkeler gibi komünist ideoloji hâkim olmuş ve İslam ve müslümanlara zulmedilmiştir. Ancak, nüfusun bir kısmı Sovyet sistemini redetmiş ve Sovyet Hükümetine karşı savaşmıştır (1921-1924 İç Savaşı). Ama hedeflerine ulaşamamışlar ve anavatanlarını terk etmiştiler (Nabieva & Zikriyoev, 2006).

Tacikler İslam’a ve kendi dil ve kültürüne çok bağlı bir millettir. Bunun örneği yukarıda bahsedildiği gibi 1921-1924 yılları arasında Sovyet Hükümetine karşı savaş olabilir, ki savaşın en büyük nedeni İslam’ı korumak olmuştur. Diğer örneği ise, 1989 yılında Orta Asya'da ulusal bir devlet dili statüsü verme fikrini ortaya çıkartan ve uygulamaya koyan ilk millet Taciklerdir (Şukurov & Şukurov, 2001, s. 196-200).

Diğer Sovyet ülkeleri gibi, Tacikistan 9 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan etmiş ve Tacikistan Cumhuriyeti olarak dünya siyasi haritasında yeni ülke olarak yerini almıştır. Sovyetler Birliği'nin çöküşünün bir sonucu olarak, her cumhuriyet küçük bağımsız bir devlet haline gelmiş ve bu devletlerin bazılarında bağımsızlık kan dökülmeden sağlanmıştır. Ancak, Tacikistan'daki durum çok farklı olmuştur. Bazı dış ve iç güçler, ülkedeki olumsuz ekonomik ve siyasi durumu kulanarak, komünistlere ve ülke liderlerine karşı hareketleri başlatmışlar. İç güçler, demokratik bir düzen kurma sloganını benimseyerek, ülkede dar görüşlülük, milliyetçilik ve bölgeselcilik hareketleri başlatmışlar. Bunların sonucunda, Tacikistan'da tarihte benzeri görülmemiş anlamsız bir kardeş katliamı savaşı başlamıştır. Tacikistan'daki siyasi ve ekonomik durum kötüleşmiş ve ülke derin bir krize girmiştir. Binlerce insan yurt dışına kaçmak zorunda kalmış ve hükümet durumu kontrol altına alamamıştır (Kosimoviç, 2009, s. 6).

Böylece diğer eski SSCB ülkelerinde bağımsızlık kutlanırken, bağımsızlığına yeni kazanan, Tacikistan yeni tarihi zorluklarla karşılaşmıştır. Sovyet döneminden miras kalan çelişkiler ve uygar Tacik ulusunun bağımsızlığına düşmanların müdahalesi, halkı iç savaşa sürüklenmiştir. Özellikle, Mayıs-Kasım 1992 olayları, Tacikistan'ın egemenliğinin temellerini zayıflatmış, ülkeyi bölmüş ve neredeyse devletin ortadan kaybolma eşiğine getirmiştir.

1991'de bağımsızlığını kazanan Tacikistan, 1997 yılına kadar bir iç savaşa tanık olmuştur. İç savaşın en büyük nedenleri: sanayi işletmelerinde eşit olmayan dağılımı (çoğunlukla Tacikistan'ın kuzey ve orta bölgelerinde), Tacikistan'ın liderliğinde "kuzey" temsilcilerinin ağırlıklı olması, nüfus içinde etnik ve bölgesel düşüncenin baskınlığı (ülke bölgeleri arasındaki sınırlı sosyo-ekonomik ve kültürel

bağlar nedeniyle), çeşitli İslam düşünceleri’nin yayılması, İslam dini liderlerinin nüfus içinde artan etkisi, fakir nüfusun artışı, ‘İslami’ ve ‘Laik- Demokrasi’ ülke kurmak isteyen iki grup arasında ortaya çıkan çatışmalar gibi sebepler olmuştur. Savaştan kaynaklanan ekonomik zarar 10 milyar dolardan fazla olduğu tahmin edilmektedir (Nabieva & Zikriyoev, 2006).

Sonunda 27 Haziran 1997 yılında, 8 tur müzakereler sonrasında (1994-1997), Moskova'da, Tacikistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Emomali Rahmon ve Tacik muhalefet lideri Said Abdullo Nuri arasında, "Tacikler Arası Genel Barış Anlaşması" imzalanmış ve ülkedeki iç savaş sona ermiştir (Kosimoviç, 2009, s. 9-10).

Daha sonra, Tacikistan Hükümeti Tacikistan'daki siyasi ve ekonomik durumu iyileştirmek ve ülkeyi derin bir krizden çıkarmak için, üç hedefi takip eden ekonomik reform programını başlatmış: Gıda bağımsızlığı, enerji güvenliği ve ulaşım. Bu aynı zamanda ülkenin stratejik hedefleri olarak sayılmaktadır.

Tacikistan, bağımsızlıktan ve iç savaştan sonra ‘durumu dengelemek ve devletin temellerini güçlendirmek’ ilk aşama ardından, “Açık Kapı Politikası” ilan ederek dünyanın tüm ülkelerine kapılarını açmıştır. Açık Kapı Politikasının amacı Tacikistan'ı dünyaya tanıtma ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekme vasıtasıyla ülkeyi yeniden inşa etmektir. Tacikistan bu politikayı bugün de başarıyla devam ettirmektedir. Bugün böyle çok yönlü bir ilişkinin etkisi, ülkenin birçok farklı alanında görülmektedir. Bu politika sayesinde ülke uluslararası arenadaki statüsünü ve prestijini güçlendirerek, aynı zamanda kendi diplomatik yaklaşımını bulmuştur (Halimov, 2014, s. 135)

Bağımsızlık kazandıktan sonra Tacikistan kendi Anayasasını, dilini, milli marşını, bayrak ve sembollerini benimsemiştir.

6 Kasım 1994 yılında yürürlüğe giren Tacikistan Anayasası’nın 1. Maddesine göre: «Tacikistan Cumhuriyeti egemen, demokratik, yasaya dayalı, laik ve üniter bir devlettir» (Tacikistan Cumhuriyeti Anayasası , 2016).

Tacikistan Cumhuriyeti'nin kurulması, Tacik halkının bağımsız ülkeye sahip olmasına ve kendi topraklarında medeniyet, kültür ve Fars-Tacik dilinin yeniden canlanmasına neden olmuştur. Bunun örneğini Tacikistan Cumhuriyeti Anayasası’nın 2.maddeside görebiliriz. Anayasa’nın 2.maddesine göre: “Tacikistan'ın resmi dili Tacikçedir’’ (Tacikistan Cumhuriyeti Anayasası , 2016).

Devlet bağımsızlığının kazanılması, Tacikistan'a dış politikasını bağımsız olarak yürütme, ülkelerarası ilişkilerin yönlerini ve önceliklerini belirleme gibi fırsatları vermiştir. Bağımsız Tacikistan’da kısa bir tarihsel döneminde, ülkeyi egemen bir devlet olarak korumak için büyük işler yapılmıştır. Her devletin gerçek bağımsızlığının koşullarından biri, dünya toplumu tarafından tanınmasıdır. Gerçek bağımsızlığa ulaştıktan sonra, Tacikistan Cumhuriyeti, uluslararası arenada önemli bir rol oynayan yetkili devletler tarafından tanınmıştır. Tacikistan’ın dünyanın dört bir yanındaki ülkelerle resmi olarak tanınması süreci 1992'de başlamıştır (Alieva, 2017, s. 121).

Bağımsızlık kazandıktan sonra Tacikistan dünya topluluğunun tam üyesi oldu ve bugün Tacikistan 151 ülke tarafından resmen tanınmıştır ki bunlardan 126 ülkesi ile diplomatik ilişkiler kurmuştur. Tacikistan Cumhuriyeti, uluslararası kuruluşlar, bölgesel ve uluslararası finansal kuruluşlar da dahil olmak üzere 51 kuruluşun aktif bir üyesidir (www.mfa.tj, 2020). Ayrıca, Tacikistan'da 44 ülkenin daimi büyükelçilikleri veya yarı zamanlı büyükelçilikleri faaliyet göstermektedir (Alieva, 2017, s. 121).