• Sonuç bulunamadı

TARİHSEL GELİŞİM VE GENEL AÇIKLAMALAR:

B) Ceza Davasında Davacı Suçun Faili, Yetkili-Görevli Mahkeme, Kavuşturma Usulü:

I. TARİHSEL GELİŞİM VE GENEL AÇIKLAMALAR:

Dünyanın tarihsel süreci içerisinde insanoğlunun varolduğu bütün zaman dilimlerinde ister ilkel ister modern anlamda olsun sosyal, kültürel, ekonomik ve günlük yaşam ihtiyaçları itibariyle üretimi ve dolayısıyla üretilen şeylerin aidiyeti kavramı daima var olmuştur. Marka da tarihi eski dönemlere dayanan ve halen varlığını sürdüren ticari alanda yaşayan fiili bir olgudur.

Marka hakkı tarihi diğer fikri mülkiyet türlerinden daha geriye gitmektedir.

Arkeologların bulduğu M.Ö. 5000 yıllarına taş devrine ait topraktan yapılmış mutfak eşyalarının üzerlerine işaretler ( markalar ) yapıldığı görülmüştür. Ancak bu ilkel markalar üretenini değil de daha çok eşyanın sahibini belirlemekte kullanılmıştır.

M.Ö. 3200 yıllarına ait eski Mısır kral mezarlarından çıkarılan topraktan yapılmış pişirilmiş gereçler üzerinde bulunan markalar üretim kaynağını belirliyordu. Bundan amaç kusurlu üretilmiş ürünlerin üretenini tespit edip cezalandırmaktı. M.Ö. 3000 yıllarında ise Mezopotamya’da Sümer kentlerinde ürünlerin üreticisini ve pazarlayanını gösteren silindir şeklinde mühürler kullanılmaktaydı. Ancak günlük yaşantının her alanında markaları kullanan bir ekonominin mevcudiyeti M.Ö. 500 ve M.S. 500 döneme Roma uygarlığına rastlamaktadır. Bu dönemde çoğunluğu çömlekten yapılmış gereç ve ürünlerde uygulanmış 6000 farklı marka tespit edilmiştir. Bu markalar genelde resim, hayvan, arı, aslan, kalp gibi şekilleri kapsamaktaydı.90

Markanın kökeninde aile, kent, semt, beylik, ve krallık logoları ile bayrakların bulunduğu şüphesizdir. Avrupa bu tür sembolleri ortaçağdan beri

90 Camcı sf. 2.

kullanmaktadır. Ancak bunlar ticaret değil mülkiyet markalarıdır. Halbuki modern anlamı da markayı mal ticareti ile bağlantılandırmak şarttır. Avrupa da özellikle Fransa, Almanya, İsviçre ve İtalya’daki loncaların markanın oluşmasındaki ağırlıklı rolleri ortaya çıkar. Aynı loncaya mensup esnafın ve tüccarın mallarının aynı sembolle diğerlerinden ayrılması markayı ticaret alemine taşımıştır. Bir süre sonra loncalar arası rekabet yerini toplum menfaatine bırakmış ve hangi ticaret malının hangi loncaya ait olduğunu belirleyebilmek amacıyla marka kullanma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Ancak Fransız ihtilalinin bütün imtiyazlara bu arada lonca imtiyazlarına son vermesi marka kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırmakla birlikte markanın gerek ayırt edici gerek köken gösterici işlevi91 nedeniyle her tacir bireysel olarak istediği işareti marka olarak kullanmaya başlamıştır. Bu durum karışıklığa yol açtığında ise “Fransa da 1824 te mamul eşya üzerine konan adlar 1857 de fabrika ve ticaret markaları kanunları kabul edilmiştir.92

Endüstri devrimi sonrası 1800-1820 yılları arası sürede önceki 700 yılda yapılandan fazla yenilik gerçekleşmiştir. Endüstri devrimi öncesi tacir veya tacir gruplarının ürünlerini diğerlerinden ayırt eden markaları mevcut idi. Ancak marka ve unvanların haksız şekilde taklit edilmelerine karşı korunma isteklerinin artışı demir yollarının ve fabrika üretiminin artışına bağlı olarak ortaya çıkan ticaret devrimini sonucu meydana gelmiştir. Avrupa, İngiltere ve ABD’de marka hukukunun kanunlarla korunması 19. yy. da başlamıştır93. Örneğin ABD’de markalara ilişkin ilk federal kanun 1870 yılında çıkartılmıştır.

90 lı yılların başına kadar Avrupa da marka hukuku konusunda çok önemli bir değişiklik olmamış ve genelde 19. yy içinde kabul edilmiş kanunların uygulanmasına devam edilmiştir. Örneğin Almanya da markalar hakkındaki 1874 tarihli kanun 1994 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. İsviçre de ise 1890 tarihli kanun Nisan 1993 e kadar uygulanmıştır94.

Markanın ve tasarımın uygulandıkları mal ve hizmetlerin kolayca sınır aşma olgusu, korunmanın sınırlara takılıp kalmaması gereğini ortaya çıkarmıştır.

Oysa ülkesellik ilkesi korumayı sınırlar içine hapsetmektedir. Bir taraftan korumanın

91 Tekinalp sf. 327.

92 Camcı sf. 2.

93 Tekinalp sf. 327.

94 Arkan sf. 2.

ulusal sınırları geçebilmesini sağlamak diğer taraftan tescili merkezileştirmek ve kavramları uyumlulaştırmak çabaları fikri mülkiyet alanın bir uluslararası sözleşmeler hukuku alanı olması sonucunu doğurmuştur95. Bu anlamda sınai mülkiyetin korunmasına ilişkin ilk sözleşme 20.03.1883 te Paris’te 11 ülke arasında imzalanmıştır. Markalar da bu sözleşme kapsamındadır. Paris Konvansiyonu ile üye devletler sınai mülkiyetin korunması hususunda bir birlik oluşturmuşlardır. (11.

madde) Birliğe dahil devlet vatandaşları diğer bir taraf devlette ikametgahı yada müessesesi bulunmasa dahi sınai mülkiyet konusunda o devletin kendi vatandaşlarına tanıdığı haklardan yararlanma olanağına sahiptir. (2. madde) Birlik devletlerinin birinde usulüne uygun şekilde marka başvurusunda bulunan kişi diğer devletler bakımından da tevdi konusunda altı ay içinde rüçhan hakkından yararlanır96. Bu önceliklerden yararlanabilmek için üye ülkelerin hepsine ayrı ayrı başvuru zorunluluğu vardır.

Markalar alanında Paris Sözleşmesi’nden sonra en önemli sözleşme 14 Nisan 1891 tarihinde Madrid’de imzalanan markaların uluslararası tesciline ilişkin sözleşmedir. Sözleşme Cenevre’deki büroya ( WİPO ) yapılan tescil başvurusunu diğer üye ülkelerde yapılmış başvuru olarak kabul etmekte başvuru yönünden korumayı sağlamaktadır97. Madrid İtilafnamesiyle getirilen sistemin markanın önce kendi ülkesinde tescil edilmesi zorunluluğuna dayandırılması sorunlara yol açmıştır.

1989 tarihli Madrid Protokolü bu durumu düzeltmek amacıyla hazırlanmıştır.

Protokolde uluslararası tescilin markanın ilkin ulusal makam nezdinde tescili

koşuluna bağlanmasından vazgeçilerek, markanın yetkili ulusal makama tevdii ( başvuruda bulunması ) yeterli sayılmıştır98.

Daha önce belirttiğimiz gibi 90 lı yılların başına kadar Avrupa’da marka hukuku konusunda çok önemli değişiklikler olmamış, Paris ve Madrid sözleşmelerinden sonra 15.06.1957 de Nis’te markaların tescili amacıyla mal ve hizmetlerin sınıflandırılması sözleşmesi ve 1973 de “Markaların Şekilli Elemanlarının Uluslararası Sınıflandırılmasını Tesis Eden Viyana Sözleşmesi”

imzalanmıştır.

95 Arkan sf. 31.

96 Tekinalp sf. 84.

97 Arkan sf. 2-6.

98 Cengiz sf. 2dipnot.

21 Aralık 1988 de Avrupa Topluluğu Konseyinin üye devletlerin markalara ilişkin kanunlarının uyumlulaştırılması amacıyla hazırlanan 89/104 sayılı yönergeyi kabul etmesi markalar alanında yeni bir dönem başlatmıştır. Yönergede marka olabilecek işaretleri, tescile engel durumlar, marka sahibinin hakları, marka hakkının tüketilmesi, lisansa verilmesi, tescil olunan markayı kullanma zorunluluğu, kullanmamanın yaptırımı gibi maddi hukuka ilişkin konular ele alınmıştır. Avrupa birliği içinde markalar konusundaki ikinci önemli olay, topluluk markası ofisi ile ilgili 40/94 sayılı tüzüğün kabul edilmiş olmasıdır. 1 Ocak 1996 itibariyle OHIM İspanya’da faaliyete başlamıştır. Bu tüzük ve ofisle, markanın tek bir tescille Avrupa birliği düzeyinde ulusal hukuk düzenlemelerinden ayrı olarak yeknesak biçimde korunmasını sağlayacak bir sistemin yaratılması amaçlanmıştır. Böylece daha önce WIPO nezdinde yapılan tescilin tüm Avrupa birliği üyelerinin WIPO’ya üye olmaması nedeniyle tam koruma sağlayamaması durumu da aşılmıştır.