• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devletinde Tanzimat ile görülmeye başlayan bir diğer yenilik mesleki ve teknik alanda eğitim veren okulların açılmasıdır. Meslek dallarına nitelikli eleman yetiştirme fikri bu dönem aydınlarının üzerinde durdukları konulardan birisidir. Herhangi bir plan ve program dâhilinde yapılmayan bu girişimler yine de mesleki eğitimin başlaması açısından olumlu birer adımdır.108 Bu okulların açılmasında genellikle sanayide atılan adımlar etkili olmuştur. Örneğin 1847’de İstanbul yakınlarında bir basma fabrikası kurulması düşünüldüğünde, bu fabrikanın işleyeceği pamuğun yetişmesi ve yetişenlerin ıslahı yoluna gidilmesi zorunluluğu ortaya çıkınca, pamuk ziraatının amelî olarak öğretilmesi için bir mektep açılması düşünülmüştür. 1847’de Yeşilköy yakınlarındaki Ayamama Çiftliğinde ameli bir ziraat mektebi açılmıştır. Amerikalı, Fransız ve Ermeni uzmanların getirtildiği bu mektebe Hıristiyan öğrenciler de kabul edilmiştir. Okulun verdiği dersler arasında ilm-i hesab ve coğrafya, usûl-i hendese ve hikmet, yol ve köprücülük ve icmalen teşri-i hayvanat ve miktar-ı kifâyede fenni baytarî ve ilm-i nebatat, tertibi arazi ve envai bahçıvanlık, şeker terkibi ve istihsali, ipek mahsulâtı ve merinos

koyunculuğu göze çarpmaktadır. Okulun ömrü ancak dört sene olmuştur. Ergin’e göre okulun kapanma nedeni, talebenin okutulan derslere hazırlanmamış olması ve kitapların da bulunmayışıdır.109 Ziraat Mektebinin bu ilk başarısız eğitim hayatından sonra yeniden açılması Ahmet Cevdet Paşa’nın Ticaret ve Ziraat Nazırlığı döneminde olmuştur. Amasyan Efendi adlı bir Ermeni’nin ön ayak olmasıyla mektep Halkalı’da 1891’de “Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi” ismiyle açılmıştır.

Yine sanayinin eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla açılan okullardan birisi de Sanayi Mektepleridir. Barutçubaşı Dadyan Efendi, Zeytinburnu fabrikalarının gereksinimi olan işgücünü karşılamak üzere 1848 yılında bir sanayi mektebi açma girişiminde bulunmuştur. Okul tam anlamıyla hizmete girememiş ve toplanan öğrencilerin dağılmasıyla bu ilk girişim sonuç vermemiştir. Sanayi mekteplerinin açılması konusunda ikinci girişim Mithat Paşa tarafından başlatılmıştır. Geniş yetkilerle atandığı Tuna Vilayeti valiliği sırasında bölgede bulunan kimsesiz ve yetim çocukların talim ve terbiyelerine bakmak ve onlara sanat öğretmek için 1860’da önce Niş’te, 1864’de Rusçuk’ta kurduğu “Islahhane” adlı okullar açılmıştır. Bu okullar 1868-1870 yıllarında Bosna, İşkodra, Edirne, İzmir, Bursa, Kastamonu, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır’da da açılmıştır. Nizamnamesinden anlaşıldığı kadarıyla bu okullar leylî idi ve 5 sınıfa ayrılmıştı. Öğrenciler sabah ilköğretim düzeyinde 2 saat ders gördükten sonra terzilik, kunduracılık, demircilik, matbaacılık, tabaklık, dokumacılık ve benzeri zanaatları öğrenmek için iş atölyelerine gidiyorlardı. Rusçuk’ta 1865’te bir de kız ıslahhanesi açılmıştır.110

Bu olumlu örneğin İstanbul’a yansıması 1863’te Sergi-i Osmanî’nin açılması ve Islah-ı Sanayi Komisyonunun kurulmasıyla olmuştur.111 Bu komisyon mesleki ve teknik eğitimin gerekliliği ve gelişmesi konusunda ciddi bir rol oynamıştır. Sanayi mektebi kurulması konusunda son teşebbüs 1868 yılında İstanbul Sultanahmet’te bir sanayi mektebinin açılmasıyla olmuştur. Bu mektebin nizamnamesine göre mektepte talim olunacak hirfet ve sanayi; demircilik, dökmecilik, makinacılık, mimarlık,

109 Ergin, a.g.e., s. 570.

110 Akyüz, a.g.e., ss. 116-117. Ergin, a.g.e., s. 627-637.

111 Abdullah Martal, “Osmanlı Sanayileşme Çabaları (XIX. Yüzyıl), Osmanlı, (Ed. Güler Eren), C. III,

s. 283. İlber Ortaylı, Batılılaşma Yolunda, Merkez Kitapçılık, İstanbul, 2007, ss. 100-103. Unat, a.g.e., s. 80.

marangozluk misüllü imalat-ı madeniye ve ahşabiye ile terzilik, kunduracılık ve mücellitlik gibi sanatlardır. Mekteb-i Sanayi, dâhili ve harici olmak üzere iki kısma ayrılmış, dâhili kısma on üç yaşından yukarı olmamak üzere leylî ve nehâri olarak beş yüz talebe, harici kısma ise otuz yaşını geçmeyen ve sadece sanat ve marifet öğrenmek isteyen üç yüz kişinin kabul edilmesi kararlaştırılmıştır. Okulun eğitim süresi beş yıl olarak belirlenmiş ve okutulacak dersler şöyle ifade edilmiştir.112

Birinci sınıf:

İlim: Türkçe kıraat ve yazı ve hesaptan âmâl-i erbaa ve tersimi hutut ve bazı eşkâl-i hendese,

Sanat: İşe yarayacak derecede şâkirdlik. İkinci sınıf:

İlim: Türkçe okuyup yazmak hesap ve sınıfına müteallik fünûnun tarifatı ve resim ve coğrafya ve hendesenin bazı mebahisi.

Sanat: Bazı işleri tarif ile başlı başına görecek derecede kalfalık. Üçüncü sınıf

İlim: Türkçe yazmak ve defter tutmak usûlü, mükemmel resim ve hendese ve fenn-i kimya mukaddematı ve makina fenninden bazı dersler.

Sanat: Bulunduğu sanatı tarifsiz icra edecek mertebede kalfalık. Dördüncü sınıf:

İlim: Düzgün imlâ ile yazmak usûlü üzere defter tutmak eşya-yı madeniye ve ahşabiyenin havas-ı tabiiyesi ve evsafı ve manivela ve makara ve sathı mail ve kama ve vida gibi alâtı basite bahisleri ve fenn-i makina mukaddematı.

Sanat: Bulunduğu sanatta birinci derecede kalfalık. Beşinci sınıf:

İlim: Meramını ifade edecek derecede düzgün imla ile Türkçe yazmak, her nevi hesap ve kimyanın ahkâmını bulunduğu sanatta icra eylemek ve usûl-ü mimariye ve makina fennini öğrenmek,

Sanat: Bulunduğu sanata müteallik işleri maharet ve malûmat ile görecek derecede ustalık etmektir.

İlk açılan ihtisas mektepleri arasında orman ve maden mekteplerinin bulunması hükümetin bu alanlara verdiği önemin bir kanıtıdır. Ormanlar ve madenler Osmanlı hükümeti için önemli bir gelir kaynağıdır. Hem varidat elde etmek hem de Avrupalılarla iş yaparken onların dilinden ve ilminden anlayabilecek adamlar kullanmak için mütefennin memurlar yetiştirilmek istenmiştir. 1857’de iki Fransız orman mühendisinin taht-ı nezaretinde bir ormancılık kursu açılmış, sonrasında ise Orman Mektebi kurulmuştur. 1874’te de maden mühendisi ihtiyacını karşılamak üzere Maadin Mektebi açılmıştır.113

Tanzimat adamları modernleşmenin bir ayağı olarak kızların eğitimini de düşünmeye başlamıştı. 1859 yılına gelininceye kadar kızların sıbyan mekteplerinin üzerinde devam edebilecekleri herhangi bir eğitim kurumu yoktu. Kızlarını okutmak isteyen varlıklı aileler konaklarına davet ettikleri hocalardan kızlarına Arapça, Farsça, şiir ve müzik gibi dersler aldırıyorlardı. Maarif nezareti tarafından Sadarete yazılan bir tezkerede;

“… hemişe etfâli milletin ilerlemesi için cihet-i teshilat taharri etmek ehemmi-i umurdan olmağla minel cümle terbiye-i umumiyenin esaslarından olan mahallât mekteplerinde zükür ve inas bir arada bulunduklarından ve bunda ise bazı mertebe mahzur mütalaasından başka matlub vechiyle emr-i terbiyeleri hâsıl olamamasıyla kızlar için dahi ayrıca mahal tahsisiyle emin ve ehliyetli hocalar tayin olunması tasvib olunmakta ise de bu matlebin husulü için defaten teşebbüsat-ı külliye göstermek halkça dağdağalı ve masrafça dahi usretli olmak lazım geleceğinden ve bu yola gitmekten ve defaten bir büyük masraf kapısı açmaktan ise şimdilik bir başlangıç olmak üzere Sultanahmet Dairesi dâhilinde bulunan yirmi altı bâb mekâtib-i sıbyanın zükür ve inası ayrıca mekteplere tefrik olunduktan sonra yine daire- i mezkure dâhilinde olan Cevri Usta Mektebinin dahi taife-i nisaya mahsus olan sanayiyi talim için müstakil kızlar rüşdiyesi şekline konmasına müsaade buyrulduğu…”114

113 Akyüz, a.g.e., s. 116. Ergin, s. 588-593. 114 Ergin, a.g.e., s. 458.

şeklinde açılma amacı ifade edilen bu mektep 1859’da İstanbul’da açılan ilk kız meslek rüşdiyesi olarak kabul edilmektedir.

Benzer Belgeler