• Sonuç bulunamadı

Tanzimat Dönemi Umumi Medreselerinde Okutulan Dersler 1 Dâru’l Hilâfeti’l Aliyye Medreseler

KLASĠK DÖNEM OSMANLI UMUMĠ MEDRESELERĠNDE DERS PROGRAMLARI

1.7.2. Tanzimat Dönemi Umumi Medreselerinde Okutulan Dersler 1 Dâru’l Hilâfeti’l Aliyye Medreseler

Bu medreseler; İhzârî Kısım, Tâli Kısım, Âlî Kısım ve Mütehassısîn Kısmı olarak dört bölümden oluşmaktadır.62

Çizelge:1. 2. Hazırlık Sınıfının Dersleri Kur‟an- ı Kerim Ma‟lumat-ı Diniye Sarf-ı Arabî Türkçe Tarih Coğrafya Hisab Hüsn-i Hat

Kur‟an-ı Kerim Târih-i Umûmî ve Türk Tarihi Meâni‟l - Kur‟an Osmanlı Tarihi

Hadis Coğrafya(Umumi)

Fıkıh Coğrafya

(Osmanlı ve İslam) İlm-i Tevhid Hesap

62

Tâlî Kısım Dersleri

Mantık Hendese

Felsefe/ İlm-i Ruh

Ulûm-i Riyadiye

İlm-i Terbiye Cebir, Müsellesat

Sarf- Nahiv- Mukaleme Mihanik Arapça Belagat ve Vad‟ Hey‟et Sarf- Nahiv tatbikatı Fizik Türkçe İnşa ve Edebiyat Kimya Farsça Hayvanat

Yabancı Lisan Nebatat İslam Tarihi Maadin ve

Tabakât Malumat-ı İktisadiye ve Maliye Hıfzu‟s- Sıhha ve Tedâvi-i İbtidâi

Hüsn-i Hat Resm‟i Hattî

Terbiye-i Bedeniye Tefsir Hadis Usul-i Hadis Fıkıh Ferâiz

Alî Kısım Dersleri Usul-i Fıkıh İlm-i Kelam

Felsefe(Mantık, ruh, ahlak, felsefe-i ûlâ) İlm-i Terbiye Hikmet-i Teşrî‟ Hukuk ve Kanunlar Edebiyat-ı Arabiyye Mütehassısîn Kısmı Dersleri Tefsir Ve Hadis ġubesi

İlm-i Nâsıh ve Mensûh İlm-i Esbâb-i Tenzîl Usûl-i Tefsir

Tefsir(Umumi)

Tabakât-ı Kurrâ ve Müfessirîn

Nakd-i Ricâl Hadis Mevzuat Fıkıh ġubesi Usûl-i Fıkıh Fıkh-ı Hanefî Fıkh-ı Mâlikî Fıkh-ı Şâfiî Fıkh-ı Hanbelî Hilaf ve Cedel Târih-i Fıkıh

Mukayese-i Ahkâm

Kelam, Tasavvuf ve Felsefe ġubesi

İlm-i Kelâm İlm-i Tasavvuf İlm-i Nefs

Felsefe-i Ûlâ Mantık

Felsefe-i İslamiye Tarihi Felsefe-i Umumiye Tarihi Târih-i Edyan ve Mezâhib

1.7.2.2. TaĢra Medreseleri

İstanbul dışında açılan medreselerin adıdır.

Çizelge: 2.3.63

TaĢra Medreseleri Dersleri

Kur‟an-ı Kerim Hendese Kur‟an Ahlâkı Cebir

Tefsir Muhtasar İlm-i

Hey‟et

Hadis Ulûm-i Tabiiyye

Fıkıh Hıfzu‟s- Sıhha ve

Tedavi-i İbtidai İlm-i Tevhid Ziraat

Arapça (Sarf- Lügat) Mâlûmat-ı Kânûniyye ve İktisâdiye ve Mâliye 63 Baltacı, a.g.e. , s.94

Arapça ( Nahiv- Mükaleme)

Usûl-i Terbiye ve Ta‟lim

Türkçe El İşleri

Tarih-i İslam Hatlar Muhtasar Tarih-i Umumi Osmanlı ve Türk Tarihi Resm-i Hatti Coğrafya-yı Umumi ve Osmanî Terbiye-i Bedeniye Hesap İlahi

Osmanlıda okutulan dersler ve ders kitapları 19. yüzyıla kadar herhangi bir değişime uğramamıştır. Bu da nakilci ve kalıpçı bir eğitim anlayışının oluşmasına neden olmuştur. Özellikle 16. yüzyılın sonlarında yapılan Islahat fermanlarında, medrese düzenin bozulmasından, ilmiye sınıfına iltimasla geçişin yaygın olmasından, medreselerin yüklendikleri görevleri hakkıyla yerine getirmedikleri için medrese mezunlarının cahil kaldığına sık sık değinilmiştir.

1. 8. Medrese Ders Programlarında Felsefenin Yeri 1.8.1. Felsefe Nedir?

Felsefe, “bilgiyi sevmek” anlamına gelen Yunanca bir kelimedir. Filozof ise, “bilgiyi seven kişi” anlamındadır. Hiçbir şeyi körü körüne kabul etmemek, etrafa şüphe ile bakabilmek ve çok yönlü düşünmeyi gerektiren bir bilim dalıdır. Bir toplumda felsefenin ilerlemesi, bilginin ve düşüncelerin özgürleşmesi sonucunda mümkün olmuştur. Özgür bir ortamda gelişen felsefe, bu sayede başka bilimlerin doğmasına, gelişmesine ve ilerlemesine katkı sağlamıştır.

Felsefe, philosophia kelimesinden gelmektedir. Sophia, hikmet ve bilgelik anlamına gelir. Philos ise dost demektir. Philos'u sevgi anlamında kullananlar da olmuştur. Böyle olunca philosophia, bilgelik dostluğu, bilgelik sevgisi veya hikmeti

sevme anlamlarına gelir. Philosophos ise bilgelik dostu veya hikmeti seven demek olur. Araplar bilgelik dostuna veya bilgeliği sevene "al-feylesof" demişlerdir. Bilgeliği incelemeyi veya hikmeti sevmeyi de "felsefe" kelimesiyle adlandırmışlardır.

“Philosophos” deyimini ilk olarak Heraklit, bazı felsefe tarihçilerine göre de Pythagoras kullanmıştır. Ve bilgiyi elde etmeye çalışma demektir. Sonradan bu deyim, eski anlamını yitirmeksizin “düzenli, sistemli araştırma” olarak tanımlanmaya başlanmıştır. 64

Fakat felsefe asıl Eflatun ve Aristo ile büyük sistemler haline gelmiştir. Önemli olan kelimenin kullanılışı değil, bilgelik sevgisinin duyulması, gelişmesi ve sistemleşmesidir.

Felsefeyi çeşitli filozoflar değişik biçimde tanımlamışlardır. Felsefe, bilgiyi ve doğruyu aramadır. Felsefenin amacı gerçeği bulmaktır. Fakat gerçeği rastgele yollarla değil, metotlu bir biçimde öğrenme çabasıdır. Felsefe varlıkların özünü, yapısını ve nasıl olduklarını hür bir düşünce ile araştırma gayretidir. Bir başka tarife göre felsefe yaşamak ve insanın kendisini bilmesi sanatıdır. Felsefe ölmesini bilmektir diyenler de olmuştur. Bu anlamda felsefe insanın kendisindeki kötülükleri yok etme çabasıdır. Felsefeyi mutlu olmak sanatı olarak tanımlayanlar da gelip geçmiştir. Tabii bu gibi tarifler felsefeyi ahlaki açıdan söz konusu etmiştir. Felsefeyi sonu mutlulukla bitecek zevkli eylemler yapma mesleği olarak görenler ve gösterenler de olmuştur. Bu gibilere göre hayat gelip geçmektedir. Ölüm bir gün kapımızı çalacaktır. O halde hayattan zevk almağa çalışmalıdır ve ölümden korkmamalıdır.

Felsefeyi erdeme erişmek ülküsü olarak tarif edenler de konuyu ahlaki açıdan ele almışlardır. Eflatun erdemle felsefe arasında yakın ilgi kurmuştur. Ona göre erdem bilgi demektir. Stoalılar da erdemin felsefedeki değeri üzerinde durmuşlardır. Onlara göre felsefesiz bir hayat mutluluğa erişmez. Felsefe ne boş bir gösteriştir, ne de düşünmeyenlere mahsus bir eylemdir. Felsefe gerçek üzerinde düşünenlerin ve

böylece ruhunu zenginleştirmeye çalışanların sanatıdır. Felsefe, insanın hareketlerini düzene koyar ve hayatın belli kurallar üzerine yürümesini sağlar. Yapılması gerekenle yapılmaması gerekeni öğretir. 65

Felsefenin şu tarifleri de vardır: Felsefe en yüksek derecede bilinenin bilimidir. Felsefe ilk sebepler ile ilk ilkelerin bilgisidir. Nihayet felsefe bilimlerin umumi ilkeleri hakkında elde edilen bir sentezdir. 66

Görüldüğü gibi değişik filozoflar tarafından felsefenin pek çok farklı tanımı yapılmıştır. Ama bu tanımlarda ortak olan şey ise, felsefenin temelde varlık problemi ile ilgileniyor olmasıdır. Var olan şeylerin neden böyle olduğu konusu, insanoğlunun uzun yıllar aklını meşgul eden bir mesele olmuştur. Bunun yanında felsefe, gerçek bilginin ne olduğu da ortaya çıkarmaya çalışmıştır.

Felsefe kavramı üzerinde uzlaşılabilecek bir tanım bulmak söz konusu değildir. Bu durumda başlı başına “felsefe nedir?” sorusu problem teşkil etmektedir. Bunun ise iki sebebi vardır: Birincisi, felsefenin ilgilendiği konuların çeşitliliğine bağlı olarak farklı bakış açılarının ortaya çıkması; diğeri ise, diğer bilimlerde olduğu gibi felsefenin de somut ve nesnel tanımlarının yapılmaya çalışılmasıdır.

Felsefe; “Varlığın özü nedir?” , “Gerçek bilginin kaynağı ve değeri nedir?” , “Mutlak bir varlık, genel geçer bir ahlak yasası var mıdır, yok mudur?”, “Hayatın anlam ve amacı nedir?” gibi sorulara, başta din olmak üzere, diğer bilgi disiplinlerinin bu sorulara verdiği cevabı gözden geçirerek, varlık, insan ve değerler hakkında tutarlı, sistemli ve bütüncül bir bilgi elde etmeye çalışır. Felsefe, diğer bilimler gibi öğretilemez. Öğretilecek şey felsefe yapmanın nasıl olacağıdır. İnsanların felsefi bir anlayışa sahip olması, ancak nasıl felsefe yapılması gerektiğini bilmeleriyle mümkün olacaktır. Felsefe yapan insanlar, kendisini ve yaşadığı dünyayı daha iyi tanımak ve anlamlandırmak amacıyla böyle bir çabaya girerler. Böylece, felsefe yapan kişi, çevresindeki olaylara daha eleştirel bir gözle bakar, başkalarının yönlendirmelerinden kurtulur, bağımsız ve akılcı temellere dayanan bir yaşam

65 İbrahim Agâh Çubukçu, İslam Düşünce Tarihinde Felsefe Hareketleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Yayınları, Ankara, 1986, No:174, s. 198-199

sürmeyi başarmış olur. Felsefi anlayışa sahip olan insan, çevresindeki olaylara bağımsız kalamaz. Yaşadığı devri ve toplumu, kamuoyunu yakından ilgilendiren meselelere karşı tavrını sosyal eşitlik, adalet, özgürlük temelinde ortaya koymaya çalışmalıdır. 67