• Sonuç bulunamadı

Tanzimat ve Cumhuriyet Dönemi Ailesi

1.4. Türk Ailesinin Tarihsel Süreci

1.4.2. Ġslâm Dönemi Türk Ailesi

1.4.2.2. Tanzimat ve Cumhuriyet Dönemi Ailesi

19.yüzyıl Osmanlı Devleti‘nin aldığı yenilgiler sonucunda yenileĢmeye ve bu yenileĢmeyi ona ekonomik, askerî, teknolojik vb. pek çok alanda üstün gelen batıya doğru yapmaya karar verdiği bir yüzyıldır.

Elbette 17. ve 18. yüzyıllarda gelen askerî yenilgiler tetikleyici olmuĢ ve batıya yönelim o zamanlardan adım adım baĢlamıĢtır ancak bunun bir politika hâline gelmesi ve bu yolda siyasal, askerî ve toplumsal karar alınması; etkinin ve değiĢim kararlılığının geldiği kuvvetli son noktayı göstermektedir. Yani denilebilir ki; Osmanlı yaĢadığı kayıplar ve geri kalma durumu neticesinde batılılaĢma serüvenine girmiĢtir.

Bu adımlardan biri de Tanzimat Fermanı‘dır. ―1839'da ReĢid PaĢa'nın gayretleriyle, Gülhane HattıHümayunu olarak bilinen yarı-anayasal nitelikli fermanın ilân edilmesiyle Tanzimat dönemi baĢlamıĢtır.‖ (TaĢ, 2002: 89) Ancak değiĢmelerin ve dönüĢümün baĢlangıcının bu tarihten daha eski olduğu gibi 1839‘daki bu adımdan hemen sonra da bir netice ortaya çıkmamıĢtır. Ferman sadece bir nevi batılılaĢma kararının ilânıdır. Bu süreçte toplum, kendisininkine hiç benzemeyen bir zihniyetin kalıbına girmeye çalıĢtığından sosyal hayatta ve ailede farklılaĢmalar görülmeye baĢlanmıĢtır.

19. yüzyılda genel olarak aile hayatını negatif yönde etkileyen bir hadise olarak, bahsedilen ―millet sistemi‖nin ortadan kalkması önemlidir. Zira millet sistemi bütüncül bir iĢleyiĢi sağlamaktayken, Tanzimat Fermanı ile birlikte Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki ayrım ortadan kalkmıĢ ve bu durum ilerleyen safhalarda

1869 yılında yayınlanan Tâbiyet-i Osmaniye Kanunnamesi ile birlikte artık Müslümanlarla gayrimüslimlerin evlenmelerine izin verilmiĢ, kiĢiler arasındaki din farklılıkların bulunması evlenmeye engel görülmemeye baĢlanmıĢtır (Aslan, 2018: 71). Oysa daha evvel yürütülen geleneksel yapıda bu, halk tarafından hoĢ karĢılanmayan ve hukukî olarak uygun sayılmayan bir hâldir.

Tanzimat Fermanı‘nın meydana getirdiği değiĢimin bir ürünü ―konak ailesi‖dir. Konak, mekânsal olarak; Osmanlı toplumunun Batı‘ya açıldığı, Osmanlı gündelik yaĢamı ve kültürünün batı etkisiyle karıĢtığı kesiĢim noktalarıdır denilebilir.

Konaklarda yaĢayan ulema aileleri, batıya uygun bir tüketim alıĢkanlığı edinmeye baĢlamıĢ, yeme-içmeden giyimin en yeni modelinin seçilmesine değin (Doğan, 2001: 126) yaĢamsal faaliyetlerde farklı bir bakıĢ açısıyla hareket etmiĢtir. Hatta ―Batılı kültür ürünleri roman, dergi, gazete, tiyatro, giyim ve tüketim alıĢkanlıkları buralarda baĢlayan yeni oluĢumların birer sonucu olarak ülkeye ilk kez yine buralardan girmiĢtir.‖ (Doğan, 2001: 126)

Konak ailesinin batıya dönük bu yüzü aile yapısını ciddi Ģekilde etkileyen ―mürebbiyelik‖ kurumunu Osmanlı hayatına ve kendi ailesine kabul etmiĢtir. Normal Ģartlarda geleneksel bir Osmanlı Türk ailesinde çocuk eğer erkekse sünnet oluncaya kadar haremde kalarak anne terbiyesiyle büyütülür, sünnet olduktan sonra haremden çıkartılarak babasına emânet edilirdi (Cebeci, 2017: 115). Ancak konak aileleri gibi Avrupa‘ya ayak uydurmaya çalıĢan varlıklı kesimde artık annenin yanında yabancı uyruklu ―mürebbiyeler‖ vardır. Mürebbiyelerin aile hayatına getirdiği hem ebeveynlere yönelik ahlâkî bozulma hem de çocuklara sirâyet ettirdiği kendi kültürünün paralelinde olup da geleneğe aykırı öğretileri ile sebep olduğu değerlerde aĢındırma ile büyük bir etki yaratmıĢtır.

Bunun yansımasını Hüseyin Rahmi Gürpınar‘ın Mürebbiye isimli eserinde görmek mümkündür. Eserde, Fransız bir mürebbiye olan Anjel, evdeki erkekleri baĢtan çıkararak konaktaki namus anlayıĢını değiĢtirmiĢ ve ―Türk aile yapısının asli özellikleri olan, sevgi, fedakarlık, merhamet ve iffet gibi bütün değerler alt-üst olmuĢtur.‖ (Cebeci, 2017: 115)

Ulema ailesinin eğitimli kızları ise, 19.yüzyıla gelindiğinde, ―Batı kökenli bir modernleĢme‖ ve feminizmin Osmanlı‘ya giriĢine aracı olmuĢlardır.

Tanzimat döneminde ailenin nüfusu da tıpkı konak ailesinin aile içi düzeni gibi değiĢikliğe uğramıĢtır, yani etki ailenin geniĢliğine yansımıĢtır.

―…1907 yılında yapılan sayımdan bâzı rakamlar vererek hiç olmazsa bu tarihten yarım asır önceki aile nüfûsu hakkında bir fikir sahibi olabiliriz: Bu sayım sonuçlarının Ġstanbul‘daki Türk ailesi açısından yapılmıĢ bir değerlendirmesine göre, iki veya daha fazla çifti bünyesinde barındıran aile sayısının genel aile sayısına oranı %20-30 arasındadır. ‗Katmerli aile‘ denilen bu türlerin Tanzimat yıllarında daha az sayıda olduğu tahmin edilebilir.‖ (Cebeci, 2017: 47)

Görüldüğü gibi geleneksel, üç kuĢağın bir arada yaĢadığı aile artık giderek azalmakta, aile yapısal olarak daralmaya gitmektedir.

Peki, modern çekirdek aile nedir, bilinen çekirdek aileden hangi özellikleriyle ayrılmaktadır? AyĢenur Bilge Zafer‘in tanımı Ģu Ģekildedir: ―Modern çekirdek aile, karıkoca arasında eĢitliğinin sağlandığı, karı-koca ailelerinin onlara karıĢmadığı, karı-koca üzerinde hak iddia edemedikleri, aile reisliği kavramını dıĢsallaĢtıran, karar verme aĢamasında bu görevi karı-kocanın üstlendiği demokratik bir aile tipidir.‖ (Bilge Zafer, 2013: 122) Modern çekirdek ailenin, çekirdek aileden farkı; kadın-erkek eĢitliğini aileye taĢımasıdır. Bunun yanında geleneksel ailenin, aile büyüklerini hürmetli bir yaklaĢımla yaĢamsal sürece dâhil etme duruĢunu da desteklememesi, fikir beyânı gibi hususlarda onları dıĢarıda bırakmasıdır. Ailenin geleneksel yapıdan tarihî süreç içerisinde geldiği dar yapı dikkat çekicidir.

Hedefin aile tipinin değiĢtirilmesi olması ve bunun için toplum yapısını kökten değiĢtiren, hatta hukuku da, adımlar atılması, o dönem gerçekleĢtirilen faaliyetlerin en az devlet yapısı kadar sosyal yapıyı da dönüĢtürmeyi merkeze aldığını gösterir gibidir. Hatta Nilüfer Göle daha ileri giderek: ―Ġslami bir imparatorluktan laik bir ulus-devlete geçiĢi gerçekleĢtiren Kemalizm, devletin

yapısını değiĢtirmenin ötesinde, Tanzimat‘tan beri süregelen, gündelik aile yaĢamına nüfuz etmekte olan medeniyet değiĢtirmenin en bilinçli ifadesidir‖ (Göle, 2019: 85) demektedir. Bir medeniyetten diğerine geçiĢte, varılmak istenen medeniyete ait teorik ve pratik özelliklerin kalıcılaĢtırılmasındaki en iyi yolun, onun topluma benimsetilmesi olduğu ve aileye inilmeden geleceğe aktarımının aksayacağı göz önünde bulundurulursa bu değerlendirme doğruluk payına sahip olabilir.

Tanzimat‘ta baĢlayan değiĢim ve dönüĢüm yoğunlaĢarak Cumhuriyet‘te devam etmiĢtir. Bilhassa Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında geleneksel, köylü toplum; metropol yaĢamına geçmeye baĢlamıĢ (GümüĢ, 2011: 87) bunun neticesinde de metropol hayatının ekonomik ve kültürel düzeni aileyi etkilemiĢtir. Evlenme yaĢı yükselmiĢ, eğitimin artmasıyla evlilik ertelenmiĢ, eĢitlik vurgusu artmıĢ ve aile ile ilgili kanunlar gibi hukukî düzenlemeler gerçekleĢmiĢtir (GümüĢ, 2011: 88).

Bu geliĢmelerin içerisinde hukukî düzenlemeler ayrıca önem taĢımaktadır çünkü; artık lâik bir aile yapısı ve sekülerleĢme süreci baĢlatılmıĢtır. Adımı aile kurumu adına önemli kılan nokta ailenin; geleneksel aileye ait bütün niteliklerden ve geleneksel ailelerden örülü Türk toplumlarının yüzlerce yıllık değerler birikiminden, onu Ģekillendiren din ile birlikte her anlamda ayrıĢtırılmasıdır. 1926‘da getirilen Medenî Kanun, kadına zaten dinin de verdiği ancak uygulamada toplumun aksaklık gösterdiği bazı konularda hakkını teslim ederken, bir yandan da ailenin dine içkin ve onunla değerlenen yanını zedelemekteydi. Esasen bu, batılılaĢmanın mecbur bıraktığı bir yol ve yöntem olarak modernleĢmenin kendi yapısı ile uyumlu bir eylemdir. ―ModernleĢmenin yerel düzeydeki amacı, gündelik hayatı her türlü geleneksel çağrıĢım ve değerden uzak tutmak ve devrimlerin dönüĢtürücü mantığını geçerli kılmaktır.‖ (SubaĢı, 2014: 111)

Benzer Belgeler