• Sonuç bulunamadı

2.6 YaĢar Kemal‟in Bir Ada Hikayesi Üçlemesindeki Göç Modeli

5.1.1 Tanyeri Horozları III Özeti

Ada sahilinin kumları üstünde çok yorgun olduğu derin uyumasından belli olan bir delikanlı yatar. Giyimi, sandalındaki yeni giyitler, hançer ve silahındaki iĢlemelere bakıldığında Çerkez olduğu anlaĢılıyor. Bu Çerkez gencin adı Süleyman‟dır. Süleyman, ġeyhin suikastçısı ve adam öldürmek için görevlendirdiği katilidir. Hedefinde Poyraz Musa var. Süleyman, kendisine geldikten sonra Poyrazla her Ģeyi konuĢur ve onu tanıdıkça çok sever. Süleyman, Poyraz‟ı iyice tanıyıp dost olduktan birkaç gün sonra dönüp ġeyhi öldürmek için adadan ayrılır.

Poyraz, Ağaefendi ile Ankara‟ya, Poyraz‟ın kumandanının yanına gider. Ağaefendi‟yi doğduğu memlekete Girit‟e göndermek için kumandanıyla görüĢmeye gitmiĢler. Ancak kumandanından beklemedikleri bir tepki ile karĢılaĢırlar. Yine de umutlarını yitirmeyip Yunan elçiliğine giderler. Elçinin Ankara‟da olmadığını öğrenip doğruca Ġstanbul‟a, Yunan sefirinin yanına gitmek için yola koyulurlar.

150

Ġstanbul‟da Ağaefendi‟nin tahsil döneminden arkadaĢı, aynı zamanda babası hatırı sayılır bir paĢa olan Sait Rahmi‟nin konağına varırlar. Sait Rahmi de dostu olan Yunan Sefirinin yanına Ağaefendi‟yi ve Poyrazı alarak gider. Sefir isteklerinin Ģimdilik imkânsız olduğunu ancak onlara yardım edeceğine dair söz verir. Ağa efendinin içinde Girit‟e dönmek için bir kıvılcım doğar.

Poyraz ve Kazım Ağaefendi, adada yokken aynı tezgâhtan çıkmıĢ gibi duru giyimli dört adamlar gelir ve Abbas‟ı sorarlar. Bu adamlar Ģeyhin adamları, aynı zamanda Poyraz‟dan korkan Kavlak Remzi‟nin iĢbirlikçileridir. Adalılar durumu fark edip bu katilleri bir yolunu bulup gönderirler. Gelenlerin suyundan gidip, ağızlarından Kavlak Remzi ile iĢbirliği içinde olduklarını da öğrenirler. Bu arada Ağaefendi ve Poyraz, adaya bol hediye ve herkesi memnun edecek ikramlarla geri dönerler.

Bir gün Poyraz, sahilde yorgun ve ürkek görünümlü, orta yaĢlarda bir adam görür. Yanına yaklaĢtıkça SarıkamıĢ, Urfa cephelerinde ve Fransızlarla olan savaĢların deneyim ve birikimi ile bu adamın harp görmüĢ biri olduğunu anlar. Biraz konuĢturunca adının Hasan olduğu anlaĢılan adamın, SarıkamıĢ SavaĢı‟na katılmıĢ bir asker olduğunu öğrenir. SarıkamıĢ harbinde donmaktan kurtulmak isterken Enver PaĢa‟ya yakalanan Hasan, onunla karargâhının olduğu çadırına gider. Donmaktan kurtulan Hasan, Enver PaĢa‟nın savaĢtan kaçanları öldürdüğünü duyduğu için oradan da bir yolunu bulup kaçar. Poyraz, Hasanın hikâyesini dinledikten sonra onu da alıp doktorların yanına götürür. Hasan orduda baĢından geçenlerin birçoğunu anlatır. Ancak Doktor Salman‟ın sert çıkması ile korkar ve oradan ayrılıp kaba adaya sığınır. Bu arada Kavlak Remzi kasabanın fırka reisi olmuĢtur. Törene özellikle Karınca adalıları davet eder. Adalılar törene gitmeye karar verirler. Törende Hasanın durumu konuĢulur ve de askerlik Ģubesi baĢkanı Ġshak Bey‟e anlatılır. Ġshak Bey de bir zamanlar cephede aynı kaderi paylaĢtığı için Hasana acır ve tez teskeresini hazırlayacağını, ertesi gün Hasan‟ın yanına gelmesini ister. Bu arada asker kaçağı Yunan iĢbirlikçisi Kavlak Remzi, fırka reisliğini almanın sevinci ve yaptığı zalimliklerin ortaya çıkacağı korkusu karıĢık bir duygu ile Poyraz Musa ve adalıların etrafında dört dönmekte ve iki yüzlülükte sınır tanımamaktadır.

Hasan, askerlikten men olduğuna dair tezkere verileceğini askerlik Ģubesi baĢkanından bizzat duymasına rağmen, bunu bir tuzak olarak düĢünür ve ortalıktan kaybolur. Kadri Kaptan, Hasan‟ı bulup getirir. Doktorlar, Poyraz, Ağaefendi ve Baytar bir türlü Hasan‟ı

151

tezkere aldıracaklarına ve askerlere teslim edip astırmayacaklarına inandırmazlar. Gariban bunca zaman asker kaçağı olmanın, zalim Enver PaĢa‟nın bakıĢının tesirini üzerinden atamaz. Daima ölümle iç içe yaĢamıĢ ve herkeslerin de onu öldürmek isteğine kendini inandırmıĢtır.

Hasan, Baytarın evinde yemek yedikten sonra üç gün boyunca yemeklerden sonra deliksiz bir uyku çeker. Üç günün ardından sabah erkenden uyanır ve Baytarla kahvaltı yapıp gezintiye çıkarlar. Hasan, Baytar Cemil‟e kendisinden ve yaĢadıklarından bahseder. Hasan Karadenizli olduğunu söyler. Rumlardan kalma yeni bir tekneyi alıp Karadeniz sahilinden balık satarak adaya kadar gelmiĢtir. Adada Hatice‟yi görüp adaya yanaĢmıĢ ve sonra da Poyraz‟a rast gelmiĢ, askerden kaçtığını ağzından kaçırmıĢtır. Bu saatten sonra Hasan‟a asker kaçağı olmadığını söyleseler de Hasan inanmaz ve kendisini hükümete teslim edip öldüreceklerini düĢünür ve kaçar. Bir yolunu bulup Hasan‟ı tekrar ikna edip Ġshak Bey‟in yanına götürürler.

Hasan‟ı kasabaya götürüp, BinbaĢı Ġshak Bey‟den tezkeresini alırlar. Nüfusa iĢletip Malmüdüründen istediği evin tapusunu da satın alırlar. Hasan artık mutludur ve kendine güveni gelmiĢtir. Evini döĢemek için Cafer‟in eskici dükkânına giderler. Her Ģeyin en güzelini ve en sağlamını alır. Parası çoktur. Yıllarca adaya gelinceye dek Karadeniz kıyılarında denizde konaklayıp, balık satmıĢ ve para biriktirmiĢtir. Ġyi balık tutmayı ise Rum balıkçı ustasından öğrenmiĢtir. Hasan asker kaçağı olduğu için göç ettiği ve geldiği bu yerde artık kaçak değildir. Yeni bir hayat kurmuĢ ev sahibi olmuĢtur.

Hasan, kasabaya giderek birçok yiyecek ve bir de koyun alır. Adalılara iki gün iki gece ziyafet çeker zamanla Doktor Salman Sami ile muhabbetini arttıran Hasan SarıkamıĢ, yaĢadığı göçü ve baĢından geçenleri biraz tedirginlik içersinde anlatır. Hasan da asker kaçağı olması nedeniyle aynı sebepten olmasa da Rumlar gibi yurdundan olmuĢtur. Askerden kaçtıktan sonra sevdiği kız Fatma‟yı dahi bırakıp bilinmeyen diyarlara gitmiĢtir. Hasan tıpkı Musa Kazım, Ağaefendi ve diğerleri gibi geri dönmek üzere yeminler edip sevdiklerinden ayrılırlar.

Günler sonra iskeleye bir kayık yanaĢır. Bu küçük kayıktan daha sonra öğrendiğimiz kadarıyla Çanakkale SavaĢında tüfekçi baĢılık yapan Gazi Arsen Sediryan‟dır. Arsen Sediryan ailesi Toroslar‟da yaĢayan bir delikanlıdır. Ancak savaĢtan sonra ailesinin yanına gider ama onları yerlerinde bulamaz. Tıpkı Baytar Cemil gibi o da doğduğu toprakları terk

152

edip askerlik döneminden bildiği Ġstanbul‟a gelir. Arsen Sediryan aynı zamanda iyi bir demirci ustasıdır. Onun bu ustalığı ve olgun duruĢu NiĢancı Veli‟yi etkilemiĢ ve Arsen‟e hayranlık duymasına sebep olmuĢtur. NiĢancı Veli‟nin yardımıyla Arsen Usta üç gün içinde demirci dükkânını açar.

Bir sabah NiĢancı Veli Poyraz‟a karısı Sultan‟ı almaya gideceğini torunlarının ona emanet olduğunu gözü gibi bakmasını ister. Kasabaya giden NiĢancı Veli biraz giyit ve yiyecek aldıktan sonra Ġstanbul‟a yola çıkar. Ġstanbul‟dan kendi yurduna gidecek bir vesait, bir araç bulur. Karadeniz‟de uğradıkları birçok sahil kasabasında açlık ve sefaletlerle karĢılaĢır. Günler sonra Sultan‟ın yaĢadığı köye yakın sahil kasabasına gelir. Kasabada hem dinlenmek hem de Sultan‟ın yanına gitmeye cesaret edemediğinden birkaç gün dostlarında misafir olur. Bu misafirlik esnasında yine açlık ve sefaletle karĢılaĢır. Birkaç gün sonra köyüne gitmek üzere yola çıkar. Yolda Sultan‟ın ölmüĢ cesedi veya daha beteri ile karĢılaĢmaktan korkar. Bu arada Sultan Zarife ve Fatma adında kendisi gibi savaĢlardan oğullarının dönmesini bekleyen iki kadınla beraber yaĢamaktadır. Bu üç kadın birbirlerine destek olmakta ve birbirlerine oğullarını anlatmaktadır. Birbirlerine oğullarını anlatadursunlar köylerindeki Safiye kadın adında bir annenin oğlu Osman gelir. Osman‟ın tek bacağı tek gözü yoktur. Sultan içinden, eğer benim oğullarım da böyle gelecekse ölseler daha iyi diye düĢünür. Ertesi gün köye NiĢancı gelir. Sultan‟ı da alarak adaya dönerler. Adaya dönmeden önce Zarife ve Fatma‟ya oğulları geldiğinde bulmaları için adres ve not yazılı kâğıt bırakır. Bunun bir örneğini de kasabadaki dostlarına bırakırlar. Günler süren seyahatten sonra adaya yakın kasabaya gelirler. Kasabada kendileri gibi oğullarını savaĢa gönderip yollarını gözleyen Hayri Efendi‟nin evinde bir gece kalırlar. Bir gece içerisinde oğullarını Çanakkale SavaĢına göndermiĢ olan Hayri Efendi ve eĢinin içine umut tohumları ekerler. Ertesi gün erken vakitte Kadri Kaptan, NiĢancı Veli ve Sultan‟ı alıp adaya götürür. NiĢancı Veli ve Sultan‟ı adalılar büyük bir coĢku ve sevinçle karĢılar. Biraz soluklandıktan sonra Sultan baĢından geçenleri, SarıkamıĢ‟ta bacağı kopmuĢ Gazi Osman‟ı ve bunca zaman arkadaĢlık eden Zarife‟nin rüyalarını bir bir anlatır.

Ertesi gün Ağa Efendi Poyraz‟ın yanına gider. Aldıkları Elia‟nın çiftliğine gitmek ve orayı da Girit‟teki çiftliği gibi Ģenlendirmek, tekrar at yetiĢtirmek istediğini söyler Arsen Usta, Poyraz ve Ağa Efendi Topal Ali‟nin köyüne giderler. Oradan da çiftliğe Ġsmail‟e uğrarlar.

153

Ġsmail emanet ettiği çelimsiz atın bakımlı bir hale geldiğini görünce mutlu olur. Arsen Usta‟ya çiftliğin demir eksiklerini yaptırmak için not tuttururlar. Üç gün sonra da adaya geri dönerler.

Poyraz, Zehra ile sözleĢtiği gibi değirmene gider. Ama bir türlü Zehra ile konuĢamaz ve açılamaz. Öldürdükleri Yezidi kızları ve kızgın çöl kumu üzerindeki vahĢet manzarası gözünün önünden gitmez. Zehra bu suskunluğu bilmemekte ve suskunluğa baĢka yorumlar eklemektedir. Zehra da sessiz görünümü altında derin fırtınalar yaĢamaktadır.

Nesibe ve Zehra, Ağa Efendi‟ye sandıklarını açmak istediklerini söylerler. Ağa Efendi bu isteğe kızmaz ama açmalarına da razı değildir. Yine de Zehra‟nın içinde babasının bu inadının kırılacağı yönünde acıyla karıĢık bir umut vardır.

Günler sonra adaya Hançerli Efe döner. Poyraz‟a olan güveni onu bu adaya itmiĢtir. Yıllarca dağlarda savaĢmıĢ Yunan askerlerine Türkiye‟yi zindan etmiĢ bir eĢkıyadır. Ancak diğerlerinden farkı, Yunan iĢbirlikçisi değil, zenginden aldığının fakire dağıtan birisidir. Yıllarca eli silahtan baĢka bir Ģey görmemiĢtir. Hançerli Efe ne yapacağını düĢünürken adadaki Ģeftalileri fark eder. Hançerli Efe sayesinde Ģeftalilerin olgunlaĢtığını anlayan adalılar bunları satmaya karar verirler. ġeftalilerin sebze tüccarı olan ġükrü Efendi adındaki birisine satmak üzere anlaĢırlar. Bu alıĢveriĢten ġükrü Efendinin de oğullarını Gelibolu, Çanakkale gibi acımasız savaĢlarda kaybettiği ortaya çıkar. Bunun üzerine Dengbej Kürt Üso aynı acı ile savaĢın bitmesini kendi dilinden olan onunla konuĢurken ağlayacak insanların arasına dönebilsem diye düĢünür.

Adalılar Ģeftalilerini satma sevinciyle uğraĢadursun Hançerli Efe, NiĢancı Veli ve Vasili adaya gelen Ģık giyimli adamı fark ederler. Bu gelen kiĢi ġeyhin fedaisi Poyraz‟ın Azrail‟idir. Poyraz‟ın peĢini burada da bırakmazlar.

ġükrü Efendi‟nin teknesiyle kasabaya gider. Musa Kazım Ağaefendi kızlarını da alarak dostu Sait Rahmi‟nin yanına Ġstanbul‟a giderler. Musa Kazım Ağaefendi umduğunu burada da bulamaz. Bütün kapılar kapanmıĢ, umutları sönüĢtür. ArkadaĢı Sait Rahmi Musa Kazım Ağaefendi‟ye, geri dönme umudunun kesin olarak olmadığını iletir. Üzgün ve umutsuz bir biçimde kasabaya, ġükrü Efendi‟nin evine gelir. Kızlarını orada bırakıp posta müdürünün yanına gider. Posta müdürü Musa Kazım Ağaefendi‟ye bir mektup verir. Mektup eski dostu Yunan generalinden gelmektedir. Dostu hapse girmiĢ ve kurtulmanın mücadelesini

154

vermektedir. Olumsuz bir havadis getiren bu mektup Musa Kazım Ağaefendi‟nin içinde bir umut doğurur. Hapisten dahi mektup gönderen bu arkadaĢı suçsuzluğunu kanıtlayıp bir gün mutlaka kurtulacaktır. Çıkar çıkmaz da dostu Musa Kazım Ağaefendi‟yi Girit‟e geri getirecektir diye düĢünür. TelaĢla posta haneden ayrılır. Kızlarının yanına gider.

Yolda giderken kızlarının bu adada sandıklarını açmaması gerektiğini çok kısa bir zaman içinde kendi vatanlarında açmalarını söyleyeceğini düĢünerek kızlarının yanına gider. Kadri Kaptan‟ın teknesine binen Kazım Ağaefendi ve kızları hemen adaya giderler. Adalıların neĢeli karĢılamasıyla mutlu olurlar. Bu telaĢ içerisinde Poyraz görüĢmek üzere Zehra‟yı değirmene çağırır. Ancak Poyraz değirmene çağırmıĢsa da Zehra‟ya bir türlü açılamaz. Poyraz‟ın içindeki sıkıntıyı fark den Zehra konuyu anlatmak ve fikir almak üzere ġerife Hatun‟a açar. ġerife Hatun Zehra‟ya Poyraz‟ın askerlik yaptığı yerde yaĢadığını suçsuz insanların katlediliĢini ve Yezidi kızlarının çırılçıplak soyunup kurĢuna diziliĢini anlatır. ġerife hatun‟un anlattıklarını Zehra Poyraz‟a da anlatır. Poyraz hiçbir tepki vermeden sessizce oradan ayrılır. Günlerce Zehra ile görüĢmez. Üç gün sonra Poyraz sabahın erken vakitlerinde Musa Kazım Ağaefendi‟nin evine gelir. Fark ettirmeden Zehra ile buluĢmak için mesajlaĢır. Poyraz bu üç gün zarfında rahatlamıĢ artık Zehra‟nın gözlerine Yezidi kızlarının hayali ile bakmamaktadır.

Adaya bir tekne dolusu insan gelir. Çoğunluğunu yaĢlı kadın, erkek ve çocuklar oluĢturmaktadır. Gelir gelmez Poyraz Musa‟yı sorarlar. Poyraz onları bu adaya kimin gönderdiğini öğrendikten sonra Vasili ve diğerlerine haber verip gelenleri elindeki tapulara göre evlerine yerleĢtirir. Evlerine yerleĢen bu gariban Anadolu göçmenlerine topluca balık yemek üzere akĢam yemeğine davet ederler. Bu davet esnasında Aziz Efendi adındaki yaĢlı Karadenizli haftalar önce adaya gelmiĢ olan Esme ve Emine‟yi tanır. Esme ve Emine Aziz Efendi‟nin yaĢadığı diyardan gelmiĢ iki kan davalı ailenin gelinleridir. Kocaları ve ondan öncekiler anlamsız bir dava uğruna düĢman olmuĢlar. Ancak ne acıdır ki her ikisinin kocası vatan uğruna savaĢırken cephede Ģehit olurlar. Esme ve Emine bu davayı bitirmek adına savaĢ ve göçleri fırsat bilip oğullarını yaĢadıkları diyardan alıp adaya göçerler. Ta ki Aziz Efendi‟nin geldiği ve tanıdığı güne kadar çocuklarına kan davasını hiç kimsenin hatırlatmayacağı umudu ile yaĢarlar.

155

Aziz Efendi çenesini tutamaz. Adada Esme ve Emine‟nin iki kan davalı düĢman olan ailenin gelinleri olduğunu söyler. Emine Doktor Salman Sami‟den bu konuda yardım etmesini ister. Doktor Salman Sami ve NiĢancı Veli, Uzun Aziz Efendi‟yi yanlarına çağırıp gözünü korkuturlar. Bu hadise neticesinde Uzun Aziz Efendi tövbeler çekerek yaptığı hatayı telafi eder. Günler sonra adaya gelen Anadolu göçmenleri evlerinden tekrar çıkarlar. Poyraz ve diğer adalılar buna bir anlam veremezler. Ġçlerinden Karaca Elif adlı bir kadın olup biteni anlatır. Aylardır Anadolu yollarında olan bu garibanlar birçok kez Rumların boĢalttığı evlere yerleĢmiĢler ancak parası olan ve hükümet yetkililerince destek gören kiĢilerce tekrar çıkartılmıĢtır.

Adadaki evlerin güzelliğine bakarak bu evleri bize hiç vermezler düĢüncesiyle yerleĢmezler. Poyraz ve NiĢancı Veli uzun bir konuĢma sonunda ikna eder ve evlerine yerleĢtirir. Evlerine yerleĢen Anadolu göçmenleri birkaç gün ortalıkta görünmezler. Bu esnada göçmenler adada mevsimi gelmiĢ, olgunlaĢmıĢ üzüm bahçelerini talan etmekte ve evlerine taĢımaktadırlar. Ancak bu talan ve sınırsızca üzüm tüketmeleri Anadolu göçmenlerinin ishal olmasına sebep olur. NiĢancı Veli‟nin sabah vakti horoz seslerinin mutluluk veren ötüĢü ile uyanması ve ardından burnuna gelen ağır kokularla fark edilir. NiĢancı Veli‟nin eĢi özgürlük ve mutluluğun sesi olarak gördüğü horoz seslerini artık duyabilmektedir.

Sultan da horoz sesleri ile birlikte uyanır ve ağır kokuyu mutluluk seli içerisinde fark eder. Poyraz ve NiĢancı Veli kokunun duyulmasından bir gün sonra sebebini öğrenir. Bütün Anadolu göçmenlerini rıhtıma toplarlar. Doktor Salman Sami göçmenlere çok üzüm yemekten ishal olduklarını bol bol su içmelerini önerir. Bunun yanında adanın her tarafına tuvaletini yapan Anadolu göçmenlerine evlerinin içindeki tuvaletleri kullanmalarını önerir.

Poyraz ve NiĢancı Veli de adanın ortak malı olan Ģeftalilerin parasıyla kasabadan Kadri Kaptan‟a patates getirtir. Günler sonra iyileĢen Anadolu göçmenleri ġükrü Efendi‟nin adadaki zeytinleri toplamasına yardım eder.

Ada halkı farklı sebeplerle de olsa göç etmenin neticesinde burada buluĢmuĢ ve yeni bir hayat kurmuĢlardır.

156

Benzer Belgeler