• Sonuç bulunamadı

2.4 Mübadelenin Sebep ve Sonuçları

2.4.2 Mübadelenin Sonuçları

Türk-Rum nüfus mübadelesinin sona ermesiyle Yunan tarafı kendi makamlarının tutmuĢ olduğu belgelerle zıttı bir görüĢü iddia etseler de en çok sıkıntıya düĢen taraf Türkiye olmuĢtur. Türk Hükümeti, ülke genelinde Ģehirli ve vasıflı sınıfı oluĢturan 1.200.000 kiĢilik bir kayba uğramıĢ, hem Yunan ordusunun çekilmesi sırasında yaptığı yakma ve talanlarla hem de iĢgal bölgelerinden kaçarak gelmiĢ olan mültecilerin yağmalarıyla uğraĢmıĢtır. Yunanistan Türklerin evlerini, tarla ve bahçelerini herhangi bir zarara uğramadan göçmenlere vermekteyken, Türkiye iskân yapacak ev bulamamıĢtır. Kendi topraklarında sürgün olan Türkler evlerine döndüklerinde taĢ üstünde taĢ bulamamıĢlardır. Bundan baĢka ne tohum, ne çift sürecek hayvan ne de yiyecek bir Ģey bulamamıĢlardır. Çünkü var olan her Ģey çalınmıĢ, kaçırılmıĢ ya da yakılmıĢtır. Yunan askerleri hem devletlerini zenginleĢtirmek hem de Osmanlı'nın tekrar gücünü kazanmasını engellemek için devlet mallarını ve parasını çalmıĢ ve yağmalamıĢtır. Ġzmir, Bursa, Balıkesir ve Bandırma‟da devletin parası posta pulları yağmalanmıĢ sadece Ġzmir'de tahvil ve bono gibi değerli kâğıtların çalınmasıyla devletin kaybı 17.332.961 lira olmuĢtur. Osmanlı Devleti‟ne ait fabrikalar ve imalâthanelerden araç gereç ve makineler, hammaddeler çalınmıĢtır.25

Lozan Konferansı‟nda Anadolu‟da yaĢanan zararı listeler hâlinde sunan Türk delegasyonunun verdiği bilgiye göre, toplamda 73.070 adet konut olmak üzere Batı Anadolu‟daki birçok Ģehir tamamen yakılıp yıkılmıĢtır. Bu hanelerin maddi zararı 305.271.214lirayı bulmuĢtur. Bu Ģehirlerde yakılıp yıkılan eğitim kurumlan, fabrikalar, çiftliklerden oluĢan86.669 parça konuta zarar verilmiĢ, bunun maliyeti de 177.310.945 lira olmuĢtur. Yine delegasyonun verdiği bilgiye dayanarak bölgedeki Ģehirlerden götürülen otomobil, yük arabası ve hayvanların toplam maliyeti de 112.032.425 Frankı bulmuĢ, bölgede

24 Ede Özcan, Yunanistan‟dan Göç Eden Mübadillere Yapılan Yardımlar,1923- 1927, Yüksek Lisans

Tezi,2009,s.26, 27,28

25

21 hiç çift hayvanı kalmamıĢtır.26

1800‟lü yıllardan bu yana göç gerçeği ile karĢı karĢıya kalan Anadolu‟da kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti‟nin en önemli problemlerinden biri, giden nüfusun yerini doldurmak, gelen nüfusu da hemen üretici vasfa geçirebilmek olmuĢtur. Çünkü devletin geleceğinin garanti altına alınması için toplumun ihtiyaçlarının da karĢılanması gerekmektedir. Bu amaçla göçmenlerin hemen uyum sürecini atlatarak müstahsil olmaları önem arz etmiĢtir. Bu konunun önemi Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nin 1 Kasım 1936 tarihli beĢinci dönem ikinci toplanma yılı açılıĢ konuĢmasında Mustafa Kemal Atatürk tarafından dile getirilmiĢtir. Atatürk konuĢmasında; “Anavatana yeni kavuĢan göçmen vatandaĢlarımızın iskânı baĢlıca iĢlerimizdendir. Göçmenleri iyi yerleĢtirmek ve süratle üretmen kılmak için, onları kâfi derecede teçhiz etmeye çalıĢıyoruz. Aldığımız neticeler ümit vericidir. Bu milli meseleye tahsis edebildiğimiz vesait derecesinde, fakat ara vermeksizin devam edeceğiz.”diyerek konunun önemini vurgulamıĢtır.27

Türkiye‟ye gelen göçmenlerin yanı sıra bütün nüfusun sağlıklı ve üretici bir halde çoğalması konusunda da çeĢitli önlemler alınmıĢtır. Anadolu‟dan giden nüfus ile önemli miktarda vasıflı nüfusunu kaybeden ülkenin geleceğinin güvence altına alınması nüfus politikasıyla gerçekleĢtirile bilmiĢtir.Yine bu konuda da Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1923 tarihli meclis konuĢmasında Ģöyle der.“Efendiler, nüfus meselesi bir memleketin en mühim mesaili-i hayatiye sindendir idari, askeri, mali ve iktisadi mesaili de memleket nüfusunun miktarı sahihini bilmek ne kadar elzem ise, her sene yapılacak ihsaiyat ile nüfusun tezayüt ve tenakus miktarı anlaĢılmadan esbâb-ı tenakusun izalesi için tedabir ittihaz etmek kabil olmayacağı der kardır. Binaenaleyh, yeniden tahrir-i nüfus icrasına pek acil ve mübrem bir lüzum muhakkaktır” diyerek dikkat çekmiĢ, bir yıl sonra yine aynı tarihte “Nüfusumuzun muhafaza ve tezyidi gayesini ehemmiyetle nazar-ı dikkate vaz'ederim... Feyyaz ve velût olan Türk milleti mütemadi ve fenni takayyüdatı sıhhiyeye mahzar olunca Türk vatanını süratle dolduracak ve Ģenlendirecek kuvvette olduğuna kimsenin Ģüphesi yoktur” sözleriyle konunun önemini tekrar ifade etmiĢtir. 28

26

Meray, a.g.e, C III, S. 157, 159.

27

Adnan Güriz, Türkiye‟de Nüfus politikası ve Hukuk Düzeni, Türkiye Kalkınma Vakfı Yayını, Ankara1975, s. 70,71.

28 Adnan Güriz, Türkiye‟de Nüfus politikası ve Hukuk Düzeni, Türkiye Kalkınma Vakfı Yayını, Ankara1975, s.

22

1927 yılında yapılan nüfus sayımına kadar mübadele nedeniyle ihmal edilmiĢ, yakılıp yıkılmıĢ yerler, tarlalar, evler tekrar ve hızlı bir Ģekilde onarılmıĢ, devlet 1923–1925 yılları arasındaki kaybım hızlı bir Ģekilde kapatmıĢtır. 1922 yılında yaĢanan yaklaĢık 1.200.000 mübadil ve Ġsmet Ġnönü‟nün Lozan‟da belirttiği 1.500.000 civarındaki katliamlar ve sürgünlerle boĢalan Anadolu, 1927 yılı itibariyle beĢ yıl önceki sayıya ancak ulaĢmıĢtır.1927 yılı nüfus sayımı ile Türkiye‟nin nüfusu 13.600.000 kiĢiye ulaĢmıĢ, bunun sadece %2,6‟sı gayrimüslimlerden oluĢmuĢtur.29

Aynı artıĢ Yunanistan'da da yaĢanmıĢ, 463.000 Müslüman ve yaklaĢık 150.000 Bulgar göç etmiĢ, yerine 1.200.000 Rum nüfus yerleĢmiĢtir. 1928 yılında Yunanistan‟da yapılan sayımlarda nüfusun homojen hâle geldiği görülmüĢ, Ģehirli nüfusta gözle görülür bir artıĢ olduğu anlaĢılmıĢtır. Yunanistan‟da olduğu üzere Türkiye'de de nüfusun teknolojiye bağlı olarak ilerlemesi, üretimin artması ile çok nüfuslu bir ülke gereğine önem verilmiĢtir.30

Yunanistan‟dan alelacele evlerinden çıkarılarak Anadolu‟ya gelen mübadil Türkler, burada savaĢtan yeni çıkmıĢ yorgun, evsiz ve çaresiz yerli ahali ile karĢılaĢmıĢtır. Bu karĢılaĢmada yerli ahali mübadillere bedelsiz her türlü imkânın verilmesini kabul etmemiĢtir. Böylece tarla sahibi olan mübadillerle yerli ahali arasında çeĢitli tartıĢmaların olmasına yol açmıĢtır. Bununla beraber mübadiller ya yerli ahaliyle beraber ya da numune köylere iskân edilmiĢlerdir. KarıĢık köylere yerleĢen mübadiller hemen uyum sağlamıĢ, yaĢam tarzlarındaki kolaylıkları da halka aĢılamıĢtır Mesela dört tekerlekli at arabaları kağnıların yerini almaya baĢlamıĢ, ayrıca tarım aletlerinin kullanılmasında ve buğday ekimi gibi konularda değiĢiklik yaĢanmıĢtır.31

Lozan Konferansı‟nda Ġsmet PaĢa‟nın verdiği bilgilerden Batı Anadolu‟nun neredeyse tamamen yakıldığı anlaĢılmıĢtır. Aynı durum Samsun ve civarı mıntıkalarda da yaĢanmıĢtır. Mübadiller evlerini tamir edecek kereste dahi bulamamıĢtır. Bu sebeple 1923– 1933 yılları arasında hükümet tarafından konut yardımı yapılmıĢ, bu yardım kapsamında 1925 yılı itibariyle 1.786.684 Lira harcanarak 69 numune köy inĢa edilmiĢ, 1.500.000 Lira olarak ayrılan parayla da 19.279 metruk hane tamir edilmiĢtir. Maliyeti azaltabilmek için iktisadî

29

Cem Behar, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye‟nin Nüfusu,(1500-1927), Devlet Ġstatistikleri Enstitüsü Yayınları, C II, Ankara 1996, S. 31,45.

30

Çağlar Kender, Türkiye‟de Devlet ve Sınıflar, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1989, s. 67.

31

Kemal Arı, Büyük Mübadele Türkiye‟ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Mart 2003, s. 167,170.

23

evler yapımına öncelik verilmiĢ ve iklim Ģartlarına uygun ev tipleri inĢa edilmiĢtir. Anadolu‟nun çeĢitli yerlerine iskân olunan mübadiller bütün olumsuz Ģartlara rağmen üretici hâle gelebilmiĢ, sıkıntılar yaĢanmıĢsa da yerli halk ile mübadiller birbirleriyle çok fazla uzak kalmamıĢtır. Her ne kadar çeĢitli bölgelerde toprak dağıtımından kaynaklanan düĢmanlıklar ve sıkıntılar yaĢanmıĢ ise de, Yunanistan'da Rum mübadillerin yaĢadığı Ģekilde bir durum yaĢanmamıĢtır. Anadolu halkı ekonomik geriliğini bu insanların kattığı çeĢitlilik ile geliĢtirmeye; yeni teknikler öğrenmeye ve üretimi artırmaya baĢlamıĢtır. Ġyi bildikleri tütüncülükte bu oranlar daha net anlaĢılmıĢtır. Türkiye, mübadelenin baĢlangıcından buyana Anadolu'dan göç eden yaklaĢık bir milyon iki yüz bin nüfusun yerine gelecek nüfusu hemen üretici duruma geçirebilmek için çaba göstermiĢtir. Türkiye Hükümeti, bu amaçla göçmenlerden serbest göçmen denilen kendi masraflarını karĢılayarak gelenlere hiç yardım yapmamıĢ veya kısmi indirim uygulamıĢ, iskânlı göçmenlere ise barınma ve müstahsil duruma geçirmek maksadıyla yardım etmiĢtir. Devlet, Türkiye‟ye gelen bu göçmenlere1923– 1933 yılları arasında 103.586 konut yardımı yaparken 157.736 aileye de 6.258.928dekarlık bağ, bahçe ve tarladan ibaret toprak dağıtmıĢtır. Nüfus Mübadelesinde en önemli problemlerden biri de göçmenlerin uyumu olmuĢtur. Geldikleri yerlerde mal varlıklarını bırakan, zengin bir durumda olan ve geniĢ çiftliklere sahip olan göçmenlere verilen toprak, bahçe ve evlerin tam karĢılığının verilmemesi bu insanların uyum sürecini uzatmıĢtır. Ayrıca yerleĢtirildikleri köylerde de hemen kaynaĢma sağlanamamıĢtır. YaĢanan bütün olumsuzluklara rağmen mübadil Türkler, Yunanistan'a giden mübadil Rumlar kadar uyum sorununu uzun süre yaĢamamıĢtır. Yerlilerle beraber iskân olanlar hemen çevreye intibak etmiĢtir. Tamamen bir köye iskân olanlar da geldikleri yerin kültürünü, yaĢam tarzını devam ettirmiĢlerdir. YaĢam tarzı, alet ve edevatı kullanma Ģekli, tarımda yem ekim Ģekillerinin oluĢması, hatta evlerin kireçle badana edilmesi gibi birçok yaĢam Ģekli mübadillerden yerli Türklere geçmiĢ ve benimsenmiĢtir.32

Hıristiyanların kaçıĢındaki Amerikan yardımı Patrik Meletios‟ un dikkatini çekmiĢ olacak ki, 9 Ekim 1922 tarihli AkĢam gazetesinde yayınlanan beyanında, Amerika‟nın bu muhacirlere yardımından baĢka, Marmara Adası‟ndaki 25.000,Silivri‟deki 15.000, Tekfur Dağı‟ndaki 70.000 muhacirin iaĢesinin sağlanması için Aya Nikola Kilisesi‟nde

32

24 dindaĢlarından yardım istemiĢtir.33

Türk tarafı bu durumda iken Yunan tarafında 30 Ocak 1923 tarihinde imza edilen Ahali Mübadelesi‟ni onaylayan ve maddeleĢtiren ahitnamenin imzalanmasından hemen sonra, özellikle, Hariciye Nezareti‟ne, mübadeleye tabi tutulan yerlerden Anadolu‟ya hicret etmenin acilen gerekli olduğu vurgulanmıĢtır. 28 ġubat 1923 tarihli bir vesikadan anlaĢıldığı üzere, Selanik‟e bağlı Karaca ve Karaferye kazalarında yaĢayan Müslümanlar, aynı yere iskân eden Anadolu Rumları tarafından, arazilerine, hububatlarına ve eĢyalarına el konulduğu için sefil duruma düĢmüĢ ve bu sebeple Anadolu‟ya hicret etmek için pasaport talebinde bulunmuĢlardır.34

Yanya‟nın Paramythia köyünde yaĢayan Müslüman aileye mensup 274 kiĢinin Ġzmir‟e gelmesi için yapılması istenen muavenet talebi ile yardım istemiĢtir35.Anadolu'daki Hıristiyan nüfus, kendilerine en yakın gördükleri toprağa sığınmıĢlardır, bu ise, sığındıkları yerde yaĢayan Müslüman ahalinin yerinden edilmesine sebep olmuĢtur. Girit, Hıristiyan ve Müslüman nüfus arasındaki Ģiddetin en yüksek olduğu yer olmuĢtur. Girit‟teki Müslümanlar, Hıristiyanların elinden gördükleri mezalim sebebiyle devletten yardım beklemiĢlerdir.36

33

Akşam, 9 TeĢrin-i evvel 1922.

34

BOA, HR. İM, Dosya no: 67 Gömlek no: 99.

35

BOA, HR. İM, Dosya no: 47 Gömlek no: 9.

36

25

2.5. Türk-Yunan Mübadelesi Haricindeki Göçlerin Sebep ve Sonuçları

I. Dünya Savası sırasında Osmanlı hükümeti tarafından Ermeni, Rum ve Arap tebaaya yönelik olarak gerçekleĢtirilen zorunlu iskân bölgesi değiĢtirme uygulamaları incelendiğinde bazı ortak noktalar göze çarpmaktadır. Öncelikli olarak tehcir kararının alınıĢında etkili olan temel nedenin ülke içi güvenliği sağlama, bazı unsurların hükümete, yöneticilere, askeri birliklere ve sivil Müslüman tebaaya yönelik saldırılarını engellemek olduğu görülmektedir. SavaĢ arifesi dönemden itibaren Osmanlı Ermenileri arsında oluĢan ve özellikle Doğu Anadolu‟da önemli bir taban bulan çeteleĢme ve silahlı direniĢ hareketi bölge Müslüman tebaasına, Ģehirlerdeki Osmanlı idari makamlarına ve cephe gerisindeki Osmanlı ordusunun lojistik güzergâhlarına yönelik saldırıların gerçekleĢmesine neden olmuĢtur. Öte yandan Karadeniz, batı Anadolu ve Marmara bölgelerinde yasayan Rum halkı arasında da Ġtilaf Devletleri‟ne bir meyil görülmüĢ, farklı türlerde casusluk faaliyetleri gerçekleĢtirildiği ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca bu Rum toplulukları arasında çeteleĢme hazırlıkların ermeni çetelerinden etkilenerek hatta kimi zaman onların desteğini alarak oluĢtuğu da anlaĢılmaktadır. Kanımca hükümetin zamanında aldığı önlemlerin Rumların yaĢadığı bölgelerde, Doğu Anadolu‟da Ermeni çetelerinin gerçekleĢtirdikleri terör ve karmasa ortamının oluĢmasını engellediği düĢündürmektedir. Diğer taraftan silahlı direniĢ yoluyla ayrılıkçılığı savunan El-ahde benzeri örgütlerin Arap tebaa arasında taban bulması ve özellikle uzun yıllardır Hicaz bölgesinin farklı bölümlerinde gerçeklesen isyan hareketleri karsısında hükümetin sert önlemler alması kaçınılmazdı.

Ermeni, Rum ve Araplar dıĢında diğer yasam alanlarından göç edenler veya ettirilenler içinde ağırlığı Anadolu‟nun Müslüman tebaası oluĢturmaktadır. Bunlar içinde de Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde iĢgal altına giren bölümlerden iç bölgelere yönelik gerçeklesen Müslüman tebaasın göçü önde gelmektedir. Bu konuda detaylı bir araĢtırma yapan Justin McCarthy‟in de belirttiği gibi Osmanlı Doğu Anadolu‟sunda iki dönemde Müslüman sığınmacıların ortaya çıktığı söylenebilir. Ġlk dönem 1915 Nisanında gerçeklesen Van‟daki Ermeni isyanı ve Ģehrin Rus kontrolüne girmesiyle baĢladı ve 1915‟in yaz aylarında Rusların geriye çekilmesiyle son buldu. Ġkinci dönem 1916 yılındaki Rus

Benzer Belgeler