• Sonuç bulunamadı

C. EKOLLERİN TAHRİM SURESİ YORUMLARI

4. Tahrim Suresi 6-8 Ayetler

Bu başlıkta; surenin altı, yedi ve sekizinci ayetlerinde bahsedilen konular ekol müfessirlerinin tefsirlerinden genel olarak işlenecek, önemli noktalar ve farklı yorumlar tespit edilmeye çalışılacaktır.

َنوُص ْعَي َلَ ٌداَدِش ٌظ َلِغ ٌةَكِئ َلَم اَهْيَلَع ُة َراَج ِحْلا َو ُساَّنلا اَه ُدوُق َو ا ًراَن ْمُكيِلْهَأ َو ْمُكَسُفْنَأ اوُق اوُنَمآ َنيِذَّلا اَهُّيَأاَي )٧(نوُلَمْعَت ْمُتْنُك اَم َن ْوَزْجُت اَمَّنِإ َم ْوَيْلا اوُرِذَتْعَت َلَ اوُرَفَك َنيِذَّلا اَهُّيَأاَي )٦( َنوُرَمْؤُي اَم َنوُلَعْفَي َو ْمُهَرَمَأ اَم َ َّاللَّ اَهُّيَأاَي َّلا ْمُكَل ِخْدُي َو ْمُكِتاَئِ يَس ْمُكْنَع َرِ فَكُي ْنَأ ْمُكُّبَر ىَسَع اًحوُصَن ًةَب ْوَت ِ َّاللَّ ىَلِإ اوُبوُت اوُنَمآ َنيِذ َت ٍتاَّنَج ْنِم ي ِرْج 194 Tabâtabâî, el-Mîzan, IXX/346. 195 Ahzab, 33/57.

196 Tevbe, 9/61.

197 Tabâtabâî, el-Mîzan, IXX/347. 198 Tabâtabâî, el-Mizan, IXX/347.

ىَعْسَي ْمُهُروُن ُهَعَم اوُنَمآ َنيِذَّلا َو َّيِبَّنلا ُ َّاللَّ ي ِزْخُي َلَ َم ْوَي ُراَهْنَ ْلْا اَهِتْحَت ْمِمْتَأ اَنَّبَر َنوُلوُقَي ْمِهِناَمْيَأِب َو ْمِهيِدْيَأ َنْيَب

)٨( ٌريِدَق ٍء ْيَش ِ لُك ىَلَع َكَّنِإ اَنَل ْرِفْغا َو اَنَروُن اَنَل

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında; acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır. Ey inkâr edenler! Bugün bahane üretmeyin! Sadece yapmış olduklarınızın cezasını çekiyorsunuz. Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar. O gün Allah, peygamberi ve onunla aynı imanı paylaşanları utandırmaz. Onların nuru önlerinde ve sağ yanlarında ilerleyerek yollarını aydınlatırken şöyle derler: “Rabbimiz! Nurumuzu arttır, eksiltme ve bizi bağışla. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.” 199

a. Ehl-i Sünnet Ekolünün Yorumu

Mâturîdî, ilgili ayetlerin tefsirinde kişinin kendisini ve ailesini cehennemden korumasının yolunun iyi amel işlemek olduğunu söyler. Kişinin kendisini hüsrana ve helake uğramaktan kurtaracak sebeplere yönelerek kurtaracağını, ailesini ise onları cehennemden koruyacak yolları öğretmek suretiyle kurtarabileceğini söylemektedir.200

Ayette geçen “اًحوُصَن ًةَب ْوَت” ibaresiyle ilgili olarak şunları söylemektedir: Kişinin yaptığı şeyden kalben pişmanlık duyup, o işi tekrar yapmamaya kesin karar verip işlediği günahlardan el çekerek diliyle bağışlanma dilemesidir.201

Râzî de Mâturîdî gibi kişinin kendisini ve ailesini ateşten korumasının yolunun günahları terk etmek ve emirlere itaat yoluyla gerçekleşeceğini düşünmektedir. Ayette iman edenlere seslenip onlara kendilerini ve ailelerini ateşten korumaya davet etmekte aksi taktirde ise onları cehennem azabıyla tehdit etmektedir. Cehennemin kafirler için hazırlandığını ayetlerle destekleyen Râzî, bu ayette neden müminlere hitap edildiği konusunu şu şekilde açıklar: Fasıklar da kafirler gibi cehenneme gireceklerdir, bu sebeple müminlere bu kimselerle beraber olmamalarını, kendilerini fısktan ve

199 Tahrîm, 66/6-8.

200 Mâturîdî, Teʾvîlât, X/89. 201 Mâturîdî, Teʾvîlât, X/92.

fücurdan olabildiğince sakındırmaları gerektiği ve bu suretle cehennem ateşinden korunabilecekleri söylenmiştir.202

Râzî “اًحوُصَن ًةَب ْوَت” ifadesini “alabildiğine nasihatkâr bir tövbe” olarak anlamlandırır. Zira “nasuh tövbe”yi kişiye terk ettiği kötü işlere yeniden dönmemesini tavsiye eden, öğütleyen bir tövbe olarak ifade eder.203

İbn Âşur, ayette Peygamber hanımlarına öğüt verilmesinden sonra surede ikinci bir nida ile Müslümanlara seslenip ailelerine ve kendilerine öğüt verme hususunda gaflete düşmemelerini, aralarındaki sevginin onları öğüt vermekten alıkoymamasını tavsiye ettiğini söylemektir. Müfessir Allah’ın, Müslümanlara kendilerini ve ailelerini ateşten korumalarını emrettikten sonra, günah işledikleri vakit tövbe etmelerini emretmesinin sebebini; kişinin kendi durumunu düzeltmesinin kendisini ve ailesini azaba sokacak şeylerden kaçınmakla gerçekleşeceğini ifade ederek açıklamaktadır.204

İbn Aşûr, nasuh tövbe konusunda Râzî’den farklı düşünmektedir. Görüşünü şu şekilde ifade eder. “اًحوُص َن ًةَب ْوَت” ifadesindeki “اًحوُصَن” kelimesi bir şeydeki ihlası ifade eder. Tövbenin nasuh olarak vasıflanması ise kendisinden tövbe edilen işe geri dönme niyeti ve tereddütü taşımaması anlamındadır. Dolayısıyla buradaki mana sahibine nasihatkâr bir tövbe manası değildir. İbn Aşûr tövbeyi açıkladıktan sonra tövbe gerektiren günahların büyük günahlar olduğunu ve Yüce Allah’ın da büyük günahlardan sakınan mümin kullarının küçük günahlarını sileceğini beyan ettiğini söyler.205

b. Şia Ekolünün Yorumu

Kummî, altıncı ayeti Ebu Basir’in rivayetini aktararak açıklar: “Ebu Abdurrahman’a sordum; bu benim nefsimdir kendimi sakındırıp korurum peki ailemi nasıl koruyacağım dedim. Dedi ki: Onlara Allah’ın emrettiklerini emreder, nehiy

202 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, XXVIII/46. 203 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, XXVIII/47.

204 İbn ʿÂşûr, et-Tahrîr ve't-Tenvîr, XXVIII/367-368. 205 İbn ʿÂşûr, et-Tahrîr ve't-Tenvîr, XXVIII/368-369.

ettiklerinden de onları sakındırırsın. Eğer onlar sana itaat ederlerse onları korumuş olursun, sana isyan ederlerse sen üzerine düşeni yapmış olursun.” 206

Kummî, “اًحوُصَن ًةَب ْوَت ِ َّاللَّ ىَلِإ اوُبوُت” beyanıyla ilgili, kul günahından tövbe eder sonra da o günahına tekrar dönmez, Allah’ın en çok sevdiği kul da tövbe ettikten sonra tekrar o günaha düşmekten sakınandır, açıklamasında bulunur. 207

Ayette geçen “… ْمِهِناَمْيَأِب َو ْمِهيِدْيَأ َنْيَب ىَعْسَي ْمُه ُروُن” beyanıyla alakalı; o gün kimin nuru varsa kurtulmuştur, o gün bütün Müslümanların nuru bulunacaktır, 208

açıklamalarından sonra Salih b. Sehl el-Hemdani’den onun da Ebu Abdullah’tan naklettiği bir rivayeti aktarır: İmamların nurları insanların önlerinden ve arkalarından koşup onlar cennetteki mevkilerine yerleşinceye kadar eşlik edecektir.209 Tefsirdeki

üslubundan anladığımız kadarıyla Kummî’nin bir mevzuda rivayet aktararak yetinmesi kendisinin de o görüşü desteklediği manasındadır.

Tabersî, Yüce Allah’ın Peygamber hanımlarını te’dip (terbiye) ettikten sonra müminlere dönüp onlardan da hanımlarını te’dip etmelerini istediğini söyler. İnsanın kendi terbiyesinin Allah’ın emirlerine itaat etmede, isyandan ve şehvetlere uymaktan kaçınma hususunda sabır göstermekle olacağını; ailesine ise onları Allah’a itaate çağırıp, farzları öğretmekle ve çirkin şeylerden sakındırıp iyi olan fiilleri işlemeye teşvik etmekle olacağını söyler.210

Nasuh tövbe hususunda, kişinin günahından tövbe ettikten sonra o günaha geri dönmemesi için kalben, samimi bir şekilde tövbe etmesi gerektiğini ve ancak böyle bir tövbenin nasuh olacağını ifade eden çeşitli rivayetleri aktarır. Biz burada Tabersî’nin de aktardığı Peygamberimizin veciz sözünü yazmakla yetineceğiz: “Muaz b. Cebel dedi ki: Ey Allah’ın Rasulü! Nasuh tövbe nedir? Dedi ki: Kişinin tövbe edip sonra o günaha tekrar dönmemesidir. Tıpkı memeden çıkan sütün memeye geri dönmemesi gibi.”211

206 Kummî,Tefsîru’l-Kummî, III/1084. 207 Kummî,Tefsîru’l-Kummî, III/1084. 208 Kummî,Tefsîru’l-Kummî, III/1084.

209 Küleynî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya’kub b. İshâk el-Küleynî (ö. 329/941), el-Kâfî, I-VII,

Menşurâtü’l-Fecr, Beyrut, 1428/2007, I/115.

210 Tabersî, Mecmau'l-Beyân, X/46-47. 211 Tabersî, Mecmau'l-Beyân, X/47.

Tabersî de Kummî gibi “… ْمِهِناَمْيَأِب َو ْمِهيِدْيَأ َنْيَب ىَعْسَي ْمُه ُروُن” ifadesinde geçen, kıyamet günü müminlere eşlik ederek onları varacakları menzillerine kadar götürecek olan nuru müminlerin imamları olarak nitelemektedir.212

Tabâtabâî’ye gelince, o “nasuh tövbe” konusunda diğerlerinden farklı bir şey söylemeyip, sahibini terk ettiği günahına tekrar düşmemesini öğütleyen nasihatkar ve samimi bir tövbe olarak tanımlamaktadır.213 Kıyamet günü müminlere eşlik edecek

“nur” konusunda da diğerleriyle hemfikir olarak müminlerin imamlarının nuru olup, bu nurun cennet ehline, menzillerine ulaşıncaya kadar eşlik edeceğini ifade eder.214